Dava konusu işlemin dayanağı teknik raporda; teklif riskli alanda yer alan yapıların %87,92’sinin imar mevzuatına aykırı veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilen yapılardan olduğu tespit edildiğinden, bu yapılarla etkileşim içerisinde bulunan 46 adet ruhsatlı yapının da, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere riskli alan sınırına dahil edildiği, riskli alan sınır tespitinin Kanun’un ek 1. maddesinde düzenlenen fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek, sağlık, eğitim ve ulaşım gibi kamu hizmetlerinin düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlamak hükmüne uygun yapıldığı
İSTEMİN KONUSU: Danıştay Altıncı Dairesinin 07/07/2020 tarih ve E: 2019/2568, K: 2020/6788 sayılı kararının, davacılar tarafından vekalet ücreti yönünden, davalı idareler tarafından ise esas yönünden temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Kocaeli İli, İzmit İlçesi, (…) ve (…) Mahalleleri sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 2 ve ek-1. maddeleri uyarınca riskli alan ilan edilmesine ilişkin 11/12/2018 tarih ve 30622 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 10/12/2018 tarih ve 455 sayılıCumhurbaşkanı Kararının iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Altıncı Dairesinin 07/07/2020 tarih ve E: 2019/2568, K: 2020/6788 sayılı kararıyla;
Uyuşmazlıkta;davacılardan 8, 0, 17, 4 ve 41 tarafından; dava konusu 10/12/2018 tarih ve 455 sayılıCumhurbaşkanı Kararının iptali istemiyle 07/01/2019 tarihli dilekçeyle Dairelerinin E: 2019/2567 sayılı dosyasında dava açıldığı ve bu davanın halen derdest olduğu, 08/01/2019 tarihli dilekçe ile açılan ve bakılmakta olan davanın ise anılan davacılar tarafından aynı işlemin iptali istemiyle açılan ikinci dava olduğu sonucuna varıldığından, isimleri belirtilen davacılar yönünden davanın derdestlik nedeniyle incelenmesine hukuken olanak bulunmadığı,
Diğer yandan; davalı idareler tarafından, 16 davacının taşınmazlarının riskli alan ilan edilen bölge dışında olduğu, 21 davacının ise taşınmaz kayıtlarının olmadığı, dava konusu işlem ile kişisel, güncel ve meşru bir menfaat ilişkileri bulunmadığından, bu davacılara ilişkin olarak davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de; davacılara ait listenin sunulmadığı, dosyadaki tapu kayıtları ve veraset ilamları ile Ulusal Yargı Ağı Portalı (UYAP) kayıtlarının incelenmesinden; davacılara ilişkin tapu kayıtları bulunduğu, ayrıca davacıların riskli alan ilan edilen bölgede ikamet ettikleri anlaşıldığından, davalı idarelerin bu iddiasının yerinde görülmediği,
Ayrıca; dava konusu Cumhurbaşkanı Kararının 11/12/2018 tarih ve 30622 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmasından itibaren 30 günlük yasal süre içinde, 08/01/2019 tarihinde kayıtlara alınan dilekçe ile açılan davanın süresinde olduğusonucuna varıldığı,
Uyuşmazlıkta, 6306 sayılı Kanun’un 2 ve ek-1. maddeleri uyarınca hazırlanan ve dava konusu işlemin dayanağını oluşturan gerekçe raporu ve teknik raporun incelenmesinden; dava konusu riskli alanda bulunan yapılar ve bu yapıların imar mevzuatı açısından değerlendirilmesine yönelik hazırlanan listenin İzmit Belediye Başkanlığının 11/01/2018 tarih ve 940 sayılı yazısı ile Bakanlığa iletilmiş olduğunun belirtildiği, proje sınırının Kocaeli İli, İzmit İlçesi ve İstanbul İli arasındaki bağlantıyı sağlayan köprü konumunda olduğu, riskli olarak ilan edilen alanın 13,9 hektar büyüklüğünde olduğu, alan içerisinde 381 adet yapı bulunduğu, bunlardan 142’sinin betonarme, 172’sinin yığma ve 67’sinin ise betonarme-yığma yapı niteliğinde olduğu, bu yapılardan 108 adetinin ruhsatlı olup, anılan yapılara 120 adet ruhsat düzenlendiği, ruhsatlı yapıların 46 adetinin imar mevzuatına uygun, 62 adetinin ise sonradan yapı ruhsatı alan yapılardan olduğu, sonradan yapı ruhsatı alan yapılara ise 74 adet yapı ruhsatı düzenlendiği, 381 yapının 335 adetinin imar mevzuatına aykırı olarak yapılaştığı, sonuç olarak, alanda yer alan yapıların %87’sinin imar mevzuatına aykırı veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilen yapılardan olduğu, söz konusu alanın üzerindeki yapılaşma nedeniyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığı belirtilerek, alanda bulunan yapılara ilişkin yapı ruhsat bilgileri tablosunun, riskli alan sınır krokisi ve uydu görüntüsünün, 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planlarının, 1/1000 ölçekli halihazır haritanın, kadastral haritanın, yapılara ait mevcut durum fotoğraflarının ve fotoğraf çekim yönü paftasının dosyaya sunulduğunun görüldüğü,
Dairelerinin 09/05/2019 tarihli ara kararı ile Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığına; 19/02/2020 tarihli ara kararı ile de İzmit Belediye Başkanlığına davanın ihbar edildiği, ancak anılan idarelerin davaya katılma talebinde bulunmadığı,
Ayrıca, Dairelerinin 09/05/2019 tarihli ara kararı ile dava konusu Cumhurbaşkanı Kararının dayanağını oluşturan teknik raporun ekindeki dava konusu alanda bulunan yapıların alan bilgileri, tapu bilgileri, imar durumu, yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi bilgilerini içeren yapı ruhsat bilgileri tablosunun davacılar vekiline gönderilerekitirazlarının olup olmadığının bildirilmesi istenilmiş ise de, davacılar vekilinin 03/06/2019 tarihinde kayıtlara giren dilekçesinde; gerekli incelemeyi yaptıktan sonra beyanda bulunacaklarının belirtildiği halde sonraki süreçte dosyaya herhangi bir bilgi veya belgenin sunulmadığı,
Dairelerinin 19/02/2020 tarihli ara kararı ile; dava konusu Cumhurbaşkanı Kararının dayanağını oluşturan teknik raporun içinde yer alan dava konusu alanda bulunan yapıların alan bilgileri, tapu bilgileri, imar durumu, yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi bilgilerini içeren yapı ruhsat bilgileri tablosunun İzmit Belediye Başkanlığına gönderildiği ve yapı değerlendirme formunun incelenerek, yapıların ruhsat durumunu gösteren listenin ada, parsel numarası da belirtilerek gönderilmesinin istenildiği, cevap verilmemesi üzerine, 29/04/2020 tarihli ara kararı ile önceki ara kararda belirtilen bilgi ve belgelerin tekrar istenildiği, İzmit Belediye Başkanlığı vekilinin 22/06/2020 tarihinde kayıtlara giren dilekçesinde İzmit Belediyesi tarafından riskli alan sınırlarının belirlenmesine ilişkin çalışma yapılmadığı, anılan listenin ise yine Belediyece hazırlanmadığı ve bu hususta Belediyenin bir sorumluluğunun bulunmadığının belirtildiğinin görüldüğü,
Diğer yandan, Dairelerinin 19/02/2020 tarihli ara kararı ile; Çevre ve Şehircilik Bakanlığından; dava konusu Cumhurbaşkanı Kararının dayanağını oluşturan teknik raporun ekinde yer alanyapı ruhsat bilgileri tablosundaki yapı sayısı ile sonuç kısmındaki yapı sayısının birbiriyle uyumlu olmadığından, bu farkın sebebinin ayrıntılı olarak açıklanması, ayrıca riskli alan ilan edilen alan sınırlarının hangi kriterlere göre belirlendiğinin bildirilmesinin istenildiği,
Davalı idare vekilinin 27/03/2020 tarihinde kayıtlara giren dilekçesinde, anılan listede 699 ada 27 ve 30 sayılı parsellerde bulunan 3 adet yapının sehven bağımsız birimler de dahil edilmek suretiyle 15 yapı olarak ifade edildiğinin bildirildiği, ancak belirtilen yapılara ilişkin belge sunulmadığı, 29/04/2020 tarihli ara kararı ile önceki ara kararının tekrarlanması üzerine ise 16/06/2020 tarihli dilekçe ile daha önce sunulan bilgi ve belgelere ilave edilecek bir husus olmadığının beyan edildiği, riskli alan sınırının belirlenmesine ilişkin ise açıklama yapılmadığının görüldüğü,
Dava dosyanın incelenmesinden; dava konusu Cumhurbaşkanı Kararının dayanağını oluşturan teknik raporun ekindeki dava konusu alanda bulunan yapıların alan bilgileri, tapu bilgileri, imar durumu, yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi bilgilerini içeren yapı ruhsat bilgileri tablosundaki yapı sayısı ile sonuç kısmındaki yapı sayısının birbiriyle uyumlu olmadığı, listedeki yapı sayısının 393 olduğu, sonuç kısmında ise 381 olduğunun belirtildiği, yapılara ilişkin ruhsat, yapı kullanma izni vs. belgelerin dosyaya sunulmadığı, davalı idare tarafından aradaki farkın 699 ada, 27 ve 30 numaralı parsellerde bulunan 3 adet yapının sehven bağımsız birimler de dahil edilerek 15 yapı olarak açıklandığı, ancak dayanak bilgi ve belgelerin dosyaya sunulmadığı, tabloda anılan parseller üzerinde gösterilen 15 adet yapının farklı tarihlerde düzenlenen ayrı ruhsatlarının bulunduğu, listedeki çok sayıda parselin üzerinde birden fazla ruhsatlı yapının bulunduğu, ayrıca İzmit Belediye Başkanlığının 11/01/2018 tarih ve 940 sayılı yazısının ekinde dava konusu alanda bulunan 381 adet yapıya ilişkin hazırlanan listede, davalı idarenin sunduğu yapı ruhsat bilgileri tablosundaki 699 ada, 27 ve 30 numaralı parsellerin yer almadığı, dava konusu işlemin dayanağını oluşturan teknik raporun ekindeki yapı değerlendirme formunda belirtilen yapılara ilişkin olarak; ada ve parsel numaraları, yapı sayıları ve ruhsat bilgilerinin birbiri ile ve dosyadaki diğer bilgi ve belgelerle uyumlu olmadığı, 6306 sayılı Kanunun Ek-1. maddesinde yer alan, üzerindeki toplam yapı sayısının en az %65’i imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskân ruhsatı alan yapılardan oluştuğu hususunun açık ve somut şekilde ortaya konulamadığının anlaşıldığı,
Öte yandan, dosyada bulunan teknik rapor ve gerekçe raporunun, riskli alan sınır krokisi ve uydu görüntüsünün, 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planlarının, 1/1000 ölçekli halihazır haritanın, kadastral haritanın, yapılara ait mevcut durum fotoğraflarının ve fotoğraf çekim yönü paftasının incelenmesinden; alana ilişkin planlarda bulunan imar adalarının bölünerek sadece bir kısmının riskli alan sınırlarına dahil edildiği, sınırın imar adalarını kestiği, bazı yerlerde yan yana iki parselin birinin riskli alan içerisine alınarak sınırın iki parsel arasından geçirildiği, başka noktada parseller arasından geçen imar yolunun riskli alan sınırına dahil edilerek, yolun kenarındaki parsellerin sınırın dışında bırakıldığı, mezarlık alanının bir kısmının da riskli alana dahil edildiği, riskli alan sınır çizgisinin kırıklar şeklinde ilerlediği, sınırın hangi kriterlere göre tespit edildiğinin belirlenemediği ve bütünsellik arz etmediği, riskli alan sınır tespitinin, 6306 sayılı Kanun’un Ek-1. maddesinde düzenlenen fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek, sağlık, eğitim ve ulaşım gibi kamu hizmetlerinin düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlamak hükmüne uygun yapılmadığının anlaşıldığı,
Bu nedenle; dava konusu10/12/2018 tarih ve 455 sayılıCumhurbaşkanı Kararında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle,
Davacılardan 8, 0, 17, 4 ve 41 yönündenderdestlik nedeniyle davanın incelenmeksizin reddine,diğer davacılar yönünden ise dava konusu10/12/2018 tarih ve 455 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının iptaline karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI:
Davacılar tarafından,dava konusu işlemin iptali yönünde sonuçlanan davada, iptal hükmü lehine olan tüm davacılar yönünden ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken tek bir vekalet ücretine hükmedilmesinin Kanuna aykırı olduğu, davacılardan 8, 0, 17, 4 ve 41 yönünden dava diğer dosya ile birleştirildikten sonra bir karar verilmesi gerekirken davanın anılan davacılar yönünden derdestlik nedeniyle incelenmeksizin reddine karar verilerek davalı idareler lehine vekalet ücreti takdir edilmesinin de hatalı olduğu, derdestlik oluşturduğu belirtilen dosyaların hangi aşamada olduğunun kararda belirtilmediği, bu nedenle derdestlik nedeniyle incelenmeksizin reddedilen kısım yönünden davalı idareler lehine hükmedilen vekalet ücretinin kaldırılması gerektiğiileri sürülmektedir.
Davalı idareler tarafından,dava konusu Cumhurbaşkanı Kararının 6306 sayılı Kanun’un 2 ve ek 1. maddeleri ile ilgili Yönetmeliğe uygun olarak tesis edildiği, Kanun’un ek 1. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde belirtilen şartların oluştuğunun tespit edildiği, afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde iyileştirme, tasfiye ve yenileme yaparak, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşam çevrelerinin oluşturulmasının amaçlandığı, bu nedenle Daire kararının bozularak, davanın reddine karar verilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.
TARAFLARINSAVUNMALARI:
Davacılar tarafından,davalı idarelerin temyiz istemlerinin reddi ile Daire kararının talepleri doğrultusunda düzeltilerek onanması veya bozulması gerektiği savunulmaktadır.
Davalı idareler tarafından, davacıların temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ 50’IN DÜŞÜNCESİ: Davacıların temyiz istemlerinin reddi ile Daire kararının davanın derdestlik nedeniyle incelenmeksizin reddine yönelik kısmı nedeniyle davalı idareler lehine vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin bölümünün onanmasına; davalı idarelerin temyiz istemlerinin kabulü ile Daire kararının dava konusu işlemin iptaline yönelik bölümünün bozularak, bu bölüm yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden davalı idarelerin yürütmenin durdurulması istemleri hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20/A maddesi uyarınca gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 05/12/2018 tarih ve 226718 sayılı yazısı üzerine, alana ilişkin hazırlanan dosya ve teknik rapor doğrultusunda, üzerindeki yapılaşma açısından can ve mal kaybına yol açma riski taşıması nedeniyle Kocaeli İli, İzmit İlçesi, (…) ve (…) Mahalleleri sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 2 ve ek 1. maddeleri uyarınca riskli alan ilan edilmesine ilişkin olarak alınan 10/12/2018 tarih ve 455 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının 11/12/2018 tarih ve 30622 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanması üzerine temyizen incelenen dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 1. maddesinde, bu Kanun’un amacı; afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemek olarak belirtilmiştir.
Anılan Kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinde; “Riskli alan: Zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya İdare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Cumhurbaşkanınca kararlaştırılan alanı… ifade eder.” tanımına yer verilmiştir.
Aynı Kanun’un ek 1. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde; “b) Üzerindeki toplam yapı sayısının en az %65’i imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskân ruhsatı alan yapılardan oluşan alanlar,
fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek, sağlık, eğitim ve ulaşım gibi kamu hizmetlerinin düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla, Cumhurbaşkanınca riskli alan olarak kararlaştırılabilir. Riskli alan sınırı uygulama bütünlüğü gözetilerek belirlenir.” düzenlemesi yer almıştır.
6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği’nin, “Riskli alanın tespiti”başlıklı 5. maddesinin 1. fıkrasında ise; “Riskli alan; a) Alanın, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına dair teknik raporu,
b) Alan sınırları içerisinde 15/5/1959 tarihli ve 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna göre afete maruz bölge olarak kararlaştırılan alan olup olmadığına dair bilgi ve belgeyi,
c) Alanın büyüklüğünü de içeren koordinatlı sınırlandırma haritasını, varsa uygulama imar planını,
ç) Alanda bulunan kamuya ait taşınmazların listesini,
d) Alanın uydu görüntüsünü veya ortofoto haritasını,
e) Zemin yapısı sebebiyle riskli alan olarak tespit edilmek istenilmesi halinde yerbilimsel etüd raporunu,
f) Bu fıkra uyarınca belirlenecek riskli alanlar için Ek-2’de yer alan Riskli Yapıların Tespit Edilmesine İlişkin Esasların EK-A bölümüne göre hazırlanan analiz ve raporu,
g) Alanın özelliğine göre Bakanlıkça istenecek sair bilgi ve belgeleri,
ihtiva edecek şekilde hazırlanmış olan dosyaya istinaden Bakanlıkça belirlenir ve karar alınmak üzere Cumhurbaşkanına sunulur…” hükümlerine yer verilmiştir.
Öte yandan, Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
- b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Temyizen incelenen kararın, davanın derdestlik nedeniyle incelenmeksizin reddedilen kısmı nedeniyle davalı idareler lehine vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin bölümü, usul ve hukuka uygun olup, davacıların temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın anılan bölümünün bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Temyizen incelenen kararın 10/12/2018 tarih ve 455 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının iptaline yönelik kısmı hakkındaki davalı idarelerin temyiz istemlerine gelince;
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un ek 1. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca riskli alan ilanı yapılabilmesi için, üzerindeki toplam yapı sayısının en az %65’i imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskân ruhsatı alan yapılardan oluşan alanlarda belirtilen şartların oluştuğunun açık ve somut şekilde ortaya konulması gerekmektedir.
Bu doğrultuda, 6306 sayılı Kanun’un 2 ve ek 1. maddeleri uyarınca hazırlanan ve dava konusu işlemin dayanağını oluşturan gerekçe raporu ve teknik raporda; teklif riskli alanın 13,9 hektar büyüklüğünde olduğu, alan içerisinde 381 adet yapı bulunduğu, bunlardan 142’sinin betonarme, 172’sinin yığma ve 67’sinin ise betonarme-yığma yapı niteliğinde olduğu, bu yapılardan 108 adeti ruhsatlı olup, anılan yapılara 120 adet ruhsat düzenlendiği, ruhsatlı yapıların 46 adetinin imar mevzuatına uygun, 62 adetinin ise sonradan yapı ruhsatı alan yapılardan olduğu, sonradan yapı ruhsatı alan yapılara ise 74 adet yapı ruhsatı düzenlendiği, 381 yapının 335 adetinin imar mevzuatına aykırı olarak yapılaştığı, sonuç olarak, alanda yer alan yapıların %87,92’sinin imar mevzuatına aykırı veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilen yapılardan olduğu, söz konusu alanın üzerindeki yapılaşma nedeniyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığı tespitlerinde bulunulduğu ve teknik rapor ekinde, alanda bulunan yapılara ilişkin yapı ruhsat bilgileri tablosu, riskli alan sınır krokisi ve uydu görüntüsü, 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planları, 1/1000 ölçekli halihazır harita, kadastral harita, yapılara ait mevcut durum fotoğrafları ve fotoğraf çekim yönü paftasının da yer aldığı görülmektedir.
Uyuşmazlıkta, Daire tarafından, dava konusu Cumhurbaşkanı Kararının dayanağını oluşturan teknik raporun ekindeki, alanda bulunan yapıların alan bilgileri, tapu bilgileri, imar durumu, yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi bilgilerini içeren yapı ruhsat bilgileri tablosundaki yapı sayısı ile sonuç kısmındaki yapı sayısının birbiriyle uyumlu olmadığı tespit edilerek, davalı idarelerden, bu farkın sebebinin ayrıntılı olarak açıklanmasının istenilmesi üzerine, davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı vekilinin 27/03/2020 tarihinde kayıtlara giren dilekçesinde, anılan listede 699 ada 27 ve 30 sayılı parsellerde bulunan 3 adet yapının sehven bağımsız birimler de dahil edilmek suretiyle 15 yapı olarak ifade edildiği, yapı sayısındaki bu farklılığın alandaki yapıların %65’inin ruhsatsız yapılaştığına dair hesaplamayı değiştirmediği bildirildiği halde Dairece, bu açıklamaya itibar edilmeyerek, teknik raporun ekindeki yapı değerlendirme formunda belirtilen yapılara ilişkin olarak; ada ve parsel numaraları, yapı sayıları ve ruhsat bilgilerinin birbiri ile ve dosyadaki diğer bilgi ve belgelerle uyumlu olmadığı sonucuna varıldığı görülmekte ise de, teknik raporun ekindeki yapı ruhsat bilgileri tablosunda 699 ada 27 ve 30 sayılı parseller üzerinde bulunan 15 adet bağımsız bölümün ayrı bir yapı olarak değerlendirilmediği, anılan parseller üzerinde bulunan 3 adet yapı için 3 adet bina kodu verildiği, bağımsız bölümlerin her birine ayrı bir kod numarasının verilmediği görüldüğünden, teklif riskli alandaki toplam yapı sayısında bir çelişkinin bulunmadığı, davalı idarelerden Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından da belirtildiği üzere alanda toplam 381 adet yapı bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bunun yanında, Dairenin 09/05/2019 tarihli ara kararı ile davacılar vekiline,alanda bulunan yapıların alan bilgileri, tapu bilgileri, imar durumu, yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi bilgilerini içeren yapı ruhsat bilgileri tablosu gönderilmek suretiyle, bu tablodaki verilere bir itirazlarının bulunup bulunmadığı sorulduğu halde, davacılar vekili tarafından herhangi bir itirazda bulunulmadığı ve dosya kapsamına anılan tablodaki verilerin aksini ortaya koyan herhangi bir bilgi ya da belgenin sunulmadığı görülmektedir.
Öte taraftan, 6306 sayılı Kanun ve Uygulama Yönetmeliği’nde, riskli alan sınır tespitinin teknik olarak ne şekilde yapılacağına ilişkin bir düzenleme olmamakla birlikte, riskli alan sınırı belirlenirken, Kanun’da verilen “Riskli alan” tanımına uygun olacak şekilde, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan yerlerin ve bu yerlerle bütünlük arz eden, etkileşim içerisindeki alanların sınıra dahil edilmesi gerektiği açıktır.
Kanun’un ek 1.maddesinin 1. fıkrasının (b) bendindeki düzenleme; imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskân ruhsatı alan yapıları, can ve mal kaybına yol açma riski tehlikesi taşıyan yapılardan kabul etmektedir.
Nitekim, bu doğrultuda, dava konusu işlemin dayanağı teknik raporda; teklif riskli alanda yer alan yapıların %87,92’sinin imar mevzuatına aykırı veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilen yapılardan olduğu tespit edildiğinden, bu yapılarla etkileşim içerisinde bulunan 46 adet ruhsatlı yapının da, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzereriskli alan sınırına dahil edildiği anlaşılmaktadır.
Bu nedenle, davalı Bakanlıkça, Kanun’da can ve mal kaybına yol açma riski tehlikesi taşıdığı kabul edilen yapılar ile bu yapılarla etkileşim içerisinde olduğu belirlenen yapılar esas alınmak suretiyle belirlenen riskli alan sınır tespitinin Kanun’un ek 1. maddesinde düzenlenen fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek, sağlık, eğitim ve ulaşım gibi kamu hizmetlerinin düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlamak hükmüne uygun yapılmadığı yönündeki Daire gerekçesine katılmak mümkün olmamıştır.
Bu durumda, dava konusu alanın, alanda bulunan yapıların %87,92’sinin imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskân ruhsatı alan yapılardan oluştuğu tespitine dayanılarak, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek, sağlık, eğitim ve ulaşım gibi kamu hizmetlerinin düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla riskli alan ilan edilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık, aksi yöndeki Daire kararının iptale ilişkin kısmında da hukuki isabet bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davacıların temyiz istemlerinin reddine;
2.Danıştay Altıncı Dairesinin temyize konu 07/07/2020 tarih ve E: 2019/2568, K: 2020/6788 sayılı kararının, davacılardan 8, 0, 17, 4 ve 41 yönünden davanın derdestlik nedeniyle incelenmeksizin reddi nedeniyle davalı idareler lehine vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısmının ONANMASINA, oybirliği ile,
- Davalı idarelerin temyiz istemlerinin kabulüne;
4.Danıştay Altıncı Dairesinin temyize konu 07/07/2020 tarih ve E: 2019/2568, K: 2020/6788 sayılı kararının 10/12/2018 tarih ve 455 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının iptaline yönelik kısmının BOZULMASINA, oyçokluğu ile,
- 8, 0, 17, 4 ve 41 dışındaki davacılar yönünden davanınREDDİNE,
- Dava sonucu itibarıyla kısmen ret, kısmen incelenmeksizin ret ile sonuçlandığından, aşağıda dökümü yapılan dava ve temyiz aşamasına ilişkin toplam 1.010,60-TL yargılama giderinin davacılar üzerinde bırakılmasına,temyiz aşamasında davalı idarelerden Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca yapılan 11,00-TL yargılama giderinin davacılardan alınarak anılan davalı idareye verilmesine,
7.Daire tarafından, davanın derdestlik nedeniyle incelenmeksizin reddine ilişkin kısım nedeniyle davalı idareler lehine vekalet ücretine hükmedildiği görüldüğünden, yeniden vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,
8.Yatırılan gider avanslarından artan miktarların istemleri halinde taraflara iadesine,
9.Kesin olarak, 02/11/2020 tarihinde karar verildi.