Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E:2009/19922 K:2010/387 T:13.01.2010
Evliliğin sona ermesiyle, konut, aile konutu vasfını kaybeder ve bu hükmün uygulanma imkanı kalmaz. Evliliğin devamı sırasında, hak sahibi eş tarafından aile konutunun devri veya bu konut üzerindeki hakların sınırlanması diğer eşin açık rızasına bağlanmıştır. Rızası gereken eş, yapılan devir işleminin geçersizliğini de, ancak evlilik birliği devam ediyorsa ileri sürebilir. Birliğin sona ermesinden sonra bu sebebe dayanan dava hakkını kaybeder. Devamını Oku
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2014/11853 K: 2015/4019 K.
Aile konutu olan taşınmazın, hak sahibi olan erkek eş tarafından üçüncü kişiye devri, davacının açık rızasını gerektirmektedir. Devamını Oku
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2016/16259 K: 2016/16213 T: 20.12.2016
Türk Medeni Kanunu madde 194 hükmü ile eşlerin fiil ehliyetine getirilen sınırlama aile konutuna şerhin konulması ya da konulmaması koşuluna bağlanmadığı gibi işlem tarafı olan üçüncü kişinin iyiniyetli olup olmamasının da herhangi bir önemi bulunmamaktadır Devamını Oku
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2010/10795 K: 2010/13443 T: 5.7.2010
Davalı bankanın ipotek tesisinden önce kendi elemanları vasıtasıyla konutun nitelik, kullanım durumu ve değerinin belirlenmesi için inceleme yaptığı, bu inceleme sonucu düzenlenen ekspertiz raporunda taşınmazın “mesken” niteliğinde olduğu, mal sahibi tarafından bu şekilde kullanıldığı belirtilmiş ve ekspertiz raporuna taşınmazı mefruş halde gösteren fotoğrafları da çekilerek eklenmiştir. Ekspertiz raporundaki bu tespitler karşısında davalı bankanın basiretli davranmadığı açık olup, iyiniyet iddiası haklı değildir. O halde, aile konutu üzerindeki hakların sınırlanması niteliğindeki ipotek tesisine ilişkin işlemin iptali ve sicildeki ipoteğin terkinine karar verilmesi gerekir. Devamını Oku
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2015/528 K: 2015/1713
Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş tarafından, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmemesi halinde, işlem tarafı iyiniyetli üçüncü kişinin 4721 sayılı Kanun’un 1023. maddesinden yararlanacağı kabul edilmektedir. Bu durum aile konutu olarak kullanılan taşınmazın tapu kaydında, konutun bu niteliğini gösteren şerh olmaması hali ile ilgilidir ve taşınmazın aile konutu olduğunu bilmeyen ya da bilemeyecek durumda olan üçüncü kişinin tapuya güven ilkesinden yararlanmasıdır. Devamını Oku
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2013/1207 K: 2014/890 T: 12.11.2014
Davacı kadının aile konutu olan taşınmazın satışının gerçek bir satış olmadığını, borçlara karşılık verildiğini bildiği halde ve devir sırasında hazır bulunarak devre karşı çıkmaması, uzun süre bu duruma sessiz kaldıktan sonra, elatmanın önlenmesi davasının kabulünden sonra, taşınmazın devrinden haberi olmadığından ve devrin rızası dışında gerçekleştirildiğinden bahisle eldeki davayı açması TMK m. 2 anlamında hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Dava bu nedenle ret edilmelidir. Devamını Oku
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/15195 K: 2017/5681 T: 5.7.2017
Dava konusu taşınmaza aile konutu şerhi konulduğuna göre artık bu şerh, ortaklığın giderilmesine engel teşkil eder. Tapu kaydındaki aile konutu şerhi terkin edilmediği müddetçe ortaklığın giderilmesine karar verilmesi mümkün olmadığından mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekir. Devamını Oku
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2014/27011 K: 2015/363 T: 14.1.2015
Kanunun iyi niyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyi niyetin varlığıdır. İyi niyetin varlığı asıl olduğuna göre, lehine ipotek tesis edilen bankanın kötüniyetli olduğunu kanıtlama yükümlülüğü bunu iddia edene düşer. Dosya içindeki belgelerden, lehine ipotek tesis edilen bankanın kötü niyetli olduğu kanıtlanamamıştır. Şu hale göre, tapuya güven ilkesini esas alan 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1023. maddesi koşulları işlem tarafı olan davalı banka lehine gerçekleşmiştir. Devamını Oku
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2014/11099 K: 2014/17181 T: 15.9.2014
Boşanma ile evlilik sona erdiğine göre; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 194. maddesinde aile konutu için düzenlenmiş olan koruma hakları da sona erer. Açıklanan nedenle dava konusuz kaldığından, “karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde hüküm kurulmak üzere hükmün bozulması gerekmiştir. Devamını Oku
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2015/17127 K: 2016/413
Aile konutunun hak sahibi tarafından devrine ilişkin tasarruf işlemine rızası gereken eş, işlemin rızası alınmaksızın yapıldığını, konutun bu vasfını devam ettirmesi şartıyla evlilik devam ettiği sürece ileri sürebilir. Evliliğin sona ermesi, aile konutuyla ilgili işlemi rızaya bağlı olmaktan çıkarır ve 194. madde etkinliğini yitirir. Devamını Oku
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/15195 K: 2017/5681 T: 5.7.2017
Dava konusu taşınmaza aile konutu şerhi konulduğuna göre artık bu şerh, ortaklığın giderilmesine engel teşkil eder. Tapu kaydındaki aile konutu şerhi terkin edilmediği müddetçe ortaklığın giderilmesine karar verilmesi mümkün değildir. Devamını Oku
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2018/334 K: 2018/2407 T: 22.2.2018
Aile konutunun, hak sahibi eş tarafından devri ve konut üzerindeki hakların sınırlandırılması, diğer eşin açık rızasına bağlıdır. (TMK madde 194). Bu rıza alınmadan konutla ilgili yapılan tasarruf işlemi geçersizdir. Bu geçersizliği, rızası gereken eş, konutun bu vasfını devam ettirmesi koşuluyla ileri sürebilir. Evlilik, boşanmayla sona ermekle, Türk Medeni Kanununun 194. maddesinin “aile konutuna” sağladığı koruma da sona erer ve diğer eşin rıza alınmadan yapılan tasarruf işlemi yapıldığı andan itibaren geçerlilik kazanır. Devamını Oku
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2018/1624 K: 2018/5145 K.
Evlilik boşanma kararı ile sona erdiğine göre, aile konutuna ilişkin hukuki koruma da sona ermiş olup, dava konusuz kalmıştır. Davanın konusuz kalması sebebiyle esası hakkında “karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmesi halinde, yargılama giderleri ile bunun kapsamına dahil olan vekalet ücreti hakkında, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumu nazara alınarak hüküm tesis edilmelidir Devamını Oku
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2018/5533 K: 2018/13554
Aile konutunun, hak sahibi eş tarafından devri ve konut üzerindeki hakların sınırlandırılması, diğer eşin açık rızasına bağlıdır. Bu rıza alınmadan konutla ilgili yapılan tasarruf işlemi geçersizdir. Bu geçersizliği, rızası gereken eş konutun bu vasfını devam ettirmesi koşuluyla evlilik birliği süresince ileri sürebilir. Evlilik, boşanma yahut da iptal kararıyla sona ermiş ise, Türk Medeni Kanunu’nun 194. maddesinin “aile konutuna” sağladığı korunma da sona erer, diğer eşin rızası alınmadan yapılan tasarruf işlemi yapıldığı andan itibaren geçerlilik kazanır. Devamını Oku
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/11495 K: 2015/11395 T: 10.12.2015
Öyleyse özgüleme aile konutu üzerinde oturma hakkı, ev eşyası üzerinde de intifa hakkı tanınması suretiyle olacağına göre, bu hakkın ölümle sona ereceği dikkate alınarak sağ eşin, tahmin edilen kalan yaşam süresine göre oturma hakkının peşin sermaye değerinin bu işlerden anlayan bilirkişi eliyle tespiti, bu değerin davacının taşınmaz ve ev eşyası üzerindeki miras hakkının saptanacak kıymetinden fazla olması halinde, fazlasının, davalılara ivaz olarak ödenmek üzere davacıya nakit olarak depo ettirilmesi, bundan sonra karar verilmesi gerekir. Devamını Oku
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 2014/24171 K: 2016/6157 T: 6.4.2016
Aile konutu üzerine, intifa veya oturma hakkının tanınmasını gerektiren yasal koşulların davacı sağ eş lehine gerçekleştiğinin kanıtlanması durumunda, katılma alacağına mahsuben, yetmezse belirlenecek ilave bedelin davacı tarafça mahkeme veznesine depo ettirilmesi sağlandıktan sonra mahkemece özgüleme hakkında karar verilmelidir. Söz konusu değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır. Devamını Oku
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/2814 K: 2015/10100 T: 10.11.2015
TMK’nın 652. maddesi gereğince aile konutu ve ev eşyasının sağ kalan eşe özgülenmesinde öncelikle mülkiyet hakkının tanınması istenebilecek olup, mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınması ancak haklı bir sebebin bulunduğunun kanıtlanması halinde mümkündür. Devamını Oku
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2023/159 K: 2024/38 T: 31.1.2024
Eldeki davada malik olmayan eş ölmüş, sağ kalan eş zaten dava konusu taşınmazın maliki konumundadır. Dolayısıyla 4721 sayılı Kanun hükümleri ile aile konutunda malik olmayan eşin şahsına tanınan haklardan yola çıkılarak, malik eşin tasarruf yetkisinin sınırlandırılmasını amaçlayan yasa maddeleri gerekçe yapılıp, ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesi hatalı olduğu gibi evlilik birliği ölüm ile sonuçlanmış olsa da sağ kalan malik eş bakımından malik olmayan eşin dava açarken var olan hukuki yararının ölmesi hâlinde de devam edeceğine ilişkin düşünce somut olayın özelliğine uygun bulunmamıştır. Devamını Oku
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2003/16769 K: 2004/1276 T: 9.2.2004
Mahkemece, yapılacak iş, öncelikle taşınmazın aile konutu olup olmadığının tesbiti ile ilgili aile mahkemesinden karar alması için davacıya önel vermek, bu konuyu bekletici ön sorun yapmak, taşınmaz aile konutu ise ve parselin değerine nazaran bu parsel hakkında miras hükümlerine uygun inceleme yapılması için dava dilekçesini görev yönünden reddetmek, bu konuyu görevli mahkemeye bırakmak, eğer taşınmaz aile konutu değilse ortaklığın giderilmesi hükümlerine göre konuyu inceleyip bir karar vermekten ibarettir. Devamını Oku
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2006/19352 K: 2007/14382 T: 25.10.2007
Türk Medeni Kanununun 652. maddesi gereğince aile konutunun sağ kalan eşe özgülenmesi istemlerinde Türk Medeni Kanunun 658. maddesi dikkate alındığında görevin Sulh Hukuk Mahkemesine ait bulunduğu, dairemizin son içtihatlarının da bu yönde olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece aile konutunun sağ kalan eşe özgülenmesine yönelik dava yönünden görevsizlik kararı verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir. Devamını Oku
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2006/4871 K: 2006/11407 T: 19.7.2006
Davacının istemi dava konusu taşınmazın aile konutu olduğunun tesbiti ve sağ kalan davacı eşe özgülenmesi istemine yöneliktir. Dava konusu taşınmazın aile konutu olduğunun belirlenmesi görevi aile mahkemesine ait ise de, özgülenme istemine ilişkin talep yönünden Türk Medeni Kanununun 652. ve devamı maddeleri dikkate alındığında görev Sulh Hukuk Mahkemesine ait bulunmaktadır. Devamını Oku
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2006/19501 K: 2007/14057 T: 22.10.2007
Konutun aile konutu olup olmadığının tesbiti görevi Aile Mahkemesine, özgüleme görevi ise Sulh Hukuk Mahkemesine aittir. O halde mahkemece konutun aile konutu olup olmadığının tesbiti konusunda taraflara delillerinin sorulup toplanması değerlendirilip sonucu itibariyle karar verilmesi özgüleme ile ilgili davada bir kısım davalıların ortaklığın giderilmesi davası da açtıkları gözetilerek bu hususta görevsizlik kararı verilmesi gerekir. Devamını Oku
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2006/19727 K: 2007/14437 T: 25.10.2007
Konutun aile konutu olup olmadığının tesbiti Aile Mahkemesinin görevi içerisindedir. Mahkemece konutun aile konutu olup olmadığının tespiti konusunda taraflara delillerinin sorup, toplanması, değerlendirilmesi ve sonucu itibariyle karar verilmesi gerekir. Aile konutunun sağ kalan eşe özgülenmesi görevi ise Sulh Hukuk Mahkemesine aittir. Görev kamu düzenine ilişkindir. Mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Mahkemece bu konudaki istemin tefriki ile görevsizlik kararı verilmesi gerekir. Devamını Oku
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2008/15987 K: 2008/15044 T: 12.11.2008
Dava, ölenin eşi ile mirasçıları arasındaki vasiyetnamenin iptali, tenkis tapu iptali ve tescil davası olup; eş, birleşen dava ile; 1/2 payı ölen eşine ait ve birlikte yaşadıkları daire üzerinde, katılma hakkına mahsuben mülkiyet hakkı tanınmasını talep ettiğine göre, istek TMK’nın 240 ve 652. maddesine dayanmaktadır. Devamını Oku
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2008/12535 K: 2008/14964 T: 12.11.2008
Davacı vekili, müvekkilinin eşinin vefat ettiğini, konuttan çıkarıldığı taktirde mağdur olacağını ileri sürerek, konutun aile konutu olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir. Davacının, Türk Medeni Kanunda yer alan aile konutu ve ev eşyasının sağ kalan eşe özgülenmesi haklarını kullanabilmesi için, böyle bir tespit kararı istemekte hukuki yararı mevcuttur. Devamını Oku
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2014/6225 K: 2014/12996 T: 11.6.2014
Evliliğin ölümle sona ermiş olması, TMK 194. maddesinin uygulanması bakımından “aile konutu” vasfını kaybettirir” ise de; konutun bu niteliği, sağ eşe bu konut üzerinde sağlanan yasal hakların kullanılması bakımından devam eder. Davacı sağ eş, bu yasal hakları sebebiyle konutun “aile konutu” olduğunun tespitini isteyebilir. Devamını Oku
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/13966 K. 2017/4660
Medeni Kanununun 652. maddesi uyarınca aile konutu olduğu iddia edilen taşınmazın miras hissesine mahsuben sağ kalan eşe özgülenmesi amacıyla açılan davanın taşınmaz hakkında açılmış olan bu dava ortaklığın giderilmesi davasını da etkileyeceği, bu nedenle, açılan davanın görülmekte olan ortaklığın giderilmesi davası için bekletici mesele yapılması gerektiği. Devamını Oku
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi E: 2010/13865 K: 2010/4406 K: 14.04.2010
Dava konusu edilen ve satışına karar verilen bağımsız bölümün tapu kaydının açıklamalar bölümüne aile konutu şerhi konulduğu, taraflar adına 1/2’şer payla kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda taşınmazın belli bir amaca özgülendiğinin kabulü gerekir. Tapu kaydı üzerindeki bu şerh terkin edilmediği müddetçe ortaklığın giderilmesinin istenmesi mümkün değildir. Devamını Oku
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/15195 K: 2017/5681 T: 5.7.2017
Tapu kaydındaki aile konutu şerhi terkin edilmediği müddetçe ortaklığın giderilmesine karar verilmesi mümkün olmadığından mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir. Devamını Oku