Son Yazılar

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2009/6-32 K: 2009/69

TMK. 734.maddesi uyarınca da dava değerinin tapuda gösterilen satış bedeli ile alıcıya düşen tapu giderleri olduğu kabul edilmiştir. Böylece davaların kısa sürede açılıp, sonuçlandırılması amaçlanmıştır. Bu nedenle de tapuda gösterilen satış bedelinin esas alınması gerekmektedir. Ayrıca tapuda işlem yapan davalının kendi eyleminin geçersiz olduğuna dayanması mümkün değildir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2009/6-221 K: 2009/265 T: 17.06.2009

4721 sayılı Kanun’un 734. maddesine göre önalım hakkı sahibi, adına payın tesciline karar verilmeden önce, satış bedeli ile alıcıya düşen tapu giderlerini, hakim tarafından belirlenen süre içinde hakimin belirleyeceği yere nakden yatırmakla yükümlüdür. Maddede, önalım hakkı sahibinin satış bedeli ile alıcıya düşen tapu giderlerini nakden yatırmakla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Dvalı tarafın açıkça muvafakat etmesi halinde, bu yükümlülüğün teminat mektubu sunulmak suretiyle de yerine getirilmesinin mümkün bulunduğu yönünde oluşmuştur. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1994/859 K: 1995/77

Hakikati yansıtmayan sicildeki düşük satış bedelinin kabul edilmesi, şufa hakkının kullanıldığı tarih ile satış günü arasındaki geçen sürede taşınmazın değerinde, enflasyon ve diğer objektif nedenlerle meydana gelen artışların gözetilmemesi, hukukun amacı olan adaletin somutlaşmasını önlediği ve çıkarlar dengesini bozduğu tartışılmayacak kadar açık bir olgudur. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2009/2-455 K: 2009/464 T: 4.11.2009

Miras bırakan, vasiyette bulunduktan sonra, vasiyetname ile bağdaşmayacak şekilde ölüme bağlı olmayan bir tasarrufla vasiyete konu olan şey üzerinde tasarrufta bulunursa, bu davranışı ilk vasiyetten rücu anlamını taşır. Dolayısı ile böyle bir durumda miras bırakanın eylemli olarak vasiyetten döndüğü kabul edilir. Bu hüküm sadece belirli mal vasiyetleri için geçerlidir. Mirasçı atanmasına (nasbına)ilişkin vasiyetlerde uygulanmaz. Çünkü atanmış mirasçı vasiyetçinin mirasçısı olup, terekenin aktifi pasifinden az da olsa, çok da olsa, tasarruf geçerliliğini korur. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2009/2-437 K: 2009/450 T: 21.10.2009

Hukuk Genel Kurulu’nun 11.4.1990 tarih, 2-130 Esas, 239 Karar sayılı ilamında da değinildiği üzere, miras bırakan ıskat sebebi olarak kabul ettiği olaylar bulunmadığı halde, kendisi bulunmayan bu olayları varmış gibi algılayıp açık hataya düşmüşse ölüme bağlı tasarruf tam olarak iptal edilmelidir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2017/1017 K: 2018/1750

Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; davacının isteminin sadece vasiyetnamenin iptaline ilişkin olduğu, dava dilekçesinde tasarruf nisabından bahsedilmesinin sebebinin nisabı aşan tasarruf nedeniyle vasiyetnamenin hukuka aykırı olduğunu dile getirmek olduğu böyle olunca yerel mahkemenin yazılı şekilde karar vermesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2012/3-235 K: 2012/600 T: 19.9.2012

Bağımsız bölüm yönünden, sağlığında vekaletname vererek satışı sağlayan murisin bu işleminin geçersiz olması sebebiyle tapu iptal ve mirasçılar adına tescile karar verilmiş olması sebebiyle artık bu taşınmaz yönünden vasiyetnameyi ayakta tutacak şekilde yorum yapılarak bu kısım için (vasiyetnamenin iptal edilmediği de gözetilerek) vasiyetnamenin tenfiziyle davacı adına tesciline kararı verilmesi gerekir Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2013/472 K: 2014/41

Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş tarafından, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmemesi halinde, işlem tarafı iyi niyetli üçüncü kişinin ayni hak kazanımı, tapuya güven ilkesini düzenleyen 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 1023.maddesi hükmü ile korunmuştur Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2013/2-1181 K: 2014/811 T: 22.10.2014

Dava, aile konutu hukuksal nedenine dayalı olarak ipoteğin kaldırılması ve taşınmaz kaydına şerh konulması istemine ilişkindir. Taşınmaz kaydında aile konutu şerhi olmadığı açıktır. Ancak, davalı banka taşınmazın bu niteliğini bilerek, ipotek tesisi sırasında taşınmaz maliki olmayan eşin (kadın) muvafakatini almıştır. Kaldı ki, davalı Banka aşamalarda ısrarla ipotekten davacı eşin de haberdar olduğunu ve onun da oluru ile ipotek tesis edildiğini savunmuştur. Banka’nın, taşınmazın aile konutu niteliğini bilmesi karşısında, muvafakatnamedeki imzanın davacı kadına ait olmaması da sonuca etkili değildir. Zira Banka’nın ipotek tesisi için eşin rızasını alma yönünde girişimi olduğu anlaşılmaktadır. Tüm bu nedenlerle davalı Banka’nın taşınmazın aile konutu niteliğini bilmediği söylenemez. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2017/2-1604 K: 2017/967 T: 24.5.2017

İpotek alacaklısı banka taşınmazın aile konutu niteliğini bilerek, ipotek tesisi sırasında taşınmaz maliki olmayan eşin muvafakatini sağlamak için yazılı belge almıştır. Her ne kadar muvafakatnamedeki imza davacı kadına ait olmasa da, ipotek tesisi için eşin rızasını alma yönünde girişimi olan bankanın taşınmazın aile konutu niteliğini bildiği açıktır ve artık eşin açık rızasını geçerli bir şekilde alma yükümlülüğü altındadır. Tacir olan banka, Kanunun (TMK m.194) açık rıza alınmasını istediği bu konuda kendisine sunulan muvafakat belgesindeki imzanın rızası gereken eşe aidiyetini belirlemek ve sözleşmenin hakim tarafı olarak objektif özen yükümlülüğünün bir gereği olarak imzanın sıhhatini denetlemek zorundadır. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2015/2-247 K: 2015/2323 T: 21.10.2015

Aile konutu olarak kullanılan taşınmazın tapu kaydında, konutun bu niteliğini gösteren şerh olmaması hali ile ilgilidir ve taşınmazın aile konutu olduğunu bilmeyen ya da bilemeyecek durumda olan üçüncü kişinin tapuya güven ilkesinden yararlanması asıldır. Tapuda aile konut şerhi olmasa da bunu bilebilecek durumda olan veya bilen kişinin iyiniyetinin bulunduğunun kabul edilmesi mümkün değildir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2014/2096 K: 2015/2322

Taşınmazın tapu kaydında ipotek tesis edildiği tarihte aile konutu şerhi bulunmadığı açıktır. Ne var ki, davalı banka tarafından düzenlettirilen değerlendirme raporunda dava konusu taşınmazın vasfı ve kullanımının mesken olduğu tespit edilmiştir. Bu tespitlere rağmen aile konutu olan taşınmaz üzerinde davalı banka lehine ipotek tesis edilmiş, bu işlem sırasında davalı Banka tarafından davacı eşin açık rızası alınmamıştır. Bu durumda, TMK’nın 194/1 maddesi eşin açık rızasını aradığından, yapılan işlemin geçerli olduğunu kabul etmek imkansızdır. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2013/2-2056 K: 2015/1201 T: 15.4.2015

Somut olayda, davalı eş dava konusu aile konutu üzerinde diğer davalı banka lehine ipotek tesis etmiş, bu işlem sırasında davalı banka tarafından davacı eşin açık rızası alınmamıştır. Yukarıda açıklanan kurallar çerçevesinde ipotek işleminin, davacı ve davalı eş ile aynı çatı altında oturan müşterek çocukların kullandığı krediye teminat teşkil etmek üzere kurulmuş bulunmasının da önemi bulunmamaktadır. Bu durumda, TMK’nın 194/1 maddesi eşin açık rızasını aradığından, yapılan işlemin geçerli olduğunu kabul etmek imkansızdır. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2015/2-53 K: 2016/211 T: 2.3.2016

Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş tarafından, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmemesi halinde, işlem tarafı iyiniyetli üçüncü kişinin 4721 Sayılı Türk Medenî Kanununun 1023. maddesi hükmünden yararlanacağı kabul edilmektedir. Tapuda aile konut şerhi olmasa da bunu bilebilecek durumda olan veya bilen lehine hak oluşturan kişinin iyi niyetinin bulunduğunun kabul edilmesi de mümkün değildir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2017/2-2934 K: 2017/1556 T: 6.12.2017

Aile konutu şerhi konulmuş olmasa da eşlerin birlikte yaşadıkları aile konutu üzerindeki fiil ehliyetleri sınırlandırılmıştır. Sınırlandırma aile konutu şerhi konulduğu için değil, konutun aile konutu vasfı bulunduğu için getirilmiştir. Bu sebeple tapuya aile konutu şerhi verilmese bile o konut aile konutu özelliğini taşır. Aile konutunun maliki olan eş aile konutundaki yaşantıyı güçlüğe sokacak biçimde tek başına aile konutunu bir ayni hakla sınırlandıramaz. Bu sınırlandırma ancak diğer eşin açık rızası alınarak yapılabilir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2013/2-2306 K: 2015/1356 T: 15.5.2015

Aile konutu şerhi konulmuş olmasa da eşlerin birlikte yaşadıkları aile konutu üzerindeki fiil ehliyetleri sınırlandırılmıştır. Sınırlandırma aile konulu şerhi konulduğu için değil, zaten var olduğu için getirilmiştir. Bu sebeple tapuya aile konutu şerhi verilmese bile o konut aile konutu özelliğini taşır. Anılan madde hükmü ile getirilen sınırlandırma, emredici niteliktedir. Dolayısıyla bu haktan önceden feragat edilemeyeceği gibi eşlerin anlaşmasıyla da ortadan kaldırılamaz ve açık rıza ancak “belirli olan” bir işlem için verilebilir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2013/2-473 K: 2014/92 T: 12.2.2014

Dava konusu konut, tarafların Türkiye’de bulundukları sürece ortak yaşam faaliyetlerini sürdürme ve oturma ihtiyacı için kullanıldığına, tarafların Türkiye’de bu amaçla kullandıkları başka bir konutları bulunmadığına göre, Türkiye’de iken kullandıkları tek konut olan dava konusu yerin, aile konutu olarak özgülendiğinin (TMK m. 194) kabulü gerekir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2011/2-447 K: 2011/556 T: 28.09.2011

Bir yerin aile konutu sayılabilmesi için eşlerin aile konutunu beraberce seçmeleri ve burada ortak bir yaşam merkezi oluşturmaları; aile konutunun aile hayatı için merkezileştirilmesi; aile konutunun kullanımının hukuka uygun olması ve nihayet eşlerin bir yeri aile konutu haline getirmeye yönelik iradelerinin üçüncü kişiler tarafından da anlaşılabilir olmasıdır; yani, konutun üçüncü kişilerce de ailenin yaşadığı konut sayılmasıdır. Devamını Oku