Özet: Uyuşmazlık konusu olayda; yapıya ilişkin yapı ruhsatının ve dayanağı imar planı değişikliğinin hukuka aykırı olduğunun yargı kararıyla ortaya konularak iptal edildiği dikkate alındığında; ilgiliye hak tanıdığı ileri sürülen durumun hukuka uygun bir işlemden kaynaklanmadığı ortadadır. Bu sebeple; olayda, kazanılmış hakkın olmazsa olmaz unsurlarından olan hukuka uygunluk unsuru bulunmamaktadır. Bir an için yapı ruhsatının verildiği anda imar planına uygun olduğu, hukuka aykırılığının sonradan ortaya konulduğu söylenebilir ise de; iptal kararlarının geriye yürür biçimde, iptal edilen işlemleri hiç tesis edilmemiş gibi ortadan kaldırdığı dikkate alındığında, bu durum da sonucu değiştirecek nitelikte değildir. Özetlemek gerekirse, uyuşmazlık konusu olayda, kazanılmış hakkın unsurlarından hukuka uygunluk unsuru bulunmadığından, kazanılmış hakkın var olduğundan söz etmek olanaklı değildir.
TÜRK MİLLETİ ADINA, Hüküm veren Danıştay Ondördüncü Dairesince gereği düşünüldü: Dava; İzmir İli, Çeşme ilçesi, İnönü Mahallesi, Marmara Mevkiinde, 231 IV pafta, 5505 ada, 13 parsel sayılı taşınmazda ilave inşaat için verilen 30.12.2003 günlü, 2003/142 sayılı inşaat ruhsatının, İzmir 3. İdare Mahkemesinin 26.04.2006 gün ve K:2006/640 sayılı kararına dayanılarak iptaline ve ruhsatsız duruma düşen yapının yıkımına ilişkin 20.06.2006 günlü, 2006/293 sayılı Çeşme Belediye Encümeni kararının iptali istemiyle açılmıştır.
İzmir 2. İdare Mahkemesinin 13.02.2007 gün ve E:2006/1486, K:2007/194 sayılı kararıyla; yapı ruhsatının iptaline ilişkin kısım yönünden; davanın reddine, yıkıma ilişkin kısım yönünden ise; davacılara ait parseli de kapsayan alanda yapılan imar planı değişikliğine uygun olarak verilmiş yapı ruhsatına dayanılarak yapılan ilave inşaatların tamamen bittiği ve kullanılır durumda olması nedeniyle davacıların kazanılmış haklarının bulunması karşısında, yapı ruhsatının iptali sebebiyle yapının ruhsatsız duruma düştüğünden bahisle yıkımında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Danıştay Başsavcılığınca; İzmir 2. İdare Mahkemesince verilen 13.02.2007 gün ve E:2006/1486, K:2007/194 sayılı kararın, yıkım işleminin iptaline ilişkin kısmının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek kanun yararına bozulması istenilmektedir.
T.C. Anayasasının 2. maddesinde; Türkiye Cumhuriyetinin hukuk devleti olduğu, 138. maddesinin son arasında ise; yasama, yürütme organları ile idarenin mahkeme kararlarına uymak zorunda olduğu, bu organlar ve idarenin, mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremeyeceği ve bunların yerine getirilmesini geciktiremeyeceği, kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı Idari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28. maddesinin 1. arasında; Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idarenin, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecbur olduğu, bu sürenin hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemeyeceği, düzenlenmiştir.
3194 sayılı imar Kanunu’nun 32. maddesinde ise; “Bu Kanun hükümlerine göre ruhsat alınmadan yapılabilecek yapılar hariç; ruhsat alınmadan yapıya başlandığı veya ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapıldığı ilgili idarece tespiti, fenni mesulce (…) tespiti ve ihbarı veya herhangi bir şekilde bu duruma muttali olunması üzerine, belediye veya valiliklerce o andaki inşaat durumu tespit edilir. Yapı mühürlenerek inşaat derhal durdurulur. Durdurma, yapı tatil zaptının yapı yerine asılmasıyla yapı sahibine tebliğ edilmiş sayılır. Bu tebligatın bir nüshası da muhtara bırakılır. Bu tarihten itibaren en çok bir ay içinde yapı sahibi, yapısını ruhsata uygun hale getirerek veya ruhsat alarak, belediyeden veya valilikten mühürün kaldırılmasını ister. Ruhsata aykırılık olan yapıda, bu aykırılığın giderilmiş olduğu veya ruhsat alındığı ve yapının bu ruhsata uygunluğu, inceleme sonunda anlaşılırsa, mühür, belediye veya valilikçe kaldırılır ve inşaatın devamına izin verilir. Aksi takdirde, ruhsat iptal edilir, ruhsata aykırı veya ruhsatsız yapılan bina, belediye encümeni veya il idare kurulu kararını müteakip, belediye veya valilikçe yıktırılır ve masrafı yapı sahibinden tahsil edilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Düzenleyici işlem niteliğindeki imar planlarının, idarece kaldırılması veya değiştirilmesi durumunda, bu planların yürürlükte oldukları süre içerisinde ve bu planlara dayalı olarak tesis edilen bireysel işlemlerin kişiler bakımından sübjektif nitelikte kazanılmış hak doğuracağı tabiidir. idari işlemlerin geriye yürümeyeceğine ilişkin idare hukuku ilkesi ile bu gibi durumlarda kazanılmış hakların korunması ve idari istikrarın sağlanması amaçlanmıştır. Ancak bu şekilde bir kazanılmış hakkın var olduğu hallerde idari işlemin ve dayanağı olan düzenleyici işlemin hukuka uygun olduğu konusunda bir tartışma da mevcut değildir.
Tartışma; idari işlemin dayanağı olan düzenleyici işlemin yargı yerince iptal edilmiş olması halinde ortaya çıkmaktadır. Zira bu durumda iptal davasına konu işlemin hukuka aykırılığı tespit edilerek iptal edilmesi sonucunda, işlem tesis edildiği tarih itibarıyla hiç var olmamış gibi bütün sonuçlarıyla ortadan kalkmaktadır. Yargı yerince iptal edilen plana dayalı olarak verilmiş olan inşaat ruhsatının idarece iptal edilmesi veya söz konusu ruhsatla ilgili olarak açılmış bir davanın mevcut olması halinde; her ne kadar ruhsat işlemi tesis edildiği tarihte plana uygun ise de, hukuka aykırılığı saptanan plana ilişkin olarak verilen iptal kararı nedeniyle imar planı tesis tarihi itibarıyla yürürlükten kalkacağından, inşaat ruhsatının da hukuki dayanağı kalmayacağı ve iptali gerekeceği gibi, ruhsatsız konuma düşen yapının da yıkılması gerekmektedir. Aksi görüş; yargı yerince hukuka aykırılığı tespit edilerek iptal edilen ve tesis edildiği tarih itibarıyla yürürlükten kalkan bir düzenleyici işleme dayanılarak tesis edilmiş ve dava konusu da edilmiş bir işleme rağmen ileriye yönelik bir kazanılmış hakkın tanınması sonucunu doğurur ki, bu durumun kısaca tüm işlem ve eylemlerinin hukuka uygun olduğu Devlet biçimi olarak tanımlayabileceğimiz Hukuk Devleti ilkesiyle bağdaşmayacağı açıktır.
Nitekim, iptal edilen düzenleyici normlara göre kazanılmış hakların korunması amacına yönelik olarak Anayasanın 153. maddesi ile getirilen “iptal kararları geriye yürümez” hükmüne rağmen, yargı yerlerinde görülmekte olan davaların Anayasa Mahkemesince iptal edilen hükümler dikkate alınarak çözümlenmesinin Hukuk Devleti ilkesine uygun olmadığı içtihatlarla benimsenmiştir.
Olayda; uyuşmazlığın çözümü, idareden alınan yapı ruhsatına dayanılarak yapılan bir yapıya ait yapı ruhsatının ve dayanağı imar planının sonradan yargı kararıyla iptal edilmesi durumunda, henüz iptal kararı verilmeden önce yapı ruhsatına dayanılarak bitirilen ve yapı kullanma izin belgesi alınmış yapıların ilgililer lehine kazanılmış hak sağlayıp sağlayamayacağı ve bu durumun yapının yıkımına engel teşkil edip etmeyeceğinin belirlenmesine bağlıdır.
Doktrinde; kazanılmış hakka ilişkin tanımlamalara ve kazanılmış hakkın varlığı için gerekli şartların neler olduğuna yönelik tartışmalara genel olarak bakıldığında; kazanılmış hakkın varlığı için dört ana unsurun arandığını söylemek olanaklıdır. Bunlar; somutlaşma unsuru, tamamlanmış olma (hukuken korunmaya değer aşamaya gelmiş olma) unsuru, hukuka uygunluk unsuru ve iyiniyet unsuru olarak sıralanabilir.
Somutlaşma unsuru; düzenleyici işlemin tek başına kazanılmış hak oluşturamayacağı, bu düzenleyici işleme dayanılarak ilgili lehine hak tanıyan birel bir işlemin gerekli olduğu anlamına gelir. Uyuşmazlık konusu olayda, düzenleyici işlem olan imar planına dayanılarak ilgiliye yapı ruhsatı verildiğinden somutlaşma unsuru bulunmaktadır.
Tamamlanmış olma unsuru; hakkın bütün sonuçlarıyla fiilen elde edilmedikçe kazanılmış hakkın doğmayacağı anlamına gelir. Uyuşmazlık konusu olayda, yapı fiilen tamamlanarak yapı kullanma izin belgesi alındığından, tamamlanmış olma unsuru da gerçekleşmiştir.
Hukuka uygunluk unsuru; kazanılmış hakkın ancak hukuka uygun durumlardan doğabileceği, hukuka uygunluğunun kaynağının Anayasa, Yasa, Yönetmelik gibi bir hukuk normuna dayanması gerektiği, hukuka aykırı işlemlerden kazanılmış hak doğmayacağı anlamına gelir. Yasalara aykırı durumlara dayanılarak kazanılmış hak iddiasında bulunulamayacağının hukukun temel ilkelerinden birini teşkil ettiği Anayasa Mahkemesi’nin 25.02.1986 günlü, E:1985/1, K:1986/4 sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Uyuşmazlık konusu olayda; yapıya ilişkin yapı ruhsatının ve dayanağı imar planı değişikliğinin hukuka aykırı olduğunun yargı kararıyla ortaya konularak iptal edildiği dikkate alındığında; ilgiliye hak tanıdığı ileri sürülen durumun hukuka uygun bir işlemden kaynaklanmadığı ortadadır. Bu sebeple; olayda, kazanılmış hakkın olmazsa olmaz unsurlarından olan hukuka uygunluk unsuru bulunmamaktadır. Bir an için yapı ruhsatının verildiği anda imar planına uygun olduğu, hukuka aykırılığının sonradan ortaya konulduğu söylenebilir ise de; iptal kararlarının geriye yürür biçimde, iptal edilen işlemleri hiç tesis edilmemiş gibi ortadan kaldırdığı dikkate alındığında, bu durum da sonucu değiştirecek nitelikte değildir.
İyiniyet unsuru ise, ilgilinin, idarenin tesis ettiği işlemin hukuka uygunluğuna güvenerek iyiniyetli bir şekilde hareket ederek bu işleme dayanarak eylemde bulunması olarak açıklanabilir.
Özetlemek gerekirse, uyuşmazlık konusu olayda, kazanılmış hakkın unsurlarından hukuka uygunluk unsuru bulunmadığından, kazanılmış hakkın var olduğundan söz etmek olanaklı değildir.
2577 sayılı Kanun’un 28. maddesi açısından olay değerlendirildiğinde ise; yapıya ait yapı ruhsatı ve dayanağı plan tadilatı kesinleşen mahkeme kararıyla iptal edildiğinden, idarenin yargı kararının gereğini yerine getirerek iptal edilen işlemlere dayanılarak tesis edilen işlemleri geri alması ve ruhsatsız hale gelen yapının yıkımına karar vermesi kanuni bir zorunluluktur. Aksi durumda; yapı ruhsatının ve dayanağı imar planı tadilatının iptal edilmiş olmasının herhangi bir sonucu olmayacak, yargı kararı etkisiz hale gelecektir.
Bu durumda; dayanağı imar plan değişikliğinin yargı kararı ile iptal edilmesi sonucu ruhsatı iptal edilmekle ruhsatsız duruma düşen yapının yıkımı yolunda tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığından, dava konusu işlemin bu kısmının iptali yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle; Danıştay Başsavcılığı tarafından yapılan kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile İzmir 2. İdare Mahkemesinin 13.02.2007 gün ve E:2006/1486, K:2007/194 sayılı kararının, dava konusu encümen kararının yıkım işleminin iptaline ilişkin kısmının, 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu’nun 51. maddesi uyarınca, hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, kararın birer örneğinin ilgili Çeşme Belediye Başkanlığı ile Danıştay Başsavcılığı’na gönderilmesine ve kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasına, 20/01/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.