1. Anasayfa
  2. Danıştay 14. Dairesi Kararları

Danıştay 14. Dairesi E: 2015/1763 K: 2017/124 T: 18.1.2017


Dava konusu alan üzerindeki binalardan yığma nitelikteki yapıların gerek yapı malzemesi, gerek işçilik yönünden, gerekse mühendislik hizmeti görmemiş olmaları nedeniyle deprem yönetmeliklerindeki gereklilikleri sağlamadığının açık olduğu, alandaki yapı stoğunun %12’lik kısmını oluşturan betonarme yapılardan 27 tanesinden yapısal sınıflarını temsil edebilecek sayı ve niteliğe sahip yapılardan seçilen örneklerden alınan karot ve numuneler ile 6306 Sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği ekinde yer alan Riskli Yapıların Tespit Edilmesine İlişkin Esaslara uygun bir şekilde elde edilen verilerin, zemin etüdü verileriyle birlikte değerlendirilmesi sonucu dava konusu riskli alan ilanının 6306 sayılı Yasa amacına uygun olduğu, tapu tahsis belgesi olmayan gecekondu malikinin dava açma ehliyetinin bulunmadığı.

Davanın Özeti: Antalya İli,  (…) ve  (…) Mahalleleri sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınırları gösterilen alanın 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesi uyarınca “riskli alan” ilan edilmesine ilişkin 25/12/2014 günlü, 29216 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 24/11/2014 günlü, 2014/7041 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının; riskli alan ilan edilen alanların ve söz konusu yerde ikamet edilen binaların riskli yapı kapsamına girmediği, yapıların hangi yönden can ve mal kaybına yol açma riskinin bulunduğu hususunun somut olarak tespit edilmediği, dava konusu alandaki sorunun imar problemleri olduğu, ancak bu durumunun riskli alan ilan edilerek çözülemeyeceği, Antalya İlinde riskli alan ilan edilmesi gereken başka yerler olduğu, dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı iddialarıyla iptali istenilmektedir.

Davalı İdarelerin Savunmalarının Özeti: Dava konusu Bakanlar Kurulu kararının 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesi ve ilgili Yönetmeliğe uygun olarak tesis edildiği, dava konusu alan üzerindeki yapılaşma nedeniyle can ve mal kaybına yol açma riski olduğu, davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Savcısı Düşüncesi: Dava; Antalya İli,  (…) ve  (…) Mahalleleri sınırları içerisinde bulunan, sınır ve koordinatları Bakanlar Kurulu kararına ekli kroki ile listede gösterilen alanın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanunun 2. maddesine göre “riskli alan” ilan edilmesine ilişkin 25.12.2014 günlü, 29216 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 24.11.2014 günlü, 2014/7041 sayılı Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle açılmıştır.

2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın İkinci Kısmında Temel Hak ve Ödevlerin düzenlendiği, Birinci Bölümünde ise Genel Hükümlerin belirlendiği, bu bölümde yer alan “Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınırlanması” başlıklı 4709 sayılı Yasa ile değişik 13. maddesinde: “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”, İkinci Bölümde Kişinin Hakları ve Ödevleri arasında yer verilen “mülkiyet hakkı” 35.maddesinde sayılmış ve bu hak “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz” şeklinde düzenlemeye konu edilmiştir.

6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinde; Riskli alan: Zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya İdare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan alan olarak tanımlanmıştır.

Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin, “Riskli alanın tespiti” başlıklı 5. maddesinin 1. fıkrasında da “Riskli alan; a) Alanın, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına dair teknik raporu,

b) Alanda daha önceden meydana gelmiş afetler varsa, bunlara dair bilgileri,

c) Alanın büyüklüğünü de içeren koordinatlı sınırlandırma haritasını, varsa uygulama imar planını,

ç) Alanda bulunan kamuya ait taşınmazların listesini,

d) Alanın uydu görüntüsünü veya ortofoto haritasını,

e) Zemin yapısı sebebiyle riskli alan olarak tespit edilmek istenilmesi halinde yerbilimsel etüd raporunu,

f) Alanın özelliğine göre Bakanlıkça istenecek sair bilgi ve belgeleri,

ihtiva edecek şekilde hazırlanmış olan dosyaya istinaden ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenir ve teklif olarak Bakanlar Kuruluna sunulur…” hükümlerine yer verilmiştir.

Dairemizin 05.11.2015 tarihli keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılması yönündeki kararı doğrultusunda naip üye tarafından re’sen seçilen, Prof. Dr.  , Prof. Dr.   ve Prof.   ‘dan oluşan bilirkişi kurulu ile birlikte yerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup düzenlenen bilirkişi raporunda özetle; Dosyada mevcut, uyuşmazlığa konu alanın 6306 sayılı Kanun uyarınca riskli alan ilan edilmesine dayanak alınan teknik rapordan, Uygun alan kategorisindeki dava konusu alanda zemin yapısı sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riskinin bulunmadığı, söz konusu alanda yer alan yapı stoğunun büyük bir bölümünü kırsal tipi yığma yapıların oluşturduğu, bu binaların genel olarak tek katlı, mühendislik hizmeti görmemiş yapılar olup, mevcut deprem yönetmelikleri hükümlerini sağlamalarının beklenmediği, sonuç olarak 2. Derece deprem bölgesi olan ve %88 mühendislik hizmeti görmemiş yığma yapılardan oluşan dava konusu alanda yapı stoğunun genel olarak deprem riski taşıdığı, söz konusu alandaki betonarme binalar için bir örnekleme yapıldığı ve seçilen 27 adet binanın Riskli Yapı Tespit Esasları Yönetmeliğine göre ayrıntılı olarak incelendiği, inceleme sonucunda bu binaların tamamının ilgili Yönetmeliğe göre riskli olduğunun belirtildiği görüşlerine yer verilmiştir.

Bu durumda; bilirkişi raporundaki tespit ve dosyada yer alan bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi sonucu, Antalya İli,  (…) ve  (…) Mahalleleri sınırları içerisinde bulunan bölgenin Afete Maruz Bölge olarak belirlenmesine ilişkin Bakanlar Kurulu Kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle; davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay Ondördüncü Dairesince, işin gereği görüşüldü:

Dava; Antalya İli,  (…) ve  (…) Mahalleleri sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınırları gösterilen alanın 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesi uyarınca “riskli alan” ilan edilmesine ilişkin 25/12/2014 günlü, 29216 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 24/11/2014 günlü, 2014/7041 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali istemiyle açılmıştır.

6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinde; Riskli alan: Zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya İdare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan alan olarak, (d) bendinde; Riskli yapı: Riskli alan içinde veya dışında olup ekonomik ömrünü tamamlamış olan ya da yıkılma veya ağır hasar görme riski taşıdığı ilmî ve teknik verilere dayanılarak tespit edilen yapı olarak tanımlanmıştır.

Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin, “Riskli alanın tespiti” başlıklı 5. maddesinin 1. fıkrasında da “Riskli alan; a) Alanın, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına dair teknik raporu, b) Alanda daha önceden meydana gelmiş afetler varsa, bunlara dair bilgileri, c) Alanın büyüklüğünü de içeren koordinatlı sınırlandırma haritasını, varsa uygulama imar planını, ç) Alanda bulunan kamuya ait taşınmazların listesini, d) Alanın uydu görüntüsünü veya ortofoto haritasını, e) Zemin yapısı sebebiyle riskli alan olarak tespit edilmek istenilmesi halinde yerbilimsel etüd raporunu, f) Alanın özelliğine göre Bakanlıkça istenecek sair bilgi ve belgeleri, ihtiva edecek şekilde hazırlanmış olan dosyaya istinaden ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenir ve teklif olarak Bakanlar Kuruluna sunulur…” hükümlerine yer verilmiştir.

6306 sayılı Kanun uyarınca bir alanın üzerinde bulunduğu yapı stokunun can ve mal kaybına yol açma riski taşıması nedeniyle “Riskli Alan” olarak ilan edilebilmesi için, söz konusu alandaki binaların deprem riski belirlenirken daha çok binaların taşıyıcı sistemine ait parametrelerin (taşıyıcı eleman sayısı ve dağılımı, planda düzensizlik, düşeyde düzensizlik, lokal ve konstrüktif uygulamalar, vb.) dikkate alınması gerektiği, niceliksel bir yaklaşımla teknik açıdan anlamlı tanımlar çerçevesinde binaların risk seviyeleri açısından sınıflandırılabileceği, bu tip bir sınıflandırmayı gerçekleştirmek için bütün binaların ilgili Yönetmeliğinin ekinde yer alan hızlı değerlendirme formları ile değerlendirilmesi ve bina bazında elde edilen performans skorlarının sınıflandırma amacıyla kullanılması gerektiği, örnekleme yoluyla tipik binaların seçilmesi ve seçilen binaların ayrıntılı olarak incelenmesi geçerli bir yaklaşım ise de, detaylı risk çalışmasında binalar seçilirken hangi örnekleme yönteminin (tesadüfi/tesadüfi olmayan yöntemler) kullanıldığı ve örnek büyüklüğünün nasıl seçildiğinin açık olarak belirtilmesi gerektiği, anakütle (toplam bina stoğu) içerisinde hem yığma hem betonarme binalar varken örneklerin sadece yığma binalardan seçilemeyeceği, istatistiksel olarak betonarme binaları temsilen toplam bina sayısına orantılı bir şekilde binaların seçilmesi gerektiği, alanda yer alan yapıların deprem riskinin belirlenebilmesi için ise, bu yapıların teknik olarak incelenmesi gerektiği, bunun için, yapıların bulunduğu yerlerdeki deprem tehlikesi ve yapıların deprem performansını etkileyen yapısal özelliklerinin saha çalışmaları sonucunda elde edilmesi gerektiği, yapısal sistem özelliklerine göre sınıflandırılmış tip binalar seçilerek bunların ayrıntılı analizlerinin yapılması sonucunda bir korelasyon çıkarılıp buna göre genel yapı stokunun riskinin belirlenmesi gerektiği, bölgenin deprem riskini belirlemek için öncelikle deprem tehlikesinin hesaplanması gerektiği, deprem tehlike hesaplamasının ise bölgeyi etkileyebilecek depremlerin oluşma potansiyeli olan sismik kaynaklara bağlı olarak yapılabileceği, bu şekilde ayrıntılı bir hesaplamanın istatistiksel olarak bölgenin deprem tehlikesi hakkında bir veri olabileceği aksi takdirde yukarıda belirtilen çalışmalar yapılmadan alanın üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski konusunda değerlendirme yapmanın bilimsel kurallara ve dolayısıyla 6306 sayılı Yasanın amacına aykırı olacağı açıktır.

Dosyanın incelenmesinden; Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 25.09.2014 günlü, 7268 sayılı yazısına istinaden; Antalya İli,  (…) ve  (…) Mahalleleri içerisinde bulunan ve karara ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alana ilişkin Afet Acil Durum Yönetim Başkanlığınca üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybı riski taşıdığı gerekçesiyle riskli alan olarak ilan edilmesi görüşü uyarınca hazırlanan dosya ile birlikte gerekçe raporunun ve teknik raporun Başbakanlığa sunularak dava konusu Bakanlar Kurulu kararının alındığı anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlığın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun uyarınca dava konusu alanın üzerindeki yapılaşma nedeniyle can ve mal kaybı riski taşıdığından bahisle riskli alan ilan edilmesine ilişkin olması ve söz konusu uyuşmazlığın çözümünün özel veya teknik bilgiyi gerektirmesi nedeniyle Dairemizin 05/11/2015 tarihli keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılması yönündeki ara kararı doğrultusunda Naip Üye tarafından re’sen seçilen bilirkişiler; Prof. Dr.  , Prof. Dr.   ve Prof. Dr.  ‘dan oluşan bilirkişi kurulu ile birlikte mahallinde gerçekleştirilen keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda, öncelikle uyuşmazlığa konu bölgenin “Riskli Alan” olarak ilan edilmesinin dayanağını oluşturan teknik rapor incelenmiş, daha sonra Naip Üye tarafından sorulan soruların cevaplanmasına geçilmiştir.

Söz konusu teknik rapor ve içlerinde yer alan teknik bilgilerin bilirkişi heyeti tarafından incelenmesinden; davacılara ait binaların genellikle tek katlı, konut amaçlı kullanılan, ayrık nizam yığma binalar olduğu, ayrıca iki katlı yığma, iki katlı betonarme çerçeve ve tek katlı ticari amaçlı kullanılan binaların da mevcut olduğu, bu binaların ortak özelliklerinin eski, mühendislik hizmeti görmemiş yapılar olduğu ve malzeme kalitesi ve işçiliğinin yüksek olmadığı, 22.08.2008 tarihinde Kepez Belediyesi için hazırlanan “Kepez Belediyesi  (…) Mah. ve Kepez Mah. İmar Planına Esas Jeolojik-Jeoteknik Etüt Raporu”nda; yaklaşık 200 ha’lık alanın çalışıldığı, alanın 2. derece deprem bölgesinde yer aldığı, morfolojik-jeolojik-jeofizik-doğal afet tehlikesi gibi özellikler dikkate alınarak inceleme alanının yerleşime uygunluk açısından 2 grupta değerlendirildiği, bunların (1) “Uygun Alan-UA” ve (2) “Önlemli Alan-ÖA” olduğu, Kepez ve  (…) Mahallelerini içeren bölgenin yaklaşık 132.7 ha’lık bir alanı kapsadığı ve Antalya İlinin eski gecekondu bölgelerinden biri olduğu, söz konusu bölgenin yapılaşma kalitesi düşük, sosyal donatı ve altyapı açısından yetersiz bir yerleşim alanı olduğunun belirtildiği, bölgede toplam 3443 adet yapının bulunduğu, bunların %97’sinin 1 ve 2 katlı yapılar oluştuğu, yaklaşık %90’ının konut amaçlı olarak kullanıldığı, sadece 150 tanesinin 1999 yılından sonra yapıldığı, 3017 binanın yığma, 426 binanın ise betonarme çerçeveli yapı olduğu, alanın farklı noktalarından seçilmiş olan 27 adet betonarme binadan karot alınmak suretiyle detaylı inceleme ve analiz yapıldığı, bina analizlerinin X1 isimli ticari yazılım ile gerçekleştirildiği, yapılan analizler sonucunda incelenen tüm binaların Riskli Yapılar Uygulama Yönetmeliğine göre “Riskli Yapı” sınıfında yer aldığı, ancak yığma yapılarla ilgili olarak ayrıca detaylı bir çalışma yapılmadığı anlaşılmıştır.

Mahallinde yapılan keşif çerçevesinde, Bilirkişi Kuruluna sorulan soruların cevaplanmasına gelince; “Uygun Alan” kategorisindeki dava konusu alanda, zemin yapısı sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riskinin bulunmadığı, ancak söz konusu alanda yer alan yapı stoğunun büyük bir bölümünün kırsal tip yığma yapılar olduğu, bu binaların genel olarak tek katlı, mühendislik hizmeti görmemiş yapılar olup mevcut deprem yönetmelikleri hükümlerini sağlamalarının beklenemeyeceği, bu nedenle, bu tür binaların deprem riskini rasyonel ve teknik yaklaşımlarla belirlemenin uygun olmadığı, 2. derece deprem bölgesi olan ve %88’i mühendislik hizmeti görmemiş yığma yapılardan oluşan dava konusu alanda yapı stoğunun genel olarak deprem riski taşıdığı, alandaki betonarme binalar için bir örnekleme yapıldığı ve seçilen 27 adet binanın Riskli Yapı Tespit Esasları Yönetmeliğine göre ayrıntılı olarak incelenmesi sonucunda; bu binaların tamamının ilgili yönetmeliğe göre riskli olduğunun belirtildiği, her ne kadar örneklemenin nasıl yapıldığı ve alandaki binaları tam olarak temsil edip etmediği anlaşılamamışsa da bu bina türünün alandaki toplam yapı stoğunun sadece küçük bir bölümünü kapsadığı, bu nedenle, betonarme binalar için ayrı bir detaylı çalışma yapılmasının dahi sonucu belirgin şekilde etkilemeyeceği şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.

Alınan bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, rapordaki bilimsel verilerin hukuken kabul edilebilir ve hükme esas alınabilir nitelikte olduğu anlaşıldığından, rapora yapılan itiraz, raporu kusurlandıracak nitelikte görülmemiştir.

Yukarıda değinilen bilirkişi raporu ile dava dosyasında bulunan bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden; dava konusu alan üzerindeki binalardan yığma nitelikteki yapıların gerek yapı malzemesi, gerek işçilik yönünden, gerekse mühendislik hizmeti görmemiş olmaları nedeniyle deprem yönetmeliklerindeki gereklilikleri sağlamadığının açık olduğu, alandaki yapı stoğunun %12’lik kısmını oluşturan betonarme yapılardan 27 tanesinden yapısal sınıflarını temsil edebilecek sayı ve niteliğe sahip yapılardan seçilen örneklerden alınan karot ve numuneler ile 6306 Sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği ekinde yer alan Riskli Yapıların Tespit Edilmesine İlişkin Esaslara uygun bir şekilde elde edilen verilerin, zemin etüdü verileriyle birlikte değerlendirilmesi sonucu dava konusu riskli alan ilanının 6306 sayılı Yasa ve 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin amacına uygun olduğu anlaşılmaktadır.

Bu durumda; uyuşmazlığa konu alanın “riskli alan” ilan edilmesine ilişkin 24/11/2014 günlü, 2014/7041 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Davanın, davacılardan  ‘in dava konusu işlemin iptali istemi yönünden incelenmesi;

2577 sayılı Kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, iptal davaları idari işlemler hakkında yetki, şekil,sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır.

Yargısal denetim amacıyla her idari işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının idari işlemlerde istikrarsızlığa neden olmaması ve idarenin işleyişinin bu yüzden olumsuz etkilenmemesi için, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunması koşuluna ihtiyaç vardır. Her olay ve davada, yargı merciine başvurarak dava açan kişinin menfaatinin, iptali istenen işlemle ne ölçüde ihlal edildiğinin takdiri de yargı mercilerine bırakılmıştır. İptal davası açılabilmesi için gerekli olan menfaat ilişkisi kişisel, meşru, güncel bir menfaatin bulunması halinde gerçekleşecektir. Başka bir anlatımla, iptal davasına konu olan işlemin davacının menfaatini ihlal ettiğinden söz edilebilmesi için, davacıyı etkilemesi, yani davacının kişisel menfaatini ihlal etmesi, işlem ile davacı arasında ciddi ve makul bir ilişkinin bulunması gerekmektedir. Aksi halde, kişilerin kendisine etkisi bulunmayan, menfaatlerini ihlal etmeyen idari işlemler hakkında da iptal davası açma hakkı doğar ve bu durum idarenin işleyişini olumsuz etkiler. İdari işlemlerin hukuka uygunluğunun yargı yoluyla denetimini amaçlayan iptal davasının görüşülebilmesi için ön koşullardan olan “dava açma ehliyeti” iptal davasına konu kararın niteliğine göre idari yargı yerince değerlendirilmektedir.

Dava dosyasının incelenmesinden; dava dilekçesinde  ‘in Antalya İli, Kepez İlçesi,  (…) Mahallesi, 28813 ada, 6 sayılı parselde gecekondusunun bulunduğunun belirtildiği, Dairemizin 05/05/2015 tarihli ara kararıyla istenilmesine rağmen dosyaya dava konusu gecekonduya ilişkin tapu tahsis belgesi ya da imar affı başvuru formunun eklenmediği, dolayısıyla davacının dava konusu Bakanlar Kurulu Kararına ekli krokiyle gösterilen sınır ve koordinatlar içinde bulunan taşınmazla mülkiyet bağının bulunmadığı anlaşıldığından, dava konusu işlemin menfaatini etkilememesi nedeniyle adı geçen davacının subjektif dava açma ehliyetinin bulunmadığı sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır

Açıklanan nedenlerle; davacılardan dışındaki davacılar yönünden davanın reddine, davacılardan yönünden ise davanın ehliyet yönünden reddine, davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına, davalı idareler yanında müdahil Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından yapılan 116,70-TL yargılama giderinin davacılardan alınarak adı geçen müdahil idareye verilmesine, yine davalı idareler yanında müdahil F2 İnşaat Tic. A.Ş. tarafından yapılan 146,70 -TL yargılama giderinin de davacılardan alınarak adı geçen müdahile verilmesine, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 1.800,00-TL vekâlet ücretinin davacılardan alınarak davalı idarelere verilmesine, keşif ve bilirkişi incelemesi avansından artan 6.433,03-TL’nin davacılara iadesine, posta giderleri avansından artan kalan tutarların kararın kesinleşmesinden sonra istemleri hâlinde taraflara ve müdahil sıfatıyla katılanlara iadesine, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2-g maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na temyiz yolu açık olmak üzere, 18/01/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.