Yönetmeliğin son halinde riskli olmayan yapının uygulama dışına çıkarılmasının istenilmesi yönünde açık bir düzenleme bulunmasa da, 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Korunması Hakkındaki Kanunun 3. maddesinin 7. fıkrasındaki 14.04.2016 tarihli yeni düzenleme sonrasında uyuşmazlık konusu yapının riskli olmadığının 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde belgelendirilmek suretiyle idarenin takdir hakkı kapsamında değerlendirilmek üzere yapının uygulama dışına çıkarılmasına yönelik istemde bulunabilmenin mümkün olduğu
İstemin Özeti: İzmir 3. İdare Mahkemesinin 27/11/2014 günlü E: 2014/713,K: 2014/1654sayılı kararının; usul ve yasaya uygun olmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay Ondördüncü Dairesince, işin gereği görüşüldü:
Dava; İzmir İli, Karabağlar İlçesi, (…) Mahallesi, 21L3C pafta, 15090 ada, 2 sayılı parselde kayıtlı bulunan ve 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında riskli alanda kalan taşınmazın maliki olan davacı tarafından, taşınmazının riskli alan kapsamından çıkarılması talebinin reddine ilişkin 21/03/2014 günlü, 99/2150 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İzmir Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Müdürlüğü işleminin iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince; riskli alan bölgesinde bulunan dava konusu taşınmazın ve taşınmazla aynı konumdaki diğer taşınmazların ifraz yönünden değerlendirilmesinin bütüncül olarak ele alınması gerektiği açık olup bu kapsamda yapılan ve yapılacak başvurular üzerine sağlıklı ve güvenli yaşam çevreleri oluşturmak için bütüncül bakış açısıyla değerlendirilmesi gerektiğinden riskli alan ilan edilme tarihi ile başvuru tarihi arasındaki sürenin kısalığı ve riskli alan ilan edilen bölgenin yüzölçümünün büyüklüğü de dikkate alındığında, davacının başvurusunun reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş bu karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; davacının 05.03.2014 tarihli dilekçesi ile idareye yapmış olduğu başvurusunda, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 15. maddesinin 11. fıkrasındaki ”Riskli alanda veya riskli yapıların bulunduğu parselde risksiz yapı bulunması halinde, bu yapı uygulama dışı tutulabilir. Bu durumda risksiz binanın bulunduğu alan ifraz edilebilir. İfraz imkanı yok ise maliklerin anlaşması halinde binanın halihazır durumu korunabilir. Ancak, uygulama bütünlüğü bakımından bu risksiz yapılardan Bakanlıkça gerekli görülenler Kanun hükümlerine tabi olur” düzenlemesine istinaden yapısının riskli olmadığından bahisle uygulama dışına çıkarılmasını talep ettiği, davalı idare tarafından, yürütülecek uygulamaların bütüncül bazda değerlendirilmesinin daha sağlıklı ve güvenli olacağı takdiri ile başvurunun reddi üzerine ret işleminin iptali istemi ile davanın açıldığı anlaşılmıştır.
6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Korunması Hakkındaki Kanunun 3. maddesinin 7. fıkrasında ”Bu Kanunun uygulanması için belirlenen alanların sınırları içinde olup riskli yapılar dışında kalan diğer yapılardan uygulama bütünlüğü bakımından Bakanlıkça gerekli görülenler de bu Kanun hükümlerine tabi olur.” düzenlemesine yer verilmişken; söz konusu fıkranın Anayasa Mahkemesi’nin 27/02/2014 günlü, E: 2012/87, K: 2014/41 sayılı kararı ile iptal edildiği, sonrasında fıkra metninin 14.06.2016 tarihli yeniden düzenleme ile ”Bu Kanunun uygulanması için belirlenen alanları sınırları içinde olup riskli yapılar dışında kalan diğer yapılardan uygulama bütünlüğü bakımından Bakanlıkça gerekli görülenler, değerleme çalışmalarında yapının riskli olmadığı gözetilmek kaydıyla bu Kanun hükümlerine tabi olur.” şeklinde değiştirildiği görülmektedir.
Yine; davacının taşınmazının uygulama dışına çıkarılmasına yönelik istemine dayanak olan 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 15. maddesinin 11. fıkrasının 25.07.2014 tarihinde değiştirildiği, 11. fıkranın değiştirilen halinde ”Uygulama alanında zeminden kaynaklanan sebeplerle veya herhangi bir afet riskinden dolayı veyahut mevzuata göre yapılaşma hakkının olmamasından dolayı yeni yapı yapılması mümkün değil ise, uygulama alanındaki yapının yerine yapılacak yeni yapı, uygulama alanı dışında başka bir parselde yapılabilir. Böyle bir durumda Kanundan kaynaklanan hakların uygulama alanı dışındaki parselde kullanılacağına dair uygulama alanının bulunduğu ildeki Müdürlükten yazı alınır. Bu yazı Müdürlükçe ilgili belediyelere ve tapu müdürlüklerine bildirilir.” düzenlemesinin bulunduğu, yeni düzenlemede risksiz yapının uygulama dışına çıkarılmasına dair bir hükmün olmadığı görülmektedir.
Yukarıdaki mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; gerek davacının talebine dayanak yaptığı 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 15. maddesinin 11. fıkrasının önceki halinde, gerekse de, 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Korunması Hakkındaki Kanunun 3. maddesinin 7. fıkrasının iptali öncesi ve sonrası her iki halinde de, riskli alan içerisinde kalan risksiz yapıların uygulama dışına çıkarılması hususunda kamu yararı, sağlıklı ve güvenli yapılaşmanın temini ve bu kapsamda gerekli olan uygulama bütünlüğü bakımından idareye takdir hakkı bırakıldığı, ancak mülkiyet hakkının gözetilmesi bakımından, risksiz yapıların durumlarının değerleme sırasında dikkate alınması gerektiğinin belirtildiği anlaşılmaktadır.
Ayrıca; Yönetmeliğin son halinde riskli olmayan yapının uygulama dışına çıkarılmasının istenilmesi yönünde açık bir düzenleme bulunmasa da, 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Korunması Hakkındaki Kanunun 3. maddesinin 7. fıkrasındaki 14.04.2016 tarihli yeni düzenleme sonrasında uyuşmazlık konusu yapının riskli olmadığının 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde belgelendirilmek suretiyle idarenin takdir hakkı kapsamında değerlendirilmek üzere yapının uygulama dışına çıkarılmasına yönelik istemde bulunabilmenin mümkün olduğu açıktır.
Öte yandan; davaya konu riskli alan içerisinde taşınmazı olan başka bir davacı tarafından taşınmazlarının acele kamulaştırılması işleminin ve bu işlemin dayanağı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 04/09/2013 tarihli, 5537 sayılı işlemi ile parsellerin bulunduğu alanın 6306 sayılı Yasa hükümleri uyarınca riskli alan ilan edilmesine ilişkin 31.12.2012 tarihli, 28514 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 07.12.2012 tarihli 4048 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının ve 1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının, 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planının ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planının iptali istemiyle açılan davada yapılan yargılama neticesinde, Danıştay Altıncı ve Ondördüncü Daireleri müşterek heyetinin 21/06/2016 günlü, E: 2014/5227, K: 2016/4471 sayılı kararıyla yaptırılan bilirkişi raporu da değerlendirilerek, bölgenin zemin yapısı yönünden tamamının risk taşıyan nitelikte bulunduğu, alanda doğrudan yapılaşmaya açılacak zemin yapısının bulunmadığı, zemin yapılarının temelde “uygun olmayan alanlar” ve “önlemli alanlar” olarak iki temel başlık altında toplandığı, bu belirlemeler dışında uygun alan olmadığı, bölgenin yapılaşmış alanlarının sağlıklı yapılaşmadığı, bilirkişi incelemesi sonucu hazırlanan raporun 2013 yılında hazırlanan jeolojik etüd raporları ve dava konusu riskli alan ilanı öncesi Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı tarafından hazırlanan teknik raporu teyit eder nitelikte olduğu, bu halde, dava konusu riskli alan ilanının 6306 sayılı Kanun ve Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin aradığı koşulları sağlar nitelikte olduğu, söz konusu alanda bulunan yapıların can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığını kanıtlayacak yeterli bilgi ve değerlendirmeye dayandığı sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği görülmüştür.
Bu itibarla, yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin ve dosyadaki bilgi-belgelerin birlikte değerlendirilmesinden, davacının taşınmazının riskli alan kapsamından çıkarılması istemiyle yaptığı başvurusunun reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık, davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararında sonucu itibariyle isabetsizlik görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle; İzmir 3. İdare Mahkemesinin 27/11/2014 günlü, E: 2014/713 K: 2014/1654 sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçeler ile ONANMASINA,dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına, bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 03/07/2017tarihinde oybirliği ile karar verildi.