1. Anasayfa
  2. Danıştay 14. Dairesi Kararları

Danıştay 14. Dairesi E: 2015/6243 K: 2018/91 T: 24.1.2018


6306 sayılı Kanunun lafzi ve ruhu ile değerlendirilmesi neticesinde, hisseli bir arsada yine hisseli olarak malik olunan bir yapının idari işlemle riskli yapı olarak ilan edilmesi ve yıkılması sonrasında maliklerin ne şekilde yeniden o arsada inşa sürecine başlayabileceklerini düzenleyen ortaklığın giderilmesi hükümlerini ihtiva ettiği, ancak ortaklığın 6306 sayılı Kanun kapsamında giderilebilmesi için hisseli maliklerin hem arsaya hem de yapıya paydaş olmaları gerektiği, zira aksi yorumun kabulü halinde hisseli malik olunan bir arsada paydaşlardan birinin riskli yapı kapsamına alınabilecek bir yapı inşa etmek suretiyle 6306 sayılı Kanun kapsamında idari yoldan satış işlemlerini başlatmak ve böylece yargısal sürecini devre dışı bırakmak suretiyle ortaklardan bir veya birkaçının mülkiyet haklarının ihlal edileceği

İstemin Özeti: Adana 1. İdare Mahkemesinin 04/03/2015 günlü, E: 2014/2791, K: 2015/482sayılı kararının; usul ve yasaya uygun olmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA Dava; Adana İli, Çukurova İlçesi,  (…) Mahallesi, 6397 ada, 3 sayılı hisseli parselde bulunan yapının riskli olarak tespit edilmesine ilişkin Çukurova Kaymakamlığının 12/11/2014 günlü, 24630 sayılı yazısı ile tebliğ edilen Adana Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün 68415253/30399 sayılı işleminin iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince; riskli olarak tespit edilen yapının bulunduğu arsanın hisseli olduğu, fakat riskli olarak tespit edilen yapının dava dışı diğer hissedara ait olduğu, dolayısıyla yapıya hissedar olmayan davacının, anılan yapının riskli olarak tespitine ilişkin işlem yönünden menfaatinin ihlal edilmediği gerekçesiyle davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiş, bu karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının İkinci Kısmında Temel Hak ve Ödevlerin düzenlendiği, Birinci Bölümünde ise Genel Hükümlerin belirlendiği, bu bölümde yer alan “Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınırlanması” başlıklı 4709 sayılı Yasa ile değişik 13. maddesinde: “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”, İkinci Bölümde Kişinin Hakları ve Ödevleri arasında yer verilen “mülkiyet hakkı” 35. maddesinde sayılmış ve bu hak “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz” şeklinde düzenlemeye konu edilmiştir.

20.03.1952 günü kabul edilen İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunması’na İlişkin Sözleşmeye Ek 1 Nolu Protokol Türkiye tarafından 19.03.1954 tarihinde onaylanmıştır. Anılan Protokol’ün “Mülkiyetin Korunması” başlıklı 1. maddesinde: “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.” kuralı yer almıştır.

6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun “Tahliye ve Yıkım” başlıklı 5. maddesinin 3. fıkrasında “Uygulamaya başlanmadan önce, riskli yapıların yıktırılması için, bu yapıların maliklerine altmış günden az olmamak üzere süre verilir. Bu süre içinde yapı, malik tarafından yıktırılmadığı takdirde, yapının idari makamlarca yıktırılacağı belirtilerek ve tekrar süre verilerek tebligatta bulunulur. Verilen bu süre içinde de maliklerince yıktırma yoluna gidilmediği takdirde, bu yapıların insandan ve eşyadan tahliyesi ve yıktırma işlemleri, yıktırma masrafı ile gereken diğer yardım ve krediler öncelikle dönüşüm projeleri özel hesabından karşılanmak üzere, mahallî idarelerin de iştiraki ile mülki amirler tarafından yapılır veya yaptırılır.” hükmü, 6. maddesinde; “Üzerindeki bina yıkılarak arsa hâline gelen taşınmazlarda daha önce kurulmuş olan kat irtifakı veya kat mülkiyeti, ilgililerin muvafakatleri aranmaksızın Bakanlığın talebi üzerine ilgili tapu müdürlüğünce resen terkin edilerek, önceki vasfı ile değerlemede bulunularak veya malik ile yapılan anlaşmanın şartları tapu kütüğünde belirtilerek malikleri adına payları oranında tescil edilir. Bu taşınmazların sicilinde bulunan taşınmazın niteliği, ayni ve şahsi haklar ile temlik hakkını kısıtlayan veya yasaklayan her türlü şerh, hisseler üzerinde devam eder. Bu şekilde belirlenen uygulama alanında cins değişikliği, tevhit ve ifraz işlemleri Bakanlık, TOKİ veya İdare tarafından resen yapılır veya yaptırılır. Bu parsellerin malikleri tarafından değerlendirilmesi esastır. Bu çerçevede, parsellerin tevhit edilmesine, münferit veya birleştirilerek veya imar adası bazında uygulama yapılmasına, yeniden bina yaptırılmasına, payların satışına, kat karşılığı veya hasılat paylaşımı ve diğer usuller ile yeniden değerlendirilmesine sahip oldukları hisseleri oranında paydaşların en az üçte iki çoğunluğu ile karar verilir. Bu karara katılmayanların bağımsız bölümlerine ilişkin arsa payları, Bakanlıkça rayiç değeri tespit ettirilerek bu değerden az olmamak üzere anlaşma sağlayan diğer paydaşlara açık artırma usulü ile satılır. Bu suretle paydaşlara satış gerçekleştirilemediği takdirde, bu paylar, Bakanlığın talebi üzerine, tespit edilen rayiç bedeli de Bakanlıkça ödenmek kaydı ile tapuda Hazine adına resen tescil edilir ve yapılan anlaşma çerçevesinde değerlendirilmek üzere Bakanlığa tahsis edilmiş sayılır veya Bakanlıkça uygun görülenler TOKİ’ye veya İdareye devredilir. Bu durumda, paydaşların kararı ile yapılan anlaşmaya uyularak işlem yapılır.” hükmü yer almıştır.

Dosyanın incelenmesinden, Adana İli, Çukurova İlçesi,  (…) Mahallesi, 6397 ada, 3 parsel sayılı hisseli arsada bulunan ve dava dışı hissedar   tarafından yapılan yapı Adana Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün 68415253/30399 sayılı işlemi uyarınca riskli olarak tespit edildiğinden, yapının 60 gün içinde boşaltılarak yıkımına ilişkin Çukurova Kaymakamlığı Tapu Müdürlüğünün 12.11.2014 günlü, 24630 sayılı işleminin davacıya tebliği üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlıkta; davacının hisseli maliki olduğu arsadaki hissedarlardan   tarafından yapılan yapının riskli olarak tespit edildiği, davacının hissedarı olduğu arsa üzerindeki yapının davacıya ait olmadığı, 6306 sayılı Kanunun lafzi ve ruhu ile değerlendirilmesi neticesinde, hisseli bir arsada yine hisseli olarak malik olunan bir yapının idari işlemle riskli yapı olarak ilan edilmesi ve yıkılması sonrasında maliklerin ne şekilde yeniden o arsada inşa sürecine başlayabileceklerini düzenleyen ortaklığın giderilmesi hükümlerini ihtiva ettiği, ancak ortaklığın 6306 sayılı Kanun kapsamında giderilebilmesi için hisseli maliklerin hem arsaya hem de yapıya paydaş olmaları gerektiği, zira aksi yorumun kabulü halinde hisseli malik olunan bir arsada paydaşlardan birinin riskli yapı kapsamına alınabilecek bir yapı inşa etmek suretiyle 6306 sayılı Kanun kapsamında idari yoldan satış işlemlerini başlatmak ve böylece yargısal sürecini devre dışı bırakmak suretiyle ortaklardan bir veya birkaçının mülkiyet haklarının ihlal edileceği, dolayısıyla davacının hisseli maliki olduğu arsa üzerinde diğer ortak tarafından yapılan yapının riskli olarak tespit edilmesine ilişkin dava konusu işlemden dolayı menfaatinin etkileneceği sonucuna varılmaktadır.

Bu durumda, dava konusu yapının riskli olarak tespit edilmesinden sonra, yukarıda yer verilen mevzuat hükmü uyarınca bağımsız bölümlere ilişkin arsa paylarının, Bakanlıkça rayiç değeri tespit ettirilerek bu değerden az olmamak üzere anlaşma sağlayan diğer paydaşlara açık artırma usulü ile satılabilmesi hususunun, davacının mülkiyet hakkını ihlal edeceği dikkate alındığında, işin esasının incelenmesi suretiyle karar verilmesi gerekirken, davanın ehliyet yönünden reddi yolunda verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.

Öte yandan, dava konusu işlemin Adana Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından tesis edildiği ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığının dava konusu işlemin tesisi aşamasında herhangi bir ilgisinin bulunmadığı anlaşıldığından, bozma üzerine verilecek kararda, davanın yalnızca Adana Valiliği husumetiyle görülüp karara bağlanması gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle; Adana 1. İdare Mahkemesinin 04/03/2015 günlü, E: 2014/2791, K: 2015/482 sayılı kararının BOZULMASINA, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 24/01/2018tarihinde oybirliği ile karar verildi.