Davacının taşınmaz üzerindeki iddiasının, gayrimenkul mülkiyetinin iktisap yollarına ilişkin Medeni Kanun hükümlerine yönelik olmayıp, 2981 sayılı Yasada öngörülen hak sahipliği esasına göre yapılması istenilen idari tescile dayandığı, bu itibarla, 2981 sayılı Kanundan kaynaklanan ve bu Kanun hükümlerine göre irdelenmesi gereken uyuşmazlığın görümü ve çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu hakkında.
İstemin Özeti: Danıştay Onuncu Dairesinin 25/11/2015 günlü, E:2015/4713, K:2015/5274 sayılı kararının, dilekçede belirtilen nedenlerle düzeltilmesi istenilmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay Ondördüncü Dairesince; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendine göre kararın düzeltilmesi istemi yerinde görüldüğünden, temyiz isteminin süre aşımı yönünden reddine ilişkin Danıştay Onuncu Dairesinin 25/11/2015 günlü, E:2015/4713, K:2015/5274 sayılı kararı kaldırılarak, işin esası yeniden incelendi:
Dava, İstanbul İli, Ataşehir İlçesi, İstiklal Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaz mülkiyetinin davacıya devredilmesine ilişkin yapılan başvurunun, davalı Ataşehir Belediyesince reddedilmesine dair işlemin iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince; davacının talebinin taşınmazın aynına ilişkin ve tapu sicilinde değişikliği gerektirir nitelikte bulunduğu, dolayısıyla dava konusu işlemin 4721 sayılı Medeni Kanun hükümleri çerçevesinde adli yargı yerinde görülecek işlerden olduğu gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar verilmiş, bu karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Danıştay Onuncu Dairesinin 25/11/2015 günlü, E:2015/4713, K:2015/5274 sayılı temyiz isteminin süre aşımı yönünden reddine ilişkin kararı yönünden; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun kararın verildiği tarihte uygulanmakta olan “Temyiz” başlıklı, 46. maddesinin 2. fıkrasında; “Özel Kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde, Danıştay dava daireleri ile idare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarına karşı tebliğ tarhini izleyen otuz gün içinde Danıştayda temyiz yoluna başvurulabilir.” hükmü bulunmaktadır.
7201 Sayılı Tebligat Kanununun “Bilinen adreste tebligat” başlıklı, 10. maddesinin 1. fıkrasında “Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır.” hükmüne, “Vekile ve kanuni mümesile tebligat” başlıklı 11. maddesinin 1. fıkrasında; “Vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır. Vekil birden çok ise bunlardan birine tebligat yapılması yeterlidir…” hükmüne, “Usulüne aykırı tebliğin hükmü” başlıklı 32. maddesinde; “Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur.” hükmüne yer verilmiştir.
25.01.2012 günlü, 28184 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, “Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin” 16. maddesinin 1. fıkrasında; “Tebligat, öncelikle tebliğ yapılacak şahsın bilinen en son adresinde yapılır. Bilinen en son adresin tespitinde, tebliğ isteyenin beyanı, muhatabın veya diğer ilgililerin bildirimleri ya da mevcut belgeler esas alınır.” düzenlemesi yer almaktadır.
Dosyanın incelenmesinden; davacı tarafından 26.08.2013 günlü, 02455 yevmiye no’lu genel vekaletname ile Av. … ve Av. …’in birlikte ve ayrı ayrı yetkili umumi vekil kılındığı, vekaletnamede vekil adresi olarak Av. …’in adresinin yazılı olduğu, diğer avukatın adres bilgisine ise yer verilmediği, davanın vekaletnamede yazılı aynı adres belirtilerek Av. … tarafından imzalanmış dava dilekçesi ile açıldığı, İdare Mahkemesince verilen kararın diğer avukat …’in UYAP sisteminde kayıtlı olan adresine tebliğ edildiği, Av. … tarafından yapılan temyiz başvurusunda, Mahkeme kararının usulsüz tebliğ edildiği, kararın öğrenilmiş olduğu 29.09.2015 tarihinin tebliğ tarihi olarak dikkate alınmak suretiyle temyiz isteminin süresinde kabul edilmesi gerektiğinin iddia edildiği, Danıştay Onuncu Dairesince 25/11/2015 günlü, E:2015/4713, K:2015/5274 sayılı kararla temyiz başvurusunun süre aşımı yönünden reddine karar verildiği, kararın gerekçesinde; “İdare Mahkemesi kararının 13/08/2015 tarihinde davacı vekillerinden olan Av. …’e tebliğ edildiği, davacının diğer vekili tarafından ise otuz günlük süre geçtikten sonra 29/09/2015 tarihinde İdare Mahkemesi kayıtlarına giren dilekçe ile temyiz isteminde bulunulduğu, her ne kadar temyize gelen davacı vekili tarafından, Mahkeme kararının kendisinin vekaletnamede belirtilen adresine yerine diğer vekilin UYAP sisteminde kayıtlı olan adresine tebliğ edildiğinden bahisle tebligatın usulsüz olduğu ileri sürülmüşse de 7201 sayılı Tebligat Kanununun 11. maddesinin 1. fıkrası hükmü uyarınca bu iddiaya itibar edilmediği…” hususlarına yer verildiği, sonrasında davacı tarafından, yukarıda yer verilen temyiz dilekçesindeki iddialar tekrar edilerek kararın düzeltilmesi isteminde bulunulduğu ve Danıştay Onuncu Dairesince bu kez 27/02/2017 günlü, E:2016/2413, K:2017/1153 sayılı kararla, “Gecekondu Mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlığın Danıştay Ondördüncü Dairesinin görevine girdiği” gerekçesiyle gönderme kararı verilmesi üzerine dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkta; davacı tarafından yetkili kılınan umumi vekillerden sadece Av. tarafından dava dilekçesinin imzalandığı, dolayısıyla davanın takibi konusunda bu avukatın müvekkilini temsil konusunda iradesini beyan ettiği, öte yandan, gerek dosyaya sunulan vekaletnamede gerek dava dilekçesinde Av. ‘in adresinin yazılı olmasına ve yukarıda anılan Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16. maddesi hükmü uyarınca, bilinen en son adresin tespitinde tebliğ isteyenin beyanı, muhatabın veya diğer ilgililerin bildirimleri ya da mevcut belgelerin esas alınması gerektiği düzenlemesi karşısında, Mahkemece, kararın vekaletnamede veya dava dilekçesinde adresine yer verilmeyen ve yukarıda sözü edildiği üzere davanın takibi konusunda temsil iradesi ortaya konulmayan Av. ‘in UYAP sisteminde kayıtlı olan adresine tebliğ edilmesinin usulsüz olduğu sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla; 7201 sayılı Tebligat Kanununun usulsüz tebligata ilişkin 32. maddesi hükmü uyarınca davacı vekili Av. … tarafından yapılan temyiz başvurusunun süresinde olduğu dikkate alındığında, aksi yönde verilen temyiz isteminin süre aşımı nedeniyle reddi yolundaki Danıştay 10. Dairesi kararında usul hükümlerine uyarlık görülmemiştir.
İstanbul 3. İdare Mahkemesinin 30.07.2015 günlü, E:2015/1425, K:2015/1532 sayılı kararına gelince; 2981 sayılı “İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun”un 8. maddesinde; imar affından yararlanabilecek gecekonduların tespiti ile değerlendirilmesi usul ve koşullarına yer verildiği, 10. maddesinde; Kanunun hükümlerine göre, hazine, belediye, il özel idaresine ait veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün idare ettiği arsa veya araziler üzerinde, gecekondu sahiplerince yapılmış yapıların, 12. madde hükümlerine göre tespit ettirildikten sonra, kayıt maliki kamu kuruluşunca bu yerin hak sahibine tahsis edileceği ve bu tahsisin yapıldığının tapu sicilinin beyanlar hanesinde gösterilerek ilgilisine “Tapu Tahsis Belgesi” verileceği, tapu tahsis belgesinin ıslah imar planı veya kadastro planları yapıldıktan sonra hak sahiplerine verilecek tapuya esas teşkil edeceği, hak sahibi olmadığı halde tapu verilen kişilerin tapularının resen iptal edileceği, 13. maddesinin 1. fıkrası (b) bendinde; hazine, belediye, il özel idarelerine ait veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün idaresinde olan veya bu Kanun uyarınca mülkiyetlerine geçen arsa veya araziler üzerinde ıslah imar planları ile meydana getirilen imar parselleri içinde hak sahiplerine, yapılarının işgal ettiği arazi de dikkate alınarak ıslah imar planında getirilen ölçülere uygun şekilde arsa veya hisse tahsis edileceği; gecekondusu muhafaza edilemeyen hak sahiplerine aynı bölgede veya diğer gecekondu ıslah veya önleme bölgesinden başka bir arsa veya hisse verileceği, aynı maddenin 2. fıkrasında; bulundukları yerde korunamayan gecekondu sahiplerinden hak sahibi sıfatı taşıyanlara, bir gecekondu önleme veya ıslah bölgesinde veya yakın bölgelerde yapılmış ıslah imar planı içinde meydana gelen boş imar parsellerinin müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esasına göre verileceği hükümlerine yer verilmiş, 14. maddesinde ise; bu Kanun hükümlerinden yararlanamayacak olan yapılar ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
2981 sayılı Kanun uyarınca yapılan tespit ve değerlendirme sonucunda, öngörülen koşullara uygunluğu saptanan ilgililere, arsa veya hisse tahsis etmek ve bunlar adına tapuya tescil ettirme yetkisine sahip olan idarelerin, söz konusu uygulama işlemleri kamu gücüne dayalı, resen ve tek yanlı tesis ettiği işlemlerdir.
Dosyanın incelenmesinden; İstanbul İli, Ataşehir İlçesi, İstiklal Mahallesi, eski … pafta, … ada, … parsel sayılı, yeni … ada, … parsel sayılı hazineye ait taşınmaz üzerinde davacı tarafından inşa edilmiş 400 m² işgal alanlı gecekondunun, 2981 sayılı Kanun uyarınca imar affından faydalanılması yolunda, davacı adına hak sahipliğini gösterir 07/03/1986 tarihli tapu tahsis belgesinin düzenlendiği, söz konusu tapu tahsis belgesi dikkate alınarak davacıya, 07/01/2008 tarihinde … ada, … parsel sayılı taşınmazın 153,02 m² hissesinin tapusunun verildiği, davacı tarafından, gecekondusunun bulunduğu … ada, … parsel sayılı taşınmazın tapu sicilinde adına tescil edilmesi için davalı ilçe belediyesine başvuruda bulunulduğu, belediyece 10/03/2015 günlü, 4642 sayılı dava konusu cevabi işlemle, “davacıya gecekondusunun bulunduğu … ada, … parsel sayılı taşınmaz yerine hatalı olarak … ada, … parsel sayılı taşınmazdan yer tahsis edilmesine ilişkin alınan 18/09/2007 günlü, 2364 sayılı Encümen Kararının iptal edildiği, bu yer tapusunun yeniden ilçe belediyesine devredilmesi gerektiğine dair 13/03/2008 tarihli Encümen Kararının alındığı, davacının imar affına konu gecekondusuna ait şuyulandırma cetvellerinin incelenmesi sonucunda … ada, … parsel sayılı taşınmazda şagil olarak adının geçtiği, ancak Belediyece mahallinde yapılan tespitte kadastronun eski … pafta, … ada, … parselinde inşa edilen ve Tapu Tahsis Belgesine sahip olan gecekondunun, davacı tarafından harici satış sözleşmesi ile 1983 yılında …’a satıldığı, ancak davacının … ada, … parsel sayılı taşınmaz üzerinde ayrıca Tapu Tahsis Belgesi bulunmayan ikinci bir yapısının bulunduğu…” hususlarına yer verilerek davacının başvurusuna olumsuz yanıt verildiği, davacı tarafından bu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı görülmektedir.
Uyuşmazlıkta; davacının taşınmaz üzerindeki temel iddiasının, gayrimenkul mülkiyetinin iktisap yollarına ilişkin 4721 sayılı Medeni Kanun hükümlerine yönelik olmayıp, 2981 sayılı Yasada öngörülen hak sahipliği esasına göre yapılması istenilen idari tescile dayandığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla, 2981 sayılı Kanundan kaynaklanan ve söz konusu Kanun hükümlerine göre irdelenmesi gereken uyuşmazlığın görümü ve çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu dikkate alındığında, davanın görev yönünden reddine ilişkin temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle; İstanbul 3. İdare Mahkemesinin 30.07.2015 günlü, E:2015/1425, K:2015/1532 sayılı kararının bozulmasına, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 14/09/2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (Danıştay Dergisi Yıl: 2017 Sayı: 146)
KARARIN PDF HALİ: D-14-2017-4660