İnşaat atıklarını, belirlenen yerlerin dışına dökmek şeklinde cereyan eden eyleme karşı, temelinde bir idari işleme bağlı olmayan salt Kabahatler Kanunu hükümlerine göre verilmiş para cezalarında görevli merciinin adli yargı yerleri olduğu hakkında.
İstemin Özeti: İstanbul 1. İdare Mahkemesince verilen 30.03.2010 günlü, E:2010/127, K:2010/477 sayılı kararının usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Danıştay Tetkik Hakimi Kadir Kırmacı’nın Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulü ile adli yargının görevine girdiği anlaşılan uyuşmazlığın görev yönünden reddedilmesi gerekirken incelenmeksizin reddi yolunda karar verilmesinde hukuki isabet olmadığından kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Ahmet Arslan’ın Düşüncesi : Davacıya 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 41/4. maddesi uyarınca davacıya verilen para cezasının ödenmesi için gönderilen ödemeye çağrı yazısına yapılan itirazın reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın, İdare Mahkemesince, incelenmeksizin reddi yolunda verilen kararın temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 27. maddesine, 19.12.2006 günlü 26381 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 5560 sayılı Kanunun 34. maddesi ile eklenen sekizinci fıkrada, idari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde; idari yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddialarının, bu işlemin iptali talebiyle birlikte idari yargı merciinde görüleceği, hükme bağlanmıştır.
Davacıya 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 41/4. maddesi uyarınca para cezası verilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan bu davada, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’na 5560 sayılı Kanunla eklenen sekizinci fıkra hükmü de gözönüne alındığında, idari işleme dayanmadığı anlaşılan ve davacı şirketin eylemleri nedeniyle verilen para cezasının çözümünde adli yargının görevli olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.
Bu durumda ,davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerektiğinden idare mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenle, temyize konu mahkeme kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava, çeşitli tarihlerde 5326 Sayılı Kabahatler Kanunu’nun 41/4. maddesi hükmünün ihlal edildiği belirtilerek davacıya verilen para cezasının toplamı olan 40.125,00 TL nin ödenmesi için gönderilen ödemeye çağrı yazısına yapılan itrazın reddine ilişkin 15.12.2009 günlü 7965 sayılı Sultanbeyli Belediye Başkanlığı işleminin iptali istemiyle açılmış, idare mahkemesince dosyanın incelenmesinden davalı idarece davacıya gönderilen yazının idari para cezası veya ödeme emri olmadığı, sadece verilen para cezalarının ve müeyyidelerinin belirtildiği bir bildirim mahiyetinde olduğu idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi gereken işlem bulunmadığı gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddine karar verilmiş, bu karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 16. maddesinin birinci fıkrasında, kabahatler karşılığında uygulanacak olan idari yaptırımların, idari para cezası ve idari tedbirlerden ibaret olduğu hüküm altına alınmış, Kanunun 27. maddesinin 1. fıkrasında “İdari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabilir” hükmü yer almış, aynı Kanun’un 27. maddesine, 19.12.2006 günlü, 26381 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 5560 sayılı Kanun ile eklenen sekizinci fıkrasında ise, idari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde; idari yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddialarının, bu işlemin iptali talebiyle birlikte idari yargı merciinde görüleceği kurala bağlanmış, bu maddenin gerekçesinde de bu hükümle, Kabahatler Kanunu’ndaki düzenlemelerin ortaya çıkardığı bağlantı sorununa çözüm getirilmesinin amaçlandığı belirtilmiştir.
Yukarıda belirtilen hususlar ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 27. maddesine 5560 sayılı Kanunla eklenen sekizinci fıkra hükmü bir arada değerlendirildiğinde, idari işleme dayanmadığı anlaşılan ve Kanunun 41/4. maddesi hükmünün ihlal edildiği nedeniyle verilen para cezasının çözümünde adli yargının görevli olduğu sonucuna varılmıştır.
Bu durumda davanın görev yönünden reddedilmesi gerekirken incelenmeksizin reddi yolunda verilen mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle İstanbul 1. İdare Mahkemesince verilen 30.03.2010 günlü, E:2010/127, K:2010/477 sayılı kararının bozulmasına, 15 gün içinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine 22.12.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.