1. Anasayfa
  2. Danıştay 6. Dairesi Kararları

Danıştay 6. Dairesi E: 1989/689 K: 1990/2362 T: 28/11/1990


Bilirkişi raporunda, yapılan parselasyon planının mevzuata uygun olmadığı belirtildiğinden işlem mahkemece iptal edilmişse de parsellerin bölünmesi imar planı ile öngörülen yoldan kaynaklandığı, imar planının ise iptalinin istenmediği nedeniyle anılan yolun bu davada tartışılamayacağı, imar planı lejandına göre davacının irtifak hakkı sahibi bulunduğu hazineye ait taşınmazın müstakil olarak korunmasının mümkün olmadığının anlaşıldığı nedeniyle hazineye ait diğer parsellerle şuyulandırılmasına öngören parselasyon planında isabetsizlik görülmediği burada mülkiyet hakkı sahibinin hazine aldığı ve düzenlemesinin de hazine yararını korumakla yükümlü olan valilikçe yapıldığı, düzenlemeye giren taşınmaz üzerinde davacı şirketin irtifak hakkının devam edip etmediği konusunun ise bu davanın dışında olduğu

Dava, Hazineye ait olup, üzerinde davacı şirket adına 49 yıl süre ile irtifak hakkı tesis edilmiş olan taşınmazın bir kısmını da içeren alanın 3194 sayılı Yasanın 18.maddesi uyarınca düzenlemeye tabi tutulmasına ilişkin işlemin iptali isteğiyle açılmış, İdare Mahkemesince, süre defi yerinde görülmeyerek yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda 9.4.1985/günlü onaylı 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planında sahile paralel olarak yer alan 12.00 metrelik esas bağlantı yolundan ayrılan 10.00 metre genişliğinde ve sahile dik olarak gelen bir ulaşım yolunun 1479 parsel komşuluğunda yine sahile paralel olarak yaya yolu halinde devam ettiği, sahilde kalan ve dinlenme fonksiyonuna yönelecek alanların taşıtla ulaşım gereksinimini karşılamak üzere bir yolun tesisinin olağan ve gerekli olduğu, ancak bu yolun 1479 parseli yararak geçtiği ve 857.00 m2 lik bir kısmın yolun diğer tarafında kaldığı, imar planı uygulaması olarak bir yol geçirilmesine bağlı ve bu yol geçirilmesinden kaynaklanan bölünmüş mülkiyetlerde İmar Kanununun 18.maddesi uygulaması ile getirilen düzenlemenin davanın konusu oluşturduğu, İmar Kanunun 18.maddesi uyarınca yapılacak düzenlemelere ilişkin yönetmeliğin 10.maddesi uyarınca, imar parselinin oluşturulmasında oluşturulacak parsellerin mümkün mertebe aynı yerdeki veya yakınındaki eski parsellere tahsisinin ve plan ve mevzuata göre korunması mümkün olan yapıların tam ve hissesiz bir imar parseline intibak ettirilmesinin sağlanmasının esas alınmasının gerektiği, imar parselasyonunun incelenmesi halinde bu gibi hisseli mülkiyetlerde ortaya çıkan fiili durumun, yörenin fiziksel mekanının organizasyonu demek olan imar planı ve imar plan uygulamaları için sorunlar getirdiğinin görüleceği,1479 parselden bölünen kısım yeni 2 ada 1 parsel içinde kaldığına göre, 18.madde yönetmeliğinin anılan maddesine uygun olmayarak durumun geliştiği, imar parselasyonu ile aynı yerde tam ve hissesiz bir imar parseli oluşturulacakken bu durumu oluşturulmadığı belirtildiğinden anılan raporun dosyadaki bilgi ve belgelerle birlikte incelenmesinden dava konusu işlemde 3194 sayılı Yasanın 18. ve anılan madde uygulanmasına ilişkin yönetmeliğe uygunluk bulunmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle iptaline karar verilmiş, bu karar davalı tarafından temyiz edilmiştir. İdare Mahkemesince yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda, 9.4.1985/onay günlü, 1/1000 ölçekli imar planı ile şekile paralel olarak getirilen 12 m.lik esas bağlantı yolundan ayrılan 10 m. genişliğinde ve sahile dik olarak gelen ulaşım yolunun halihazır duruma uyumlu olmayan bir şekilde davacı şirkete 49 yıl süreyle kiraya verilmiş olan araziyi yararak geçtiği ve tesisin O.P olarak projelendirilen bölümünü zedelediği, imar planı uygulamasında yolun tasarımının, mülkiyet sınırlarını ifade eden kadastro durumu ile belirlenen halihazır duruma uygun olarak yapılmasının, yani 1479 sayılı parsel bölünmeden sınırından geçirilerek düzenlenmesinin mümkün olduğu, böylece bu bölünmeden kaynaklanan sorunun da ortaya çıkmayacağı belirtilmekteyse de anılan yol imar planı ile öngörülmüş olup, dava imar planının iptali isteğiyle değil, bu imar planına göre yapılan parselasyon planının iptali isteğiyle açılmış ve yürürlükteki imar planlarına uyulması zorunlu bulunduğundan anılan yolun bu davada tartışılması mümkün değildir.

Dosyanın incelenmesinden, dava konusu parselasyon planıyla özel mülkiyetteki 363, 364 ve 365 sayılı parsellerle Hazineye ait 366, 367, 380 1151, 1322 sayılı parsellerin ve yine Hazineye ait olup üzerinde davacı şirket adına irtifak hakkı tesis edilmiş bulunan 1479 sayılı parselin 857 m2 lik bölümünün Turizm Bakanlığınca onaylanan imar planına göre düzenlemeye tabi tutulduğu, düzenleme sonucunda 1479 sayılı parselin düzenlemeye giren bölümünden 55 m2 düzenleme ortaklık payı alındıktan sonra kalan 802 m2 lik kısmından imar planı lejandına göre müstakil bir imar parseli oluşturulması mümkün bulunmadığından Hazineye ait 366, 367, 380, 1151 ve 1322 sayılı parsellerle şuyulandırılarak 22129 m2 lik imar parseli oluşturulduğu, yine özel mülkiyetteki 363, 364 ve 365 sayılı parsellerin de birbirleriyle şuyulandırılarak 5337 m2 lik imar parseli oluşturulduğu anlaşılmakta olup, dava konusu işlemde planına, 3194 sayılı Yasanın 18.maddesine ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin yönetmelik kurallarına aykırılık görülmemiştir.

Esasen davacı mülkiyet hakkı sahibi değil, irtifak hakkı sahibidir. Dava konusu taşınmazın mülkiyeti Hazineye ait bulunduğundan olaya Hazinenin menfaati söz konusudur ve Hazinenin menfaatini koruyacak olan Valilik tarafından gerçekleştirilmiş düzenleme ile de Hazineye ait müstakil bir imar parseli oluşturulmuştur. 1479 sayılı parselin düzenlemeye giren kısmında davacının irtifak hakkının korunup korunmadığı hususu bu davanın konusu dışındadır. Açıklanan nedenlerle dava konusu işlemin yukarıda belirtilen gerekçeyle iptali yolundaki temyize konu İdare Mahkemesi kararında isabet görülmediğinden bozulmasına karar verildi.