Bilirkişi raporunda ıslah imar planının kapsadığı alanda binalar bulunması nedeniyle davacıya ait yerin konut alanı olarak davacıya verilmesi gerektiği görüşüne yer verildiği gerekçesiyle mahkemece taşınmazın kreş ve sağlık ocağına ayrılmasına ilişkin plan iptal edilmişse de ıslah imar planında fiili durumun göz önünde bulundurulması ilkesinin mutlak olarak uygulanmasının bu planlamada sosyal donatı ve kamu tesisleri yeri ayrılmasını engelleyeceğinden, mahkeme kararında isabet görülmediği.
TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü.
Dava, Sütlüce Hasköy 1. etap 1/1000 ölçekli ıslah imar planının 1766 ada, 3 parsel sayılı taşınmazın kreş ve sağlık ocağına ayrılmasına ilişkin kısmının iptali dileğiyle açılmış, İdare Mahkemesince; mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporu ile dosyadaki bilgi ve belgelerin birlikte incelenmesinden 3194 sayılı imar kanunun imar palanı yapılmasında uyulması gerekli standartların imar ıslah planlarında aranmamasının gerekmesine karşın dava konusu planda bu standartların gözetildiğinin anlaşıldığı, davacılara ait taşınmazın 3290 sayılı Yasanın 10/c maddesine aykırı olarak tahsis edildiği, üzerinde yapım tarihi çok eski binalar bulunan taşınmazın konut alanı olarak davacılara verilebileceği gerekçesiyle dava konusu işlem iptal edilmiş, karar davalı belediye başkanlığınca temyiz edilmiştir.
2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 sayılı İmar Kanunun Bir maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun 3290 sayılı Kanunla değişik 13. maddesinin (c) bendinde ıslah imar planlarının belediye veya valiliklerce mümkün olduğu kadar fiili durum dikkate alınarak ve yapılanma koşullarının da belirlenerek yapılacağı kuralı yer almıştır.
Yukarıda belirtilen yasa kuralında sözü edilen fiili durumun dikkate alınması, mutlak uygulanması gerekli bir ilke niteliğinde olmayıp, ıslah imar planının koşullar elverdiğince yapılaşma göz önünde bulundurularak hazırlanması gerektiğine işaret etmektedir. Aksine düşünce, ıslah imar planında hiçbir sosyal donatı alanı veya kamu tesisi yeri ayrılmaması sonucuna yol açacaktır ki, bununda plan kavramıyla bağdaşmayacağı açıkca ortadadır.
Olayda ise, karara dayanak alınan bilirkişi raporunda ıslah imar planının kapsadığı alanın yapılaşma durumu, sosyal donatı alanlarının olup olmadığı, bunların konumlandırılabileceği boş arazinin bulunup bulunmadığı hususları hiç ele alınmaksızın soyut olarak 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen standartların arandığından bahisle sonuca ulaşıldığı, uyuşmazlık konusu islah imar planına ilişkin krokide ise planlanan alanın tamamıyla yapılaştığı temyiz dosyası içerisinde yer alan belgelerin incelenmesinden anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, bölgeye yaşayanların sağlığının korunması gibi önemli ve öncelikli bir kamu hizmetine tahsis edilmek üzere planda yer ayrılmasında planlama ilkeleri ile kamu yararına aykırılıktan söz edilemez.
Açıklanan nedenlerle usul ve yasaya aykırı verilmiş temyize konu İstanbul 1. İdare Mahkemesinin 10.1.1990 günlü, E:1987/1174 K:1990/7 sayılı kararının BOZULMASINA, dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine 23.3.1992 günüde oybirliğiyle karar verildi.