1. Anasayfa
  2. Danıştay 6. Dairesi Kararları

Danıştay 6. Dairesi E: 1990/3026 K: 1992/870 T: 3.3.1992


Bakanlar Kurulu kararının Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak tespit ve ilanına ilişkin kısmında mevzuata aykırılık yoktur.

İstemin Özeti: Dava, 22.10.1990 günlü, 90/1117 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan ve bazı alanların “Özel Çevre Koruma Bölgesi” olarak tespit ve ilanı ile bu alanlarda uygulanacak esaslara ilişkin kararın ” … Özel Çevre Koruma Bölgesi”nin tespit ve ilanına ilişkin kısmının; davacı … Belediye Başkanlığı tarafından Anayasa’nın yerel yönetimlerle ilgili hükümlerine aykırı olduğu, belediye ve imar mevzuatı ile belediyelere verilen yetkilerin ortadan kaldırıldığı, … ‘nda uzun süreli çalışmalardan sonra merkezi idarenin planlama ilkelerine de uygun bir planın oluşturulup, yürürlüğe konulduğu, Belediyenin çevre sağlığı ve kirliliğin önlenmesi için gerekli önlemleri aldığı, sınır koordinatlarıyla belirlenen alanın korunmanın gerektirdiği miktardan fazla tutulduğu, davacı yanında müdahil … Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından ise dava konusu Bakanlar Kurulu Kararının 3030 sayılı Yasa ile belirlenen yetki ve görevlerini yerine getirmelerini olanaksız kıldığı, gölün kendileri ve … Belediyesi tarafından korunmasına yönelik planlama faaliyetlerinin tamamlandığı, teknik donanım itibariyle imkanlarının buna yeterli olduğu öne sürülerek iptali istemiyle açılmıştır.

Savunmanın Özeti: Dava konusu işlemde mevzuata aykırılık bulunmadığından bahisle reddi gerektiği savunulmaktadır.

Savcı Düşüncesi: Dava bazı alanların Özel Çevre Korurca Bölgesi olarak tespit ve ilanı ile, bu alanlarda uygulanacak esaslara ilişkin kararın yürürlüğe konulması hakkındaki 22.10.1990 günlü, 90/1117 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nın, … ‘nın Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak tespit ve ilan edilmesine ilişkin kısmının iptali isteğiyle açılmıştır.

Anayasanın 56. maddesinde, herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip bulunduğu belirtilerek, çevreyi geliştirmenin, çevre sağlını korumanın ve çevre kirlenmesini önlemenin Devletin ve vatandaşların ödevi olduğu hükme bağlanmıştır.

2872 sayılı Yasının 3416 sayılı Yasa ile değişik 9. maddesinde; Bakanlar Kurulunun ülke ve dünya ölçeğinde ekolojik önemi olan çevre kirlenmeleri ve bozulmalarına duyarlı alanları, tabii güzelliklerin ileriki nesillere ulaşmasını emniyet altına almak üzere gerekli düzenlemelerin yapılabilmesi amacıyla, Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak tespit ve ilan etmeye, bu alanlarda uygulanacak koruma ve kullanma esasları ile plan ve projelerin hangi Bakanlıkça hazırlanıp yürütüleceğini belirlemeye yetkili olduğu, bu bölgelere ilişkin plan ve projelerin hazırlanmasında, 3194 sayılı Yasanın 9. maddesi hükümlerinin uygulanmayacağı kurala bağlanmıştır.

Başbakanlık Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı Kurulmasına dair 383 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 1. maddesinde, bu kararnamenin amacının, Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak ilan edilen ve edilecek alanların sahip olduğu çevre değerlerini korumak ve mevcut çevre sorunlarını gidermek için tedbirler almak, bu alanların koruma ve kullanma esaslarını belirlemek, imar planlarını yapmak, mevcut her ölçekteki plan ve plan kararlarını revize etmek ve resen onaylamak üzere Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığının kurulması olduğu, aynı kararnamenin 2. maddesinde, Özel Çevre Koruma Bölgeleri hakkında anılan düzeni, nazım ve uygulama planları ile revizyonlarının imar mevzuatındaki plan yapım ve teknik esaslarına göre yeniden incelenmesi gerekeceği kurala bağlanmıştır.

Olayda, 21.11.1990 günlü, 2070 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan dava konusu Bakanlar Kurulu Kararı ile karara ekli haritada sınır koordinatları belirtilen … çevresi çevre kirlenmesi ve bozulmasına karşı korumak, buraların sonraki nesillere intikalini güvence altına almak amacıyla yukarıda belirtilen Yasa ve kararname hükümleri uyarınca özel çevre koruma bölgesi olarak tespit ve ilan edilmiştir.

Bu durumda, 2872 sayılı Yasadan kaynaklanan yetkisini kullanan Bakanlar Kurulunca, davacılara ait taşınmazların bulunduğu bölgenin Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak tespit edilmesinde yasal düzenlemelere aykırılık bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, davacı tarafından dava konusu Bakanlar Kurulu Kararının 2. maddesinde belirtilen mevcut her ölçekteki plan, plan kararları ve projeler konusunda değerlendirme yapılıncaya kadar uygulamanın durdurulmasının yetki dışı olduğu öne sürülmekte ise de, 2872 sayılı Yasanın 9. maddesinde bu bölgelere ilişkin plan ve projelerin hazırlanmasında 3194 sayılı Yasanın 9. madde hükümlerinin uygulanmayacağı ve 383 sayılı KHK’de Bölgenin önceden mevcut olan çevre düzeni, nazım ve uygulama imar planları ile revizyonlarının imar mevzuatındaki plan yapım ve teknik esaslarına göre yeniden incelenmesi gerekeceğinin kurala bağlanmış olması karşısında anılan kararname hükümlerine göre yapılacak değerlendirmenin sonuçlanmasına kadar uygulamanın durdurulmasında isabetsizlik bulunmamaktadır.

Davacının diğer iddiaları da işlemin iptalini gerektirir nitelikte görülmemektedir. Açıklanan nedenlerle davanın reddi gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren ve Danıştay Altıncı ve Onuncu Daireleri müşterek kurulunca duruşma için önceden belirlenen 3.3.1992 gününde davacı vekili Av. … #ın müdahil vekili Av. … ‘in davalı idareyi temsilen Hukuk Müşaviri … ‘in geldikleri görülerek Savcı katılmasıyla açık duruşma yapıldı.

Dava, 22.10.1990 günlü, 90/1117 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe konulan ve bazı alanların Özel Çevre Koruma Bölgesinin tespit ve ilanı ile ilgili kısmının iptali istemiyle açılmıştır.

Anayasanın 56. maddesi, herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip bulunduğunu belirterek, çevreyi geliştirmenin, çevre sağlığını korumanın ve çevre kirlenmesinin önlemenin Devletin ve vatandaşların ödevi olduğunu hüküm altına almıştır.

Bütün vatandaşların ortak varlığı olan çevrenin korunması, iyileştirilmesi, kırsal ve kentsel alanda arazinin ve doğal kaynakların en uygun şekilde kullanılması ve korunması, su, toprak ve hava kirlenmesinin önlenmesi, ülkenin bitki ve hayvan varlığı ile doğal ve tarihsel zenginlikleri korunarak, bugünkü ve gelecek kuşakların sağlık, uygarlık ve yaşam düzeyinin geliştirilmesi ve güvence altına alınması amacıyla çıkarılan 2872 sayılı Çevre Kanununun, 9. maddesi ile Bakanlar Kurulu “ülke ve dünya ölçeğinde ekolojik önemi olan çevre kirlenmeleri ve bozulmalarına duyarlı alanları, tabii güzelliklerin ileriki nesillere ulaşmasını emniyet altına almak üzere gerekli düzenlemelerin yapılabilmesi amacıyla “Özel Çevre Koruma Bölgesi” olarak tespit ve ilan etmeye, bu alanlarda uygulanacak koruma ve kullanma esasları ile plan ve projelerin hangi Bakanlıkça hazırlanıp yürütüleceğini belirlemeye” yetkili kılınmıştır.

383 sayılı Başbakanlık Özel Çevre Koruma Başkanlığı Kurulmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname’nin 6. maddesinde ise, Özel Çevre Koruma Kurulu#nun, özel çevre koruma bölgesindeki varsa, çevre düzeni, nazım ve uygulama imar planları ile revizyonlarının tamamen veya kısmen plan değişiklikleri de dahil ada ve parsel bazına kadar yaptırılması veya değiştirilmesi, yoksa gerekli görülen her ölçekteki yeni plan ve projelerin kurumca yaptırılması veya yapılmasına dair temel ilkeleri belirleyeceği hükmü yer almış, aynı Kanun Hükmünde Kararname’nin 19. maddesinde de bölgede yapılacak her türlü yapı ve tesisin Kurulca belirlenecek esaslar çerçevesinde Başkanlığın iznine ve denetimine tabi olduğu hükme bağlanmıştır.

Bakılan davada, Çevre Kanunu’ndan kaynaklanan yetkisini kullanan Bakanlar Kurulunun Anayasanın, Kanunların, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşme ve katıldığı protokollerin, çevre korunması konusunda devlete ve vatandaşlara yüklediği ödevlerin gereği gibi yerine getirilmesini sağlamak amacıyla … ‘nın Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak tespit ve ilanına karar verdiği sınır koordinatlarının, kirlenmeye maruz kaldığı saptanan göllerin beslendiği havzanın koruma altına alınmasına yönelik olarak belirlendiği anlaşılmış olup, bu haliyle dava konusu Bakanlar Kurulu kararında hukuka ve yasal düzenlemelere aykırılık bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, yasal dayanaktan yoksun davanın reddine 3.3.1992 gününde oybirliğiyle karar verildi.