1. Anasayfa
  2. Danıştay 6. Dairesi Kararları

Danıştay 6. Dairesi E: 1991/1161 K: 1992/3272 T: 23/09/1992


Dosyada yer alan belgelere göre davacının arsası bulunmadığı anlaşıldığından, idarece; tapu tahsis belgesi verilmesine esas olan başvuru formunda davacı beyanı esas alınarak tapu tahsis belgesinin iptaline karar verilmesinde isabet görülmediği

Dava, taşınmaza ilişkin olarak verilen tapu tahsis belgesinin iptaline ilişkin İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü işleminin iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince; 2981 sayılı yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik 13.maddesinin (a) fıkrasında bu kanun gereğince arsa tahsis edilecek kimselerin kendisinin veya eşinin veya reşit olmayan çocuğunun oturduğu belediye ve mücavir alan sınırı içinde ev yapmaya müsait arsaya veya bir eve veya apartmanın bağımsız bir bölümüne veya bir bölümü iş yeri olarak kullanılan bir yapıya sahip bulunmaması gerektiğinin hükme bağlandığı, dosyanın incelenmesinde davacının vakıflara ait taşınmaz üzerinde yapısı bulunması sebebiyle 2805 sayılı yasa uyarınca tapu tahsis belgesinin verildiğinin ancak davacının müracaat formunda “arsam var” şeklinde beyanda bulunduğunun ve bu nedenle tapu tahsis belgesinin iptal edildiğinin anlaşıldığı, mahkemece verilen ara kararına cevaben Tapu ve Kadastro Bölge Müdürlüğünün yazısında İl sınırların da davacı adına kayıtlı gayrimenkul kaydı bulunmadığının belirlendiği, 21.4.1983/tarihli müracaat formunda “arsa” kısmının sehven işaretlendiğinin tespit edildiği, bu nedenle davacıya verilen tapu tahsis belgesinin iptali yolunda işlem tesisinde mevzuata uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlem iptal edilmiş, bu karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptali yolundaki temyize konu İstanbul 2. İdare Mahkemesinin, 7.11.1990 günlü, 1990/1288 sayılı kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin 1.fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından bozma istemi yerinde görülmeyerek anılan mahkeme kararının onanmasına karar verildi.

AZLIK OYU: 2981/3290 sayılı yasanın 13.maddesinin (a) fıkrasında; “Bu kanun gereğince arsa tahsis edilecek kimselerin; kendisinin veya eşinin veya reşit olmayan çocuğunun oturduğu belediye ve mücavir alan sınırı içinde ev yapmaya müsait arsaya veya bir eve veya apartmanın bağımsız bir bölümüne veya bir bölümü işyeri olarak kullanılan bir yapıya sahip bulunmaması gerekir” kuralı yer almış bulunmaktadır.

Dosyanın incelenmesinde, dava konusu olayda, davacının tapu tahsis belgesinin verilmesi amacıyla düzenlediği başvuru formunda 21.4.1983/tarihi itibariyle bir arsasının bulunduğunu beyan ettiği anlaşılmaktadır.

Dava konusu işlem bu beyan göz önüne alınarak tesis edildiğine göre beyanlarının gerçeğe uygunluğundan sorumlu bulunan davacının başka bir arsasının bulunmadığını, kanıtlama yükümlülüğü davalı idareye değil, davacıya düşmektedir. Olayda ise bu yolda bir kanıtın ibraz edilmediği, sadece dava dilekçesinde söz konusu başvuru formunda bir başka arsasının olduğunun bir hata sonucu sehven işaretlendiğinin belirtildiği anlaşılmış olup, bu nedenle davacıya verilen tapu tahsis belgesinin iptali yolunda tesis edilen davalı idare işleminde hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmadığı görüşüyle çoğunluk kararına katılmıyorum.