Danıştay’ın bozma kararı üzerine bilirkişilerce verilen ek rapor ile bilirkişi raporunda uyuşmazlık konusu imar planının şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına uygun bulunduğu belirtilmiş olduğu nedeniyle mahkemece imar planının iptaline yönelik davanın reddi gerekirken mülkiyet durumunun göz önüne alınmaması nedeniyle planlamada adalet ilkesine uyulmadığı yolundaki bilirkişi raporunda yer alan görüşe dayanılarak planın iptaline karar verilmesinin yerinde olduğu, ancak mülkiyet durumunun ve uygulamadaki haksızlıkların parselasyonla giderilebileceği nedeniyle bu planın anılan rapor doğrultusunda iptalinde ise isabetsizlik görülmediği
Taşınmazın bir bölümünün imar planında semt spor sahası olarak belirlenmesine ilişkin işlemin ve anılan taşınmazın tabi tutulduğu parselasyon işleminin iptali dileğiyle açılan davada, İdare Mahkemesince yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen rapor doğrultusunda davacının taşınmazının bir bölümünün semt spor sahası olarak ayrılması işleminin planlama kararları alınırken uyulması gereken adalet ilkesine, düzenleme işleminin ise düzenleme tekniğine uygun bulunmadığı gerekçesiyle anılan işlemlerin iptali yolundaki İdare Mahkemesi kararının Danıştay Altıncı Dairesinin 20.12.1990 günlü, 1990/2850 sayılı kararıyla, dava konusu imar planı değişikliğiyle getirilen düzenlemenin şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına uygun olup olmadığının yeterli bir şekilde açıklanması için İdare Mahkemesince aynı bilirkişi kurulundan ek rapor istenilerek bir karar verilmesi, parselasyon işleminden doğan uyuşmazlığın da imar planı değişikliği ile ilgili olarak ek rapor ışığında verilecek karar göz önünde bulundurularak çözümlenmesi gerektiği gerekçesiyle bozulması üzerine, İdare Mahkemesince bozmaya uyularak ek rapor alındıktan sonra, dosyadaki bilgi ve belgelerle birlikte bilirkişi raporunun ve ek raporun birlikte incelenmesinden davacıya ait taşınmazın bir bölümünün imar planında Semt Spor Sahası olarak ayrılmasına ilişkin işlemin şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına uygun bulunmadığı, söz konusu taşınmazın tabi tutulduğu imar düzenlemesi işleminin ise davacının müstakil kadastro parseline karşılık kendisine hiç müstakil imar parseli tahsis edilmemiş olması, hisselendirildiği parsellerin ise taşınmazına uzak yerler olması nedeniyle “düzenleme ile oluşacak parsellerin mümkün mertebe aynı yerdeki veya yakınındaki eski parsellere tahsisinin sağlanacağı” yolundaki kurala aykırı olduğu gerekçesiyle bir bölümünün imar planında semt spor sahası olarak belirlenmesine ilişkin işlem ile Belediye Encümeni kararıyla tesis edilen imar düzenlemesi işleminin parsele ilişkin bölümünün iptaline karar verilmiş, bu karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dairemizin bozma kararı üzerine, İdare Mahkemesince bilirkişilerden alınan ek raporda; daha önce verilmiş olan ilk bilirkişi raporunda, imar planına dayalı olarak yapılan parselasyon işleminin parselasyon tekniğine ve ilgili mevzuata uygun olmadığı konusu belirtilmiş olup bilirkişilerin halen aynı kanıyı taşıdıkları, dava konusu taşınmazla ilgili 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ile 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planlarının ve Belediye Meclisi’nin plan değişikliği kararının birlikte incelenip ve değerlendirildiği, nazım imar planının, ulaşım sistemi ve yolların kademelenmesi, imar adalarının teşekkülü ve ada büyüklükleri, fonksiyonların dağılımı ve fonksiyonlar arası ilişkiler, donatımların dağılımı ve standartlara uygunluğu açısından olumlu bulunmakla birlikte, plan uygulamasında doğurduğu sakatlık nedeni ile, mülkiyet durumunu dikkate almaması yönünden olumsuz bulunduğu, uygulama imar planında standartların altına düşmemek koşulu ile teknik ve sosyal altyapının konumu ve büyüklüğünün değiştirilebileceği, ayrıca, ağaçlandırılacak olan olarak gösterilmiş bir yerin spor sahası olmaya elverişli olmak koşulu ile, planda semt spor sahası olarak gösterilmesinin de olanaklı olduğu ve bu değişikliğin uygulama kolaylığı açısından olumlu bulunduğu, ancak davacı taşınmazını yine tümüyle kamu kullanımında bırakacak biçimde mülkiyetin dikkate alınmaması açısından olumsuz görüldüğü, her ne kadar Nazım İmar Planı ilkelerine uygun olarak hazırlanmış, Uygulama İmar Planı’ndaki değişiklikte getirilen fonksiyon açısından olumlu bulunmuşsa da, uygulamada büyük sakıncalar doğurması açısından, bu planların, adil bir dağıtımı sağlayamamaları ve planlama da adalet ilkesine aykırı bir biçimde üretilmeleri nedeniyle olumsuz bulunduğu belirtilmektedir.
Anılan ek raporun dosyadaki bilgi ve belgelerle birlikte incelenmesinden dava konusu imar planının şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına uygun bulunduğu anlaşılmakta olup, İdare Mahkemesince imar planına yönelik davanın reddi gerekirken mülkiyet durumunun dikkate alınmaması nedeniyle planlamada adalet ilkesine uyulmadığı yolunda bilirkişi raporunda yer alan görüşe dayanılarak imar planının iptali yolunda verilen kararda isabet görülmemiştir. Mülkiyet durumunun parselasyon planında dikkate alınması ve uygulamadaki haksızlıkların parselasyonla giderilmesi gerekmekte olup, dava konusu parselasyon planının ise bu husus dikkate alınmadan düzenlendiği bilirkişi raporu ile dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenle imar planına yönelik davanın reddine, parselasyon işleminin ise iptaline karar verilmesi gerekirken, İdare Mahkemesince dava konusu işlemlerin tümüyle iptali yolunda verilen temyize konu Antalya İdare Mahkemesinin 24.10.1991 günlü, 1991/1066 sayılı kararında isabet görülmediğinden bozulmasına karar verildi.