Boğaziçi sahil şeridi ile öngörünüm bölgesinde belirli koşullarla yapılaşma olanağı tanıyan 3194 sayılı imar kanununun 47. maddesi anayasa mahkemesince iptal edilmiş ve karar aynı gün TRT ertesi gün de basın aracılığıyla tüm kamuoyuna duyurulmuş bulunduğundan, idarenin iptal edilen yasa hükmüne dayanarak işlem tesis etmesi hukuk devleti ilkesine ters düşeceğine ve yasal koşullara uygun olarak tesis edilmiş ve iyi niyetle elde edilmiş bir hak olmadığından kazanılmış haktan söz edilemeyeceğine göre verilmiş bulunan inşaat ruhsatının idarece geri alınmasında isabetsizlik görülmediği
Dava, inşa edilecek yapı için verilen yapı izin belgesinin iptali işleminin iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince uyuşmazlık konusu yapı izin belgesinin 3194 sayılı Kanunun 47.maddesinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesi kararının Resmi Gazetede yayınlanmasından önceki bir tarihte verildiği, yürürlükteki yasa hükmüne göre tesis edilmiş ve hukuki sonuç doğurmuş olan işlemin bütün sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılmasının mümkün olamayacağı, Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürütülemiyeceği, mevzuata uygun olarak alınan ruhsat uyarınca ilgililerin iki yıl içinde yapıya başlayabilecekleri yolunda yasal olanakları bulunduğu, uyuşmazlık konusu olayda ise, verilen ruhsat uyarınca inşaata yasal süre içinde başlandığının anlaşıldığı, bu nedenle ruhsatın iptal edilerek geri alınmasında hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle işlemin iptaline karar verilmiş, bu karar davalı idare tarafından temyiz edilmiştir.
2960 sayılı Boğaziçi Kanununun 3.maddesinin (g) bendinde Boğaziçi Kıyı ve Sahil Şeridinde ve öngörünüm bölgesinde konut yapılamayacağı, tevhit ve ifraz işlemleri yapılmasına izin verilmeyeceği kuralı getirilmiş, ancak söz konusu hüküm 3194 sayılı İmar Kanununun 47. maddesiyle değiştirilerek, Boğaziçi Öngörünüm Bölgesinde belirli koşullarla yapılaşma olanağı tanınmıştır.
Anılan hükmü de kapsar nitelikte bir başvuru ile 3194 sayılı Yasanın bazı maddelerinin iptali talebinin Anayasa Mahkemesine iletilmesi sonucunda Mahkemece 3194 sayılı Yasanın 47.maddesi, Anayasanın 2.ve 56.maddelerine aykırı bulunarak 11.12.1986/günlü, 1986/29 sayılı kararı ile iptal edilmiş, karar aynı gün Anayasa gereği Devlet eliyle kurulan ve tarafsız bir kamu tüzel kişisi olan TRT Kurumu ve takip eden günde yazılı basın aracılığıyla tüm kamuoyuna duyurulmuş, dolayısıyla Yasa maddesinin Anayasaya aykırı bulunarak iptal edildiği hususu, tüm kamuoyunun özellikle konu ile ilgili bulunan idareler ve şahısların bilgisi dahiline girmiştir.
Konuya ilişkin olarak davacılarca ileri sürülen kazanılmış hak iddiasına gelince; kazanılmış hakların korunması Hukuk Devletinin bir gereği ise de, olayımızda olduğu gibi kamuyu ilgilendiren konularda hangi hakların kazanılmış hak olacağı ve bu hakkın ne şekilde ortaya çıkacağı üzerinde durulması gerekir.
Bu bağlamda, kazanılmış hak ancak yasal koşullara uygun olarak tesis edilmiş ve iyi niyetle elde edilmiş olması şartına bağlıdır. Anayasa Mahkemesi kararıyla, iptal edildiği bilinen bir kanun hükmüne dayanılarak idarece verilmiş olan yapı ruhsatlarının mevzuata uygun olmadığı, dolayısıyla bu işlemden yararlanan yapı sahibi lehine kazanılmış hak sağlamayacağı tartışmasızdır. Ayrıca, bu olayda kazanılmış haktan söz edebilmek için yapı ruhsatının 11.12.1986/gününden önce alınmış ve yapıya da bu tarihten önce başlanmış olması gerekir.
Diğer taraftan, yapı izin belgesinin düzenleniş tarihi itibariyle hukuka uygunluğu ve kazanılmış haklar yönünden irdelenmesinin yanı sıra işlemin geri alınmasının şartlarının da incelenmesi uygun olacaktır.
Hukuka aykırı işlemlerin belirli koşulların varolması halinde idarece geri alınabileceği kuralı idare hukukunun genel esaslarından olup, idarelerin açık hata, yokluk gibi hallerde işlemlerini süre şartı aranmaksızın geri alabilecekleri hususuna Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 22.12.1973 günlü, E:1968/8, K:197314 sayılı kararıyla da açıklık getirilmiştir.
Bu bakış açısından hareketle, idarenin mahkeme kararının kamuoyuna duyurulması tarihinden itibaren Anayasa’ya aykırı bulunan bir yasa hükmüne dayanarak hak doğurucu bir işlem tesis etmemesi gerekirken, aksine bir davranışla inşaat ruhsatı düzenlenmiş olması nedeniyle işlemde açık hata olduğu kuşkusuzdur.
Yukarıdaki belirlemelerle, uyuşmazlığın geçersizliği sabit olan ruhsata dayanılarak 3194 sayılı İmar Kanununun 29. maddesi uygulanmak suretiyle çözümlenmesi olanağı bulunmadığından, İdare Mahkemesince, konunun bu madde uyarınca incelenerek karara bağlanmasında isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyize konu İstanbul 2.İdare Mahkemesi kararının bozulmasına karar verildi.
KARŞI OY: Anayasanın 153.maddesinde; Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu, iptal kararlarının gerekçesi yazılmadan açıklanamayacağı, kanun hükümlerinin iptal kararlarının Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkacağı, iptal kararlarının geriye yürümeyeceği, kararların Resmi Gazete’de hemen yayımlanacağı ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, İdare Makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı kurallarına yer verilmiştir. Öte yandan Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında 2949 sayılı Kanunun 53.maddesinde bu kuralların tümü aynen tekrarlanmış ayrıca Anayasa Mahkemesince Anayasaya aykırı olduğundan iptaline karar verilen kanun hükümlerinin iptal kararlarının Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkacağı belirtilerek Anayasa’nın yukarıda sözü edilen kuralına daha da açıklık getirilmiştir.
Bütün bu hükümler karşısında; uyuşmazlıkta, Anayasa Mahkemesi kararının veriliş tarihi olan 11.12.1986/gününde radyo, televizyon ve ertesi günde basın yoluyla kamuoyuna duyurulmuş olmasının karar bu tarihten itibaren geçerlilik sağlamayacağı açık olup, aksine bir düşüncenin Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının “geriye yürümezlik” ilkesine ve bu hususda sevk edilmiş diğer kurallara aykırı düşeceği kuşkusuzdur. Kaldı ki yine bu yoldaki bir düşüncenin 3194 sayılı İmar Kanununun; yapı ruhsatiyesi almak için gerekli başvuruyu yapmış ve yasada belirtilen bütün belgeleri eksiksiz ve yanlışsız olarak vermiş olan başvuru sahiplerine belediye veya valiliklerce en geç otuz gün içinde yapı ruhsatiyesi verileceğine dair 22.maddesi hükmüyle telif edilmesi de mümkün bulunmamaktadır.
Ancak Dairemizin süregelen içtihadına göre imar işlerinde kazanılmış haklardan söz edilebilmesi için yapı ruhsatının alınmış olması yeterli olmayıp, bu ruhsata göre yapıya başlanmış olması gerekmektedir. Dosyanın incelenmesinden ise olayda yapıya 18.4.1987/tarihine kadar başlanılmadığı anlaşılmakta olduğundan bir kazanılmış hak söz konusu değildir. Bu itibarla, davanın bu gerekçe ile reddi gerekirken Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının gerekçesi ile Resmi Gazetede yayımlanmadan sadece radyo-televizyon ve basın yoluyla duyurulduğu tarih ten itibaren verilmiş olan yapı ruhsatlarının geçersiz olduğu ve açık hata nedeniyle her zaman geri alınabileceği yolundaki Dairemiz kararının gerekçesine katılmıyorum.