İstanbul-Beyoğlu-Gümüşsuyu’nda bulunan park otelle ilgili 1/5000 ölçekli imar planında mevzuata aykırılık bulunmadığı, imar planına aykırı olan ve ruhsatsız duruma düşen otel inşaatının durdurulması ve mühürlenmesinde isabetsizlik görülmediği
Dava, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından yapılan ve Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca 26.6.1992 gününde onaylanan parsellere ilişkin 1/5000 ölçekli Beyoğlu I.Etap Revizyon Nazım İmar Planının, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının 22.6.1992 günlü talimatının, bu parseller için verilen yapı izin belgelerinin iptaline ilişkin Beyoğlu Belediye Başkanlığı işleminin ve yine Beyoğlu Belediye Başkanlığının 23.6.1992 günlü yapı tatil tutanağı ile mühürleme işlemlerinin davanın özeti bölümünde belirtilen nedenlerle iptali istemiyle açılmıştır.
İmar planları, planlanan yörenin bugünkü durumunun, olanaklarının ve ilerideki gelişmesinin gerçeğe en yakın şekilde saptanabilmesi için coğrafi veriler, beldenin kullanılışı, donatımı ve mali bilgiler gibi konularda yapılacak araştırma ve anket çalışmaları sonucu elde edilecek bilgiler ışığında, çeşitli kentsel işlevler arasında var olan ya da sağlanabilecek olanaklar ölçüsünde en iyi çözüm yollarını bulmak, belde halkına iyi yaşama düzeni ve koşulları sağlamak amacıyla kentin kendine özgü yaşayış biçimi ve karakteri, nüfus, alan ve yapı ilişkileri, yörenin gerek çevresiyle ve gerekse çeşitli alanları arasında olan bağlantıları, halkın sosyal ve kültürel gereksinimleri, güvenlik ve sağlığı ile ilgili konular göz önüne alınarak hazırlanır.
Danıştay Altınca Dairesinin 1992/1728 sayılı dosyasına kayıtlı davada yörede yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporun incelenmesinden uyuşmazlık konusu taşınmazların teklif iskan sahası içinde kaldığı, İstanbul’un özgün yerleşme dokusunu veren denizden görünüme etkili bir yamaç yerleşmesi niteliğinde olduğu, bu bölgede kentsel barınma, çalışma, eğlence ve ulaşım ilişkileri yönünden yoğunluğun bu konuma uygun tutulması zorunluluğunun bulunduğu anlaşılmaktadır.
Dava konusu imar planında ise, sözü edilen amacın gerçekleştirilebilme si için yüksekliğin çevre oluşumu da göz önünde tutulup bitişikte yer alan Alman Konsolosluğu Binasının saçak seviyesi referans alınarak belirlendiği, bu haliyle imar planında şehircilik ve planlama ilkeleri ile kamu yararına aykırılık görülmemiştir.
Bu durumda, yukarıda açıklandığı üzere imar mevzuatına uygun olan 1/5000 ölçekli imar planına aykırı düşen yapı izin belgelerinin geri alınmasına ilişkin işlemde de yasal isabetsizlik bulunmamaktadır.
Şu hale göre, imar planına aykırı ve ruhsatsız yapı niteliğine dönüşen uyuşmazlık konusu inşaatta anılan yapı izin belgelerine dayanılarak artık hiçbir imalat yapılması İmar Kanununun 3 ve 32.maddeleri karşısında mümkün bulunmadığı nedeniyle durdurma ve mühürleme işlemlerinde de hukuka aykırılıktan söz edilemez.
Öte yandan, davacı tarafından ibraz edilen teknik rapora dayanılarak yapı topluluğunun C Blokuna ait temel çukurunun çevre ile tehlike arz ettiği öne sürülmekte ise de, yeni imar plan ile Park otel Turizm Merkezinde yapılaşmanın tamamen kısıtlanmayıp belirli koşullara bağlanmış olması nedeniyle yeni planı koşulları çerçevesinde alınacak inşaat ruhsatı ile otelin C Blokuna ait temel çukurunun yol açtığı tehlikenin yapılaşmak suretiyle giderilebileceği tabidir. Açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verildi.