Islah imar planı uygulaması sonucu davacıya müstakil olarak evinin bulunduğu parselin verilmemesinin teknik nedenlerinin ortaya konulması gerektiği
Dava, davacının paydaşı olduğu 121 sayılı parselde uygulanan ıslah imar planının iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince, davacının düzenleme konusu 121 sayılı parselin 168/4309 payına sahip olduğu, dava konusu ıslah imar planı uygulaması sonucu 168 m2 lik payı karşılığında % 23 oranında 39 m2 düzenleme ortaklık payı kesildiği, geriye kalan 129 m2 için yeni oluşturulan 161 m2 olan 6 sayılı parselinin 129/161 hissesinin verildiğinin anlaşıldığı, söz konusu ıslah imar planı uygulaması ile davacının evinin konumuna uygun 161 m2 lik 6 sayılı parselin oluşturulduğu, düzenleme ortaklık payı alındıktan sonra davacıya kalan 129 m2 olduğundan 161 m2 lik parselin 32/161 hissesinin başka birisine verilmesinin yerinde olduğu, ancak bu parselde bulunan binanın davacı Salih Aydın’a ait olduğu halde, gerek dağıtım cetvelinde gerekse ıslah imar planının sonucu verilen tapu senedinde bu husus açıklanmadığından işlemde bu yönden hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptal edilmiş, bu karar davalı idare vekili tarafından temyiz edilmiştir.
2981 sayılı Kanunun 3290 sayılı Kanunla değişik 10.maddesinin (C) bendinde; “İmar mevzuatına aykırı bina yapılmış hisseli arsa ve araziler veya özel parselasyona dayalı arazilerde, imar adası veya parseli olabilecek büyüklükteki alanlarda, binalı veya binasız arsa ve arazileri birbirleriyle, yol fazlalarıyla veya Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden ada ve parsellere ayırmaya, yapıları yeniden doğan imar ada veya parseli içinde kalanları yapı sahiplerine, yapı olmayanları diğer hisse sahiplerine müstakil veya hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre vermeye, bunlar adına tescil ettirmeye belediye resen yetkilidir.” denilmiş, 18/c maddesinde ise: “Islah İmar Planı uygulamaları gereği, gecekondu ve imar mevzuatına aykırı yapılanmış sahalarda arsanın % 35 ine kadar düzenleme ortaklık payı alınabilir.” hükmü yer almıştır.
Yukarıda değinilen yasa maddesinde, kadastral parsellerin imara elverişli hale getirilmesi amacıyla düzenleme yapılmasını öngören 3194 sayılı İmar Kanununun 18.maddesine paralel hükümler getirilmekle birlikte, anılan genel düzenleme ilkesinden farklı olarak belediyelere, üzerine imar mevzuatına aykırı olarak bina yapılmış hisseli arazilerin ifrazından sonra yapıları yeniden doğan imar parselleri içinde kalan yapı sahiplerine müstakilen tahsis etmek yetkisi de verilmiştir. Bu farklılığın ise, imar mevzuatına aykırı yapıların yasal hale getirilmesini amaçlayan 2981 sayılı kanundan kaynaklandığı açıktır.
Bu durumda, davalı idare tarafından yapılan ıslah imar planı uygulaması sonucu davacıya müstakil olarak evinin bulunduğu parselin verilmemesinin teknik nedenleri yeterli bir biçimde ortaya konulmamış olması göz önüne alındığında mahkemece dava konusu işlemin iptaline karar verilmesinde sonucu itibariyle isabetsizlik görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle temyize konu İzmir 3.İdare Mahkemesinin 19.2.1992 günlü, 1992/188 sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçe ile onanmasına karar verildi.