İmar planında üç kez yapılan değişiklikler sonucu arazi kullanış türünde tutarsızlık varsa, idarece çevredeki yapılaşma ve yerleşme düzeni dikkate alınarak yeni bir plan yapılmalıdır.
İstemin Özeti: İzmir 3. İdare Mahkemesinin 8.6.1992 günlü; E: 1990/1268, K: 1992/636 sayılı kararının usul ve yasaya aykırı olduğu öne sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savcı Düşüncesi: İmar planı, insan, toplum, çevre münasebetlerinde kişi ve aile mutluluğu ile toplum hayatını yakından etkileyen fiziksel çevreyi sağlıklı bir yapıya kavuşturmak, yatırımların yer seçimlerini ve gelişme eğilimlerini yönlendirmek ve toprağın koruma kullanma dengesini en rasyonel biçimde belirlemek amacıyla hazırlanır.
Bir kentsel yerleşmenin imar planı hazırlanırken 20 yıllık bir gelecek için o yerleşmede yaşayacak nüfus ve bu nüfusun yaşama, çalışma, dinlenme ve ulaşım gereksinimleri tahmin ve hesap edilerek konut, sanayi, ticaret, yeşil ve açık alanlar, sosyal ve kültürel alanlar, ulaşım ve iletişim için gerekli yol, otopark ve diğer sosyal ve teknik altyapı oluşturacak alan ve tesislere plan üzerinde yer verilir.
İmar planlarının yargısal denetiminde de taşınmazın yer, büyüklük, konum ve işlevi açısından imar planında ayrıldığı amaca şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararı açısından uygun olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir.
Kamu hizmetleri için ayrılmış bulunan taşınmazların işyeri ve konut kullanımına dönüştürülmesi için imar planı değişikliği yapılmasına ilişkin davacı başvurusunun reddi yolundaki işleme karşı açılan davada, idare mahkemesince yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda, imar planı ile davacının taşınmazlarında öngörülen kullanım türlerinin, bölgenin gelecekteki gereksinimleri de dikkate alınmak suretiyle şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına uygun olup olmadığı araştırılmamış, söz konusu taşınmazlarda uzun süre uygulanma yapılamadığı, bu durumun ise plan ve planlama kurumlarına duyulan güveni zedeleyeceği, bunu önlemek için plan uygulama bütünlüğünde hayata geçirilebilecek planlar üretilmesi gerektiği şekilde soyut ifadelerle plan değişikliği isteminin reddedilmesinin uygun olmadığı kanısına varıldığı belirtilmiştir. Bu durum karşısında eksik inceleme ile düzenlenen bilirkişi raporuna dayanılarak dava konusu işlemin iptali yolunda verilen kararda isabet görülmediğinden bilirkişi kurulundan ek rapor alınmak suretiyle yukarıda belirtilen konular açıklığa kavuşturulduktan sonra yeniden bir karar verilmek üzere temyize konu idare mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava, İzmir, Güney Mah. … parselde kayıtlı taşınmaza ilişkin imar planı değişikliği isteminin reddine ilişkin belediye meclisinin 17.10.1990 günlü, 2381/2345 sayılı kararının iptali istemiyle açılmış, idare mahkemesince; mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda özetle; yirmi yıllık bir süre için yapılan imar planlarının genellikle beşer yıllık etaplar halinde düzenlendiği, Türkiye gibi hızlı kentleşen ülkelerde çoğu kez, daha plan süresi dolmadan gözden geçirme ihtiyacının doğduğu, dava konusu parsellerde 1955 yılından itibaren hiçbir uygulamanın yapılmadığı, ilk plan kararından tam 27 yıl sonra dava konusu parsellerin bulunduğu yerde ilk plan kararından bütünüyle farklı bir öngörünüm ortaya çıktığı ve bölgenin belediye hizmet alanı ve açık pazar olarak düzenlendiği, 1982/yılından bu yana da bu kararında hayata geçirilemediği, bu denli uzun süreler içeresinde plan kararlarının hayata geçirilememesinin plan kararlarını uygulamasını tartışmalı bir konuma getirdiği, uygulamaya geçirilememesi ister plan kararının yanlışlığından olsun ister uygulayıcılarının yetersizliğinden olsun kamu yararına aykırı bir durum yarattığı davacının 36 yıllık sürede taşınmazın kamulaştırılması ya da plan değişikliği yapılması talepleriyle idareye başvurduğu, oysa 36 yıllık süre içinde planlama anlayışında ve uygulamada çok büyük değişiklikler yaşandığı, kaldı ki, getirilen kararlarla bir istikrarın da sağlanamadığı, önce yol, yeşil alan olarak ayrılan taşınmazların daha sonra yeşil alan ve açık pazar yeri olarak, son olarak 1982/yılından itibaren yeşil alan ve çok işlemli belediye hizmet alanı olarak imar planında tahsis edildiği, bütün bu değişikliklerin plan ile getirilen arazi kullanış türünde tutarlılık bulunmadığını gösterdiğinin belirtildiği, bu nedenle imar planı değişikliği isteminin reddine dair işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlem iptal edilmiş, karar davalı idare tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptali yolundaki temyize konu İzmir 3. İdare Mahkemesinin 8.6.1992 günlü, E: 1990/1628, K: 1992/636 sayılı kararında 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmamaktadır.
Ancak davalı idarenin idare mahkemesinin iptal kararının ışığı altında Çevredeki yapılaşmayı ve yerleşme düzenini de dikkate alarak yeni bir plan çalışması yapması gerektiği tabiidir.
Açıklanan nedenlerle temyize konu İzmir 3. idare Mahkemesinin 8.6.1992 günlü, E: 1990/1628, K: 1992/636 sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçenin ilavesi suretiyle onanmasına dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine 5.10.1993 gününde oybirliğiyle karar verildi.