1. Anasayfa
  2. Danıştay 6. Dairesi Kararları

Danıştay 6. Dairesi E: 1992/4901 K: 1993/4176 T: 13/10/1993


Yerinde yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda, çocuk bahçesi olarak ayrılan yerin imar planı değişikliği yapılarak cami alanına ayrılmasının planlama ilkelerine aykırı olduğu, bu hizmet için daha büyük bir alanın olması gerektiği belirtildiğinden anılan plan değişikliğinin mahkemece iptaline karar verilmesinde isabetsizlik görülmediği

Dava, “Çocuk bahçesinin” Belediye Meclisi kararı ile “cami alanı” olarak belirlenmesi yolundaki imar planı tadilatının iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince; mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda özetle; “Sosyal ve teknik alt yapıya ayrılan alanlarda kaldırma, küçültme yada yerini değiştirme türünde yapılan değişikliklerin “zorunlu hallere” dayanması gerektiği, sosyal ve teknik alt yapıda plan değişikliği yapılması durumunda değişiklik ne olursa olsun belediye meclis kararlarının gerekçelerinde

  1. Değişikliği zorunlu kılan nedenlerin,
  2. Zorunluluk ile mevcut durum arasındaki çelişkinin,
  3. Plan değişikliği ve bununla zorunluluk arasındaki ilişkinin
  4. Plan değişikliği ile imar planı ana kararlarının bozulmayacağı ve plan değişikliklerinde yeni alanın hizmet bölgesi içinde yer aldığı hususlarının ayrıntılı olarak belirtilmesi gerektiği. Dava konusu plan değişikliğinin dayanak yapıldığı bir belge ve bilgiye dava dosyasında rastlanmadığı, yönetmelikte belirtilen ve bir sosyal ve teknik altyapı alanının değiştirilmesi durumunda aynı bölge içinde benzer büyüklükte bir alanın oluşturulmasına ilişkin hüküm çerçevesinde dosyaya konulan belgede şehir plancısı Zülfü Can’ın aynı bölgenin kuzeyinde eşdeğer yeşil alan sağlanmıştır yönünde bir açıklamasının yer aldığı, ancak bu açıklamada hiçbir şekilde söz konusu camiinin dava konusu alan için zorunlu bir gereksinim olduğu ve mevcut camilerin ihtiyacı karşılamadığı yönünde değerlendirmelere yer verilmediğini, ayrıca, benzer büyüklükteki yeşil alanın planda nerede yer aldığına ilişkin bir belgenin de dosyada yer almadığı, dava konusu alanı da kapsayan imar paftası incelendiğinde, güneyde yer alan 60 m. genişliğindeki kara yolundan başlayarak Kuzeye doğru uzanan bir yeşil alan-yaya yol sürekliliğinin tasarımlandığı açıkça görülmektedir. Küçük yeşil bantlar, parklar ve çocuk bahçeleri, yer yer 7 ile 10 metre arasında değişen aksları ile birbirine bağlanmakta ve planlama ilkeleri bakımından olumlu olarak değerlendirebileceğimiz bir yeşil alan, yaya sistematiği oluşturmaktadır. Dava konusu çocuk bahçesi bu sistematik içinde güneyde 60 m. genişliğindeki kara yolu ile, kuzeyde 18 m. genişliğindeki toplayıcı yol arasında kalan konut adalarının ortasında kalan ve yukarıda sözünü ettiğimiz yeşil alan sisteminin bu bölgedeki en önemli eklemini oluşturmaktadır.

Diğer bir deyişle, bu çocuk bahçesinin ilk planda tasarımlandığı biçiminden çıkartılarak cami alanına dönüştürülmesi anılan yeşil alan-yaya yolu sistematiğine ilişkin tasarım mantığını en azından bu bölgede yok edecektir, sürekliliği ortadan kaldıracaktır. Bu durumda dava konusu alanın kuzey ve güneyinde kalan yaya yolları da planda tasarımlandığı gibi yeşil alanları birleştiren birer aks olmaktan çıkacak, tüm anlamlarının yitireceklerdir. Dolayısı ile salt biçimsel bir yaklaşımla, benzer büyüklükte bir alanın kuzeyde-tam olarak yeri belli olmadığı için mevcut alana ne kadara uzaklıkta olduğunu bilmiyorun-sağlanmış olması, anılan yeşil alan sistematiğinin bozulmasının ve bu alanda tümüyle yok edilmesini önlemeyeceği caminin yapılması durumunda bitişikteki 600 m2 büyüklükteki parkta fiilen cami bahçesine dönüşecek ve park olarak kullanılmaktan çıkacaktır. Çünkü bilindiği gibi, özellikle belirli günlerde (Cuma namazları, cenaze namazları, bayram namazları vb) camilerin mevcut alanları yetersiz kaldığında çevredeki açık alanlar bu amaçla kullanılmaktadır. Ayrıca, fiilen cami bahçesi olarak kullanılmasa bile 600 m2 gibi gülünç denilebilecek büyüklüğe indirilmiş bir yeşil alanın hiçbir fonksiyonel değeri kalmayacağı, cami bulunduğu tespit edilmiştir. Bunlar yaklaşık 600 m. uzaklıkta güneydoğuda yer alan cami, yaklaşık 500 mT: uzaklıkta suzeydoğurad yer alan cami ile, yaklaşık 600 mT: batıda yer alan camilerdir. Görüldüğü gibi mevcut camilerin dava konusu alana uzaklıkları ortalama 600 mT: civarındadır.

Daha önce belirtildiği gibi cami, karakol, sağlık tesisleri vb. kullanımlar daha üst ölçekte kent parçalarına hizmet veren ve bu nedenle de hizmet yarıçapları ile yeşil alanlarla karşılaştırıldığında çok daha büyük olan kullanım türleridir. Bu bakımdan, hizmet yarıçapının küçük olduğu çocuk bahçesi gibi bir kullanım türünün plan değişikliği ile ortadan kaldırılarak veya çok uzaklara taşınarak yerine hizmet yarıçapı daha büyük olması gereken bir kullanım türünün geçirilmesinin planlama ilkelerine uygun olmadığının” belirtildiği gerekçesiyle dava konusu işlem iptal edilmiş, karar davalı idare tarafından temyiz edilmiştir.

Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptali yolundaki temyize konu Antalya İdare Mahkemesinin 15.9.1992 günlü, 1992/878 sayılı kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin 1.fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından bozma istemi yerinde görülmeyerek anılan mahkeme kararının onanmasına karar verildi.