Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkındaki Yönetmeliğin “kısmi yapılaşma”yı tanımlayan önceki yönetmeliğin 4.maddesini değiştiren 2.maddesi ile, l6. maddede değişiklik yapılan 8. maddesinin ve l8.maddeye değişiklik getiren l0.maddesinin hukuka ve Kıyı Kanununa aykırı olmadığı.
Davanın Özeti: Burhaniye Belediye Başkanlığının 30.ll.l992 günlü, 3528 sayılı dava konusu taşınmaz üzerinde yapı yapılamayacağını bildiren işlemi ile bu işlemin dayanağı olan l3.l0.l992 günlü, 2l374 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkındaki Yönetmeliğin “ kısmi yapılaşma”yı tanımlayan önceki yönetmeliğin 4.maddesini değiştiren 2.maddesi ile, l6. maddede değişiklik yapan 8. maddesinin ve l8.maddeye değişiklik getiren l0.maddesinin, dava konusu taşınmaz üzerinde yapı yapılmak amacıyla yapılan başvuru sonucunda 27.2.l99l günlü, l04/l8 ve l04/l9 sayılı inşaat ruhsatlarının alınmasına rağmen taşınmaz üzerinde inşaat yapma haklarının ellerinden alındığı, Anayasanın eşitlik prensibine aykırı olarak müktesep haklarının korunmadığı, sahil şeridi içerisinde kalan taşınmaz üzerinde inşaata başlanabilmesi için yapılacak yapılan toplumun yararlanmasına ayrılmış yapı olduğunun tapu kütüğünün beyanlar hanesine işlenmesinin mülkiyet hakkına aykırı olarak zorunlu tutulduğu öne sürülerek iptali istenilmektedir.
Davalı Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nın Savunmanın Özeti: Davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 7. maddesinde belirtilen 60 günlük dava açma süresinde açılmadığı, müktesep hakkın ancak ll.7.l992 tarihinden önce onaylanmış uygulama imar ilanlarındaki imar adalarında yer alan parsellerde yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan plan ve mevzuata uygun olarak tamamlanmış veya ruhsat alınarak en az su basman seviyesinde inşaatı tamamlanmış sayı ve/veya taban alanı itibariyle yüzde elliden fazla yoğunluktaki imar adalarındaki yapılara yasa ve yönetmelik hükümleri uyarınca tanınabileceği öne sürülerek davanın reddi istenilmektedir.
Davalı Burhaniye-Belediye Başkanlığı’nın Savunmasının Özeti: Davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 7. maddesinde belirtilen 60 günlük dava açma süresinde açılmadığı, görevli idare yargı mercii ilk derece mahkemesi olarak idare mahkemeleri olduğu, müktesep hakkın ancak ll.7.l992 tarihinden önce onaylanmış uygulama imar adalarında yer alan parsellerde yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan plan ve mevzuata uygun olarak tamamlanmış veya ruhsat alınarak en az su basman seviyesinde inşaatı tamamlanmış sayı ve/veya taban alanı itibariyle yüzde elliden fazla yoğunluktaki imar adalarındaki yapılara yasa ve yönetmelik hükümleri uyarınca tanınabileceği öne sürülerek davanın reddi istenilmektedir.
Savcı Düşüncesi: Dava Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Yönetmeliğin 2.8 ve l0. maddeleri ile Burhaniye Belediye Başkanlığı’nın evvelce alınan ruhsata karşın alınan yönetmelik uyarınca arsa üzerinde inşaat yapılamayacağına ilişkin 30.ll.l992 gün ve 3528 sayılı işleminin iptali istemiyle açılmış bulunmaktadır.
Davalı Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nın süre, Burhaniye Belediye Başkanlığı’nın görev ve süre itirazları, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7. maddesinin 4. bendinin, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresinin ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı, ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililerin, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabileceklerine ilişkin hükmü karşısında yerinde görülmemiştir.
Anılan yönetmeliğin 2. maddesinde kısmi yapılaşma, ll.7.l992 tarihinden önce onaylanmış uygulama imar planlarındaki imar adalarında yer alan parsellerde yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan plan ve mevzuata uygun olarak tamlanmış veya ruhsat alınarak en az su basman seviyesinde inşaatı tamamlanmış yapıların sayı ve/veya taban alanı itibariyle yüzde elliden fazla olmasıdır şeklinde tanımlanmış bulunmaktadır.
Keza aynı paralelde bir hükümde yönetmeliğin 8. maddesinin 4.fıkrasında, sahil şeridinde ll.7.l992 tarihinden önce yürürlükteki plan ve/veya mevzuata uygun olarak yapılmış veya inşaat ruhsatı alınarak en az su basman seviyesine kadar inşaatı tamamlanmış yapılardaki müktesep hakların saklı olduğu ve bu hükmün üzerine birden fazla yapı yapılmak üzere ruhsatı alınmış parsellerdeki en az su basman seviyesindeki yapılar içinde geçerli olduğu hükme bağlanmıştır.
İptali istenilen bu iki hükmün hukuki tahlilini yapabilmek için konuya ilişkin anayasal ve yasal düzenlemelerin incelenmesi gerekmektedir.
Anayasamızın 43. maddesinde kıyılardan yararlanmak için sadece kıyı alanının belirlenmesi yeterli görülmemiş, kıyıların kara yönünde devamı olan ve onu çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanılmada da öncelikle kamu yararı gözetilmesi ve bu yerlerin kullanma amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma olanak ve koşullarının yasayla düzenlenmesi öngörülmüş, 56. maddesinde de çevreyi geliştirmenin, çevre sağlığını korumanın ve çevre kirlenmesini önlemenin devlet ve vatandaşların görevi olduğu belirtilmiştir.
Bu nedenle çıkartılan 362l sayılı Kıyı Kanununun bazı maddelerinin Anayasaya aykırılığı öne sürülerek açılan iptal davası sonucunda Anayasa Mahkemesince verilen l8.9.l99l gün ve 29 sayılı kararda yer alan gerçekler göz önünde bulundurularak hazırlanan kıyı kanununda değişiklik yapılmasına dair 3830 sayılı kanunda, sahil şeritleri kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde en az l00 m. derinlikte belirlenmiş ve sahil şeritlerinde yapılacak yapılar kıyı kenar çizgisine en fazla 50 m. yaklaşabileceği, kısmen veya tamamen yapılaşmamış alanlarla ilgili imar planı revizyonlarının kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren l yıl içinde tamamlanacağı ve sahil şeridinde yapılacak yapılar kullanım amacına bağlı olarak yapım koşullarının yönetmelikle belirleneceği kurala bağlanmıştır.
Yukarıda sözü edilen yasa değişikliği doğrultusunda, Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Yönetmelik l3.l0.l992 günlü, 2l374 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Anılan yönetmeliğin 2.maddesi ile önceki yönetmeliğin 4. maddesinde yer alan “kısmi yapılaşma” tanımı değiştirilmiş ve 8.maddesinin yukarıda sözü edilen fıkrası ile de sahil şeridindeki yapıların ve inşaatların kazanılmış haklarının koşulları düzenmiş bulunmaktadır.
Gerek yönetmelikteki kısmi yapılaşma tanımı gerekse anılan 8.maddenin 4.fıkrası hükmü ile daha önce kanunla verilen hakların korunması ve kişilerin mağdur edilmemeleri amaçlanmıştır. Ancak imar hukukunda müktesep hak olarak belli bir kıstasın Kıyı Kanununun çıkarılış amacına uygun olarak belirlenmesi gerekmektedir. Bu nedenle yönetmelikte ll.7.l992 tarihinden önce onaylanmış uygulama imar planlarındaki imar adalarında yer alan parsellerde ruhsat alınarak en az subasman seviyesinde inşaatı tamamlanmış yapılardan bahsedilirken “ subasman seviyesi” koşulu kişilere korunacak haklar sağlayan kıstaslardan biri olarak esas alınmıştır.
Bir yapının inşasına teknik olarak başlanıldığının belirlenebilmesinin ilk aşaması olan subasmanı seviyesi imar hukukunda kazanılmış hak kavramına esas alınan koşullardan birisi olarak yargı organlarınca da benimsenmiştir.
Kıyı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin iptali istenilen l0. maddesine gelince; söz konusu maddenin 4 ve 5.fıkralarında sahil şeridinde inşaat ruhsatı verilebilmesi için, onaylı uygulama imar planı hükümlerine uygun olarak 3l94 sayılı İmar Kanunu ve yönetmeliklerine göre işlem yapılarak imar parsellerinin oluşturulması ve kamuya açık kalınların kamu eline geçmesinin şart olduğu inşaat ruhsatı ve yapı kullanma izni ile ilgili işlemlerin 3l94 sayılı İmar Kanunu hükümlerine göre yürütüleceği, sahil şeridinde inşaata başlanabilmesi için yapılacak yapıların toplumun yararlanmasına ayrılmış yapı olduğunun tapu kütüğünün beyanlar hanesine işlenmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır.
Madde hükmü ile sahil şeridinde onanlı uygulama imar planları uyarınca İmar Kanununun arazi ve arsa düzenlemesi başlığını taşıyan l8. maddesine göre işlem yapılarak imar parsellerinin oluşturulması ve bu düzenleme sonucu ortaya çıkan kamuya açık alanlarında kamu eline geçmesi sonrasında oluşan imar parsellerinde inşaat ruhsatı verilmesi hususu düzenlenmiştir. Kamu eline geçecek olan yerler l8. madde uygulaması sonucu düzenleme ortaklık payı olarak kalınabileceği gibi kamulaştırma suretiyle de kamuya açık alanlar oluşturulabilecektir. Bu şerit içerisinde kalan imar parsellerinde de aynı maddenin 2. fıkrasında belirtilen turizm yapı ve tesisleri ile yönetmeliğin l3.ve l4. maddelerinde belirtilen yapı ve tesislerin yapılabilecek olması ve 5. fıkrasında da inşaata başlanabilmesi için yapının toplumun yararlanmasına ayrılmış yapı olduğunun tapu kütüğüne işlenmesi gerektiği yolundaki hüküm bu gibi yerlerde özel mülkiyet hakkının devam ettiğini göstermektedir.
Belirtilen nedenlerle anılan yönetmeliğin 2, 8 ve l0. maddelerinin dava dilekçesinde belirtilen fıkralarının Anayasanın ilgili maddelerine 3083 sayılı Kıyı kanunu hükümlerine uygun olduğu sonucuna varılmıştır.
Davacının başvurusunu, l00 m’lik sahil şeridi içerisinde kalan arsası üzerinde yönetmeliğin aradığı koşullarda inşaata başlanılmadığını ve bu nedenle yapı yapılamayacağı gerekçesiyle reddeden davalı belediye başkanlığı işleminde kanun ve yönetmelik hükümlerine aykırılık da bulunmadığı gibi yukarıda belirtilen nedenlerle hukuka aykırılık da bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davacı tarafından öne sürülen iddialar anılan yönetmelik maddelerinin ve işlemin iptalini gerektirir nitelikte bulunmadığından davanın reddine karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince önceden belirlenen 7.l2.l993 gününde davacı vekili Av…’ın, davalı Bakanlığı temsilen Hukuk Müşaviri …’ın geldiği, davalı belediye vekilinin gelmediği görülmekle Savcı Faruk Öztürk’ün katılmasıyla duruşma yapıldı.
Dava, Burhaniye Belediye Başkanlığının 30.ll.l992 günlü, 3528 sayılı, dava konusu taşınmazı üzerinde yapı yapılamayacağını bildiren işlemi ile bu işlemin dayanağını oluşturan l3.l0.l992 günlü, 2l374 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Yönetmeliğin 2, 8 ve l0.maddeleriyle değişik 3.8.l990 günlü, 20594 sayılı Kıyı Kanununun uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 4, l6 ve l8. maddelerinin davanın özeti bölümünde belirtilen nedenlerle iptali istemiyle açılmıştır.
2709 sayılı Anayasanın 43. maddesinde, “Kıyılar, devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.
Deniz., göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir.
Kıyılarla sahil şeritlerinin kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartları kanunla düzenlenir” hükmü kurala bağlanmış, Anayasanın 56.maddesinin 2.fıkrasında da “Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir” kuralına yer verilmiştir.
Bu amaçla çıkarılan 362l sayılı Kıyı Kanunun bazı maddelerinin anayasaya aykırılığı öne sürülerek açılan iptal davası sonucunda Anayasa Mahkemesince verilen l8.9.l99l günlü, 29 sayılı kararda yer alan gerçekler göz önünde bulundurularak hazırlanan kıyı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 3830 sayılı Kanunun l. maddesinde 4.4.l990 tarihli ve 362l sayılı Kıyı Kanununun 4. maddesinde yer alan sahil şeridi tanımı aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Sahil şeridi: Kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde yatay olarak en az l00 m. genişliğindeki alandır” kuralına yer verilmiş, aynı yasanın 2.maddesinde “362l sayılı Kanunun 5.madddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
Sahil şeridinde yapılacak yapılar kıyı kenar çizgisine en fazla 50 m. yaklaşabilir.
Yaklaşma mesafesi ve kıyı kenar çizgisi arasında kalan kalanlar, ancak yayla yolu, gezinti, dinlenme, seyir ve rekreaktif amaçla kullanılmak üzere düzenlenebilir.
Sahil şeritlerinin derinliği 4. maddede belirtilen mesafeden az olmamak üzere, sahil şeridindeki ve sahil şeridi gerisindeki kullanımlar ve doğal eşikler de dikkate alınarak belirlenir.
Taşıt yolları, sahil şeridinin kara yönünde yapı yaklaşma sınırı gerisinde kalan alanda düzenlenebilir.
Sahil şeridinde yapılacak yapıların kullanım amacına bağlı olarak yapım koşulları yönetmelikle belirlenir. “ hükmü kurala bağlanmış, anılan yasanın geçici maddesinde de “Kısmen veya tamamen yapılaşmamış alanlarda ilgili imar planı revizyonları bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren l yıl içinde tamamlanır” ifadesine yer verilmiştir.
Anılan yasa değişikliği doğrultusunda Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin bazı maddelerinde de değişiklik yapılmış, l3.l0.l992 günlü, 2l374 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren dava konusu yönetmeliğin 2. maddesi ile Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 4. maddesinde yer alan “kısmi yapılaşma” tanımı değiştirilerek”… Kısmi yapılaşma: 11 Temmuz l992 tarihinden önce onaylanmış uygulama imar planlarındaki imar adalarında yer alan parsellerde, yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan plan ve mevzuata uygun olarak tamamlanmış ve/veya ruhsat alınarak en az subasman seviyesinde inşaatı tamamlanmış yapıların sayı ve/veya taban alanı itibariyle % 50’den fazla olması durumudur.” şeklinde tanımlanmış olup, iptali istenen yönetmeliğin 8.maddesi ile değişik l6.maddesinin 4.fıkrasında da “Sahil şeridindeki ll Temmuz l992 tarihinden önce, yürürlükteki plan ve/veya mevzuata uygun olarak yapılmış veya inşaat ruhsatı alınarak en az subasman seviyesine kadar inşaatı tamamlanmış yapılardaki müktesep haklar saklıdır. Bu hüküm, üzerine birden fazla yapı yapılmak üzere ruhsat alınmış parsellerdeki en az subasman seviyesindeki yapılar içinde geçerlidir.” hükmü kurala bağlanmış, böylece yönetmeliğin 2.maddesi ile paralellik sağlanmıştır.
Yönetmeliğin her iki maddesi ile daha önce kanunla verilen hakların korunması ve kişilerin mağdur edilmemesi amaçlanmıştır. Ancak imar hukukunda müktesep hak olarak belli bir ölçütün Kıyı Kanununun amacına uygun olarak belirlenmesi gerekmektedir. Bu nedenle yönetmeliğin 11 Temmuz l992 tarihinden önce olaylanmış uygulama imar planlarındaki imar adalarında yer alan parsellerde ruhsat alınarak en az subasman seviyesine ulaşma koşulu kişilere korunacak haklar sağlayan ölçütlerden biri olarak esas alınmıştır. Bunun sebebi de bir yapının inşasına teknik olarak başlanıldığının belirlenmesinin ilk aşaması olarak subasman seviyesinin gerek imar hukukunda, gerek imar yasalarında, gerekse yargısal içtihatlarda esas alınmış bir ölçüt olmasından kaynaklanmaktadır.
Bu ölçütün dışında sadece dava konusu taşınmazın iktisap edilmiş olması veya inşaata başlama iradesini ifade eden inşaat ruhsatnamesi alınması veya mevcut imar planına uygun durumu belgesi verilmesi korunulması gereken müktesep hak ölçütü oluşturmamaktadır. Bu durumda davacıların dava konusu parselle ilgili olarak 27.2.l99l günlü, l04/l8 ve l04/l9 sayılı inşaat ruhsatlarını alması davacı yönünden korunulması gereken müktesep bir hak teşkil etmemektedir.
Bu nedenle dava konusu yönetmeliğin 2 ve 8. maddelerinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin, iptali istenen yönetmeliğin l0. maddesi ile değişik l8.maddesine gelince; anılan madde hükmü ile “…sahil şeridinin ikinci bölümünde sadece onanlı uygulama imar planlarında belirlenmiş toplumun yararlanmasına açık günübirlik olmak şartı ile turizm yapı ve tesisleri ile bu yönetmeliğin l3 ve l4. maddelerinde belirtilen yapı ve tesisler yapılabilir.
Onaylı uygulama imar planı bulunan sahil şeritlerinde; kıyıya geçişi engelleyecek şekilde oluşturulmuş duvar, çit, parmaklık, tel örgü, hendek, kazık ve benzeri engellerin derhal kaldırılması ilgili valilik ve belediyelerce sağlanır.
Sahil şeridinde inşaat ruhsatı verilebilmesi için, onaylı uygulama imar planı hükümlerine uygun olarak 3l94 sayılı İmar kanunu ve yönetmeliklerine göre işlem yapılarak imar parsellerinin oluşturulması ve kamuya açık alanların, kamu eline geçmesi şarttır.
İnşaat ruhsatı ve yapı kullanma izni ile ilgili işlemler, 3l94 sayılı İmar Kanunu hükümlerine göre yürütülür. Sahil şeridinde inşaata başlanılabilmesi için yapılacak yapılar toplumun yararlanmasına ayrılmış yapı olduğunun tapu kütüğünün beyanlar hanesine ilenmesi zorunludur.” hükmü kurala bağlanmıştır.
Yukarıda anılan madde uyarınca, sahil şeridinde uygulanacak uygulama imar planları uyarınca 3l94 sayılı Yasanın l8. maddesi gereğince imar parselleri oluşturulması sonucunda ortaya çıkan kamuya açık kalanlar üzerinde inşa edilecek yapı ve tesisler için inşaat ruhsatı verilip inşaat a başlanabilmesi için bu yerin toplumun yararlanmasına ayrılmış yapı olduğunun tapu kütüğüne işlenmesi, özel mülkiyet hakkının kamu yararı amacıyla sınırlandırılmasına ilişkin Anayasa hükmüne uygun olduğu tartışmasızdır.
Bu nedenle iptali istenen yönetmeliğin l0. maddesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Davalı belediye başkanlığının uyuşmazlık konusu parselde inşaat yapılamayacağına dair işleminde de, işlemin yukarıda anılan Kıyı Kanunu ve uygulama yönetmeliği hükümleri uyarınca tesis edildiğinin anlaşılması nedeniyle bahisle isabetsizlik bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle davanın reddine 8.l2.l993 gününde oybirliğiyle karar verildi.