1. Anasayfa
  2. Danıştay 6. Dairesi Kararları

Danıştay 6. Dairesi E: 1994/1387 K: 1994/3872 T: 02/11/1994


Çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmasının zorunlu olduğu, ancak bu konuların çok geniş alanda yorumlanmayarak, hemen her konuda bilirkişi incelemesi yapılması yoluna başvurulmamasının yargılamanın ucuz ve hızlı sonuçlandırılmasına katkıda bulunacağı, uyuşmazlığın çözümünün özel veya teknik bir bilgiyi gerektirip gerektirmediğinin yargıç tarafından takdir edilerek hukuki ve genel bilginin yeterli olduğu konularda bilirkişi incelemesi yoluna gidilemeyeceği

Malatya İdare Mahkemesinin 19.11.1993 günlü, E:1992/915, K:1993/713 sayılı kararının usul ve yasaya aykırı olduğu öne sürülerek bozulması istenilmektedir.

Dava, Malatya, Yeşiltepe Mahallesi, bulunan taşınmaza tapu tahsis belgesi verilmesine ilişkin istemin reddi yolundaki günlü işlemin iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince, davacının 2981 sayılı Kanunun hükümleri uyarınca müracaat formu ve tespit formu ile birlikte Belediye Başkanlığına müracaat ettiği, yapının 1981/yılından önce yapıldığı, bütün bölümlerinin kullanılmakta olduğu, dava konusu işlemle davacının talebinin kabul edilmediği ve 1992/yılı onanlı imar planına göre dava konusu parselin bölge parkı alanında kaldığı belirtilerek, davacının işgal ettiği ileri sürülen alanın en kısa zamanda tahliyesinin gerekli olduğunun bildirildiği, yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda özetle, dava konusu yerin imar planında park alanı içinde kaldığı, imar planının en son 1992/yılında onaylandığı, dava konusu yerde imar planına altlık teşkil edecek olan ıslah imar planının yapılmadığı, davacıya tapu tahsis belgesi verilmediği, 2981 sayılı Yasaya göre idarenin, kendisine müracaat tarihinden itibaren engeç iki ay içinde işlemleri sonuçlandırmakla görevli ve zorunlu olduğunun belirtildiği rapordaki görüşlerin benimsendiği, davacının başvurusu tarihinden sekiz yıl sonra tesis edilen işlemde yasal isabet bulunmadığı, öte yandan davacının iddialarının aksini kanıtlayıcı bir tespit ya da belgenin bulunmadığı, ayrıca, 2981 sayılı Yasanın 13. maddesinin (C) bendine göre, bu Yasaya tabi yapıların bulunduğu alanlarda mümkün olduğu kadar fiili durumun dikkate alınarak ve yapılaşma koşulları belirlenerek ıslah imar planı yapılacağı hükmüne karşın, belediyece yapılmış bir ıslah imar planının bulunmaması nedeniyle tesis edilen işlemde bu yönüyle de yasal isabet bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş, bu karar davalı idare tarafından temyiz edilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, dava, davacının tapu tahsis belgesi verilmesi yolundaki isteminin söz konusu taşınmazın imar planına göre semt oyun alanında kalması nedeniyle reddedilmesi ile işgal edilen bu alanın tahliye edilmesine ilişkin 14.9.1992 günlü işlemin iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince uyuşmazlığın çözümü amacıyla keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilerek,

1-Davacıya tapu tahsis belgesi verilip verilmediği,

2-Bu alanda 2981 sayılı Yasa uyarınca ıslah imar planının yapılıp yapılmadığı,

3-İmar planının ne zaman yürürlüğe girdiği.

sorularının sorulduğu anlaşılmıştır. Anayasa’nın 141. maddesinde; “…Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.” ilkesi getirilmiştir.

2577 sayılı Yasanın 31. maddesinde bilirkişi konusunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı ve bilirkişi seçiminin Danıştay, mahkeme veya hakim tarafından resen yapılacağı kurala bağlanarak İdari Yargıda bilirkişi kurumuna yer verilmiştir.

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 275. maddesinde ise, mahkemelerin çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi olanaklı olan konularda bilirkişi dinlenemeyeceği hükmü öngörülmüştür.

Yukarıdaki maddelerin birlikte değerlendirilmesinden, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmasının zorunlu olduğu, ancak bu konuların çok geniş anlamda yorumlanmayarak, hemen her konuda bilirkişi incelemesi yapılması yoluna başvurulmamasının yargılamanın ucuz ve hızlı sonuçlandırılmasına katkıda bulunacağı, uyuşmazlığın çözümünün özel veya teknik bir bilgiyi gerektirip gerektirmediğinin yargıç tarafından takdir edilerek hukuki ve genel bilginin yeterli olduğu konularda bilirkişi incelemesi yoluna gidilemeyeceği sonucuna ulaşılmaktadır.

Yine, İdare Mahkemesince imar planının imar mevzuatına, şehircilik ilkeleri ve kamu yararına uygun olup olmadığının da belirlenmesi istenilmiş ise de, bu sorunun imar planının iptalinin istenilmesi durumunda sorulabileceği, dava dilekçesinde ve mahkeme kararında da vurgulandığı gibi imar planının iptaline ilişkin bir istemde bulunulmadığından sorulan bu soru bakımından da bilirkişi incelemesi yaptırılmaması gerekirdi.

Bu bağlamda, dava konusu uyuşmazlık tamamen İdare Mahkemesince araştırılarak açıklığa kavuşturulabilecek hukuki bir soruna ilişkin olup bilirkişi incelemesi yaptırılması suretiyle çözümlenmesi zorunlu, özel ve teknik bir bilgiyi gerektiren nitelikte olmadığından, İdare Mahkemesince uyuşmazlığa ilişkin olarak bilirkişi incelemesi yaptırılarak karar verilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.

Öte yandan, 2981 sayılı Yasanın 14. maddesinin (a) bendinin, her ölçekte imar planında başka amaçla tahsis edilmiş alanlardaki sınai kuruluşlara ait olmayan tehlikeli madde depoları ile imar planında tehlikeli madde depoları için ayrılmış yerlerde bu depolar dışındaki her türlü ruhsatsız yapıların, bu kanun hükümlerinden yararlanamayacakları hükmü karşısında, imar planında yol, yeşil alan, park, okul alanı gibi genel kullanımlara ayrılmış yerlerde yapılan gecekonduların bu Yasa uyarınca korunmaları mümkün olmayacağından, uyuşmazlık konusu taşınmazın imar planında semt oyun alanına ayrılmış alanda kalması nedeniyle tapu tahsis belgesine konu olamayacağı açık olup, mevzuata uygun olarak oluşturulan dava konusu işlemin iptaline karar verilmesinde de yasal isabet bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle Malatya İdare Mahkemesinin 1993/713 sayılı kararının yukarıda belirtilen olgular ışığında yeniden bir karar verilmek üzere bozulmasına karar verildi.