ÖZET: Parselasyon işleminin muhataba tebliği gerektiğinden, yeni parsellerin tapularının düzenleme tarihinin işlemi öğrenme tarihi olarak alınarak davanın zamanaşımından reddi isabetsizdir.
Türk Milleti Adına Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü: Duruşma yapılmasına gerek görülmedi. Dava, … Köyünde. 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi uyarınca yapılan ve 4.05.1990 günlü, 580 sayılı Belediye Encümeni kararı ile kabul edilen düzenlemenin davacıya ait 4 pafta, 374 parsel sayılı taşınmaza ilişkin kısmının iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince, davacının, parselasyon planı sonucu oluşan parsellerden kendisine tahsis edilen 25-Ö-III b. III C pafta, 8545 ada, 4 parsel sayılı taşınmazın tapusunu aldığı 20.8.1990 tarihinde parselasyon işlemini öğrendiği, öğrenme tarihinden itibaren 60 günlük süre içinde, en geç 19.10.1990 gününde açılması gerekirken 22.5.1991 gününde dava açıldığı gerekçesi ile davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, bu karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
T.C. Anayasasının 125. maddesinde, idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin yazılı bildirim tarihinden başlayacağı kurala bağlanmış, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7. maddesinin 2. fıkrasında da Anayasa kuralına paralel bir düzenleme getirilerek idari uyuşmazlıklarda dava açma süresinin yazılı bildirimin yapıldığı günden başlayacağı belirtilmiş, 7201 sayılı Tebligat Kanununa İlişkin Tebligat Tüzüğünün 51. maddesinde ise tebliğin muhatap muttali olmuş ise geçerli olacağı, muhatabın beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi sayılacağı ve muhatabın tebliğe muttali olduğunun ve bunun tarihini iddia ve ispatına cevaz bulunmadığı öngörülmüştür.
Nitekim Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun parselasyon planlarına karşı açılacak davalara ilişkin 12.2.1970 günlü, E:1969/2, K:1970/1 sayılı içtihadı Birleştirme Kararında da Anayasanın idarenin işlemlerinden dolayı açılacak davalarda süre aşımının yazılı bildirim tarihinden başlayacağı hükmü karşısında ilan tarihini dava açma süresine başlangıç kabul etmenin imkansız olduğu, zira Anayasanın temel hukuk kuralları dışında bir konuyu ayrıntılarıyla düzenlemesi ve bu hükmün daha önceki Kanunlarda bulunup aynı konuyu düzenleyen hükümlere aykırı olması halinde konuyu yeniden düzenleyen Anayasa hükmünün uygulanmasının tabii olduğu hüküm altına alınmıştır.
Diğer taraftan, 3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesi uyarınca parselasyon planlarında ve dağıtım cetvellerinde kapsadıkları alan içindeki her taşınmaz mala karşılık sahiplerine verilecek bağımsız veya şuyulu imar parsellerinin parsel büyüklükleri, hisse miktarı, parsellerin konumu gibi hususlar ayrı ayrı gösterildiğinden bu planların düzenlemeye tabi tuttukları taşınmaz sahipleri için subjektif ve kişisel işlemler oldukları kuşkusuzdur. Ayrıca, 2981 sayılı Yasanın 10/c maddesi uyarınca yapılan parselasyon planlarında da buna paralel kurallar yer almış bulunmaktadır. Bu itibarla idarenin böyle bir işlemi bizzat davacıya ve 7201 sayılı yasanın ilgili hükümleri uyarınca tebliğ etmesi gerekmektedir.
Dava dosyasının incelenmesinden; dava konusu işlemin ilanen tebliği yoluna başvurulmadan önce davacının adresine tebligat yapılamadığına ilişkin bir belge veya bilgi bulunmadığı gibi parselasyon işlemi sonucunda tahsis edilen yeni parsellerin tapularının düzenlenmesi tarihinde işlemin davacı tarafından öğrenildiğini kanıtlayan bilgi ve belgenin de bulunmadığı, bu hususun İdare Mahkemesince de araştırılmadığı, davacının ise işlemin 10.4.1991 gününde öğrendiğinden bahisle, 22.5.1991 gününde bu davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Bu durum karşısında, parselasyon işlemi sonucunda verilen yeni parsellerin tapularının düzenlenme tarihinin, işlemi öğrenme tarihi olarak alınması suretiyle, davanın süreaşımı nedeniyle reddedilmesine ilişkin İdare Mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.