ÖZET: Anayasanın 125. maddesinde, idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin yazılı bildirim tarihinden başlayacağı bağlanmış, 2577 sayılı yasanın 7/2. maddesinde de buna koşut hüküm öngörülmüştür. Danıştay İçtihatları Birleşme Kurulunun parselasyon planlarına karşı açılacak davalara ilişkin 12.02.1970 tarih, 1969/2 E., 1970/1 K. sayılı İçtihadı birleşme kararında da ilan tarihinin dava açma süresinin başlangıcı olarak kabul edilemeyeceği belirtilmiştir.
T.C. Anayasasının 125. maddesinde, idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin yazılı bildirim tarihinden başlayacağı kurala bağlanmış, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7. maddesinin 2. fıkrasında da Anayasa kuralına paralel bir düzenleme getirilerek idari uyuşmazlıklarda dava açma süresinin yazılı bildiriminin yapıldığı tarihi izleyen günden başlayacağı belirtilmiş, 7201 sayılı Tebligat Kanununa İlişkin Tebligat Tüzüğünün 51. maddesinde ise tebliğin muhatap muttali olmuş ise geçerli olacağı, muhatabın beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi sayılacağı ve muhatabın tebliğe muttali olduğunun ve bunun tarihinin iddia ve ispatına cevaz bulunmadığı öngörülmüştür.
Nitekim Danıştay İçtihatları Birleşme Kurulunun parselasyon planlarına karşı açılacak davalara ilişkin 12.2.1970 günlü; E: 1969/2, K: 1970/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da Anayasanın idarenin işlemlerinden dolayı açılacak davalarda süre aşımının yazılı bildirim tarihinden başlayacağı hükmü karşısında ilan tarihini dava açma süresine başlangıç kabul etmenin imkansız olduğu; Anayasanın temel hukuk kuralları dışında bir konuyu ayrıntılarıyla düzenlenmesi ve bu hükmün daha önceki Kanunlarda bulunup aynı konuyu düzenleyen hükümlere aykırı olması halinde konuyu yeniden düzenleyen Anayasa hükmünün uygulanmasının tabii olduğu hüküm altına alınmıştır.
Diğer taraftan, 3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesi uyarınca parselasyon planlarında ve dağıtım cetvellerinde kapsadıkları alan içindeki her taşınmaz mala karşılık sahiplerine verilecek bağımsız veya şüyulu imar parsellerinin parsel büyüklükleri, hisse miktarı, parsellerin konumu gibi hususlar ayrı ayrı gösterildiğinden bu planların düzenlemeye konu olan taşınmazın sahipleri için sübjektif ve kişisel işlemler oldukları kuşkusuzdur.
Dosyanın incelenmesinden; dava konusu işlemin ilanen tebliği yoluna başvurulmadan önce davacının adresine tebligat yapıldığına ilişkin bir belge veya bilgi bulunmadığı, bu hususun idare mahkemesince de araştırılmadığı anlaşıldığından parselasyon işleminin ilan tarihinin işlemi öğrenme tarihi olarak alınması suretiyle davanın süre aşımı nedeniyle reddedilmesine ilişkin idare mahkemesi kararı açıkça hukuka aykırı olmaktadır.