Uyuşmazlık konusu taşınmazın trafo yeri olarak kamulaştırılmasına ilişkin işlemlere başlanması ve tapu kayıtlarında bu yönde şerh bulunması karşısında, kamulaştırılan yerin tapuda davacı idare adına kayıtlı bulunmadığı gerekçesiyle kamulaştırma işleminin varlığı gözetilmeksizin sadece tapuda malik görünen kişilerin dikkate alınması suretiyle parselasyon yapılmasında mevzuata uyarlık yoktur.
İstemin Özeti: İzmir 3. İdare Mahkemesinin 22.10.1997 günlü, E:1995/1044, K:1997/1008 sayılı kararının usul ve yasaya aykırı olduğu öne sürülerek bozulması istenilmektedir.
Tetkik Hakimi Özlem Şimşek’in Düşüncesi: Temyiz isteminin reddi ile mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
Savcı Aynur Şahinok’un Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp idare mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddiyle idare mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava, … …. … Mahallesi, … ada, … sayılı parsele ilişkin imar planı değişikliği ile bu plana dayalı olarak yapılan parselasyon işleminin iptali istemiyle açılmış, idare mahkemesince: davanın imar planının iptali istemine yönelik bölümünün 1985 onanlı imar planında park alanında kalan dava konusu taşınmaza ilişkin herhangi bir imar planı değişikliği yapılmadığından ortada kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem bulunmadığı gerekçesiyle reddine, davanın parselasyon işlemine yönelik bölümünün ise taşınmazın trafo yeri olarak kamulaştırılmasına ilişkin işlemlere başlanılmasına karşın parselasyona esas alınan tapu kayıtlarında mülkiyet durumunun değişmemiş olması nedeniyle işlemin tapudaki malikler adına yürütüldüğü, davacı tarafından parselasyon işleminin mevzuata aykırı olduğu yolunda bir iddia ileri sürülmediği gibi yapılan yargısal denetimde de işlemde yasaya aykırılık bulunmadığı, kamulaştırma bedeli ödenen taşınmazda yapılan parselasyon nedeniyle uğranılan zararın tam yargı davası ile tazmininin mümkün olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden: imar planında park alanında kalan uyuşmazlık konusu taşınmaz üzerinde trafo binasının isabet ettiği yerin davacı kurum adına 24.10.1989 günlü, 2017 sayılı belediye encümeni kararıyla tahsisinden sonra 2.2.1990 günlü, 7-82 sayılı kamulaştırma kararına istinaden kamulaştırma bedelinin hak sahibine ödendiği, 31.7.1992 gününde anılan taşınmaza kamulaştırma şerhinin işlendiği, kamulaştırılan kısmın tapuya tescili için gerekli çalışmalar sürerken 31.5.1994 günlü, 974 sayılı dava konusu belediye encümeni kararıyla 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi uyarınca parselasyon yapılarak mülkiyet durumunun değişmemiş olması nedeniyle tapu kaydındaki maliklerin dikkate alındığı, 30 m2’lik kısmı davacı kurum tarafından kamulaştırılan 32429 ada 16 parsel sayılı taşınmazın park alanında kalması nedeniyle yerinde korunamadığından bahisle düzenleme ortaklık payı alındıktan sonra 25467 ada 1 sayılı parsel ile hisselendirildiği, dağıtım cetvelleri bulunmamakla birlikte davalı idare savunmasından hisselendirmenin kamulaştırılmasına karar verilen kısmın dikkate alınmaksızın yapıldığı anlaşılmaktadır.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 25. maddesinde, hakların kullanılması ve borçların yerine getirilmesi bakımından kamulaştırma işleminin mal sahibi için 13. madde uyarınca yapılan tebligatla, idare için tebligat çıkarmakla başlayacağı, mülkiyetin idareye geçmesinin bu kanundaki özel hükümler dışında kamulaştırma işleminin idari yargı yönünden kesinleşmesi ile olacağı, yine aynı Kanunun 17. maddesinde, tebliğ edilen kamulaştırma işlemine karşı idari ve adli yargıya başvurulmadığı veya bu konuda açılan davaların kesin olarak sonuçlandığı ancak taşınmaz mal sahibinin ferağ vermediği hallerde, takdir edilen ve artırılan bedelin tamamının milli bankalardan birine yatırılarak makbuzunun ilgili belge örnekleriyle birlikte mahkemeye verileceği, mahkemenin iki tarafı derhal davet ederek, gelmemeleri halinde gıyaplarında, belgeleri inceleyerek, kamulaştırma usulüne uygun şekilde tamamlanmışsa taşınmaz malın kamulaştırma yapan idare adına tesciline karar vereceği ve tapu dairesine bildirileceği hükme bağlanmıştır.
Yukarıdaki kanun maddelerinin birlikte yorumlanmasından, idari yargıda açılan davanın kesinleşmesinden sonra mülkiyetin idareye geçeceği, kamulaştırma işlemine karşı idari ve adli yargıda dava açılmış ise bu davalar kesin olarak sonuçlandıktan sonra mal sahibinin ferağ vermediği durumlarda idarenin başvurusu üzerine mahkeme kararıyla taşınmazın idare adına tesciline karar verilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır.
Olayda ise, kamulaştırma işlemine karşı idari yargı ya da adli yargı yerlerinde dava açılıp açılmadığı anlaşılmamaktadır.
Dava konusu işlemde, sözkonusu taşınmazın imar planında park alanı olarak ayrılması ve trafo yeri olarak tahsis edilmesi, ayrıca tapuda kamulaştırma ile ilgili şerh bulunması nedenleriyle davalı belediye başkanlığının plan uygulaması olarak kamulaştırma işleminden haberdar olduğunun kabulü gerekmektedir.
Öte yandan, parselasyona ilişkin özet cetvellerinin dosyada bulunmaması nedeniyle düzenlemeye giren kadastro parselleri ve bu parsellere karşılık verilen hisseler tespit edilemediğinden bu hususların araştırılması gerekmektedir.
Sonuç itibariyle, kamulaştırılan yerlerin tapuda davacı idare adına kayıtlı olmamasının bu şekilde parselasyon yapılmasına gerekçe oluşturmayacağı açıktır.
Açıklanan nedenlerle temyize konu İzmir 3. İdare Mahkemesinin 22.10.1997 günlü, E:1995/1044, K:1997/1008 sayılı kararının bozulmasına, dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine 13.10.1999 gününde oybirliğiyle karar verildi.