İdarelerin yargı kararlarının gereğini gecikmeksizin yerine getirmesi zorunludur ve yerine getirilmemesi durumunda ağır hizmet kusuru işlendiğinin kabulü gerekir. İdare aleyhine hükmedilen manevi tazminata, tazminat davasının açıldığı günden itibaren yasal faiz hükmedilmesi gerekir.
İstemin Özeti: Antalya 2. İdare Mahkemesinin 1.11.2000 günlü, E:2000/980, K:2000/979 sayılı kararının manevi tazminata ilişkin bölümünün usul ve yasaya aykırı olduğu öne sürülerek taraflarca bozulması istenilmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava, davacının taşınmazına komşu, …, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaz için verilen inşaat ruhsatının kesinleşen mahkeme kararları ile iptal edilmesine rağmen, yargı kararının uygulanmaması nedeniyle zarara uğranıldığından bahisle, 1.000.000.000.-lira maddi, 1.000.000.000.-lira manevi tazminatın, idarenin işlem tesis etmesi gerektiği iddia edilen tarihten itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince, davanın kısmen reddi, kısmen de kabulü yolunda verilen kararın 850.000.OOO.lira maddi tazminat isteminin kabulüne istemin bu meblağı açan bölümünün ise reddine ilişkin kısmının onanması, diğer bölümlerinin ise bozulması yolunda Danıştay Altıncı Dairesince verilen 26.4.2000 günlü, E:1999/1643, K:2000/2469 sayılı kararın bozmaya ilişkin bölümüne uyularak, dava konusu olayda manevi tazminatın koşulları bulunduğundan, davacının duyduğu elem ve sıkıntıların da dikkate alınması suretiyle takdiren 250.000.000.-lira tutarındaki manevi tazminatın davalı idarelerce davacıya ödenmesi gerektiği, diğer taraftan maddi tazminat için hesaplanacak faizin ise yerleşik yargı içtihatları gereğince dava açma tarihinden itibaren yasal faiz oranında ödenmesi genektiği, manevi tazminata ilişkin olarak ise faiz yürütülmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, maddi tazminat için dava açma tarihi olan 18.10.1996 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizin ve 250.000.000.-lira tutarındaki manevi tazminatın davalı idarelerce davacıya ödenmesine, manevi tazminat isteminin fazlası ile manevi tazminata yönelik faiz isteminin ise reddine karar verilmiş, bu kararın manevi tazminata ilişkin bölümü taraflarca temyiz edilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 138.maddesinde yasama ve yürütme organları ile idarenin mahkeme kararlarına uymak zorunda olduğu kurala bağlanmıştır.
Bu kural uyarınca, idarelerin yargı kararlarının gereğini gecikmeksizin yerine getirmesi zorunludur ve yerine getirilmemesi durumunda ağır hizmet kusuru işlendiğinin kabulü gerekir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “Kararların Sonuçları” başlıklı 28. maddesinin 3. fıkrasında da, Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemeleri kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabileceği kuralı yer almaktadır.
Manevi tazminat temelde gerçek bir tazmin aracı olmayıp doğrudan doğruya bir manevi tatmin aracıdır. Bir idari işlem veya eylem nedeniyle ızdırap duyan kişiye sadece tatmin aracı olan bir miktar para verilerek bu üzüntü ve sıkıntının tam olmasa bile bir miktar azaltılması temel amaçtır.
Uyuşmazlık konusu olayda, davacı bağımsız bölüm, maliki olduğu binaya komşu parsel üzerine inşa edilen yapı nedeniyle huzurunun bozulduğunu, idarenin yargı kararını gereğini yerine getirmemesi nedeniyle 25 yıldır oturduğu daireyi terk ederek başka bir yere taşınmak zorunda kaldığını, yıllardır sürdürdüğü hukuk mücadelesi de dikkate alındığında çektiği acı ve sıkıntının kısmen de olsa karşılanması gerektiğini iddia etmektedir. Bu nedenle dava konusu olayda manevi taminatın koşulları bulunduğundan, davacının duyduğu elem ve sıkıntıların yargı kararının gereğinin yerine getirilmemiş olması nedeniyle halen devam ettiğinin de dikkate alınması suretiyle uygun bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi gerekmektedir. Davacı 18.10.1996 gününde açtığı bu davada, yargı kararının gereğinin yerine getirilmemiş olması nedeniyle duyduğu elem ve ızdırabın karşılığı olarak 1.000.000.000.lira manevi tazminat istemiş, İdare mahkemesi kararında ise takdiren 250.000.000.lira manevi tazminat ödenmesine karar verilmiş ve bu miktara faiz de yürütülmemiştir.
Doktrinde de kabul edildiği üzere, manevi tazminatın manevi tatmin aracı olmasından dolayı zenginleşmeye yol açmayacak miktarda, fakat idarenin olaydaki kusurunun niteliğini ve ağırlığını ifade edecek ölçüde ve tazminat olarak istenilen meblağın da göz önünde bulundurulması suretiyle saptanması zorunludur.
Bu durumda, halen yargı kararının gereğinin yerine getirilmediği de dikkate alındığında 1.000.000.000.-lira manevi tazminat isteminin tamamının kabulüne karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır.
Ayrıca, yargılama sürecinin uzun sürmesi ve ülkemizde yaşanan yüksek enflasyon da dikkate alındığında, manevi tazminata da tazminat davasının açıldığı gün olan 18.10.1996 gününden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerekmektedir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle temyize konu Antalya 2. İdare Mahkemesinin 1.11.2000 günlü, E:2000/980, K:2000/979 sayılı kararının manevi tazminata ilişkin kısmını BOZULMASINA, 4.240.000’er lira karar harcı ile fazladan yatırılan 3.160.000’er lira harcı temyiz isteminde bulunanlara iadesine, dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine 16.4.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.