Özel çevre koruma bölgesi olarak ilan edilen bir alanda imar planlarını onama yetkisinin Özel Çevre Koruma Kurulu Başkanlığına ait olduğu, bu bölgenin aynı zamanda sit alanı olması durumunda imar planları onaylanmadan önce ilgili kuruldan görüş alınması gerektiği hakkında.
İstemin Özeti: Muğla İdare Mahkemesinin 30.11.2001 günlü, E:2001/1305, K:2001/705 sayılı kararının usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir
Danıştay Tetkik Hakimi Düşüncesi: 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ve 383 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, özel çevre koruma bölgesi ve aynı zamanda sit alanı olan bir bölgede özel Kanun niteliğindeki 383 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerinin uygulanacağı ve bu tür yerlerde yapılacak planları onaylamaya yetkili organın da Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı olduğu; ancak, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığınca planlar onaylanmadan önce ilgili koruma kurulundan görüş alınmasının gerektiği sonucuna varılmaktadır.
Dava konusu olayda, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığınca onaylanmış olan imar planları idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülebilir nitelikte olduğundan, idare mahkemesince uyuşmazlığın esası incelenerek dava konusu edilen imar planlarının hukuka uygunluğunun araştırılması suretiyle karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, temyize konu idare mahkemesi kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Düşüncesi: Davacının maliki olduğu taşınmazın 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ile 1/1000 ölçekli imar planı kapsamına alınmasına ilişkin Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı işleminin iptali istemiyle açılan davanın, doğal sit alanı olarak belirlenen alanlara ilişkin dava konusu İmar Planlarının Koruma Kurulunca onanmadığı, bu nedenle idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem niteliğinde bulunmadığından bahisle reddi yolunda verilen kararın taraflarca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
2863 sayılı Yasanın 57. maddesinin (d) fıkrasında; Koruma Kurullarının, koruma amaçlı imar planları ile bunların her türlü değişikliklerini inceleyip onamakla görevli ve yetkili olduğu, hükme bağlanmış; ancak bu hükme açıklama getirilerek “Bu bent hükmünün uygulanmasında 19.10.1989/tarih ve 383 sayılı KHK’nin 25 inci maddesine bakınız” denmek suretiyle atıfta bulunulan ve 383 sayılı KHK.nın “Uygulanmayacak Hükümler” başlığı altında düzenlenen 25. maddesinin (c) fıkrasında da; Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin uygulandığı Bölgede 2863 sayılı Kanunun 3386 sayılı Kanunun 14. maddesi ile değişik 57/d maddesi hükmünün uygulanmayacağı açıkca belirtilmiştir.
2863 sayılı Yasanın anılan hükmüne göre; Koruma Kurullarının Koruma amaçlı imar planlarını tadil etmeye ve onamaya yetkili olduğu kuşkusuzdur.
Diğer taraftan, 13.11.1989/günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 383 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile, 2872 sayılı Çevre Kanununun 9. maddesine göre “Özel Çevre Koruma Bölgesi” olarak ilan edilen ve edilecek alanların sahip olduğu çevre değerlerini korumak ve mevcut çevre sorunlarını gidermek için tüm tedbirleri almak, bu alanların koruma ve kullanma esaslarını belirlemek, imar planlarını yapmak mevcut her ölçekteki plan ve plan kararlarını revize etmek ve resen onaylamak üzere Çevre Bakanlığına bağlı ve tüzel kişiliğe sahip Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı kurulmasına karar verilmiş ve anılan Kanun Hükmünde Kararnameye göre Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilen yerlere ilişkin her ölçekteki plan ve plan kararlarını revize etmek ve resen onaylamak yetkisi Özel Çevre Koruma Kurulu Başkanlığına verilmiştir.
Anılan Yasa ve Kararname hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, hem sit alanı olan ancak özel nitelikleri gereği korunması zorunlu olduğu için özel çevre koruma alanı olarak da ilan edilen yerlerde, özel kanun niteliğindeki 383 sayılı KHK hükümlerinin uygulanacağı ve her ölçekteki planları yapma ve onaylama yetkisinin Özel Çevre Koruma Kuruluna ait olduğu açıktır.
Bu durumda, doğal sit alanı olarak belirlenen ve Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığınca onaylanan planların koruma Kurulunca onaylanmadığından ortada idari davaya konu olabilecek işlem bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi yolunda verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyize konu kararın bozulması gerektiği düşünülmüştür.
TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığınca onaylanan ve davacıya ait taşınmazı da kapsayan 1/1000 ölçekli uygulama imar planı ile 1/5000 ölçekli nazım imar planının iptali istemiyle açılmış; idare mahkemesince, sit ilan edilen alanlara ve çevresine ilişkin yapılacak imar planlarının ilgili koruma kurulunca onandıktan sonra kesinleşeceği, doğal sit alanı olarak belirlenen … köyüne ilişkin 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planlarının sit alanlarındaki koruma-kullanma koşullarına uygun kullanım getirmediği gerekçesiyle … Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunca onaylanmadığı, bu nedenle dava konusu planların idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem niteliğinde bulunmadığı sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle davanın 2577 sayılı Yasanın 15/1-b maddesi uyarınca reddine karar verilmiş; karar davalı idarece temyiz edilmiştir.
2872 sayılı Çevre Kanununun 9.maddesine göre “özel çevre koruma bölgesi olarak ilan edilen ve edilecek alanların sahip olduğu çevre değerlerini korumak ve mevcut çevre sorunlarını gidermek için tüm tedbirleri almak, bu alanların koruma ve kullanma esaslarını belirlemek, imar planlarını yapmak, mevcut her ölçekteki plan ve plan kararlarını revize etmek ve resen onaylamak” amacıyla Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığının kurulmasına karar verilmiş ve buna ilişkin 383 sayılı Kanun Hükmünde Kararname 13.11.1989/günlü 20341 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Anılan Kararnamenin 12. maddesinde, Başkanlığa bağlı ana hizmet birimlerinden Etüt Plan Proje Uygulama Daire Başkanlığının özel çevre koruma bölgesinin varsa çevre düzeni, nazım ve uygulama imar planları ile revizyonlarının tamamen veya kısmen plan değişiklikleri dahil ada ve parsel bazına kadar imar mevzuatındaki plan yapım ve teknik esaslarına göre yeniden incelenmesini, doğal çevreyi olumsuz yönde etkileyeceği belirlenen projelerin yeniden yapılmasını, yerli ve yabancı kişilere yaptırılmasını veya değiştirilmesini, yoksa gerekli görülen her ölçekteki yeni plan ve projelerin imar mevzuatındaki teknik esaslara göre yapılmasını veya yaptırılmasını sağlayacağı yönünde düzenleme getirilmiş; koruma ve yapılaşma esasları başlıklı 19. maddesinde, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığının görev ve yetkileri ayrıntılı olarak düzenlenmiş; 26. maddesinde, diğer Kanunların bu Kanun Hükmünde Kararnameye aykırı hükümlerinin özel çevre koruma bölgesinde uygulanmayacağı hükmü yer almıştır.
23.7.1983/günlü 18113 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 57/d maddesinde, koruma kurullarının, koruma yüksek kurulunun ilke kararları çerçevesinde olmak kaydıyla koruma amaçlı imar planları ile bunların her türlü değişikliklerini inceleyip onamaya görevli ve yetkili olduğu kuralı getirilmiştir.
383 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin anılan kuralların uygulanması ile ilgili 19/f maddesinde, 2863 sayılı Tabiat ve Kültür Varlıklarını Koruma Kanunu çerçevesinde sit kararlarının saklı olduğu; ancak, kurumca hazırlanan plan ve projelere göre gerektiğinde sit alanı içinde yer alabilecek yeni yapılaşmalara ilişkin bina yükseklikliği, taban alanı ve kat alanı katsayısı gibi değerlerde azalmaya gidilebileceği veya bu yapılaşma şartlarının tümüyle kaldırılabileceği, yapılan veya revize edilen planların hazırlanması aşamasında Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulundan görüş alınacağı, yüksek kurulun da sit alanlarının iptalinden ve tescilinden önce Başkanlıktan görüş isteyeceği; 25/c.maddesinde ise, 383 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin uygulandığı bölgelerde 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 3386 sayılı Kanunun 14. maddesi ile değişik 57/d maddesi hükmünün uygulanmayacağı hükme bağlanmıştır.
Genel olarak sit alanı olarak ilan ve tescil edilen bir bölgede imar planlarını onaylama yetkisinin Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulllarına ait olduğu kuşkusuzdur. Ancak 1989/yılında özel nitelikleri gereği korunması zorunlu olduğu için özel çevre koruma alanı olarak ilan edilen yerlerle ilgili olarak 383 sayılı Kanun Hükmünde Kararname yürürlüğe girmiş ve bu alanlara ilişkin olarak da her ölçekteki plan ve plan kararlarını revize etmek ve resen onaylamak yetkisi Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığına verilmiştir. Bu duruma göre hem özel çevre koruma alanı, hem de sit alanı olan bir alanda daha sonra yürülüğe giren 383 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerinin uygulanacağı ve planları onaylamaya yetkili organın da Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı olacağı sonucuna ulaşılmıştır.
383 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 25/c maddesinde ise, sit alanı olarak ilan edilen bir alanda koruma amaçlı imar planları ile bunların her türlü değişikliklerini inceleyip onaylamaya koruma kurullarının yetkili olduğuna dair 2863 sayılı Yasanın 57/d maddesi hükmünün özel çevre koruma alanı olarak ilan edilen bir alanda uygulanmayacağının ve yine aynı kararnamenin 19/f maddesinde, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığınca yapılan veya revize edilen planların hazırlanması aşamasında Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun görüşünün alınacağının açıkça belirtilmesi karşısında, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığınca planlar onaylanmadan önce ilgili kuruldan görüş alınması gerekmektedir.
Olayda, dava konusu planların yetkili Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığınca onaylanması nedeniyle idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem niteliğinde olduğu açıktır.
Bu durumda, idare mahkemesince dava konusu işlemin yukarıda belirtilen hususlar doğrultusunda hukuka uygunluğunun incelenerek karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle Muğla İdare Mahkemesinin 30.11.2001 günlü, E:2001/1305, K:2001/705 sayılı kararının bozulmasına, dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine 21.4.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.