1. Anasayfa
  2. Danıştay 6. Dairesi Kararları

Danıştay 6. Dairesi E: 2009/6118 K: 2011/310


Murisi hayatta iken usulüne uygun yapılarak ilgilisine tebliğ edilen kamulaştırma işleminin iptalini istemede mirasçının dava açma ehliyetinin bulunmadığı hakkında.

İstemin Özeti: Danıştay 6. Dairesisince verilen 16.12.2008 günlü, E: 2008/8725, K: 2008/9113 sayılı kararın; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54.maddesi uyarınca düzeltilmesi istemidir.

Danıştay Tetkik Hakimi M…. S…. Ç….’in Düşüncesi: Kararın düzeltilmesi isteminin kabulü ile mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı M.İ…. K….’nun Düşüncesi: Kararın düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen nedenler, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54 üncü maddesinde yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay 6. Dairesisince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 3622 sayılı Yasayla değişik 54.maddesinin 1. fıkrasının (c) bendine göre kararın düzeltilmesi istemi yerinde görüldüğünden Dairemizin 16.12.2008 günlü, E: 2008/8725, K: 2008/9113 sayılı kararı kaldırılarak işin esası incelendi:

Dava, Trabzon, Akçaabat, Akçaköy Beldesi, … pafta, … sayılı parselin kamulaştırılmasına ilişkin 30.10.1997 günlü, 8915 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince, Danıştay 6. Dairesisinin 12.9.2007 günlü, E: 2007/4324, K: 2007/4777 sayılı bozma kararına uyularak, Maliye Hazinesi tarafından taşınmazın tesciline karar verilmesi istemiyle 24.6.1999 tarihinde Akçaabat Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açıldığı, davacının da bu davaya dahil edildiği anlaşıldığından, en geç mahkemenin karar tarihi olan 25.11.2005 tarihinde dava konusu işlemi öğrendiğinin kabulü gerektiğinden 5.2.2007 tarihinde açılan davada süreaşımı bulunduğu gerekçesiyle davanın süre yönünden reddine karar verilmiş, bu karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

T.C Anayasasının 2.maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğu belirtilmektedir. Hukuk Devletinin ögesi olan idarece tesis edilen işlemlerin hukuka uygunluğu ve sonuçta idarenin hukuka bağlılığının yargısal denetimi iptal davaları yoluyla sağlanır.

2577 sayılı Yasanın 2. maddesinin 1. fıkrası (a) bendinde iptal davaları idari işlemler hakkında yetki, şekil,sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır.

Yargısal denetimin amacı her idari işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının idari işlemlerde istikrarsızlığa neden olmaması ve idarenin işleyişinin bu yüzden olumsuz etkilenmemesi için, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunması koşuluna ihtiyaç vardır. Her olay ve davada, yargı merciine başvurarak dava açan kişinin menfaatinin, iptali istenen işlemle ne ölçüde ihlal edildiğinin takdiri de yargı mercilerine bırakılmıştır. İptal davası açılabilmesi için gerekli olan menfaat ilişkisi kişisel, hukuki ve güncel bir menfaatin bulunması halinde gerçekleşecektir. Başka bir anlatımla, iptal davasına konu olan işlemin davacının menfaatini ihlal ettiğinden söz edilebilmesi için, davacıyı etkilemesi, yani davacının kişisel menfaatini ihlal etmesi, işlem ile davacı arasında ciddi ve makul bir ilişkinin bulunması gerekmektedir. Aksi halde, kişilerin kendisine etkisi bulunmayan, menfaatlerini ihlal etmeyen idari işlemler hakkında da iptal davası açma hakkı doğar ve bu durum idarenin işleyişini olumsuz etkiler.İdari işlemlerin hukuka uygunluğunun yargı yoluyla denetimini amaçlayan iptal davasının görüşülebilmesi için ön koşullardan olan “Dava açma ehliyeti” iptal davasına konu kararın niteliğine göre idari yargı yerince değerlendirilmektedir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 705. maddesinde, taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasının, tescille olacağı; miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyetin tescilden önce kazanılacağı kurala bağlanmıştır.

Dosyanın incelenmesinden, veraset yoluyla davacının da hissedarı olduğu taşınmazın davacının mursinin hayatta olduğu dönemde okul yeri olarak Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kamulaştırılmasına karar verilmesi, Maliye Hazinesinin taşınmazın, kendi adına tesciline karar verilmesi istemiyle açtığı dava devam ederken, malikin vefat etmesi üzerine davacının davaya dahil edilmesiyle dava konusu işlemden haberdar olduğunu belirtelek bakılan davayı açtığı, ancak, dava konusu kamulaştırma işleminin tesis edildiği tarihte uyuşmazlığa konu taşınmazın maliki ve davacının miras bırakanı olan …’e usulüne uygun tebligatın yapılması üzerine, … tarafından kamulaştırma işleminin iptali istemiyle açılan davanın Trabzon İdare Mahkemesinin 28.6.2000 günlü, E: 2000/501, K: 2000/481 sayılı kararıyla reddedildiği, bu kararın Danıştay 6. Dairesisinin 12.12.2001 günlü, E: 2000/5271, K: 2001/6330 sayılı kararı ile onandığı, öte yandan, uyuşmazlık konusu taşınmazın bedelinin tespiti ve Hazine adına tesciline karar verilmesi istemiyle açılan davada da Akçaabat Asliye Hukuk Makemesince, 25.11.2005 günlü, E: 1998/217, K: 2005/613 sayılı kararıyla tapunun iptali ile Maliye Bakanlığı adına tesciline karar verildiği ve bu kararın da Yargıtay 5.Dairesince 19.10.2006 günlü, E: 2006/11487, K: 2006/11121 sayılı kararıyla onandığı, böylece anılan taşınmazın mülkiyeti davacıya geçmeden, davacının murisinden kamulaştırma yoluyla Hazinenin mülkiyetine geçtiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle davacının mülkiyetine geçmeyen taşınmazın kamulaştırılması yolundaki işlemin iptalini istemede kişisel, hukuki ve güncel bir menfaatinin bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.

Bu duruma göre, davacının dava konusu işleme karşı dava açma ehliyeti olmadığından davanın süre yönünden reddi yolunda verilen idare mahkemesi kararında sonucu itibariyle isabetsizlik görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, davanın süre yönünden reddi yolundaki temyize konu Trabzon İdare Mahkemesinin 17.07.2008 günlü, E: 2008/132, K: 2008/850 sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle onanmasına, dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine 14.02.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.