Kentsel dönüşüm ve gelişim alanında bulunan bir taşınmazın kamulaştırılmasında öncelikle anlaşma yolunun denenmesi gerektiği, ayrıca imar planında konut alanı olarak belirlenen bir taşınmazdaki bu kullanım türünü davacının da uygulamaya geçirebileceği göz önüne alındığında, sadece kentsel dönüşüm ve gelişim alanında kaldığından bahisle taşınmazın kamulaştırılamayacağı hakkında.
Danıştay Tetkik Hakimi Düşüncesi: 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 73. maddesinde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarında bulunan yapıların boşaltılması, yıkımı ve kamulaştırılmasında anlaşma yolunun esas olduğunun belirtilmiş olduğu da göz önünde bulundurulduğunda, bu projelerin uygulanmasında öncelikle anlaşma yoluna gidilmesi gerektiği, anlaşma sağlanamayan durumlarda kamulaştırma yapılması gerekmektedir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 3. maddesinde “İdareler, kanunlarla yapmak yükümlülüğünde bulundukları kamu hizmetlerinin veya teşebbüslerinin yürütülmesi için gerekli olan taşınmaz malları, kaynakları ve irtifak haklarını; bedellerini nakden ve peşin olarak veya aşağıda belirtilen hallerde eşit taksitlerle ödemek suretiyle kamulaştırma yapabilirler” ve 6. maddesinin son fırkasında “Onaylı imar planına veya ilgili bakanlıklarca onaylı özel plan ve projesine göre yapılacak hizmetler için ayrıca kamu yararı kararı alınmasına ve onaylanmasına gerek yoktur.” hükümlerine yer verilmiştir.
İmar planlama teknikleri açısından geçerli ve yeterli bir ifade biçimi olmayan “kentsel dönüşüm ve gelişim alanı” kesin kullanım türünün belirlenememesi nedeniyle, planlama ilkeleri yönünden önerildikleri konumlara uygun olup olmadıklarının denetimini engellemektedir.
Bu nedenle kentsel gelişim ve dönüşüm alanı olarak belirlenen bir alanda taşınmazın imar planıyla getirilen kullanım türü önem kazanmaktadır. Buna göre imar planında kamu kullanım alanları ile sosyal ve teknik altyapı alanlarına ayrılan taşınmazların kamulaştırılması esas iken konut, ticaret vb. kullanımlara ayrılmış bir taşınmazın sadece kentsel gelişim ve dönüşüm alanında kaldığı nedeniyle kamulaştırılıp kamulaştırılmayacağının tartışılması gerekmektedir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 125. maddesinin 1. fıkrasında; idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra son fıkrasında; idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanarak idarenin hukuki sorumluluğunun çerçevesi çizilmiştir.
Dairemizin 04.02.2013 günlü E:2012/3492 sayılı ara kararına verilen cevaplardan davaya konu taşınmazın kentsel gelişim ve dönüşüm alanında yer almakla beraber yürürlükte bulunan 1/1000 ölçekli uygulama imar planında konut alanı olarak belirlendiği ve 3 katlı konut yapma olanağının tanındığı öngörülmektedir.
Uyuşmazlıkta, davalı idarece imar planında konut alanında kalan taşınmazın kentsel gelişim ve dönüşüm alanında kaldığından bahisle ve bu nedenle davacı ile 5393 sayılı Yasa’nın 73. Maddesinde yer alan proje alanında yer alan taşınmazların kamulaştırılmasında anlaşma yolu esastır hükmü uygulanmayarak kamulaştırma işlemi tesis edilip kamulaştırma bedelinin tespiti amacıyla davacı uzlaşmaya davet edilmek suretiyle uzlaşmanın sağlanmasını öngören yasa hükmüne aykırı işlem tesis edildiği açıktır.
Kentsel dönüşüm ve gelişim alanında bulunan bir taşınmazın kamulaştırılması amacıyla uzlaşma yolunun denenmesi ve davacının uzlaşma yoluna yanaşmaması durumunda kamulaştırma yapılıp yapılmayacağına gelince,
Kamulaştırmanın imar planına ya da kamu yararı kararına dayalı olarak idarelerin görmekle yükümlü bulundukları görevleri yerine getirmek amacıyla ancak kamu yararı amacıyla yapılabileceği, İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin çeşitli kararlarında belirtildiği üzere her hangi bir kimsenin ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine göre mal ve mülkünden yoksun bırakılabileceği ve imar planında konut alanı olarak belirlenen bir taşınmazdaki bu kullanım türünü davacının da uygulamaya geçirebileceği göz önüne alındığında sadece kentsel dönüşüm ve gelişim alanında kaldığından bahisle kamulaştırılamayacağı sonucuna ulaşıldığından dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle temyize konu kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü: Dava, Kocaeli İli, İzmit İlçesi, Cedit Mahallesi’nde davacının maliki olduğu … ada, … parsel sayılı taşınmaz ve üzerindeki binanın kamulaştırılmasına ilişkin 26.05.2010 tarihli, 2376 sayılı belediye encümeni kararının iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince, davalı idarenin belediye ve mücavir alan sınırları içinde kentsel dönüşüm ve gelişim projesi alanı ilan etmeye yetkili olduğu açık olup, söz konusu kentsel dönüşüm ve gelişim alanı projesinin gerçekleştirilebilmesi için hazırlanan imar planına dayalı olarak tesis edilen dava konusu kamulaştırma işleminde mevzuata ve hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
5393 sayılı Belediye Kanunu’nun işlem tarihinde yürürlükte bulunan 73. maddesinde: “Belediye, kentin gelişimine uygun olarak eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek; konut alanları, sanayi ve ticaret alanları, teknoloji parkları ve sosyal donatılar oluşturmak, deprem riskine karşı tedbirler almak veya kentin tarihî ve kültürel dokusunu korumak amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilir.
Kentsel dönüşüm ve gelişim projelerine konu olacak alanlar, meclis üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ile ilân edilir. Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarında yıkılarak yeniden yapılacak münferit yapılarda ilgili resim ve harçların dörtte biri alınır. Bir yerin kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı olarak ilân edilebilmesi için; o yerin belediye veya mücavir alan sınırları içerisinde bulunması ve en az ellibin metrekare olması şarttır. Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarında bulunan yapıların boşaltılması, yıkımı ve kamulaştırılmasında anlaşma yolu esastır. Kentsel dönüşüm ve gelişim projesi kapsamında bulunan mülk sahipleri tarafından açılacak davalar, mahkemelerde öncelikle görüşülür ve karara bağlanır.” kuralına yer verilmiştir.
Anayasa’nın 13. ve 35. madde hükümleri uyarınca mülkiyet hakkının kamu yararı amacıyla Anayasaya uygun olarak yasayla sınırlandırılması mümkündür. Bu hükümlerden hareketle bir taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının kamulaştırma yolu ile kaldırılması (mülkiyetin el değiştirmesi) ancak kamu yararının karşılanması zorunluluğunun özel mülkiyet hakkının korunmasından üstün tutulması şartına bağlıdır. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 73. maddesinde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarında bulunan yapıların boşaltılması, yıkımı ve kamulaştırılmasında anlaşma yolunun esas olduğunun belirtilmiş olduğu da göz önünde bulundurulduğunda, bu projelerin uygulanmasında öncelikle anlaşma yoluna gidilmesi, anlaşma sağlanamayan durumlarda kamulaştırma yapılması gerekmektedir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 3. maddesinde “İdareler, kanunlarla yapmak yükümlülüğünde bulundukları kamu hizmetlerinin veya teşebbüslerinin yürütülmesi için gerekli olan taşınmaz malları, kaynakları ve irtifak haklarını; bedellerini nakden ve peşin olarak veya aşağıda belirtilen hallerde eşit taksitlerle ödemek suretiyle kamulaştırma yapabilirler” ve 6. maddesinin son fırkasında “Onaylı imar planına veya ilgili bakanlıklarca onaylı özel plan ve projesine göre yapılacak hizmetler için ayrıca kamu yararı kararı alınmasına ve onaylanmasına gerek yoktur.” hükümlerine yer verilmiştir.
İmar planlama teknikleri açısından geçerli ve yeterli bir ifade biçimi olmayan “kentsel dönüşüm ve gelişim alanı” kesin kullanım türünün belirlenememesi nedeniyle, planlama ilkeleri yönünden önerildikleri konumlara uygun olup olmadıklarının denetimini engellediğinden, kentsel gelişim ve dönüşüm alanı olarak belirlenen bir alanda taşınmazın imar planıyla getirilen kullanım türü önem kazanmaktadır.
Buna göre imar planında kamu kullanım alanları ile sosyal ve teknik altyapı alanlarına ayrılan taşınmazların kamulaştırılması esas iken konut, ticaret vb. kullanımlara ayrılmış bir taşınmazın sadece kentsel gelişim ve dönüşüm alanında kaldığı nedeniyle kamulaştırılıp kamulaştırılmayacağının tartışılması gerekmektedir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 125. maddesinin 1. fıkrasında; idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra son fıkrasında; idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanarak idarenin hukuki sorumluluğunun çerçevesi çizilmiştir. Anayasa’nın Milletlerarası antlaşmaları uygun bulma başlıklı 90. maddenin 1. fıkrasında: “Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak antlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır.” son fıkrasında ise: “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 07.05.2004 günlü, 5170 sayılı Yasanın 7. maddesi) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır.” kuralıyla usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası antlaşmaların iç hukuk sistemine yansıtılma yöntemi belirlenerek, bu antlaşmalardan temel hak ve özgürlüklere ilişkin olanlarla yasaların aynı konuda farklı hükümler içermesi durumunda uluslararası antlaşma kurallarının esas alınması anayasal gerekliliktir.
20.03.1952 günü kabul edilen İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunması’na İlişkin Sözleşmeye Ek 1 Nolu Protokol Türkiye tarafından 19.03.1954 günü onaylanmıştır. Anılan Protokol’ un Mülkiyetin Korunması başlıklı 1. maddesinde ise: “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.
Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.” kuralı yer almıştır. Uyuşmazlıkta, Kocaeli Büyükşehir Belediye Meclisinin 16/04/2010 tarihli, 215 sayılı kararı ile İzmit İlçesi, … nazım imar plan paftası, … uygulama imar planı paftalarında dava konusu … sayılı parselin de bulunduğu … sayılı ada ile … nolu ada …, …, …, …, …, …, … ve … sayılı parseller ve … sayılı ada …, …, … ve …, …, … sayılı parselleri kapsayan alan ile ilgili hazırlanan 1/5000 ölçekli nazım imar planı ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliği ile söz konusu parselleri kapsayan alanın da ‘Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı’ sınırlarına dahil edilmesine karar verildiği, belirtilen kentsel dönüşüm gelişim alanının sınırlarının Y: … X: … ve Y: … X: … koordinatları arasındaki kısmının, … ve … nolu adaların kuzeyinden geçen 12.00 metrelik imar yolu sınırından ve Y: … X: … ve Y: … X: … koordinatları arasındaki kısmının ise …, …, …, …, … , …, …, …, … ve … nolu adaların batısından geçen 20,00 metrelik imar yolunun ortasından geçecek şekilde düzenlenmesi suretiyle ilave edilen alanın ‘Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı’ olarak ilan edilmesinin tadilen uygunluğuna karar verildiği, plan değişikliğinin 07/05/2010 ve 07/06/2010 tarihleri arasında askıya çıkarıldığı ve yasal askı süresi içinde itiraz edilmediğinden kesinleştiği, kamulaştırma işleminin ise kentsel gelişim ve dönüşümün amacını gerçekleştirmek amacıyla yapıldığı anlaşılmaktadır. Dairemizin 04.02.2013 günlü E:2012/3492 sayılı ara kararına verilen cevaplardan davaya konu taşınmazın kentsel gelişim ve dönüşüm alanında yer almakla beraber yürürlükte bulunan 1/1000 ölçekli uygulama imar planında konut alanı olarak belirlendiği ve 3 katlı konut yapma olanağının tanındığı öngörülmektedir.
Uyuşmazlıkta, davalı idarece imar planında konut alanında kalan taşınmazın kentsel gelişim ve dönüşüm alanında kaldığından bahisle ve bu nedenle davacı ile 5393 sayılı Yasa’nın 73. maddesinde yer alan proje alanında yer alan taşınmazların kamulaştırılmasında anlaşma yolu esastır hükmü uygulanmayarak kamulaştırma işlemi tesis edilip kamulaştırma bedelinin tespiti amacıyla davacı uzlaşmaya davet edilmek suretiyle anlaşmanın sağlanmasını öngören yasa hükmüne aykırı işlem tesis edildiği açıktır.
Kentsel dönüşüm ve gelişim alanında bulunan bir taşınmazın kamulaştırılması amacıyla anlaşma yolunun denenmesi ve davacının anlaşma yoluna yanaşmaması durumunda kamulaştırma yapılıp yapılmayacağına gelince;
Kamulaştırmanın imar planına ya da kamu yararı kararına dayalı olarak idarelerin görmekle yükümlü bulundukları görevleri yerine getirmek amacıyla ancak kamu yararı amacıyla yapılabileceği, İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin çeşitli kararlarında belirtildiği üzere herhangi bir kimsenin ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine göre mal ve mülkünden yoksun bırakılabileceği ve imar planında konut alanı olarak belirlenen bir taşınmazdaki bu kullanım türünü davacının da uygulamaya geçirebileceği göz önüne alındığında sadece kentsel dönüşüm ve gelişim alanında kaldığından bahisle taşınmazın kamulaştırılamayacağı sonucuna ulaşıldığından dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir.