Danıştay 6. Dairesi E: 2013/4804, K: 2017/2081

Özeti: Uyuşmazlıkla ilgili olarak, “üstün kamu yararı” yönünden bir irdeleme yapıldığında, yol standartları ve trafik güvenliği açısından güzergah değişikliğinin herhangi bir sakınca doğurmadığı ve güzergahta değişiklik yapılabileceğinin ortaya çıkmış olması karşısında, mezarlığın korunmasında “üstün kamu yararı” bulunduğu hakkında.

Dava; Denizli İli, Çal İlçesi, Alfaklar Köyü, Dedekuyusu mevkii, …pafta, … parsel sayılı taşınmazın maliklerinden olan davacı, davalı idare tarafından yürütülen Çal-Akkent arasındaki yol projesinin kendi taşınmazlarına ilişkin kısmının iptali istemiyle açılmıştır.

Denizli İdare Mahkemesi’nce; dava konusu yol güzergahının geçtiği davacıya ait taşınmazda keşif icra edildiği, keşif sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunun hükme esas alınabilecek nitelikte olduğu ifade edilerek köy tüzel kişiliğine ait daha kısa ve düzgün nitelikte taşınmaz varken, daha uzun ve kavisli olacak şekilde üzüm bağı olarak kullanılan davacının sahibi olduğu taşınmazdan geçirilmesine karar verilen Denizli İli, Çal-Akkent arasındaki yol projesinin … parsele ilişkin kısmının kamu yararı, hizmet gerekleri ve karayolu mühendisliği (ulaştırma) teori ve pratiğine aykırı olması nedeniyle hukuka uygun olmadığı gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.

Davalı idare tarafından, hukuka aykırı olduğu ileri sürülen Mahkeme kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

13/07/2010 tarih ve 27640 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 4 ve 13. maddelerine göre devlet yollarının yapım, görev ve sorumluluğu Karayolları Genel Müdürlüğüne verilmiş olup;

“Karayolu güzergahının tespiti” başlıklı 19. maddesinde;

“(1) Genel Müdürlük; otoyol, Devlet ve il yolları ağına giren karayolu güzergâhlarına ve bunların değişikliklerine ilişkin planlarını hazırlayarak, belediye ve mücavir alan sınırları içinde kalan yerlerde imar planlarına işlenmesini belediye veya ilgili kurum ve kuruluşlardan talep eder. Belediye veya ilgili kurum ve kuruluşlar, karayolu güzergâhlarına ilişkin söz konusu planlara varsa itirazlarını en geç otuz gün içinde bildirir. Bu süre sonunda itiraz edilmemişse güzergâh planları, ilgili kurum veya kuruluşlar açısından imar planına esas olmak üzere kesinleşir. İlgili kurum ve kuruluşlarca itiraz edilmesi halinde ise karayolu güzergâh planlarına yapılacak itirazlar Genel Müdürlükçe değerlendirilerek, itiraz tarihinden itibaren en geç yirmi gün içinde sonuçlandırılır. Belediye ve mücavir alan sınırları dışında kalan yerlerde ise karayolu güzergâh planları, il özel idareleri veya ilgili kurum ve kuruluşlarla koordine edilmek suretiyle Genel Müdürlükçe doğrudan tayin ve tespit edilir ve uygulaması bu çerçevede yapılır. Bu fıkra hükümlerine göre son halini alan yol güzergâh planları Bakan onayı ile yürürlüğe girer. Bakan bu yetkisini Genel Müdüre devredebilir.

(2)  İlgili kurum veya kuruluşlar mevcut imar planlarını kesinleşen karayolu güzergâh planlarına uygun olarak en fazla altmış gün içinde revize eder. İmar mevzuatının gerektirdiği diğer işlemler ilgili kurum ve kuruluş tarafından yürütülür. Revize edilen imar planına yapılan ve karayolu güzergâhında değişiklik gerektiren itirazlar Genel Müdürlükçe karara bağlanır.

(3) Karayolu güzergâh planlarının belirlenen süre sonunda, ilgili kurum veya kuruluşça imar planlarına işlenmemesi hâlinde, kesinleşen karayolu güzergâh planları Genel Müdürlükçe imar planlarına işlenir. Karayolu güzergâhlarının işlendiği imar planları Bakan tarafından resen onaylanmak suretiyle kesinleşir ve ilgili kurum ve kuruluşa bildirilir. Kesinleşen imar planlarının bir sureti Bayındırlık ve İskân Bakanlığına da gönderilir. Bu şekilde kesinleştirilen imar planları ile ilgili diğer işlemler, ilgili kurum ve kuruluş tarafından imar mevzuatının gerektirdiği şekilde yürütülür.

(4) Kesinleşen imar planlarında karayolu ve çevresine ilişkin daha sonra yapılacak her türlü ilave, değişiklik ve diğer çalışmalarda, trafik ve karayolu güvenliği açısından Genel Müdürlüğün görüşü alınır. Bu plana ilişkin değişiklikler hakkında ilgili mevzuatına göre ilan süresinin başladığı tarihte Genel Müdürlüğe bilgi verilir.

(5) İlgili kurum veya kuruluşlar, kesinleşen karayolu güzergâh planlarına ilişkin olarak yapacakları imar planı çalışmalarında, Genel Müdürlükçe karayolu güzergâhına ilişkin hazırlanan jeolojik, jeoteknik ve fotogrametrik raporları esas almak zorundadır.

(6) Bu madde hükümleri çerçevesinde kesinleşen karayolu güzergâh planları kapsamında karayollarının yer aldığı alanlara ilişkin olarak, belediyeler veya il özel idarelerince, ilk kez yapılan imar planı düzenlemelerinde, otoyollar hariç olmak üzere, kesinleşmiş güzergâh planlarındaki karayolları, 3194 sayılı Kanunun 18 inci maddesi hükümleri dâhilinde oluşturulacak düzenleme ortaklık payları hesabına dâhil edilir. İlgili belediyeler veya il özel idareleri, söz konusu işlemleri Genel Müdürlük ile koordineli olarak ve ivedilikle sonuçlandırır.” hükümleri yer almaktadır.

Dosyanın incelenmesinden,  Denizli İli, Çal İlçesi sınırları içinde Çal-Bekilli bölünmüş yol projesinin hazırlanarak uygulamaya başlandığı; bu yolun Alfaklar Geçişini konu alan kısmında, davacının mirasçılarından olduğu Alfaklar köyü, Dedekuyusu mevkii, …  pafta, … sayılı parselin bulunduğu, hazırlanan ilk projede yolun bu taşınmazın sınırları içinde kaldığı; daha sonra projede revizyon yapılarak bu kez yolun eski köy yolu esas alınarak Hazineye ait … nolu parsele kaydırıldığı; bu haliyle yolun bu kısmının yerleşim yerleri içinde kaldığı; eski köy yolunun mezarlık içinden geçtiği; bu yolun genişletilmesi halinde mezarlığın tahrip olacağı dikkate alınarak tekrar eski projeye dönüldüğü; davacı tarafından Çal-Akkent arasındaki yolun kendi  parsellerinden geçecek şekilde hazırlanan yol projesinin, kendi taşınmazlarıyla ilgili kısmının iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Mahkemece söz konusu uyuşmazlığın çözümü amacıyla mahallinde 11/09/2012 tarihinde keşif icra edilmiş olup, yapılan keşif ve bilirkişi incelemesinden sonra bilirkişi heyetince düzenlenen 11/10/2012 tarihli bilirkişi raporunda; “…Projenin bir aşamasında güzergahın değiştirilip aynı standartlar uygulanarak başka bir güzergahın belirlenmiş olması nedeniyle, dava konusu yol projesi kısmında yol standartları ve trafik güvenliği açısından güzergah değişikliklerinin herhangi bir sakınca doğurmadığı ve değişikliğin yapılabileceği; … nolu parselden geçen güzergahın üzüm bağı vasfındaki tarım arazilerinden geçmesi ve nispeten uzun olması nedeniyle kamulaştırma maliyetinin dolayısıyla yol yapım masraflarının diğer güzergaha göre daha fazla olacağı; bu nedenle … nolu parselden geçen güzergahın kamu yararına uygun olmadığı, kişisel menfaate doğrudan alternatif olması durumunda kamu yararı ve hizmet gereğinin üstünlüğünün olduğu; ancak kamu yararı ve hizmet gereği yapılan işlemlerde, çeşitli alternatiflerin olması durumunda kişisel menfaatlere en az zarar verecek olan durumun seçilmesi gerektiği ve bu nedenle seçilecek güzergahın … nolu parselden (mezarlık) geçen güzergah olması gerektiği; yol güzergahının … nolu parselden geçmesiyle mezarlık alanında oluşacak tahribatı en aza indirebilmek için, bu güzergahın mezarlık dış sınırına doğru, (… nolu parsele müdahale etmeyecek şekilde) kaydırılabileceği; sonuç olarak; dava konusu yol projesinin davacının sahip olduğu … parsel üzerinden geçen güzergahın karayolu mühendisliği teori ve pratiği açısından uygun olmadığı …” değerlendirmesinde bulunulmuştur.

Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda; bilirkişilerden asıl istenen husus olan konuda; yol standartları ve trafik güvenliği açısından güzergah değişikliklerinin herhangi bir sakınca doğurmadığı ve değişikliğin yapılabileceği ifade edildikten sonra bilirkişilerin görevleri arasında olmamasına karşın bilirkişilerce işin esasına girilerek maliyet analizi yapılmış olması, kamu yararı kararı verecek merci olunmamasına rağmen bu hususta görüş beyan edilmesi, idarenin takdir hakkını ortadan kaldıracak şekilde kesin yargılarda bulunulması ve çakışan menfaatler arasında mezarlıktan yol geçirilmesinin uygun olacağının ifade edilmiş olması ile görevleri arasında olmasına rağmen güzergahlara ilişkin mesafeler arasında fark olduğu ifade edilmiş fakat herhangi bir ölçüm yapılmadığı, her iki güzergaha ilişkin bir kroki hazırlanmadığı ve bu yere ilişkin imar durumundan bahsedilmediği görülmektedir. Oysa uyuşmazlığın çözümü için yapılacak bilirkişi incelemesi sonrasında davanın tarafları açısından, herhangi bir kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta uyuşmazlığın ortaya konulması, teknik olarak uyuşmazlığın tüm yönleriyle irdelenmesi ve herhangi bir tartışma yaratmayacak şekilde çözümlenmesi gerekmektedir.

Buna göre, anılan bilirkişi raporu, yukarıda aktarılan nitelikte ve mahkeme kararına dayanak alınacak mahiyette görülmemiştir.

Bu durumda eksik incelemeye dayanan bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle verilen idare mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

Öte yandan yolun davacıya ait üzüm bağından geçirilmesinden ise mezarlıktan geçirilmesinin kamu yararına daha uygun olduğu ifade edilmiştir. Oysa planlama ilkeleri ve şehircilik esasları ile kamu yararı açısından doğal ve tarihi değerlerin ön planda olduğu bölgelerde dikkat edilmesi gereken en temel ilkenin, koruma alanlarının bütünlüğünün sağlanması ve bu alanlarda planlama alanı içerisinde herhangi bir kullanımın oluşturduğu ve/veya oluşturacağı baskı karşısında koruma-kullanma dengesinin sağlanması olduğu, bu temel ilkenin, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun 05/11/1999 tarih ve 658 sayılı kararı ile 19/06/2007 tarih ve 728 sayılı ilke kararında da belirtildiği, çağdaş yaşamın gerektirdiği bazı kullanım, düzenleme ve altyapıların sağlanması sırasında yüzlerce yıllık kültürel birikimin hassas-kırılgan yapıdaki doğal yapı öğelerinin korunması ve bir miras öğesi olarak gelecek kültürlere taşınmasının engellenmemesi gerektiği, doğal ve tarihi değerlerin önemli potansiyel oluşturduğu doğal koruma alanlarının kısmen ve/veya tamamen tahrip edilmesinin, geriye dönüşü olmayan etki olarak değerlendirilmesi gerektiği açık olup köy sakinlerinin mezarlık olarak kullandıkları alanın yol geçirilmesi nedeni ile tahrip olacağı kuşkusuzdur. Bu durumda davacının yararı ile kamu yararının karşılaştırılmasında “üstün kamu yararı” yönünden irdeleme yapıldığında, yol standartları ve trafik güvenliği açısından güzergah değişikliklerinin herhangi bir sakınca doğurmadığı ve değişikliğin yapılabileceğinin ortaya çıkmış olması karşısında, mezarlığın korunmasının “üstün kamu yararı” bakımından daha uygun olduğundan davanın reddi gerekirken aksi yöndeki mahkeme kararında bu yönüyle de hukuki isabet bulunmamaktadır.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın