Davacı tarafından iptali istenilen işlemin hangi hususlardan hukuka aykırı olduğu ve hangi kanun maddesinin ihlal edildiği ortaya konulmasa da İdare Mahkemesince bu hususların resen araştırılması gerektiği gibi davacı tarafından davaya konu parselasyon planının dayanağı olarak gösterilen imar planlarının da bulunduğu yere dair olup olmadığının araştırılarak asıl dayanak imar planlarının ortaya konulması gerekmektedir.
İstemin Özeti: Ankara 9. İdare Mahkemesince verilen 25/10/2013 tarihli, E:2012/1811, K:2013/1460 Sayılı kararın, usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
K: Dava, Ankara İli, Gölbaşı İlçesi, … Mahallesi 116133 ada 2 parsel sayılı taşınmazın hissedarı olan davacılar tarafından, Ankara Büyükşehir Belediye Encümeninin 07/06/2012 tarihli 940 Sayılı kararıyla onaylanan … Etabı Yerleşim Alanına ait 87046 Sayılı parselasyon planının ve bu parselasyon planının dayanağını oluşturan Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 17/02/2012 tarihli 302 Sayılı kararıyla onaylanan 1/1000 ölçekli uygulama imar planı ile 1/1000 ölçekli uygulama imar planının dayanağını oluşturan Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 17/10/2011 tarihli 3032 Sayılı kararıyla onaylanan 1/5000 ölçekli nazım imar planının iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince, mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda, uyuşmazlık konusu edilen Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 17/02/2012 tarihli 302 Sayılı kararıyla onaylanan 1/1000 ölçekli uygulama imar planının ve Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 17/10/2011 tarihli 3032 Sayılı kararıyla onaylanan 1/5000 ölçekli nazım imar planının, davaya konu parselasyon planının dayanağı olduğu gerekçesiyle iptali istenilmekte ise de; söz konusu planların davacılara ait taşınmazın bulunduğu bölgeye değil bitişik alana ait olduğu ve bu planlar ile davacıların kişisel bir menfaatinin ihlal edilmediği gibi, işlem ile arasında ciddi ve makul bir menfaat ilişkisi de olmadığından, davacıların davaya konu imar planları yönünden dava açma ehliyetinin mevcut olduğunun kabulüne hukuken olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın bu kısmının ehliyet yönünden reddine, uyuşmazlıkta, dava dosyasında bulunan bilgi ve belgelerden, davaya konu parselasyon planının dayanağı tüm imar planlarının muhtelif idare mahkemesi kararları ile iptaline karar verildiği görülmekle birlikte, davaya konu parselasyon planında düzenleme ortaklık payı hesabının imar mevzuatına aykırı olduğu, ayrıca kırsal nitelikli bölgede kalan ve imar hakları daha az olan yapı adalarına isabet eden bir kısım şahsa ait hisselerin imar hakları daha fazla olan köy içi mevkiindeki hazine ve kamu orta malı nitelikli taşınmazların rastladığı yerlerde oluşturulan parsellere aktarılmasının dağıtım ilke ve tekniklerine uygun olmadığı, diğer taraftan 2981/3290 Sayılı kanunun Ek-1 maddesinin yapılaşmış, paydaşlar arasında fiili bölüşüm oluşmuş veya muvafakat sağlanmış taşınmazlarda uygulanması mümkün olduğu halde anılan şartların sağlanmadığı taşınmazlardaki paydaşların bir kısmına farklı imar parsellerinde hisse tahsisi yapıldığı anlaşıldığından, dağıtım ilkelerine ve parselasyon tekniğine uygun olarak yapılmadığı sonucuna ulaşılan uyuşmazlık konusu parselasyon planının iptaline karar verilmiş, bu karar davacı ve davalı vekili tarafından karşılıklı olarak temyiz edilmiştir.
Temyize konu İdare Mahkemesi kararının davaya konu taşınmaza yönelik parselasyon planının iptali yolundaki kısmında 2577 Sayılı kanunun 49/1. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmamaktadır.
Davanın, 1/5000 ölçekli nazım ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planının iptali istemine dair kısmının ehliyet yönünden reddi yolundaki kısmının incelenmesinden;
İdari yargıda iptal davaları “idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar” olarak tanımlanmıştır.
İdari yargıda yazılı yargılama usulünün uygulanacağı, incelemenin evrak üzerinde yapılacağı, kendiliğinden ( re’sen) inceleme yönteminin kullanılacağı gerek yasada gerekse uygulama ve öğretide kabul edilmiştir.
İdari Yargılama Usulü Kanununun 20.maddesinin 1.fıkrasında “Danıştay ile idare ve vergi mahkemeleri bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeyi kendiliğinden yaparlar. Mahkemeler belirlenen süre içinde lüzum gördükleri evrakın gönderilmesi ve her türlü bilgilerin verilmesini isteyebilirler. Bu husustaki kararların ilgililerce süresi içinde yerine getirilmesi mecburidir” hükmü getirilmek suretiyle resen araştırma ilkesi kabul edilmiştir.
Bu ilkeye göre mahkeme idareden ve davacılardan gerekli gördüğü bilgi ve belgeleri ister, keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasına da karar verebilir.
Diğer taraftan, davacı tarafından iptali istenilen işlemin hangi hususlardan hukuka aykırı olduğu ve hangi kanun maddesinin ihlal edildiği ortaya konulmasa da İdare Mahkemesince bu hususların resen araştırılması gerektiği gibi davacı tarafından davaya konu parselasyon planının dayanağı olarak gösterilen imar planlarının da bulunduğu yere dair olup olmadığının araştırılarak asıl dayanak imar planlarının ortaya konulması gerekmektedir.
Bu durumda her ne kadar dava dilekçesinde, davaya konu olarak sunulan imar planlarının sayı ve tarihleri gösterilmiş olsa da, idari yargı merciilerinin re’sen inceleme yetkisini kullanarak davaya konu parselasyon planının bulunduğu yere ait imar planlarının varlığı araştırılarak ve davacının dava dilekçesinde açıkça parselasyon planının dayanağı olan imar planlarının iptalini isteme iradesini gözönünde bulundurarak bir karar vermesi gerekirken aksi yönde verilen İdare Mahkemesi kararının imar planlarına dair kısmında hukuki isabet görülmemiştir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, Ankara 9. İdare Mahkemesince verilen 25/10/2013 tarihli, E:2012/1811, K:2013/1460 Sayılı kararın parselasyon planına dair kısmının ONANMASINA, imar planlarına ilşkin kısmının BOZULMASINA, dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 gün içinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 16.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.