1. Anasayfa
  2. Danıştay 6. Dairesi Kararları

Danıştay 6. Dairesi E: 2016/5893 K: 2017/5046 T: 20.6.2017


6306 sayılı Kanunda öncelikli olarak malikler ile anlaşma yoluna gidilmesi, taşınmazların malikleri tarafından değerlendirilmesinin esas alınması, Kanunda belirtilen uygulamaların Bakanlıkça yerine getirilmesi, ancak üzerindeki bina yıkılmış olan arsanın malikleri üçte iki çoğunluğu sağlayamazsa acele kamulaştırma yoluna gidilmesi gerektiği.

Davanın Özeti: İstanbul İli, Gaziosmanpaşa İlçesinde ilan edilen riskli alan sınırları içerisindeki taşınmazların acele kamulaştırılmasına ilişkin 14.3.2016 tarihli, 2016/8598 sayılı Bakanlar Kurulu kararının, davacılar tarafından,2942 sayılı Kanunun 27. maddesinde öngörülen acele kamulaştırma kararı verilebilmesi için gerekli olan şartlarını taşımadığı, parsel bazında ayrı bir değerlendirilme yapılmadan riskli alan ilan edilen bölge içerisinde yer alan taşınmazların tamamı için acele kamulaştırma kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğu, riskli alan ilanına ilişkin Bakanlar Kurulu kararının yargı kararıyla iptal edildiği iddialarıyla, maliki oldukları Gaziosmanpaşa İlçesi, Sarıgöl Mahallesi, 125-128 pafta, 1501 ada, 1 parsel sayılı taşınmaz yönünden iptali istenilmektedir.

Savunmaların Özeti: Dava konusu alan sınırları içerisindeki mevcut konutların fiziki ve ekonomik ömürlerini tamamlamış olduğu, bina yoğunluğunun fazla olduğu, çarpık yapılaşma sonucunda dar ve çıkmaz sokakların bir hayli fazla olması sebebiyle alt ve üstyapı hizmetlerinin artık bu alanlara götürülmesinin imkansız hale geldiği, ilçedeki riskli alan ilan edilen alanlardaki fiziki ve ekonomik ömrünü tamamlamış bu eski yapıların yaşanabilecek depremde veya doğal olayda her an yıkılma tehlikesinin bulunduğu, olası bir depremde can kayıplarının yaşanabileceği, bu nedenle de kentsel dönüşüm projelerinin bir an önce uygulamaya geçmesi gereği, söz konusu taşınmazların acele kamulaştırılmasına ilişkin dava konusu Bakanlar Kurulu kararının alındığı, dava konusu işlemde usul ve hukuka aykırılık bulunmadığı öne sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi Düşüncesi: 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanununda belirtildiği üzere öncelikli olarak malikler ile anlaşma yoluna gidilmesi, taşınmazların malikleri tarafından değerlendirilmesinin esas alınması, Kanunda belirtilen uygulamaların Bakanlıkça yerine getirilmesi, ancak üzerindeki bina yıkılmış olan arsanın malikleri üçte iki çoğunluğu sağlayamazsa acele kamulaştırma yoluna gidilmesi gerekirken anılan hususlar gözetilmeksizin riskli alana ilişkin Bakanlar Kurulu kararı üzerine davacılara ait taşınmazın acele kamulaştırılması yolunda tesis edilen dava konusu Bakanlar Kurulu Kararında hukuka uyarlık bulunmadığından, iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı Düşüncesi: Dava, İstanbulİli, Gaziosmanpaşa İlçesinde ilan edilen riskli alan sınırları içerisinde bulunan ve aralarında davacılara ait Gaziosmanpaşa İlçesi, Sarıgöl Mahallesi, 125-128 pafta, 1501 ada, 1 parsel sayılı taşınmazın da bulunduğu alanın Gaziosmanpaşa Belediye Başkanlığınca 2942 sayılı Yasanın 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılması yolundaki 10.04.2016 günlü, 29680 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 14.03.2016 günlü, 2016/8598 sayılı Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle açılmıştır.

Dosyanın incelenmesinden, uyuşmazlığa konu taşınmazın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun uyarınca riskli alan ilanına ilişkin 10.05.2015 günlü, 29351 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 13.04.2015 günlü, 2015/7602 sayılı Bakanlar Kurulu kararı kapsamında “Sarıgöl-Yenidoğan Mahallesi” riskli alan sınırları içerisinde kaldığı, anılan Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle açılan davada; Danıştay Ondördüncü Dairesi’nin 18.02.2016 günlü ve E: 2015/5172, K: 2016/1058 sayılı davanın reddi yolundaki kararının temyiz edilmesi üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 20.10.2016 günlü, E: 2016/3916, K: 2016/2715 sayılı kararıyla “… aynı bölgenin riskli alan olarak ilan edilmesi yolundaki 15.12.2013 günlü, 2013/5666 sayılı Bakanlar Kurulu kararının iptali yolundaki Danıştay Ondördüncü Dairesi’nin 17.02.2016 günlü, E: 2014/437, K: 2016/980 sayılı kararı ile teknik raporda saptanan eksikliklerin, yargı kararının yerine getirilmesine ilişkin dava konusu işlemin dayanağı olan teknik raporda da giderilmediği sonucuna ulaşıldığından, dava konusu işlemin Sarıgöl mahallesine ilişkin kısmında hukuka uyarlık bulunmadığı” gerekçesiyleDaire kararının bozulmasına ve 2577 sayılı Yasanın 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendi uyarınca dava konusu işlemin davacılar yönünden iptaline kesin olarak karar verildiği anlaşıldığından, dava konusu acele kamulaştırma işleminin dayanağı olan riskli alan ilanına ilişkin Bakanlar Kurulu kararının hukuka aykırı olduğunun yargı kararı ile belirlenmiş olması nedeniyle, bu karara dayanılarak tesis edilen dava konusu Bakanlar Kurulu kararında da hukuka uyarlık görülmemiştir.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun anılan kararı ile dava konusu işlemin davacılar yönünden iptaline karar verilmişse de; 6306 sayılı Yasa ve uygulama yönetmeliği hükümleri uyarınca, bir bölgenin zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığının teknik bir rapor ile saptanarak bakanlar kurulu kararı ile riskli alan olarak ilan edilmesiyle bu alanın 6306 sayılı Yasa kapsamına dahil olacağı ve uygulamaların bu yasal düzenlemeye göre yapılacağı gözönünde bulundurulduğunda, riskli alan ilanına ilişkin bakanlar kurulu kararının, karar ile belirlenen bölgeye yönelik olarak yerel nitelikte düzenleyici işlem olduğu, dolayısıyla bireysel işlem niteliğinde olmadığı sonucuna varılmakla; olayda, uyuşmazlığa konu taşınmazın yer aldığı alanın tamamına yönelik genel niteleme ve belirlemelerle yapılan tespitlere dayanılarak düzenlenen teknik raporun bölgenin riskli alan olduğunu gösterir yeterli inceleme ve değerlendirmeyi içermediğinin saptanması suretiyle riskli alan kararının (Sarıgöl Mahallesine yönelik olarak) hukuka aykırı olduğunun belirlenmiş olması nedeniyle, artık bu alanda yer alan taşınmazlar yönünden (maliklerinin rızası dışında) 6306 sayılı Yasa kapsamında yapılacak olan uygulama işlemlerinin hukuki dayanağı kalmadığından, davacılara ait yapının riskli yapı olduğu yolunda bir saptama da bulunmaksızın 6306 sayılı Yasa kapsamında acele kamulaştırılmasında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenle, 14.03.2016 günlü, 2016/8598 sayılı Bakanlar Kurulu kararınınuyuşmazlığa konu taşınmaz yönünden iptaline karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince önceden belirlenen 20/06/2017 tarihinde yapılan duruşmada usulüne uygun olarak tebligat yapılan davacıyı temsilen gelen olmadığı; davalı idarelerden Başbakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’nı temsilen Hukuk Müşaviri K2’ın;müdahil Gaziosmanpaşa Belediye Başkanlığı vekili Av. K3’ın geldiği görülerek Danıştay Savcısı K4’ın katılımıyla duruşma yapıldı. Aynı gün Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve 2577 sayılı Yasanın 20/A maddesi uyarınca dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:

Davalı idareler ve müdahilin usule ilişkin yapmış olduğu itirazları yerinde görülmemiştir.

Dava, İstanbul İli, Gaziosmanpaşa İlçesinde ilan edilen riskli alan sınırları içerisindeki taşınmazların acele kamulaştırılmasına ilişkin 14.3.2016 tarihli 2016/8598 sayılı Bakanlar Kurulu kararının davacılara ait Gaziosmanpaşa İlçesi, Sarıgöl Mahallesi, 125-128 pafta, 1501 ada, 1 parsel sayılı taşınmaz yönünden iptali istemiyle açılmıştır.

Anayasa’nın 13. ve 35. madde hükümleri uyarınca mülkiyet hakkının kamu yararı amacıyla Anayasa’ya uygun olarak yasayla sınırlandırılması mümkündür. Ancak buna ilişkin düzenlemeler öncelikle kamu yararına dayanmalıdır. Ülkemizin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 Nolu Protokolüyle de mülkiyet hakkı bir insan hakkı olarak kabul edilmiş ve bu hakkın orantılılık ilkesi çerçevesinde kamu yararı gözetilerek sınırlandırılabileceği ifade edilmiştir. Buna göre, bir taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının kamulaştırma yolu ile kaldırılması (mülkiyetin el değiştirmesi) kamu yararının karşılanması zorunluluğunun özel mülkiyet hakkının korunmasından üstün tutulması şartına bağlıdır.

Öte yandan, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun “Acele kamulaştırma” başlıklı 27. maddesinde; 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Bakanlar Kurulunca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın 10. madde esasları dairesinde ve 15. madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına 10. maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabileceği kuralına yer verilmiştir.

2942 sayılı Yasanın 27. maddesinde, kamulaştırma işlemlerinde öngörülen yöntemlerin bir kısmının uygulanmayarak taşınmaza acele el konulabilmesi yolu istisnai olarak başvurulabilecek bir yöntem olarak düzenlendiğinden, madde hükmü ile üç durumda acele kamulaştırma yolu ile taşınmaza el konulmasına olanak tanınmıştır. Bu koşullardan ikisi Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya özel kanunlarda öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olması halleri şeklinde açıkça sayılmak suretiyle üstün kamu yararının ve kamu düzeninin korunmasının gerçekleştirilmesi amacıyla acele kamulaştırma yoluna gidilebileceği, bu kapsamda üçüncü koşul olan aceleliğine Bakanlar Kurulunca karar verilebilmesi için de kamu yararı ve kamu düzenine ilişkin olma halinin maddede yer alan diğer iki koşula paralel nitelik taşıması gerekmektedir.

6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun işlem tarihi itibariyle yürürlükte olan 1. maddesinde, bu Kanunun amacının afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemek olduğu ifade edilmiş, “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde ise “Riskli Alan” zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya İdare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan alan olarak tanımlanmıştır.

Aynı Kanununun 5. maddesinde:

” 1)Riskli yapıların yıktırılmasında ve bunların bulunduğu alanlar ile riskli alanlar ve rezerv yapı alanlarındaki uygulamalarda, öncelikli olarak malikler ile anlaşma yoluna gidilmesi esastır.Anlaşma ile tahliye edilen yapıların maliklerine veya malik olmasalar bile kiracı veya sınırlı ayni hak sahibi olarak bu yapılarda ikamet edenlere veya bu yapılarda işyeri bulunanlara geçici konut veya işyeri tahsisi ya da kira yardımı yapılabilir.

(2) Uygulamanın gerektirmesi hâlinde, birinci fıkrada belirtilenler dışında olup riskli yapıyı kullanmakta olan kişilere de birinci fıkra hükümleri uygulanabilir. Bu kişiler ile yapılacak olan anlaşmanın, bunlara yardım yapılmasının ve enkaz bedeli ödenmesinin usul ve esasları Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca belirlenir.

(3) Uygulamaya başlanmadan önce, riskli yapıların yıktırılması için, bu yapıların maliklerine altmış günden az olmamak üzere süre verilir. Bu süre içinde yapı, malik tarafından yıktırılmadığı takdirde, yapının idari makamlarca yıktırılacağı belirtilerek ve tekrar süre verilerek tebligatta bulunulur. Verilen bu süre içinde de maliklerince yıktırma yoluna gidilmediği takdirde, bu yapıların insandan ve eşyadan tahliyesi ve yıktırma işlemleri, yıktırma masrafı ile gereken diğer yardım ve krediler öncelikle dönüşüm projeleri özel hesabından karşılanmak üzere, mahallî idarelerin de iştiraki ile mülki amirler tarafından yapılır veya yaptırılır.

(4) Birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarda belirtilen usullere göre süresinde yıktırılmadığı tespit edilen riskli yapıların yıktırılması, Bakanlıkça yazılı olarak İdareye bildirilir. Buna rağmen yıktırılmadığı tespit edilen yapılar, Bakanlıkça yıkılır veya yıktırılır. Uygulamanın gerektirmesi hâlinde Bakanlık, yukarıdaki fıkralarda belirtilen tespit, tahliye ve yıktırma iş ve işlemlerini bizzat da yapabilir. “hükmü, 6. maddesinin 1 ve 2. bendinde:

” (1) Üzerindeki bina yıkılarak arsa hâline gelen taşınmazlarda daha önce kurulmuş olan kat irtifakı veya kat mülkiyeti, ilgililerin muvafakatleri aranmaksızın Bakanlığın talebi üzerine ilgili tapu müdürlüğünce resen terkin edilerek, önceki vasfı ile değerlemede bulunularak veya malik ile yapılan anlaşmanın şartları tapu kütüğünde belirtilerek malikleri adına payları oranında tescil edilir. Taşınmazların niteliği resen mevcut duruma göre tescil edilir. Bu taşınmazların sicilinde bulunan ayni ve şahsi haklar ile temlik hakkını kısıtlayan veya yasaklayan her türlü şerh, hisseler üzerinde devam eder. Belirtilen haklar ve şerhler, tapuda; tevhit, ifraz, terk, tescil, kat irtifakı ve kat mülkiyeti tesisine ilişkin işlemlerin yapılmasına engel teşkil etmez ve bu işlemlerde muvafakat aranmaz. Bu şekilde belirlenen uygulama alanında cins değişikliği, tevhit, ifraz, terk, ihdas ve tescil işlemleri muvafakat aranmaksızın Bakanlık, TOKİ veya İdare tarafından resen yapılır veya yaptırılır. Bu parsellerin malikleri tarafından değerlendirilmesi esastır.Bu çerçevede riskli alanlar ve rezerv yapı alanlarında uygulama yapılan etap veya adada, riskli yapılarda ise bu yapıların bulunduğu parsellerde, yapılar yıktırılmadan önce, parsellerin tevhit edilmesine, münferit veya birleştirilerek veya imar adası bazında uygulama yapılmasına, ifraz, terk, ihdas ve tapuya tescil işlemlerine, yeniden bina yaptırılmasına, payların satışına, kat karşılığı veya hasılat paylaşımı ve diğer usuller ile yeniden değerlendirilmesine, yapının paydaşı olup olmadıkları gözetilmeksizin sahip oldukları hisseleri oranında paydaşların en az üçte iki çoğunluğu ile karar verilir. Bu karara katılmayanların arsa payları, Bakanlıkça rayiç değeri tespit ettirilerek ve bu değerden az olmamak üzere anlaşma sağlayan diğer paydaşlara açık artırma usulü ile satılır. Bu suretle paydaşlara satış gerçekleştirilemediği takdirde, bu paylar, Bakanlığın talebi üzerine, tespit edilen rayiç bedeli de Bakanlıkça ödenmek kaydı ile tapuda Hazine adına resen tescil edilir ve yapılan anlaşma çerçevesinde değerlendirilmek üzere Bakanlığa tahsis edilmiş sayılır veya Bakanlıkça uygun görülenler TOKİ’ye veya İdareye devredilir. Bu durumda, paydaşların kararı ile yapılan anlaşmaya uyularak işlem yapılır. Açık artırma ile satışı yapılacak payların üzerindeki ipotek, ihtiyati haciz, haciz ve intifa hakkı gibi haklar, satış sonrasında satış bedeli üzerinde devam eder. Satış işlemi sonrasında tapu kaydındaki haklar ve şerhler Bakanlığın talebi üzerine tapu müdürlüğünce resen terkin edilir.

(2)Üzerindeki bina yıkılmış olan arsanın maliklerine yapılan tebligatı takip eden otuz gün içinde en az üçte iki çoğunluk ile anlaşma sağlanamaması hâlinde, gerçek kişilerin veya özel hukuk tüzel kişilerinin mülkiyetindeki taşınmazlar için Bakanlık, TOKİ veya İdare tarafından acele kamulaştırma yoluna da gidilebilir.Bu Kanun uyarınca yapılacak olan kamulaştırmalar, 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasındaki iskân projelerinin gerçekleştirilmesi amaçlı kamulaştırma sayılır ve ilk taksit ödemesi, mezkûr fıkraya göre belirlenen tutarların beşte biri oranında yapılır. Tapuda mülkiyet hanesi açık olan taşınmazlar ile mirasçısı belirli olmayan, kayyım tayin edilmiş, ihtilaflı veya üzerinde sınırlı ayni hak tesis edilmiş olan taşınmazların kamulaştırma işlemleri aynı madde hükümlerine tabidir. Bakanlık, TOKİ veya İdare; kamulaştırma işlemlerinin yürütülmesi için mirasçılık belgesi çıkartmaya, kayyım tayin ettirmeye veya tapuda kayıtlı son malike göre işlem yapmaya yetkilidir.

Tapuda kayıtlı malikin ölmüş olması hâlinde Bakanlık, TOKİ veya İdare, kamulaştırma işlemi için mirasçılık belgesi çıkartabileceği gibi, gerekiyorsa tapu sicilinde idari müracaat veya dava yolu ile kayıt düzeltme de isteyebilir. Kamulaştırma için anlaşma sağlanması hâlinde, Bakanlık, TOKİ veya İdare ile ilgililer arasında taşınmazın tescil veya terkinine ilişkin ferağ ve muvafakati de ihtiva eden sözleşme ve uzlaşma tutanağı tanzim edilir ve ilgili tapu müdürlüğüne gönderilerek kamulaştırmanın resen tapu siciline işlenmesi sağlanır.” hükmü yer almaktadır.

6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun yukarıdaki maddeleri değerlendirildiğinde, riskli yapıların yıktırılmasında ve bunların bulunduğu alanlar ile riskli alanlar ve rezerv yapı alanlarındaki uygulamalarda, öncelikli olarak malikler ile anlaşma yoluna gidilmesinin esas olduğu, uygulama alanındaki yıkım işlemlerine başlamadan önce yapılması gereken işlemlerin Kanunda tahdidi olarak sayıldığı, tahliye ve yıkım işlemleri gerçekleştikten sonra da arsanın malikleri tarafından değerlendirilmesinin esas olduğu üzerindeki bina yıkılmış olan yapılar yıktırılmadan önce yapılması gereken uygulamalarda paydaşların en az üçte iki çoğunluğu ile karar verileceği, bu karara katılmayanların paylarının diğer paydaşlara açık artırma usulü ile satılacağı, paydaşlara satış gerçekleştirilemediği takdirde rayiç bedeli ile Hazine adına tescil edilebileceği ancak, arsanın maliklerine yapılan tebligatı takip eden otuz gün içinde en az üçte iki çoğunlukla anlaşma sağlanmaması halinde gerçek kişilerin veya özel hukuk tüzel kişilerinin mülkiyetindeki taşınmazlar için Bakanlık, TOKİ veya İdare tarafından acele kamulaştırma yoluna gidilebileceği anlaşılmaktadır.

Dosyanın incelenmesinden, dava konusu taşınmazın içinde bulunduğu alanın 24.12.2012 tarihli, 2012/4099 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla riskli alan ilan edildiği, Gaziosmanpaşa Belediye Başkanlığının 01/09/2015 tarihli, 22860871-752.01-E.2912 sayılı yazısı ile İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğünden; Gaziosmapaşa İlçesi sınırları içerisinde riskli alan ilan edilen yazı eki listedeki ada parsel bilgisi belirtilen taşınmazların; 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırma işlemlerine başlanılması için Bakanlar Kurulu kararı alınmasının talep edildiği, İçişleri Bakanlığının 18.02.2016 tarihli, 3431 sayılı yazısı üzerinedava konusu 14/03/2016 tarihli 2016/8598 sayılı Bakanlar Kurulu kararının alındığı anlaşılmaktadır.

Dosyada bulunan Dairemizin ara kararına karşı Gaziosmanpaşa Belediye Başkanlığı Kentsel Tasarım Müdürlüğü tarafından verilen cevabi yazıda; “Dava konusu işlemin dayanağı olan riskli alan ilanına ilişkin Bakanlar Kurulu Kararının mahalle bazında iptali istemiyle Danıştay Ondördüncü Dairesinde açılan davalarda Danıştay Ondördüncü Dairesinin 17.02.2016 tarihli, E: 2015/5053, K: 2016/974; E: 2016/5079, K: 2016/976; E: 2015/5082, K: 2016/977; E: 2015/5170, K: 2016/975 vb. sayılı kararlarıyla; dava konusu alanın riskli alan ilan edilebilmesi için 6306 sayılı Yasanın ve Uygulama Yönetmeliğinin öngördüğü koşulların detaylı bir teknik rapor ile oluşturulmadığı gerekçesiyle riskli alan kararının iptaline karar verilmesi üzerine, söz konusu alanda 6306 sayılı Yasa kapsamında yapılacak anlaşma- uzlaşma, tahliye çalışmalarının durdurulduğu, taşınmaz üzerinde bulunan yapılarda yıkım yapılmadığı, henüz taşınmazın bulunduğu alanda arazi ve hak sahipliği tespit çalışmalarının devam ettiği, dava konusu taşınmazın kamulaştırılması ile ilgili kamu yararı kararının alınmadığı ve kamulaştırmayla ilgili bedel tespiti, tapu iptali ve tescili amacıyla idarelerince Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açılmadığı, arazi ve hak sahipliği tespit çalışmaları tamamlandığında 6306 sayılı Yasa kapsamında anlaşma-uzlaşma süreci ve ardından tahliye çalışmalarının başlayacağı, 6306 sayılı Kanun kapsamında yürütülen uygulamaların aciliyeti sebebiyle dava konusu acele kamulaştırma kararının alındığı” belirtilmiş olup Danıştay Ondördüncü Dairesinin yukarıda beliirtilen iptal kararlarının sırasıyla Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 20.10.2016 tarihli, E: 2016/2102, K: 2016/2713; 20.09.2016 tarihli, E: 2016/2106, K: 2016/2616; E: 2016/2613, K: 2016/2618; E: 2016/2105, K: 2016/2615 sayılı kararlarıyla, “sadece davacılara ait taşınmazlar yönünden hüküm ifade edeceği tabiidir” açıklamasıyla onandığı görülmektedir.

Bu durumda, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanununda belirtildiği üzere öncelikli olarak malikler ile anlaşma yoluna gidilmesi, taşınmazların malikleri tarafından değerlendirilmesinin esas alınması, Kanunda belirtilen uygulamaların Bakanlıkça yerine getirilmesi, ancak üzerindeki bina yıkılmış olan arsanın malikleri üçte iki çoğunluğu sağlayamazsa acele kamulaştırma yoluna gidilmesi gerekirken anılan hususlar gözetilmeksizin riskli alana ilişkin Bakanlar Kurulu kararı üzerine dava konusu taşınmazın acele kamulaştırılması yolunda tesis edilen Bakanlar Kurulu Kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununa 6545 sayılı Kanununun 18. maddesiyle eklenen “İvedi yargılama usulü” başlıklı 20/A maddesi kapsamında kalan dava konusu işlemin davacılar taşınmazı yönünden iptaline,aşağıda ayrıntısı yer alan 293,10-TL yargılama giderleri ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 1.800-TL avukatlık ücretinin davalı idarelerden alınarak davacılara verilmesine, posta ücreti avansından artan kısmın karar kesinleştikten sonra davacılara iadesine, müdahilin yaptığı masrafların üzerinde bırakılmasına, bu kararın tebliğini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz isteminde bulunulabileceğinin duyurulmasına, 20/06/2017tarihinde oybirliğiyle karar verildi.