1. Anasayfa
  2. Danıştay 6. Dairesi Kararları

Danıştay 6. Dairesi E: 2016/6307 K: 2018/4311 T: 7.5.2018


Dava konusu nazım imar planından sonra, plan onama sınırının tamamını kapsayacak şekilde hazırlanan nazım imar planı revizyonu nedeniyle görülmekte olan davanın konusuz kaldığından söz edilebilmesi için, davacının dava açmakla elde etmek istediği hukuki sonuçların imar planı revizyonu ile karşılanmış olması gerektiği açıktır. Alanın riskli alan ilan edilmesine ilişkin Bakanlar Kurulu kararında hukuka uyarlık bulunmaması nedeniyle, dava konusu nazım imar planının da dayanaktan yoksun kalmıştır.

İstemin Özeti: İstanbul 13. İdare Mahkemesince verilen 24/02/2016 tarihli, E: 2015/1099, K: 2016/442sayılı kararın, usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti: Temyiz edilen kararda bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi Düşüncesi: Temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:

Dava, İstanbul İli, A1 parsel sayılı taşınmazı da kapsayan alanda hazırlanan 1/5000 ölçekli nazım imar planı ile anılan plana askı süresi içerisinde yapılan itirazın reddi ile 13.08.2015-11.09.2015 tarihleri arasında askıya çıkarılan 1/5000 ölçekli nazım imar planının iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince, dosyada yer alan bilgi ve belgelerin değerlendirilmesinden; dava konusu 09.04.2015 onay tarihli nazım imar planına karşı görülmekte olan dava açıldıktan sonra plan onama sınırının tamamını kapsayacak şekilde hazırlanan 16.11.2015 tarihli 1/5000 ölçekli nazım imar planı revizyonunun 19.11.2015-18.12.2015 tarihleri arasında askıya çıkarılmış olması karşısında dava konusu nazım imar planının yürürlüğünü yitirdiği ve davanın konusunun kalmadığı gerekçesiyle dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, bu karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 2. maddenin 1. fıkrasının (ç) bendinde riskli alan; zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya idare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan alan şeklinde tanımlanmış, aynı Kanun’un “Uygulama İşlemleri” başlıklı 6. maddesinin 6. fıkrasında; “Bakanlık, riskli alanlardaki ve rezerv yapı alanlarındaki uygulamalarda faydalanılmak üzere; özel kanunlar ile öngörülen alanlara ilişkin olanlar da dâhil, her tür ve ölçekteki planlama işlemlerine esas teşkil edecek standartları belirlemeye ve gerek görülmesi hâlinde bu standartları plan kararları ile tayin etmeye veya özel standartlar ihtiva eden planlar yapmaya, onaylamaya ve kent tasarımları hazırlamaya yetkilidir.” hükmüne yer verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, İstanbul İli, Gaziosmanpaşa İlçesi sınırları içerisinde 393 ha’lık alanın riskli alan ilan edilmesine ilişkin 24.12.2012 tarihli, 2012/4099 sayılı Bakanlar Kurulu kararı doğrultusunda dava konusu 09.04.2015 tarihli, NİP-11425 sayılı 1/5000 ölçekli nazım imar planı onaylanarak, 13.04.2015-12.05.2015 tarih aralığında askıya çıkartılmak suretiyle ilan edildiği, davacı tarafından askı süresi içinde yapılan itirazın zımnen reddedildiği, diğer taraftan itirazlardan kısmen uygun bulunanlar doğrultusunda 30.07.2015 tarihli, NİP-11425,1 sayılı nazım imar planı değişikliği onaylanarak, sadece değişiklik içeren kısımların 13.08.2015-11.09.2015 tarih aralığında yeniden askıya çıkarıldığı, söz konusu imar planı değişikliğine yapılan itirazlar ile idare mahkemelerinde açılan davalar nedeniyle, bu defa plan onama sınırının tamamını kapsayacak şekilde 16.11.2015 tarihli, NİP-11425,2 sayılı nazım imar planı revizyonunun onaylandığı görülmektedir.

Uyuşmazlık konusu taşınmazın bulunduğu alanda dava konusu 09.04.2015 tarihli, NİP-11425 sayılı nazım imar planından sonra, plan onama sınırının tamamını kapsayacak şekilde hazırlanan 16.11.2015 onay tarihli, NİP-11425,2 sayılı imar planı revizyonu nedeniyle görülmekte olan davanın konusuz kaldığından söz edilebilmesi için, davacının dava açmakla elde etmek istediği hukuki sonuçların imar planı revizyonu ile karşılanmış olması gerektiği açıktır.

Bu doğrultuda, dava konusu nazım imar planı ile taşınmaza getirilen kullanım kararlarında 30.07.2015 onay tarihli ve 16.11.2015 onay tarihli nazım imar planlarında herhangi bir değişiklik yapılmamış olduğunun davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından açıkça beyan edilmesi karşısında, davacının dava açmakla elde etmek istediği hukuki sonuçlara ilişkin bir değişiklik olmadığı, dolayısıyla menfaatinin devam ettiği anlaşıldığından, 30.07.2015 ve 16.11.2015 onay tarihli imar planı değişiklikleri ile dava konusu imar planının yürürlükten kalktığı ve davanın konusuz kaldığından söz edilmesi mümkün değildir.

Bu durumda, taşınmazın kullanım kararları yönünden herhangi bir değişikliğe uğramayan ve hukuki sonuçlar doğurmaya devam eden dava konusu nazım imar planı hakkında işin esası incelenmek suretiyle bir karar verilmesi gerekmektedir.

Diğer taraftan, uyuşmazlık konusu taşınmazların 24.12.2012 tarihli, 2012/4099 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile ilan edilen riskli alan sınırları dahilindeki Karayolları Mahallesi sınırları içerisinde kaldığı, söz konusu Bakanlar Kurulu kararının Karayolları (Küçükköy) Mahallesine ilişkin kısmının iptali istemiyle Danıştay Ondördüncü Dairesinde açılan davada; uyuşmazlık konusu alanın üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına dair idarelerce hazırlanan raporlarda, binalar gözlemsel olarak incelenerek kalite olarak “iyi”, “orta” ve “kötü” diye sınıflandırılmış ise de, niceliksel bir ölçüt verilmediği ve diğer bilgilerin genel itibarıyla gözlemsel bilgiler içerdiği, İstanbul’un önceki yıllarda yaşamış olduğu depremler sonucunda söz konusu yapıların olumsuz olarak etkilenip etkilenmediği yolunda belirlemeye yer verilmediği, değişik tipteki yapılardan örnekleme suretiyle karot veya numune alınmak suretiyle teknik bir metot üzerinde çalışılmadığı, yapıların hangi yönlerden can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığını kanıtlayacak yeterli bilgi içermediği, söz konusu alana ilişkin detaylı zemin etüdü verisi ve buna bağlı olarak su taşkını konusunda yeterli veri bulunmadığı, dava konusu alanın riskli alan ilan edilebilmesi için Kanunun ve Uygulama Yönetmeliğinin öngördüğü koşulların detaylı bir teknik rapor ile oluşturulmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali yolunda verilen Danıştay Ondördüncü Dairesi’nin 17.02.2016 tarihli, E: 2015/5079, K: 2016/976 sayılı kararının, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 20.09.2016 tarihli, E: 2016/2106, K: 2016/2616 sayılı kararı ileaçıklama eklenerek onanmasına hükmedildiği görülmüştür.

Bu haliyle, uyuşmazlığa konu alanın riskli alan ilan edilmesine ilişkin Bakanlar Kurulu kararında hukuka uyarlık bulunmaması nedeniyle, dava konusu nazım imar planının da dayanaktan yoksun kaldığı anlaşıldığından, hukuka uygun olmayan nazım imar planının iptaline karar verilmesi gerekirken, dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında isabet bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, İstanbul 13. İdare Mahkemesince verilen 24/02/2016 tarihli, E: 2015/1099, K: 2016/442 sayılı kararın BOZULMASINA,dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 gün içinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 07/05/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.