1. Anasayfa
  2. Danıştay 6. Dairesi Kararları

Danıştay 6. Dairesi E: 2018/505 K: 2019/4400 T: 16.5.2019


Alanın plansız gelişen, fiziki ve sosyal çevre koşulları sağlıksız ya da afet riski olan bölgeleri kapsadığına ya da bu kapsamdaki hangi alanların dönüştürülmesi amacıyla tesis edildiği nesnel, teknik ve bilimsel veri, tespit ve analizlerle ortaya koyma yükümlülüğü ilgili belediyeye düşmektedir.

İmar planında yapılan kentsel dönüşüme yönelik müdahalelerin, dar gelirlilere konut üretme amacı taşıdığı ifade edildiği, ancak sınır tespitinde hangi kriterlerin dikkate alındığına ilişkin hiçbir teknik, nesnel ya da bilimsel bir dayanak bulunmadığı, belirlenen sınıra ilişkin hiçbir tespit, analiz ya da sentez çalışmasının da bulunmadığı, sadece mülkiyet desenine bağlı olarak KDGPA sınırı belirlenemeyeceği, sınırın nesnel, teknik ve bilimsel veri, tespit ve analizlere dayandırılmamış olması nedeni ile dava konusu işlemin şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına aykırı olduğu.

DAVANIN KONUSU: Ankara ili, Etimesgut ilçesi, A1 Mahallesi ve Gölbaşı ilçesi, A2 Mahallesi sınırları içerisinde bulunan bazı alanların “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı” ilan edilmesine ilişkin Bakanlar Kurulunun (Cumhurbaşkanı) 11/09/2017 tarih ve 2017/10827 sayılı kararının iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI: Aynı idari işlemle aynı gün Bakanlar Kurulu kararları ile davalı idare tarafından tamamen benzer özellikte 3 adet alanın kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı olarak ilan edildiği, bu kararlar ile “kentsel gelişim ve dönüşüm” kavramının içinin boşaltıldığı, amacı ve mahiyeti ile bağdaşmadığı, tek amacının üzerinde yapı olmayan kamu arazilerinin yapılaşmaya açılması olduğu, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nce 2007 yılında onaylanan 1/25000 ölçekli Başkent Ankara Nazım İmar Planında, açık yeşil alanlar, orman ve ağaçlık alan, ağaçlandırılacak alanlar, ÖPB (Özel Proje Bölgesi) alanı, vadi tabanları ve dere yatağı olarak planladığı, yapılaşmamış bu alanın, kentsel dönüşüme konu edilmesinin hiçbir bilimsel dayanağının bulunmadığı, 1/25000 ölçekli Başkent Ankara Nazım İmar Planında açık yeşil alanlar olarak planlanan alanın, kentsel dönüşüm alanı ile edilmesinin şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına aykırı olduğu, dava konusu alanın yapılaşmamış bir alan olduğu ve üst ölçekli imar planında açık yeşil alanlar içerisinde planlandığı, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun kentsel dönüşüm ve gelişimi tanımlayan ve düzenleyen 73. maddesinde 17.06.2010 tarih ve 5998 sayılı kanun ile yapılan değişiklikle kentsel dönüşüm tanımının değişmesine rağmen, söz konusu alanın kentsel dönüşüm alanı ilan edilmesinin, şehircilik ilke ve esasları ile planlama mevzuatına taban tabana zıt bir yaklaşım olduğu, Kanundaki eski tanımıyla; belediyelerin “eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek, kentin tarihi ve kültürel dokusunu korumak veya deprem riskine karşı tedbirler almak” amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projelerini uygulamasının beklendiği; Kanunun 73. maddesinin 5998 sayılı Kanunla değiştirilmeden önceki halinde de konut alanları, sanayi ve ticaret alanları, teknoloji parkları ve sosyal donatılar oluşturma yetkilerinin bulunduğu, ancak söz konusu fonksiyonların “eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etme” şartına bağlı olarak uygulanabildiği, dönüşüm ihtiyacı olmayan, eskimeyen veya işlevini yitirmeyen, çöküntü haline gelmeyen alanların kentsel dönüşüm alanı ilan edilemeyeceği hususunda birçok emsal yargı kararının oluştuğu, söz konusu değişiklikle birlikte bu şartların ortadan kaldırılmaya çalışıldığı; açıkça her türlü alanın kentsel dönüşüm alanı olarak belirlenebileceğinin öngörüldüğü; bir anlamda 73.maddedeki değişiklikle tarım arazilerinin, imarsız boş alanların yapılaşmaya açılması için hukuki zemin oluşturulmaya çalışıldığı, kentsel dönüşüm ve gelişim kavramının “kentin dokusunu bozan sorunların giderilmesi, eskiyen kısımların yeniden inşa ve restore edilmesi” amacını taşırken, “üzerinde yapı olan veya olmayan, imarlı veya imarsız alanların dönüştürülmesi, geliştirilmesi, yapılaşmaya açılması” amacının yüklenmeye çalışıldığı; ancak bu değişimlere rağmen evrensel nitelikteki amaçlarından ayrı olarak kentsel dönüşüm uygulaması yapılamayacağına ilişkin görüşün geçerliliğini koruduğu, dava konusu alan üzerinde “dönüştürülmesi gereken” yapılar olmadığı müddetçe kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan edilemeyeceğiileri sürülmüştür.

CUMHURBAŞKANLIĞIVE ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞININ SAVUNMALARININ ÖZETİ: Dava konusu işlem ile davacılar arasında “menfaat irtibatı” kurulabilmesi, ancak, davacıların “aktüel, şahsî ve meşru bir menfaatinin ihlâl edilmesi” hâlinde mümkün olduğu, davacılar tarafından iptali talebedilen Bakanlar Kurulu kararının, davacı Odaların doğrudan veya dolaylı olarak aktüel, şahsî ve meşru bir menfaatini ihlâl eden bir tarafı olmadığından davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği, dava konusu işlem bir plan onama işlemi olmayıp kentsel gelişim ve gelişim proje alanının ilan edilmesine ilişkin bîr işlem olduğu, ilgili mevzuata göre belediye meclisi kararıyla, belediye veya mücavir alan sınırları içerisindeki hangi alanların kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanına konu edilebileceği belediye tarafından belirlendiği, alana ait üretilecek proje ve uygulamaların belediyesi tarafından gerçekleştirileceği, Bakanlığın kamunun mülkiyetinde veya kullanımında olan yerlerde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı ilan edilebilmesi sürecindeki görevinin, mezkur Kanun kapsamında belediyesince belirlenmesi öngörülen kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı sınırlarının da dahil olduğu teklif dosyasının Bakanlar Kurulu’na sunulmasından ibaret olduğu, teklife konu alanın çoğunluğunun Maliye Hazinesine ait kamunun kullanımı ve tasarrufunda veya mülkiyetindeki muhtelif kadastro parselleri ile birlikte özel mülkiyete konu kadastro parsellerin bulunduğu bir alan olduğu, bu doğrultuda konut ve rekreasyon ve sosyal donatı alanları amacıyla kullanılacağı, bu alanlarda yapılacak planlama ve uygulamaların alana ait doğal, beşeri kaynak ve potansiyellerden optimum yararlanmaya imkan verecek biçimde, koruma ve kullanma dengesini kurmayı amaçlayan, kentin ve doğal yapının taşıma kapasitesi göz önünde bulundurularak, ilgili kurum ve kuruluşlar arası işbirliğinin sağlanması sonucu; konut, rekreasyon, sosyal donatı alanları gibi kullanımlar amacıyla kullanılacağı ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLIĞININ SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacılar tarafından iptali talebedilen Bakanlar Kurulu kararının, davacı Odaların doğrudan veya dolaylı olarak aktüel, şahsî ve meşru bir menfaatini ihlâl eden bir tarafı olmadığından davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği, tüzel kişiliği olmayan veya F1 Odasının yetkili organı olmayan davacı şubenin huzurdaki davada taraf ehliyeti olmadığı, işbu nedenle huzurdaki davanın reddine karar verilmesi gerektiği, ilan askı sürecindeki planlara karşı herhangi bir itirazda bulunmaksızın anılan kararlara karsı doğrudan dava yoluna gidilmesinin hukuka aykırı olduğu, dava dilekçesindeki eleştirilerin büyük bir çoğunluğunun kentsel dönüşüm üzerine yapıldığı, ancak alanın aynı zamanda kentsel gelişim alanı olarak ilan edildiği, kentsel gelişim alanının yapısız ve imarsız boş alanlarda yeni yapılaşmaların getirilmesi anlamına geldiği, kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanının yaklaşık 499 hektarlık yüzölçüme sahip olduğu ve konut, ticaret+turizm, rekreasyon ve sosyal donatı alanları amacıyla kullanılacağı, sağlıklı kentsel çevrenin oluşumunu sağlamak ve kamu mülkiyetindeki arazilerin etkin değerlendirilmesinin hedeflendiği belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY SAVCISI DANIŞTAYSAVCISI DÜŞÜNCESİ: Dava, Ankara İli, Etimesgut İlçesi, A1 Mahallesi ve Gölbaşı İlçesi, A2 Mahallesi sınırları içerisinde bulunan bazı alanların “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı” olarak ilan edilmesine ilişkin 11/09/2017 günlü, 2017/10827 sayılı Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle açılmıştır.

5393 sayılı Belediye Kanununun 73. maddesinde, belediyenin, belediye meclisi kararıyla; konut alanları, sanayi alanları, ticaret alanları, teknoloji parkları, kamu hizmeti alanları, rekreasyon alanları ve her türlü sosyal donatı alanları oluşturmak, eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek, kentin tarihi ve kültürel dokusunu korumak veya deprem riskine karşı tedbirler almak amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabileceği; bir alanın kentsel dönüşüm ve gelişim alanı olarak ilan edilebilmesi için yukarıda sayılan hususlardan birinin veya bir kaçının gerçekleşmesi ve bu alanın belediye veya mücavir alan sınırları içerisinde bulunmasının şart olduğu; ancak, kamunun mülkiyetinde veya kullanımında olan yerlerde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı ilan edilebilmesi ve uygulama yapılabilmesi için ilgili belediyenin talebi ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca bu yönde karar alınması şart olduğu; kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı olarak ilan edilecek alanın; üzerinde yapı olan veya olmayan imarlı veya imarsız alanlar olması, yapı yükseklik ve yoğunluğunun belirlenmesi, alanın büyüklüğünün en az 5 en çok 500 hektar arasında olması, etaplar halinde yapılabilmesi hususlarının takdirinin münhasıran belediye meclisinin yetkisinde olduğu; toplamı 5 hektardan az olmamak kaydı ile proje alanı ile ilişkili birden fazla yerin tek bir dönüşüm alanı olarak belirlenebileceği hükme bağlanmıştır.

Dosyanın incelenmesinden, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 12.08.2016 günlü, 1621 sayılı kararı ile “Ankara İli, Etimesgut İlçesi, A1 Mahallesi, Gölbaşı İlçesi A2 Mahallesi sınırları içerisinde kalan muhtelif kadastral parselleri kapsayan yaklaşık 499 hektarlık alanın Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alan Sınırı” (KDGPA) teklifinin kabul edildiği, 27.09.2016 günlü, 36154 sayılı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı yazısı ile anılan kararın, Bakanlar Kuruluna teklif edilmek üzere Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na iletildiği, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 23.08.2017 günlü, 11167 sayılı yazısı üzerine de dava konusu Bakanlar Kurulu kararının alındığı anlaşılmaktadır.

Ankara İli, Etimesgut İlçesi, A1 Mahallesi, Gölbaşı İlçesi A2 Mahallesi Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı ilanına ilişkin 15.06.2015 tarihli Bakanlar Kurulu kararlarının iptali istemiyle Danıştay Altıncı Dairesine açılan ve E:2015/6430, E:2015/6431, E:2015/6642, E:2015/6646 ve E:2015/6650 sayılarına kayıtlı davalar nedeniyle yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporlarda özetle; alanın ne amaçla ve ne gerekçe ile “kentsel dönüşüm” veya “kentsel gelişim”e yönelik “proje alanı” olarak tespit edildiğine, sınır tespitinde hangi kriterlerin dikkate alındığına ilişkin hiçbir teknik, nesnel ya da bilimsel bir dayanak bulunmadığı, belirlenen sınıra ilişkin hiçbir tespit, analiz ya da sentez çalışmasının da bulunmadığı, sadece mülkiyet desenine bağlı olarak “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı (KDGPA) Sınırı” belirlenemeyeceği, alan büyüklüğünün mevzuata uygun olmasına karşın, belirlenmiş olan sınırın nesnel, teknik ve bilimsel veri, tespit ve analizlere dayandırılmamış olması nedeni ile dava konusu işlemin şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına aykırı olduğu, alan içerisinde yapılaşmış bir kentsel doku bulunmadığından söz konusu sınırın “Kentsel Dönüşüm” değil, “Gelişim Alanına” yönelik olduğu, 150.000 konut biriminin planlanmasının hedeflendiği, Ankara nüfusu ve TÜİK verilerine göre alandaki projenin tamamlanması ile birlikte yaklaşık 470.000 kişilik bir nüfusun bu alanda yaşayacağı, bunun Ankara nüfusunun yaklaşık % 9’una denk gelen bir ek nüfus anlamına geldiği, bunun kentsel alan üzerinde son derece önemli bir planlama müdahalesi niteliği taşıdığı, bu planlama müdahalesinin dayanağı nesnel, teknik ve bilimsel veri, tespit ve analizlerin bulunmadığı, Ankara kentinin planlı gelişme pratiğine aykırı olarak mevcut yapıya eklemlenmesi söz konusu olan bu durumun analitik yaklaşımdan uzak biçimde, bilimsel ve teknik dayanağı olmayan bir gelişme yönünü tariflemekte olduğu, alanın “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı” olarak ilanına bağlı olarak, alanda 1/25.000 ölçekli nazım imar planı değişikliği yapıldığı, ancak bunun parçacıl bir yaklaşımla gerçekleştirildiği, dava konusu KDGPA sınırının da içerisinde olduğu kentin oldukça önemli bir gelişme alanının hiçbir tespit, analiz, sentez, bütüncül etki analizi ve mekansal politikaya bağlı olmadan tariflendiği, dava konusu KDGPA sınırının belirlenmesine ilişkin işlemin, içerisinde olduğu alanın hiçbir üst ölçekli planın parçası olmadan, bütüncül yaklaşımlara ve Ankara kentinin planlı gelişme tarihine aykırı olarak bir gelişme yönü tarif etmesi nedeniyle, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, plan tekniğine, plan bütünlüğüne, kamu yaranna ve Ankara kentinin yüz yıla yaklaşan planlama pratiğine aykırı olduğu belirtilmiştir.

Dosyadaki bilgi ve belgeler ile yukarıda yer verilen bilirkişi raporlarının birlikte değerlendirilmesinden; alanın “kentsel dönüşüm” veya “kentsel gelişim”e yönelik “proje alanı” olarak tespit edilmesini zorunlu kılan nedenlerin ne olduğuna ve sınır tespitinde hangi kriterlerin dikkate alındığına ilişkin hiçbir teknik, nesnel ya da bilimsel dayanağın bulunmadığı, sınırın nesnel, teknik ve bilimsel veri, tespit ve analizlere dayandırılmadığı, alan içerisinde yapılaşmış bir kentsel doku bulunmadığından, söz konusu sınırın “Kentsel Dönüşüm” değil, “Gelişim “Alanına” yönelik olduğu, ilave nüfus ve yapılaşmanın kentsel alan üzerinde son derece önemli bir planlama müdahalesi niteliği taşıdığı, bu planlama müdahalesinin dayanağı nesnel, teknik ve bilimsel veri, tespit ve analizlerin bulunmadığı, işlemin, içerisinde olduğu alanın hiçbir üst ölçekli planın parçası olmadan, bütüncül yaklaşımlara ve Ankara kentinin planlı gelişme tarihine aykırı olarak bir gelişme yönü tarif etmesi nedeniyle, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, plan tekniğine, plan bütünlüğüne, kamu yararına ve Ankara kentinin yüzyıla yaklaşan planlama pratiğine aykırı olduğu, üst ölçekli planın parçası olmadan, bütüncül yaklaşımlara ve Ankara kentinin planlama tarihine aykırı bir gelişme tarif eden dava konusu işlemin şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, plan tekniğine, plan bütünlüğüne ve kamu yararına aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, dava konusu 11/09/2017 günlü, 2017/10827 sayılı Bakanlar Kurulu kararının iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra 09.07.2018 tarih ve 30473 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasada Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname uyarınca “Başbakanlık” ibareleri “Cumhurbaşkanlığı” olarak değiştirildiğinden Cumhurbaşkanlığı taraf olarak alınarak işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY: Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 12.08.2016 tarih ve 1621 sayılı kararı ile “Ankara ili, Etimesgut ilçesi, A1 Mahallesi, Gölbaşı ilçesi A2 Mahallesi sınırları içerisinde kalan muhtelif kadastral parselleri kapsayan yaklaşık 499 hektarlık alanın Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alan Sınırı” (KDGPA) teklifinin kabul edildiği, 27.09.2016 tarih ve 36154 sayılı Ankara Büyükşehir Belediye Başkalığı yazısı ile Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin anılan kararı, Bakanlar Kuruluna teklif edilmek üzere Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na iletildiği, 23.08.2017 tarihli, 11167 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel Müdürlüğü yazısı ile Ankara ili, Etimesgut ilçesi, A1 Mahallesi, Gölbaşı ilçesi A2 Mahallesi içerisinde yer alan alanın Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı olarak ilan edilmesi talebine ilişkin bilgi ve belgelerin, Bakanlar Kurulu kararı alınmak üzere Başbakanlığa sunulduğu, 11.09.2017 tarih ve 2017/10827 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile “Ankara ili, Etimesgut ilçesi, A1 Mahallesi, Gölbaşı ilçesi A2 Mahallesi Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı” ilan edildiği, davacı tarafından sözü edilen kararın iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

İLGİLİ MEVZUAT: 5393 sayılı Belediye Kanununun 73. maddesinde; “Belediye, belediye meclisi kararıyla; konut alanları, sanayi alanları, ticaret alanları, teknoloji parkları, kamu hizmeti alanları, rekreasyon alanları ve her türlü sosyal donatı alanları oluşturmak, eskiyen kent kısımlarım yeniden inşa ve restore etmek, kentin tarihi ve kültürel dokusunu korumak veya deprem riskine karşı tedbirler almak amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilir. Bir alanın kentsel dönüşüm ve gelişim alanı olarak ilan edilebilmesi için yukarıda sayılan hususlardan birinin veya bir kaçının gerçekleşmesi ve bu alanın belediye veya mücavir alan sınırları içerisinde bulunması şarttır. Ancak, kamunun mülkiyetinde veya kullanımında olan yerlerde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı ilan edilebilmesi ve uygulama yapılabilmesi için ilgili belediyenin talebi ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca bu yönde karar alınması şarttır.

Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı olarak ilan edilecek alanın; üzerinde yapı olan veya olmayan imarlı veya imarsız alanlar olması, yapı yükseklik ve yoğunluğunun belirlenmesi, alanın büyüklüğünün en az 5 en çok 500 hektar arasında olması, etaplar halinde yapılabilmesi hususlarının takdiri münhasıran belediye meclisinin yetkisindedir. Toplamı 5 hektardan az olmamak kaydı ile proje alanı ile ilişkili birden fazla yer tek bir dönüşüm alanı olarak belirlenebilir.

Büyükşehir belediye ve mücavir alan sınırları içinde kentsel dönüşüm ve gelişim projesi alanı ilan etmeye büyükşehir belediyeleri yetkilidir. Büyükşehir belediye meclisince uygun görülmesi halinde ilçe belediyeleri kendi sınırları içinde kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilir.

Büyükşehir belediyeleri tarafından yapılacak kentsel dönüşüm ve gelişim projelerine ilişkin her ölçekteki imar planı, parselasyon planı, bina inşaat ruhsatı, yapı kullanma izni ve benzeri tüm imar işlemleri ve 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda belediyelere verilen yetkileri kullanmaya büyükşehir belediyeleri yetkilidir.

Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarında bulunan yapıların boşaltılması, yıkımı ve kamulaştırılmasında anlaşma yolu esastır. Kentsel dönüşüm ve gelişim projesi kapsamında bulunan gayrimenkul sahipleri ve belediye tarafından açılacak davalar, mahkemelerde öncelikle görüşülür ve karara bağlanır.

Kentsel dönüşüm ve gelişim alanları içinde yer alan eğitim ve sağlık alanları hariç kamuya ait gayrimenkuller harca esas değer üzerinden belediyelere devredilir. Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarında yıkılarak yeniden yapılacak münferit yapılarda ilgili vergi, resim ve harçların dörtte biri alınır. Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarındaki gayrimenkul sahipleri ve 24/2/1984 tarihli ve 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanuna istinaden, hak sahibi olmuş kimselerle anlaşmaları halinde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanında hakları verilir. 2981 sayılı Kanun kapsamına girmeyen gecekondu sahiplerine enkaz ve ağaç bedelleri verilir veya belediye imkanları ölçüsünde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı dışında arsa veya konut satışı yapılabilir. Bu kapsamda bulunanlara Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ile işbirliği yapılmak suretiyle konut satışı da yapılabilir. Enkaz ve ağaç bedelleri arsa veya konut bedellerinden mahsup edilir.

Kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan edilen yerlerde belediyelere ait gayrimenkuller ile belediyelerin anlaşma sağladığı veya kamulaştırdıkları gayrimenkuller üzerindeki inşaatların tamamı belediyeler tarafından yapılır veya yaptırılır. Belediye ile anlaşma yapmayan veya belediyece kamulaştırılmasına gerek duyulmayan gayrimenkul sahiplerinden proje alanında kendilerine 3194 sayılı Kanunun 18 inci maddesine göre ayrı ada ve parselde imar hakkı verilmemiş olanlar kamulaştırmasız el atma davası açabilir.

Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarında yapılacak alt yapı ve rekreasyon harcamaları, proje ortak gideri sayılır. Belediyelere ait inşaatların proje ortak giderleri belediyeler tarafından karşılanır. Kendilerine ayrı ada veya parsel tahsis edilen gayrimenkul sahipleri ile kamulaştırma dışı kalan gayrimenkul sahipleri, sahip oldukları inşaatın toplam metrekaresi oranında proje ortak giderlerine katılmak zorundadır. Proje ortak gideri ödenmeden inşaat ruhsatı, yapılan binalara yapı kullanma izni verilemez; su, doğalgaz ve elektrik bağlanamaz.

Dönüşüm alanı sınırı kesinleştiği tarihte, bu sınırlar içindeki gayrimenkullerin tapu kütüğünün beyanlar hanesine kaydedilmek üzere tapu sicil müdürlüğüne, paftasında gösterilmek üzere kadastro müdürlüğüne bildirilir. Söz konusu gayrimenkullerin kaydında meydana gelen değişiklikler belediyeye bildirilir.

Kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan edilen yerlerde; ifraz, tevhit, sınırlı ayni hak tesisi ve terkini, cins değişikliği ve yapı ruhsatı verilmesine ilişkin işlemler belediyenin izni ile yapılır.

Belediye, kentsel dönüşüm ve gelişim projelerini gerçekleştirmek amacıyla; imar uygulaması yapmaya, imar uygulaması yapılan alanlardaki taşınmazların değerlerini tespit etmeye ve bu değer üzerinden hak sahiplerine dağıtım yapmaya veya hasılat paylaşımını esas alan uygulamalar yapmaya yetkilidir.

Kentsel dönüşüm ve gelişim projelerinin uygulanması sırasında, tapu kayıtlarında mülkiyet hanesi açık olan veya ayni hakları davalı olan taşınmazlar doğrudan kamulaştırılarak bedelleri mahkemece tayin edilen bankaya belli olacak hak sahipleri adına bloke edilir. Belediye kentsel dönüşüm ve gelişim projelerinin uygulama alanında bulunan taşınmazların kamulaştırılması sırasında veraset ilamı çıkarmaya veya tapudaki kayıt malikine göre işlem yapmaya yetkilidir.

Büyükşehirlerde büyükşehir belediye meclisinin, il ve ilçelerde belediye meclislerinin salt çoğunluk ile alacağı karar ile masrafların tamamı veya bir kısmı belediye bütçesinden karşılanmak kaydıyla kentin uygun görülen alanlarında bina cephelerinde değişiklik ve yenileme ile özel aydınlatma ve çevre tanzimi çalışmaları yapılabilir. Cephe değişikliği yapılacak binalarda telif hakkı sahibi proje müelliflerine talep etmeleri hâlinde, değiştirilecek cephe veya cephelerin beher metrekaresi için bir günlük net asgari ücret tutarını geçmemek üzere telif hakkı ödenir. Büyükşehir belediye meclisince uygun görülmesi hâlinde, büyükşehir belediyesi içindeki ilçe belediyeleri kendi sınırları içinde bu fıkrada belirtilen iş ve işlemleri yapabilir.

Bina cephelerinde değişiklik ve yenileme ile özel aydınlatma ve çevre tanzimi çalışmaları için yapılması gereken iş, işlem ve yetkilendirmeler, kat maliklerinin arsa payı çoğunluğu ile verecekleri karara göre yapılır.

Büyükşehir belediyelerince, kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan edilen alanlar ile 5366 sayılı Kanuna göre yenileme alanı ilan edilen alanlarda veya bu Kanunun 75 inci maddesine göre kamu kurum ve kuruluşları ile protokol yapmaları hâlinde, büyükşehir belediye meclisi kararı ile, yıkılan ibadethane ve yurtların yerine veya ihtiyaç duyulan yerlerde ibadethane ve yurt inşa edilebilir.

Kentsel dönüşüm ve gelişim projesi kapsamındaki işler, kamu idareleriyle 75 inci madde çerçevesinde ortak hizmet projeleri aracılığıyla gerçekleştirilebilir.Bu Kanunun konusu ile ilgili hususlarda Başbakanlık Toplu Konut İdaresine 2985 sayılı Kanun ve diğer kanunlarla verilen yetkiler saklıdır” hükümlerine yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Usule ilişkin olarak: Davalı idareler, davacı Odanın subjektif dava açma ehliyeti bulunmadığı yönünde itirazda bulunmuştur.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 8/6/2000 tarihli, 4577 sayılı Kanunla değişik 2. maddesinde idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar, iptal davası olarak tanımlanmaktadır.

İdari işlemlerin hukuka uygunluğunun yargı yoluyla denetimini amaçlayan iptal davasının görüşülebilmesinin ön koşullardan biri olan “dava açma ehliyeti”, her idari işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının idare ile işlemlerinde istikrarsızlığa neden olmaması ve idarenin işleyişinin buna bağlı olarak olumsuz etkilenmemesi için, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçütler içinde menfaat ilişkisinin varlığını ifade etmektedir. Her olay ve davada, idari işlem ile dava açacak kişi arasında öngörülen subjektif ehliyet koşulu olarak menfaat ihlalinin kişisel, meşru ve güncel bir menfaat olması ölçütleri ekseninde yargı mercilerince değerlendirilerek takdir edilecektir.

Anayasanın Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler arasında yer verdiği “Çevrenin korunması” hususu, hem herkes için “sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkını”, hem de “çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek ” ödevini tüm vatandaşlar için “hak ve ödev” olarak düzenlenmiş bulunmaktadır.

6235 sayılı F2 Odaları Birliği Kanununun 2.maddesinde de, “…Mühendislik ve mimarlık mesleği mensuplarının, müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplinini ve ahlakını korumak için gerekli gördüğü bütün teşebbüs ve faaliyetlerde bulunmak. Meslek ve menfaatleriyle ilgili işlerde resmi makamlarla işbirliği yaparak gerekli yardımlarda ve tekliflerde bulunmak, meslekle ilgili bütün mevzuatı normları, fenni şartnameleri incelemek ve bunlar hakkındaki görüş ve düşünceleri ilgililere bildirmektir.” birliğin kuruluş amacları arasında sayılmış, 13. maddesinde; “Lüzum görülen yerlerde Birlik Umumi Heyeti karariyle (Türk mühendis ve mimarları odaları) açılabilir.” hükmüne, 14. maddesinde; “Her ihtısas şubesi yalnız bir oda açar. İhtisas ve iştigal mevzuları ayrı olan mühendis ve mimarlar; ancak ihtısas veya iştigal mevzularının taallük ettiği odaya kaydolunurlar.” hükmüne, 19. maddesinde ise; “Odalar, bu kanunun 2 nci maddesinde belirtilen amaç için Birlik Umumi Heyetince kararlaştırılan işlerden yalnız odalarını ilgilendiren kısımlar ile görevlidirler.” hükmüne yer verilmiştir.

Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının idari işlemlere karşı kuruluş kanunlarında gösterilen amaçları doğrultusunda dava açma ehliyetleri bulunmaktadır.

Bu bağlamda esasen çevre ve kültür varlıklarının korunması, kişilerin sağlıklı bir çevrede yaşamalarının sağlanması için idareye başvuruda bulunulması, yargı kararlarının uygulanmasının istenilmesi kural olarak gerçek kişilerin ve amaçları doğrultusunda kurulan kamu ve özel hukuk tüzel kişilerinin görev ve yetki alanına girmektedir.

Davacı oda; yasalara, kamu yararına, planlama ve şehircilik ilkelerine aykırı gördükleri işlemleri kendi kuruluş amaçları doğrultusunda dava konusu yapma ehliyetine sahiptir.

Esasa ilişkin olarak: Dava dosyasına sunulan bilgi ve belgeler arasında Ankara Büyükşehlr Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanmış olan “A1-A2 Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı Sınırına ilişkin 12 sayfalık gerekçe raporunun sadece yarım sayfasının gerekçe bölümüne ayrıldığı, bu bölümde, “Kentsel Dönüşümün sadece fiziksel mekanın dönüşümü olmayıp, ekonomik, sosyal ve kültürel boyutları ile ele alınması gerektiği bilinci ile kenti ve kentsel yaşamı doğal, sosyal, siyasal, kültürel açılardan olumsuz etkileyen süreçlere karşı çözüm arayışıyla yürütülen proje çalışmaları kapsamında, daha nitelikli çevreler oluşturmak, kentsel dönüşüm, sağlıklaştırma ve mekanın rehabilite edilmesinin hedeflendiği, proje alanında yapı bulunmaması ile kentsel alandaki doluluk boşluk oranının dönüşüme uygun olması dikkate alınarak proje alanının düzenli kentleşmeyi sağlamak, kentsel alandaki konut, sanayi ve ticaret alanı ihtiyaçlarını karşılamak için çağdaş şehircilik ilkeleri doğrultusunda yapılandırılması ile kentsel yaşam kalitesi ve görsel değeri yüksek kent parçalarından biri haline getirilmesinin amaçlandığı, KDGPAsınır teklifi talebine konu alanda konut, rekreasyon, sosyal donatı alanları vb. kullanımlar amacıyla kullanılacağı, alanın çoğunluğu Maliye Hazinesine ait tescil harici, mera vb. kamunun kullanımı ve tasarrufunda veya mülkiyetindeki muhtelif kadastro parseller ile birlikte özel mülkiyete konu kadastro parsellerini de kapsadığı, Ankara Valiliğince hazırlanarak yürütülen “İç Göç Özel Uygulama Planı” raporunda yer alan tedbir no:12 ve ait Faaliyet 4’te: çarpık kentleşmenin yoğun olarak görüldüğü ilimiz ve ilçelerinde kentsel dönüşüm ve toplu konut projeleri hayata geçirileceğinden bahsedildiği, yine Mülga Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca hazırlanarak bugün itibariyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yürütülen “Bütünleşik Kentsel Gelişme ve Stratejisi ve Eylem Planı (KENTGES)” raporunda Strateji 17.3’de yer alan; Kentlerde yaşayan yoksul kesime yönelik evsizlik riskini önleyici tedbirler alınmasının hedeflendiği, “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanlarında” kamuya hizmet etmekle yükümlü olan İdarenin dar gelirlilere konut üretme amaçlı planlanan projesi ile Valilik ve Bakanlık çalışmalarının da bu doğrultuda örtüştüğü, bu bağlamda konut, çalışma alanları, rekreasyon ve sosyal donatı alanları vb amaçlı olarak alanın KDGPA olarak belirlendiği gerekçelerine yer verilmiştir.

Gerekçe raporunda alanda yapılaşma olmadığı, sınır içinde konut bulunmadığı, 1/100000 ölçekli çevre düzeni planında gelişme konut alanında kaldığı, nazım ve uygulama imar planı bulunmadığı, yaklaşık 499 hektarlık alanın 278 hektarlık kısmının kamuya ait olduğu, % 32’sinin özel mülkiyete, % 41’i mera, % 22’si tescil dışı, % 3’ü Maliye Hazinesi, % 1’i TOKİ ve % 1’i ise Yenimahalle Belediyesine ait olduğu görülmektedir.

Önümüzdeki uyuşmazlık, Ankara İli, Etimesgut İlçesi, A1 Mahallesi, Gölbaşı İlçesi A2 Mahallesi Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı ilanına ilişkin Bakanlar Kurulu kararlarının iptali istemiyle açılan ve Dairemizin E:2015/6630, E:2015/6631,E:2015/6642, E:2015/6646, 2015/6650 esas sayılı dosyaları ile birlikte incelenmiştir.

Dairemizin 01.06.2016 tarihli, E:2015/6630, E:2015/6631, E:2015/6642, E:2015/6646, 2015/6650 sayılı kararları ile mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, 5393 sayılı Belediye Kanununun 5998 sayılı Kanunun 1. maddesiyle değişik “Kentsel dönüşüm ve gelişim alanı” başlıklı 73. maddesi uyarınca, herhangi bir alanda ancak; konut alanları, sanayi alanları, ticaret alanları, teknoloji parkları, kamu hizmeti alanları, rekreasyon alanları ve her türlü sosyal donatı alanları oluşturmak, eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek, kentin tarihi ve kültürel dokusunu korumak veya deprem riskine karşı tedbirler almak amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulanabileceği göz önünde bulundurulmak suretiyle ve uyuşmazlık konusu alana ilişkin kentsel dönüşümün amacını ortaya koymaya dair bilgi ve belgeler de incelenerek; söz konusu alanın kullanım biçiminin, yukarıda belirtilen yasal amaçlardan hangisi veya hangilerinin gerçekleştirilmesine yönelik olduğu, davaya konu alana yönelik amaçlanan kullanımların, söz konusu alanın mevcut durumu ve varsa imar planlarında ayrıldığı kullanımlarla uyumlu olup olmadığı, bölgenin fiziksel çevresiyle olan ilişkisi, niteliği, özellikleri ve yer seçimi itibariyle kentin gelişme yön ve potansiyeli ile uyumlu olup olmadığı, sonuç olarak alanın Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Projesi için uygun bir bölge ve belirlenen kullanımın da şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uygun bulunup bulunmadığı hususlarının davacıların iddiaları ve davalı idarelerin savunmaları ile dosyadaki bilgi ve belgeler de dikkate alınmak suretiyle incelenerek belirlenmesi amacıyla 10.07.2017 tarihinde mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.

Bilirkişiler tarafından düzenlenen bu raporlarda özetle; “Günümüzde kentsel dönüşümün özellikle kentin imgesinin ve kimliğinin oluşmasına etkin katkı sağlayabilmesi için birtakım temel ilkeler gözetildiği, bu ilkelerin; dönüşüm sürecinde alanın kullanıcıları ile birlikte davranmak ve alanın toplumsal yapısıyla kentsel mekân arasında bağlantı kurmak, özellikle kent merkezlerinde farklı işlevlerin bir arada bulunmasını sağlamak, ekonomik, sosyal ve kültürel işlevlerin dengeli bir şekilde bir araya gelmesini sağlamak, kentsel alanların çevresel koşullarını iyileştirmek olduğu, bu genel ilkelerle birlikte kentsel dönüşüm sürecinde, kentsel alanlara özel birtakım ilkelerin geliştirilmesinin de olanaklı olduğu, kentsel değerlere saygılı olunması, yerel kimliğin korunması ve geliştirilmesi ile çeşitliğinin sağlanması, alanda uzun yıllar boyunca oluşmuş fiziksel yapıya özen gösterilmesi, kamusal alanların geliştirilmesinin teşvik edilmesi, kentsel kimliğin parçası olarak mimarinin tanımlanması, demokratik tartışma ortamlarının geliştirilerek toplumun tüm kesimlerinin katkı sağlayacağı katılımcı bir ortamın sağlanması bunlar arasında sayılabileceği, ülkemizde de dünya ölçeğinde sürmekte olan tartışmaların yönlendirmesiyle ilkesel olarak “sürdürülebilir kentsel dönüşüm” yaklaşımının benimsendiği, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen 2009 Kentleşme Şurası çalışmaları kapsamında; Kentsel Dönüşüm, Konut ve Arsa Politikaları Komisyonu’nun da benimsediği ana amacın “ekonomik gelişme, sosyal gelişme ve çevresel koruma” boyutlarını içeren “sürdürülebilir kentsel dönüşüm” olarak ifade edildiği, anılan ana amaç kapsamında kentsel dönüşüme yönelik olarak benimsenen hedeflerin ise; kapsamlı ve bütünleşik ‘sürdürülebilir kentsel dönüşüm’ çerçevesinde, ‘kentsel sorunların çözümlenmesini sağlayan ve değişime uğrayan bir bölgenin ekonomik, fiziksel, sosyal ve çevresel koşullarına kalıcı bir çözüm sağlamayı amaçlayan geniş kapsamlı bir vizyon ve eylem’ tanım ve amacı esas alınarak ulusal kentsel dönüşüm vizyonu ile uzun soluklu politika / strateji / hedeflerin belirlenmesi, kentsel dönüşüm politika ve uygulamalarının geniş kapsamlı kentsel politikalar ve uygulamaların bir parçası olması, kentsel dönüşüm projelerine ilişkin hem modern yeni çevrelerin inşa edilmesi, hem de ekonomik büyümeyi sağlayan sektörler üzerinden kentlerin yarışabilirliğini destekler nitelikte dönüşümün ekonomik boyutunun hazırlanması, kentsel dönüşüm projelerinin sosyal kalkınma boyutunun olması, kentsel dönüşüm projelerinin çevresel koruma yaklaşımı ile hazırlanması, genel anlamda tarihi dokuda ve özellikle sit alanlarında, kültürel değeri olan konut stokunun korunması da dâhil olmak üzere, koruma eksenli kentsel dönüşüm yaklaşımının benimsenmesi, kentsel dönüşüm projelerinin kent içinde sosyal eşitsizlik yaratmaması, belli gruplar açısından bir ödül vasfı taşımaması, farklı gelir grupları arasında adaletsizliğe yol açmaması ve gecekondu gibi yasadışı kullanımları özendirici olmaması, kentsel dönüşüm yönetimine ilişkin kurumsal düzenlemelerin yapılması, kentsel dönüşüm uygulamalarında gerekli finansman kaynaklan için ulusal ve uluslararası fonlardan faydalanmayı olanaklı kılacak modellerin geliştirilmesi, kentsel dönüşüm projelerinin öngörüldüğü çerçevede hazırlanıp uygulanabilmesi için ilgili tüm tarafların kapasite artırma programlarına dâhil edilmesi, anılan hedeflerin, Bütünleşik Kentsel Gelişme Stratejisi ve Eylem Planı (KENTGES) ile sürdürüldüğü;

Alanın ne amaçla ve ne gerekçe ile “kentsel dönüşüm” veya “kentsel gelişim”e yönelik “proje alanı” olarak tespit edildiğine, sınır tespitinde hangi kriterlerin dikkate alındığına ilişkin hiçbir teknik, nesnel ya da bilimsel bir dayanak bulunmadığı, belirlenen sınıra ilişkin hiçbir tespit, analiz ya da sentez çalışmasının da bulunmadığı, sadece mülkiyet desenine bağlı olarak “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı (KDGPA) Sınırı” belirlenemeyeceği, alan büyüklüğünün mevzuata uygun olmasına karşın, belirlenmiş olan sınırın nesnel, teknik ve bilimsel veri, tespit ve analizlere dayandırılmamış olması nedeni ile dava konusu işlemin şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına aykırı olduğu, alan içerisinde yapılaşmış bir kentsel doku bulunmadığından söz konusu sınırın “Kentsel Dönüşüm” değil, “Gelişim Alanına” yönelik olduğu, ilave nüfus ve yapılaşma öngören bu işlemin kentsel alan üzerinde son derece önemli bir planlama müdahalesi niteliği taşıdığı, bu planlama müdahalesinin dayanağı nesnel, teknik ve bilimsel veri, tespit ve analizlerin bulunmadığı, Ankara kentinin planlı gelişme pratiğine aykırı olarak mevcut yapıya eklemlenmesi söz konusu olan bu durum analitik yaklaşımdan uzak biçimde, bilimsel ve teknik dayanağı olmayan bir gelişme yönünü tariflemekte olduğu, alanın “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı olarak ilanına bağlı olarak yapılan planlama müdahalesinin parçacıl bir yaklaşımla gerçekleştirildiği, dava konusu KDGPA sınırının da içerisinde olduğu kentin oldukça önemli bir gelişme alanının hiçbir tespit, analiz, sentez, bütüncül etki analizi ve mekansal politikaya bağlı olmadan tariflendiği, dava konusu KDGPA sınırının belirlenmesine ilişkin işlemin, içerisinde olduğu alanın hiçbir üst ölçekli planın parçası olmadan, bütüncül yaklaşımlara ve Ankara kentinin planlı gelişme tarihine aykırı olarak bir gelişme yönü tarif etmesi nedeniyle, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, plan tekniğine, plan bütünlüğüne, kamu yararına ve Ankara kentinin yüz yıla yaklaşan planlama pratiğine aykırı olduğu” tespitlerine yer verilmiştir.

2023 Başkent Ankara 1/25000 ölçekli Nazım İmar Planının 10. Uygulama İlke ve Araçları başlıklı kısmının 10.1. Uygulama İlkeleri bölümünde, “2023 Başkent Ankara Nazım İmar Planı, bir imar planı olarak sınırlandırılmadığından, kentin bütününe ilişkin gelişmeleri yönlendirecek bir plan” olduğu belirtilmiştir. “Konut Alanlarında, Koruma, İyileştirme, Dönüşüm ve Gelişme Stratejileri” başlıklı Plan Notunun 3. Kentsel Dönüşüm Öngörülen Alanlar kısmında,“KD” ile gösterilen kentsel dönüşüm ve yenileme alanlarının, plansız gelişen, fiziki ve sosyal çevre koşulları sağlıksız ya da afet riski olan bölgeleri kapsadığı,bu alanlarda dayanıklı ve sağlıklı kentsel çevre oluşturulması amacı ile yenileme stratejilerine dayalı gerektiğinde imar haklarını aktarabilecek kentsel dönüşüm planları yapılacağı; düzenli ya da düzenlenecek meskun konut alanlarının, mevcut kentsel yaşamın sürdüğü ve kentsel sorunların odaklandığı noktalar olduğu noktasından hareketle, bu alanların düzenlenmesi sırasında “kentsel yaşam kalitesini arttıracak”, kentsel hizmetlerin nitelik ve niceliğini geliştirecek, planlı ancak yapılaşmamış sosyal donatı alanlarının hayata geçmesini sağlayacak, yeni sosyal donatı alanı potansiyellerini araştırıp değerlendirecek, kentsel teknik altyapı gereksinimlerini tespit edip eksiklikleri giderebilecek müdahale biçimlerinin ve stratejilerin geliştirilmesinin ve uygulanmasının esas olduğu belirtilmektedir.

5393 sayılı Belediye Kanununun 73. maddesinin birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarının; beşinci fıkrasının ikinci cümlesinin, altıncı fıkrasının birinci cümlesinin, yedinci ve sekizinci fıkralarının, dokuzuncu fıkrasının üçüncü ve dördüncü cümlelerinin, onuncu fıkrasının, onbirinci fıkrasının ikinci, üçüncü ve dördüncü cümlelerinin, onikinci fıkrasının, onüçüncü fıkrasının ikinci cümlesinin ve 5998 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin iptali istemiyle açılan davada Anayasa Mahkemesince verilen 18.10.2012 tarihli, E:2010/82, K:2012/159 sayılı kararında da, “Kentsel dönüşüm ve gelişim projelerine ilişkin planlar, kentleşmeye yönelik yaklaşımların yeniden gözden geçirildiği, düzenli, sağlıklı ve sürdürülebilir kent mekânlarının oluşturulmasını amaçlayan, bu bağlamda mevcut imar planlarının ve uygulamalarının sorgulanarak yeniden içerik kazandırıldığı planlardır. Bu itibarla bu planlar, tanımlarında yer alan özel amaçlar ya da özel alanlar için yapılmalarına rağmen, nitelikleri itibariyle ya her türlü ölçekte bir il çevre düzeni planı ya bir nazım imar planı ya da bir uygulama imar planıdırlar. Bu nedenle,kentsel dönüşüm ve gelişim projelerine ilişkin planların imar hukukunun kapsamı dışında, imar mevzuatından bağımsız ve kopuk olduğu söylenemez.”

İdare hukuku bakımından tüm idari işlemlerin nihai amacı kamu yararıdır.Bu nedenle imar planları da kamu yararı amacıyla yapılması gereken düzenleyici işlemlerdir. Bu kapsamda imar planları, planlanan yörenin bugünkü durumunun, olanaklarının ve ilerideki gelişmesinin gerçeğe en yakın şekilde saptanabilmesi için coğrafî veriler, beldenin donatımı ve mali, sosyal kültürel ve ticari yönden kullanılışı gibi konularda yapılacak araştırma ve incelemeler sonucu elde edilecek bilgilere göre, çeşitli kentsel işlevler arasında var olan veya edinilecek olanaklar ölçüsünde, en iyi çözüm yollarına ulaşmak, belde halkına iyi ve uygar bir yaşama düzeni ve koşulları sağlamak amacıyla, kentin kendine özgü yaşayış biçimi ve karakteri, nüfus, alan ve yapı ilişkileri, yörenin gerek çevresiyle ve gerekse çeşitli alanlar arasındaki bağlantıları, halkın sosyal ve kültürel gereksinimleri, güvenlik ve sağlığı ile ilgili konular göz önüne alınarak hazırlanır ve koşulların uygun kıldığı biçimde ve zamanda kanunlarda öngörülen yöntemlere uygun olarak değiştirilebilir.”

İmar planı yapma yetkisine sahip olan belediyelerin, imar planı niteliğindeki kentsel dönüşüm ve gelişim projelerini yaparken imar planlarının hazırlanmasında göz önünde bulundurulacak hususları dikkate almaları gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır.”

“Öte yandan, belediyelere verilen bu yetki sınırsız olmayıp, başta kamu yararının sağlanmasının yanı sıra, hizmet gerekleri, şehircilik ve planlama ilkeleri ve bu yetkiyi öngören yasal düzenlemelerdeki amacın gerçekleştirilmesi ile sınırlıdır.Diğer taraftan, idare, takdir yetkisini kullanırken, hukukun genel ilkelerine ve hakkaniyete de uymak zorundadır. İdarenin yaptığı her eylem ve işlemde bu ilkelere uygun hareket etmesi bir zorunluluktur. Zira hukuk devleti ilkesinde idarenin hukuka bağlılığı esas olup idarenin faaliyetlerinin hukuka uygunluğu yargı denetimine tabidir. Anayasa’nın 125. maddesinde de ‘İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.’ denilerek idarenin hukuka bağlılığı, yargı denetimi sayesinde etkili biçimde sağlanmış ve idare edilenler, idarenin kanunsuz ve keyfi davranışlarına karşı korunmuştur.

Dava konusu kurallarla belediyelere verilen kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulama yetkisi, günümüzde hızlı kentleşmenin ortaya çıkardığı sorunlara sosyal devlet ilkesinin bir gereği olarak çözüm üretmek ve sürdürülebilir, yaşanabilir, sağlıklı ve çağdaş kentlerin yaratılması amacıyla, kamu yararını gerçekleştirmeye yönelik olarak verilmiş bir yetkidir.” değerlendirmelerine yer verilmiştir.

Yukarıya alıntılanan 2023 Başkent Ankara 1/25000 ölçekli Nazım İmar Planı plan notları ile Anayasa Mahkemesi kararı birlikte değerlendirildiğinde, kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarının, plansız gelişen, fiziki ve sosyal çevre koşulları sağlıksız ya da afet riski olan bölgeleri kapsaması gerektiği ya da bu alanların dönüşümünü sağlamak amacıyla plansız ve boş alanların da bu proje kapsamına alınabileceği, belediyelerin kentsel dönüşüm ve gelişim projelerini yaparken imar planlarının hazırlanmasında göz önünde bulundurulacak hususları dikkate almaları gerektiği, belediyelere verilen bu yetkinin sınırsız olmadığı, başta kamu yararının sağlanmasının yanı sıra, hizmet gerekleri, şehircilik ve planlama ilkeleri ve bu yetkiyi öngören yasal düzenlemelerdeki amacın gerçekleştirilmesi ile sınırlı olduğu anlaşılmakta olup bu manada, davalı idarece hangi plansız gelişen ya da fiziki ve sosyal çevre koşulları sağlıksız veya afet riski taşıyan alanların kentsel dönüşüm ve gelişim proje kapsamına alındığının gerekçe raporunda açıkça ortaya konması ve gerekmektedir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinde, iptal davaları; idarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır. Dava konusu işlem ile 5393 sayılı Belediye Kanununun 73.maddesi (sebep)uyarınca konut üretimi (amaç)için yetkiliAnkara Büyükşehir Belediye Meclisince karar verilmesi üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile karara ekli krokide sınırları belirtilen Ankara İlindeki bazı alanların kentsel dönüşüm ve gelişim alanı (konu) olarak belirlenmiştir. İdari işlemlerin, Anayasa Mahkemsinin yukarıdaki kararında da belirtildiği gibi nihai ve tek amacıkamu yararıdır. İdari işlemlerin kamu yararı amacıyla tesis edilip edilmedikleri, uyuşmazlığın içeriğine/niteliğine göre, başka bir ifadeyle idari makamlarca gösterilen sebebin kamu yararını amaç edinip edinmediğini incelenmek suretiyle idari yargı mercilerince belirlenmektedir.

5393 sayılı Yasanın 73. maddesinde, belediyelerin, belediye meclisi kararıyla; konut alanları üretmek amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilecekleri ifade edilmiştir. İdarelerin konut üretimi ihtiyacını tespit etme ve buna ilişkin politikalar üretmek hususunda takdir yetkileri bulunduğu açık olmakla beraber bu yetki sınırsız ve mutlak olmayıp yargı denetimine tabidir. Aksi takdirde, idari makamlarca tesis edilen işlemlerin kamu yararı taşıyıp taşımadıklarının denetimi imkansız hale gelecek ve böylece yönetilenlerin hukuku korunamayacaktır. Konut üretimi amacıyla tesis edilen dava konusu idari işlemin, kamu yararı taşıyıp taşımadığının belirlenmesi idari işlemin gerekçelerinin bilimsel, teknik ve nesnel olarak ortaya konulmasına bağlıdır.

Bu durumda, alanın plansız gelişen, fiziki ve sosyal çevre koşulları sağlıksız ya da afet riski olan bölgeleri kapsadığına ya da bu kapsamdaki hangi alanların dönüştürülmesi amacıyla tesis edildiği nesnel, teknik ve bilimsel veri, tespit ve analizlerle ortaya konulamayan dava konusu kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı sınırının belirlenmesine ilişkin işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir.

Öte yandan, dava konusu işlem ile imar planında yapılan kentsel dönüşüme yönelik müdahalelerin, dar gelirlilere konut üretme amacı taşıdığı ifade edildiği, ancak sınır tespitinde hangi kriterlerin dikkate alındığına ilişkin hiçbir teknik, nesnel ya da bilimsel bir dayanak bulunmadığı, belirlenen sınıra ilişkin hiçbir tespit, analiz ya da sentez çalışmasının da bulunmadığı, sadece mülkiyet desenine bağlı olarak KDGPA sınırı belirlenemeyeceği, sınırın nesnel, teknik ve bilimsel veri, tespit ve analizlere dayandırılmamış olması nedeni ile dava konusu işlemin şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına aykırı olduğu, alan içerisinde yapılaşmış bir kentsel doku bulunmadığından söz konusu sınırın “Kentsel Dönüşüm” değil, “Gelişim Alanına” yönelik olduğu, ilave nüfus ve yapılaşmanın kentsel alan üzerinde son derece önemli bir planlama müdahalesi niteliği taşıdığı, bu planlama müdahalesinin dayanağı nesnel, teknik ve bilimsel veri, tespit ve analizlerin bulunmadığı, Ankara kentinin planlı gelişme pratiğine aykırı olarak mevcut yapıya eklemlenmesi söz konusu olan bu durum analitik yaklaşımdan uzak biçimde, bilimsel ve teknik dayanağı olmayan bir gelişme yönünü tariflemekte olduğu, alanın Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı olarak ilanına bağlı olarak, üst ölçekli imar planlarıyla yapılan müdahalenin parçacı bir yaklaşımı yansıttığı, dava konusu KDGPA sınırının da içerisinde olduğu kentin oldukça önemli bir gelişme alanının hiçbir tespit, analiz, sentez, bütüncül etki analizi ve mekansal politikaya bağlı olmadan tariflenmiş olmasının bütüncül yaklaşımlara ve Ankara kentinin planlı gelişme tarihine aykırı olarak bir gelişme yönü belirlemesi nedeniyle, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, plan tekniğine, plan bütünlüğüne, kamu yararına aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

  1. Dava konusu Bakanlar Kurulunun (Cumhurbaşkanı) 11/09/2017 tarih ve 2017/10827 sayılı kararının İPTALİNE,

2.Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam 535,80-TL yargılama giderinin davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine,

  1. Karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 2.475,00-TL vekâlet ücretinin davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine,
  2. Posta giderleri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
  3. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen otuz (30) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 16/05/2019tarihinde oybirliğiyle karar verildi.