6306 sayılı Kanun kapsamında riskli yapı olan parselin, bu parselle bütünlük teşkil eden ve fiilen boş olan komşu parsellerinin de maliklerinin talebi halinde 6306 sayılı Kanun kapsamında planlanabileceği.
İSTEMİN KONUSU: Ankara Bölge İdare Mahkemesi 5. İdari Dava Dairesinin 17/05/2018 tarihli, E: 2018/24, K: 2018/719 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ: Dava konusu istem: Ankara ili, Çankaya ilçesi, A1 Mahallesi, 5708 ada, 53, 76 ve 77 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin 1/5000 ölçekli nazım ve 1/1000 ölçekli uygulama imar plan değişikliklerinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca resen onaylanmasına ilişkin 14.07.2015 tarihli, 11951 sayılı işleminiptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Ankara 11. İdare Mahkemesince verilen 12/09/2017 tarihli, E: 2016/1965, K: 2017/2682 sayılı kararda, mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporu ile dosyada yer alan bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden; 16.02.2007 onay tarihli 1/25.000 ölçekli 2023 Başkent Ankara Nazım İmar Planında dava konusu parsellerin merkezi iş alanı kullanımına ayrıldığı, dava konusu 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliği ile taşınmazlara getirilen “merkezi iş alanı” kullanımı ile 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliği ile getirilen “ticaret alanı” kullanımının üst 1/25.000 ölçekli nazım imar planı ile uyumlu olduğu, uyuşmazlık konusu taşınmazların yer aldığı imar adasının ve yakın çevresinin, değişen kent merkezi fonksiyonları doğrultusunda karma kullanım alanı olduğu, taşınmazlara getirilen ticaret işlevinin ilave trafik yükü oluşturmasının kaçınılmaz olacağı, ancak bölgenin kent merkezine yakınlığı, toplu taşım güzergahı üzerinde yer alması gibi bu etkiyi azaltacak alternatif ulaşım türlerine sahip olduğu, doğal sit alanı statüsünde olan 5708 ada, 6 parsel için etkileşim-geçiş sahası belirlenmediğinden, anılan sit alanına komşu olan uyuşmazlık konusu taşınmazların etkileşim-geçiş sahası içerisinde yer almasının söz konusu olmadığı, bu nedenle dava konusu imar planı değişikliklerine ilişkin Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Komisyonundan görüş alınması gerekmediği, dava konusu plan değişiklikleri ile getirilen yapılaşma koşullarının, planlama alanı ve yakın çevresindeki yapılaşma koşulları ile örtüştüğü, kent merkezine kimlik ve prestij sağlanması bakımından günümüz kullanım koşullarına ve ihtiyaçlarına hizmet edecek düzenlemelerin yapılmasının planlama esaslarına ve şehircilik ilkelerine uygun bir yaklaşım olduğu anlaşıldığından, dava konusu imar planı değişikliklerinin mevzuata, şehircilik ilkelerine, planlama tekniklerine ve kamu yararına uygun olduğu sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının özeti: İdari Dava Dairesince verilen kararda; 6306 sayılı Kanun kapsamında “riskli yapı” olarak ilan edilen 5708 ada, 53 parsel sayılı taşınmaz ile birlikte anılan Kanun’un kapsamında bulunmayan 5708 ada, 76 ve 77 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca 6306 sayılı Kanunun 6. maddesinin 6. fıkrası, aynı Kanun’un Uygulama Yönetmeliğinin 18. maddesinin 2/a bendi ve 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2/ı ve 7/e maddelerine göre resen onaylanan dava konusu imar planı değişikliklerinde yetki yönünden hukuka uyarlık bulunmadığı, diğer taraftan tescilli I. grup yapıların üzerinde yer aldığı 5708 ada, 75 (eski 6) parsel sayılı taşınmaza cephe veren parsellerin koruma alanı olarak kabul edilmek suretiyle yeniden yapılacak imar planların yapım sürecinde 2863 sayılı Kanun ve ilgili mevzuat kapsamında gerekli görüşlerin alınması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 45. maddesinin 4. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun kabulüne, davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararının kaldırılarak dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI: Davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile davalı yanında müdahil A.Ş.tarafından, 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 15. maddesinin 9. fıkrasına göre üzerinde riskli yapı bulunan parseller ile bitişiğindeki boş parsellerin, plan kararları yönünden bütünsellik sağlanabilmesi amacıyla birlikte değerlendirilmesinin mümkün olduğu, Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinin 19. maddesi uyarınca yapı nizamı, kullanım kararı farklı olan parseller ile farklı yollardan cephe alan ara parsellerin tevhit edilmesinin mümkün olmadığı, bu doğrultuda 53, 76 ve 77 parsel sayılı taşınmazların imar planı değişikliğinden önce tevhit edilmesi yasal açıdan mümkün olmadığından, üzerinde riskli yapı bulunan 53 parsel sayılı taşınmaz ile riskli yapı bulunmayan 76 ve 77 parsel sayılı taşınmazların dava konusu imar planı değişiklikleri ile tevhit edildiği, bu şekilde kullanım kararlarında bütünsellik sağlandığı, toplam 6.599 m2 büyüklüğünde olan planlama alanının büyük kısmının, üzerinde riskli yapı tespit edilen 53 sayılı parselden oluştuğu, komşu 76 ve 77 sayılı parsellerin ise 53 sayılı parselle bütünlük arz ettiği, planlamanın bütünlüğü ilkesi gereğince aynı imar adası içinde yer alan ve aynı kişilere ait olan parsellerin birlikte planlanması halinde ekonomik fonksiyonları olabileceği, ayrıca birbirini bütünleyen komşu parsellerden birisinin Bakanlığın yetkisinde, diğerinin belediyenin yetkisinde kabul edilmesinin, plan bütünlüğünün bozulmasına neden olacağı, temyiz istemine konu edilen kararın, 6306 sayılı Kanunun uygulanma kabiliyetini ortadan kaldıracak nitelikte olduğu, komşu parselde yer alan Avusturya Büyükelçilik binasının dava konusu imar planı değişiklikleri kesinleştikten sonraki tarihte korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edildiği, bu nedenle dava konusu imar planı değişiklikleri yapılırken koruma bölge kurulundan izin alınması gerekmediği, dava konusu imar planları ile taşınmazlara getirilen işlev ve yapılaşma koşullarının çevre ile uyumlu olduğu, taşınmazın yakın çevresinde yer alaF2 Bankasına ait binanın E: 2.50, 29 kat, 91 metre yüksekliğe, X1 Hastanesi ile F3 Odasına ait binaların 23 kat, 73 metre yüksekliğe, X2 Otelinin 27.000 m2 inşaat alanı, 19 kat, 57 metre yüksekliğe, X3 Hastanesine ait binanın 13 kat, 40.50 metre yüksekliğe sahip olduğu, Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin Ek-2 maddesinde yer alan tablonun açıklamalar bölümünün 11. maddesinde, 6306 sayılı Kanun kapsamındaki alanlar için istisnai düzenlemelere yer verildiği, bu doğrultuda 6306 sayılı Kanuna göre yapılan imar planlarında, anılan Yönetmelikte kurala bağlanan asgari standartlar yerine plan kararlarının esas alınması gerektiği, ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Davacı tarafından, savunma verilmemiştir. Davacı yanında müdahil Avusturya Büyükelçiliği tarafından, uyuşmazlık konusu 76 ve 77 parsel sayılı taşınmazlar üzerinde riskli yapı bulunmadığından, anılan parseller bakımından Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 6306 sayılı Kanuna göre imar planı yapma yetkisi bulunmadığı, uyuşmazlık konusu taşınmazlara yürüme mesafesi içinde 18 adet otel bulunduğu, buna karşılık çevrede yeşil alan bulunmadığı, bu nedenle uyuşmazlık konusu alanın yeşil alan olarak değerlendirilmesinin kamu yararına daha uygun olduğu, 53 parsel sayılı taşınmazda 6306 sayılı Kanun uyarınca yıkılan 2 katlı bina yerine 20 katlı bina yapılmasına imkan veren imar planı değişikliğinin anılan Kanun’un ruhuna ve amacına aykırı olduğu, 6306 sayılı Kanunla sağlıklı çevre oluşturulması, iyileştirme ve yenileme yapılması amaçlanırken, dava konusu imar planı değişikliklerinin kişisel rant sağlamaya yönelik olduğu, uyuşmazlık konusu taşınmazlara komşu 75 (eski 6) parsel sayılı taşınmaz üzerinde yer alan Avusturya Büyükelçiliğine ait yapılar, 1. grup korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edildiği halde 2863 sayılı Kanun ve ilgili mevzuat doğrultusunda gerekli görüşler alınmadan yapılan dava konusu imar planı değişikliklerinin hukuka aykırı olduğu, Avusturya Büyükelçiliği tarafından farklı tarihlerde Dışişleri Bakanlığına gönderilen notalarla, uyuşmazlık konusu taşınmazlarda yapılmak istenilen yapılaşmayla ilgili endişelerin bildirildiği, komşu taşınmazlarda yapılacak yüksek katlı binaların güvenliklerini olumsuz etkileyeceği, Devletin taraf olduğu “Diplomatik İlişkiler Hakkında Viyana Sözleşmesi” gereğince Avusturya elçilik binasının güvenliğinin sağlanması gerektiği, her ne kadar davalı tarafından elçilik binasının çevresinde başka yüksek katlı binaların bulunduğu ileri sürülmekte ise de, elçilik binasına komşu tek yüksek katlı yapınıF2 Bankasına ait olduğu, söz konusu kuruluşun da kamu kurumu niteliğinde özel statülü bir kuruluş olması nedeniyle güvenlik zaafiyeti yaratmasının söz konusu olmadığı belirtilerek temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ DÜŞÜNCESİ: Temyiz istemlerinin reddi ile Ankara Bölge İdare Mahkemesi 5. İdari Dava Dairesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY: Ankara ili, Çankaya ilçesi, A1 Mahallesi, 5708 ada, 53, 76 ve 77 parsel sayılı taşınmazları kapsayan alan öncesinde Rusya Federasyonuna ait elçilik sahası olarak kullanılmakta iken, Rusya Federasyonu ile yapılan müzakereler sonucunda başka alanda yer alan özel şahıs mülkiyetindeki taşınmazlar ile uyuşmazlık konusu taşınmazlar takas edilmiş, bunun sonucunda elçilik sahası bölgeden taşınmış ve uyuşmazlık konusu 53 ve 76 parsel sayılı taşınmazların mülkiyeti özel şahıslara devredilmiştir. Devam eden süreçte 53 parsel sayılı taşınmaz üzerinde yer alan Rusya Federasyonuna ait elçilik binası 6306 sayılı Kanuna göre riskli yapı olarak tespit edilmiştir.
53 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki yapının riskli yapı olarak tespit edilmesi üzerine, bu taşınmazın yeni maliki tarafından, komşu 76 ve 77 parsel sayılı taşınmazları da kapsayacak şekilde teklif edilen 1/5000 ölçekli nazım ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişiklikleri, 6306 sayılı Kanunun 6. maddesinin 6. fıkrası, aynı Kanun’un Uygulama Yönetmeliğinin 18. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi ve 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 7. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendi uyarınca Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 14.07.2015 tarihli, 11951 sayılı işlemi ile resen onaylanmış, bunun üzerine görülmekte olan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT: 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinde, riskli yapı; riskli alan içinde veya dışında olup ekonomik ömrünü tamamlamış olan ya da yıkılma veya ağır hasar görme riski taşıdığı ilmi ve teknik verilere dayanılarak tespit edilen yapı şeklinde tanımlanmıştır.
Aynı Kanun’un “Uygulama işlemleri” başlıklı 6. maddesinin 5. fıkrasının (a) bendinde, riskli alanlara, rezerv yapı alanlarına ve riskli yapıların bulunduğu taşınmazlara ilişkin her tür harita, plan, proje, arazi ve arsa düzenleme işlemleri ile toplulaştırma yapmaya Bakanlığın yetkili olduğu hüküm altına alınmış; aynı maddenin 6. fıkrasında; “Bakanlık, riskli alanlar, rezerv yapı alanları ve riskli yapıların bulunduğu parsellerdeki uygulamalarda faydalanılmak üzere, özel kanunlar ile öngörülen alanlara ilişkin olanlar da dahil, her tür ve ölçekteki planlama işlemlerine esas teşkil edecek standartları belirlemeye ve gerek görülmesi halinde bu standartları plan kararları ile tayin etmeye veya özel standartlar ihtiva eden planlar ve kentsel tasarım projeleri yapmaya, yaptırmaya ve onaylamaya yetkilidir.” hükmüne yer verilmiştir.
6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 18. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendinde; Bakanlığın, riskli alan ve rezerv yapı alanı ile riskli yapıların bulunduğu taşınmazlara ilişkin her tür ve ölçekteki planı resen yapmaya, yaptırmaya ve onaylamaya yetkili olduğu, kuralına yer verilmiştir.
644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2. maddesinin 1. fıkrasının (ı) bendinde; depreme karşı dayanıksız yapılar ile imar mevzuatına, plan, proje ve eklerine aykırı yapıların ve bunların bulunduğu alanların dönüşüm projelerini ve uygulamalarını yapmak veya yaptırmak, Bakanlığın görevleri arasında sayılmış, aynı Kanun Hükmünde Kararname’nin 7. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinde; “2. maddenin 1. fıkrasının (ı) bendinde belirtilen konularla ilgili olarak her ölçekteki imar planı ve imar uygulamalarını, kentsel tasarım projelerini yapmak, yaptırmak ve onaylamak” görevinin Mekansal Planlama Genel Müdürlüğüne ait olduğu hüküm altına alınmıştır.
5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanununun 7. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde, çevre düzeni planına uygun olmak kaydıyla, büyükşehir belediye sınırları içinde 1/5.000 ile 1/25.000 arasındaki her ölçekte nazım imar planını yapmak, yaptırmak ve onaylayarak uygulamak; büyükşehir içindeki belediyelerin nazım plana uygun olarak hazırlayacakları uygulama imar planlarını, bu planlarda yapılacak değişiklikleri, parselasyon planlarını ve imar ıslah planlarını aynen veya değiştirerek onaylamak ve uygulanmasını denetlemek; nazım imar planının yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde uygulama imar planlarını ve parselasyon planlarını yapmayan ilçe belediyelerinin uygulama imar planlarını ve parselasyon planlarını yapmak veya yaptırmak görev, yetki ve sorumluluklarının büyükşehir belediyelerine ait olduğu, hüküm altına alınmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME: Dosyanın incelenmesinden, Ankara ili, Çankaya ilçesi, A1 Mahallesi, 5708 sayılı imar adası içinde yer alan birbirine bitişik konumdaki 53, 76 ve 77 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin dava konusu 1/5000 ölçekli nazım ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişiklerini 6306 sayılı Kanuna göre Çevre ve Şehircilik Bakanlığının resen yapma ve onaylama yetkisine sahip olup olmadığı hususunun iş bu temyiz incelemesinin konusunu oluşturduğu görülmektedir.
53 parsel sayılı taşınmaz yönünden yapılan değerlendirmede; Yukarıdaki bölümde detaylarına yer verilen Kanun hükümleri doğrultusunda, genel kural olarak, büyükşehir belediye sınırları içerisinde 1/5000 ölçekli nazım imar planını yapma ve onaylama yetkisi büyükşehir belediyelerine; 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarını yapma ve onaylama yetkisi ilçe belediyelerine aittir. Diğer taraftan, büyükşehir belediye sınırları içerisinde yer alan riskli alanlara, rezerv yapı alanlarına ve üzerinde riskli yapı bulunan taşınmazlara ilişkin imar planlarının yapılması ve onaylanmasında özel kanun olan 6306 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerektiğinden, söz konusu taşınmazlara/alanlara ilişkin 1/5000 ölçekli nazım ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarını yapma ve onaylama yetkisi Çevre ve Şehircilik Bakanlığına geçmektedir.
Uyuşmazlık konusu 53 parsel sayılı taşınmazın toplam 5.128 m2büyüklüğünde olduğu ve tamamının A.Ş.’nin mülkiyetinde bulunduğu, taşınmazda öncesinde Rusya Federasyonuna ait elçilik binası bulunmakta iken, anılan yapının 6306 sayılı Kanuna göre 29.11.2013 tarihinde riskli yapı olarak tespit edildiği ve Ankara Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce 20.12.2013 tarihli “riskli yapı belgesi” düzenlendiği görülmektedir. Bu doğrultuda, söz konusu taşınmaza ilişkin imar planlarını yapma ve onaylama yetkisinin 6306 sayılı Kanun kapsamında davalı Bakanlığa ait olduğuna şüphe bulunmamaktadır.
76 ve 77 parsel sayılı taşınmazlar yönünden yapılan değerlendirmede; Riskli alan ve rezerv yapı alanı olarak belirlenen alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu taşınmazlar 6306 sayılı Kanun hükümlerine tabi olduğundan, anılan Kanun’un uygulama alanının mikro ölçeğini “riskli yapı” kavramı oluşturmaktadır. Buna karşılık riskli yapıların dönüştürülmesi kapsamında üretilecek olan plan kararlarının ve projelerin bölgeyle bütünleşmesini sağlamaya, diğer bir ifade ile bütüncül planlama ilkesini hayata geçirmeye yönelik 6306 sayılı Kanunda herhangi bir düzenleme yer almamaktadır. Bu kapsamda riskli yapı tespit edilen taşınmazlara bitişik konumda olan ve üzerinde herhangi bir yapılaşma bulunmayan boş parsellerin hukuki durumu bakımından, 6306 sayılı Kanunun amacı, planlama ilkeleri ve somut olayın özellikleri çerçevesinde ayrıca bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.
Uyuşmazlıkta, toplam 6.612 m2 büyüklüğündeki 3 adet taşınmazı kapsayan dava konusu planlama alanın 5.128 m2 lik kısmını (%77.55’ini), üzerinde riskli yapı tespit edilen, bu nedenle de 6306 sayılı Kanuna tabi olduğuna tartışma bulunmayan 53 parsel sayılı taşınmaz oluşturmaktadır. Bu haliyle planlama alanının hukuki durumunda belirleyici olan taşınmazın 53 parsel sayılı taşınmaz olduğuna tereddüt bulunmamaktadır.
53 sayılı parselin güney bitişiğinde yer alan 76 parsel sayılı taşınmazın toplam 1.092 m2 büyüklüğünde olduğu ve mevcut durumda tamamının dava dışı K6 isimli özel şahsın mülkiyetinde bulunduğu, anılan taşınmaz önceki imar planında 5 kat yapılaşma koşulunda merkezi iş alanı kullanımında kalmakla beraber 1969 yılı onaylı vaziyet planında, 53 sayılı parselde bulunan Rusya Federasyonuna ait elçilik binasına hizmet etmek üzere “bahçe ve spor alanı” olarak belirlendiği ve uzun yıllardan bu yana süregelen bu kullanılış biçimi dolayısıyla 53 parsel sayılı taşınmazın artbölgesi (hinterlandı) niteliğine büründüğü anlaşılmaktadır. Bu çerçevede planlamanın temel ilkelerinden olan bütüncüllük ve geniş kapsamlılık ilkeleri uyarınca, artbölge niteliğinde olan 76 parsel sayılı taşınmaz ele alınmadan, sadece 53 parsel sayılı taşınmazla sınırlı şekilde plan değişikliği yapılmasının, planlama ilkeleri ve teknikleri ile bağdaşmasının mümkün olmayacağı açıktır.
Kaldı ki 76 parsel sayılı taşınmazın maliki olan dava dışı K6 isimli şahsın da dava konusu 1/5000 ölçekli nazım ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliklerinden haberdar olduğu, ancak maliki olduğu taşınmazın komşu 53 sayılı parselle birlikte 6306 sayılı Kanun kapsamında plan değişikliğine konu edilmesine ve davalı idarenin yetkisine yönelik herhangi bir itirazının bulunmadığı da görülmektedir.
53 sayılı parselin batı bitişiğinde yer alan 77 parsel sayılı taşınmazın ise toplam 412 m2 büyüklüğünde olduğu ve mevcut durumda tamamının Rusya Federasyonunun mülkiyetinde bulunduğu, anılan taşınmazın uzun yıllardan bu yana A2 Bulvarı üzerinde kaldığı ve fiilen yol olarak kullanıldığı, dava konusu imar planı değişiklikleri ile taşınmaza “34 metre genişliğinde taşıt yolu” kullanımı getirildiği ve plan notlarında, “A2 Bulvarı üstünde yer alan 77 sayılı parsel yol olarak kullanılmak kaydıyla rızaen bedelsiz terk edilecektir.” şeklinde düzenlemeye yer verildiği görülmekle, taşınmazın çevre imar bütünlüğünün sağlanması amacıyla planlama alanına dahil edildiği ve fiili durumuyla uyumlu şekilde plan kararı üretildiği anlaşılmaktadır.
6306 sayılı Kanunun genel amacı; afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu taşınmazlarda, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun yapılar meydana getirmek, bu şekilde sağlıklı ve güvenli yaşama çevreleri oluşturmak olduğundan, bu genel amacın hayata geçirilebilmesi için, kendi içinde bütünlük arz eden plan kararları ve projeler üretilmesi gerektiğine tereddüt bulunmamaktadır.
Bu doğrultuda, uyuşmazlık konusu 53, 76 ve 77 parsel sayılı taşınmazlar birbirleriyle bütünlük arz ettiğinden, bütüncül mekan kurgusu oluşturmak ve bu şekilde “uygulama bütünlüğünü” sağlamak amacıyla 6306 sayılı Kanun kapsamında birlikte ele alınmalarının planlama ilkelerinin ve kamu yararının bir gereği olduğu, ayrıca 6306 sayılı Kanunun amacıyla da uyumlu olduğu anlaşılmakla, dava konusu işlemde yetki unsuru yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Kaldı ki, birbirlerini bütünleyen taşınmazlardan birisinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yetkisinde, diğerinin ise ilgili belediyenin yetkisinde planlanabileceğinin kabulü halinde, plan bütünlüğünün bozulmasına ve taşınmazlardan elde edilecek ekonomik faydanın azalmasına sebebiyet verileceği, bu nedenle eş güdümün tek elden sağlanmasında kamu yararı bulunduğu açıktır.
Öte yandan, yukarıda detaylarına yer verilen tespit ve değerlendirmeler somut olayın özelliklerine göre, riskli yapı tespit edilen taşınmazın komşuluğunda yer alan fiilen boş durumdaki taşınmazlarda, maliklerinin teklifi doğrultusunda yapılan plan değişikliklerine ilişkin olduğundan, aksi durumun söz konusu olması halinde; diğer bir ifade ile, üzerinde 6306 sayılı Kanuna göre riskli olmayan yapıların fiilen bulunduğu komşu taşınmazların, sırf uygulama bütünlüğünün sağlamasının amaçlandığından bahisle maliklerinin rızası hilafında, 6306 sayılı Kanuna göre planlamaya konu edilmesi, bunun sonucu olarak da anılan Kanun hükümlerine göre tasfiye, yıkım, değerleme gibi uygulama işlemlerine muhatap bırakılması halinde, riskli olmayan yapı sahiplerinin hakları arasında kurulması gereken dengenin bozulacağına ve ölçülülük ilkesinin ihlali sonucunun ortaya çıkacağına şüphe bulunmamaktadır.
Bu itibarla, yetki unsuru yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılan dava konusu imar planı değişikliklerinin imar mevzuatına, şehircilik ilkelerine, planlama tekniklerine ve kamu yararına uygunluğu yönlerinden bir değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerekirken, yetki unsuru yönünden hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali yolundaki temyize konu Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararında isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle; 1.2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davalının ve davalı yanında müdahilin temyiz istemlerinin kabulüne, 2.Mahkeme kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun kabulü ile anılan kararının kaldırılarak yukarıda özetlenen gerekçeyle dava konusu işlemin iptali yolundaki temyize konu Ankara Bölge İdare Mahkemesi 5. İdari Dava Dairesinin 17/05/2018 tarihli, E: 2018/24, K: 2018/719 sayılı kararının BOZULMASINA, Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 13/03/2020 tarihinde, kesin olarak, oyçokluğuyla karar verildi.