1. Anasayfa
  2. Danıştay 6. Dairesi Kararları

Danıştay 6. Dairesi E: 2019/13841 K: 2019/15202 T: 25.12.2019


Riskli Alan ilanına ilişkin Bakanlar Kurulu kararının yargı kararıyla iptaline karar verilmesi karşısında anılan riskli alan kararına göre yapılan dava konusu imar planlarının hukuki dayanağının kalmaması nedeniyle, dava konusu imar planlarında ve bu planlara dayanılarak hazırlanan projede ilgili parsel yönünden hukuka uygunluk bulunmadığı

İSTEMİN KONUSU: Konya Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesinin 05/03/2019 tarih ve E: 2018/1179, K: 2019/427 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava konusu istem: 6306 Sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Yasa” kapsamında 02.07.2013 tarih ve 2013/5062 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile “Riskli Alan” olarak ilan edilen alanda yapılan 1/5000 ölçekli nazım imar planı ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planının onaylanmasına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 17.03.2016 tarih ve N1 sayılı işlemi ile bu planlara dayanılarak yapılan projenin Adana ili, Yüreğir ilçesi,  (…) Mahallesi, 10926 ada, 7 parsel sayılı taşınmaz yönündeniptali istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Adana 2. İdare Mahkemesince verilen 17/05/2018 tarih ve E: 2016/1364, K: 2018/427 sayılı kararda; yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporu ile dosyaki bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden, dava konusu plan ile alanda yürürlükte bulunan 1/25000 ölçekli nazım imar planında benimsenen arazi kullanım kararları açısından ölçekler arası tutarlılığın sağlanamadığı, planda ticaret + konut (TİCK) kullanımı ile karma-kullanımlı bir gelişmenin öngörüldüğü, ancak karma-kullanımlı bir yapının oluşmasına engel olabilecek ve plan kararları ile öngörülen gelişmenin gerçekleşmemesi olasılığını ortaya çıkarabilecek nitelikte ticaret+konut kullanımının içeriğindeki farklı kullanımların gelişme içindeki oranlarının belirtilmediği, bir başka anlatımla ticaret + konut fonksiyonlu alanların yüzde kaçının konut kullanımında olacağının belirsiz bırakıldığı, bu kapsamda, dava konusu işlem tarihinde yürürlükte bulunan Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde karma kullanımlara ilişkin sunulan tanımlamada konut kullanımları %20 ile, Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinde ise %30 ile sınırlandırıldığı halde plan notlarında yer alan “Bu işlevlerden biri ya da birkaçı oranlarına bakılmaksızın bir arada kullanılabilir” düzenlemesi (belirli bir oran belirlenmeksizin tamamen konut kullanımı yada tamamen ticaret kullanımına izin verir şekilde) ile de mevzuatta öngörülen karma kullanım amacına aykırı kullanım kararı getirildiği ve plan kararlarında bu husus yönünden idare hukukunun temel ilkelerinden olan idari işlemlerde belirlilik ve açıklık ilkesine aykırılık oluşturulduğu, yoğunluk açısından planda yer alan “1.61 ve üzeri” ifadesinin alanda çok farklı yapı ve nüfus yoğunluklarının oluşmasına neden olacağı, bu durumun ise aynı zamanda plan kararlarında açıklığın ve belirliliğin kaybolmasına, giderek yapılaşma koşulları yönünden plansızlık durumunun oluşmasına neden olacağı ayrıca yapı ve nüfus yoğunluğu konusunda meydana gelen belirsizliğin sonucu olarak konut kullanımı Yönetmelikte öngörülen sınırı aştığı takdirde sosyal donatı alanlarının yetersiz kalacağı, kaldı ki nazım imar planında alana yönelik olarak eğitim, sağlık ve sosyal tesis alanlarının hiç öngörülmemiş olması nedeniyle de plan değişikliği ile sağlanan sosyal ve teknik altyapı alanlarının, Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinde belirtilen standartların altında kaldığı, planlama bölgesi içinde yaşayacak alan kullanıcılarına yönelik gerekli sosyal donatı alanı öngörülmemesinin planlama esasları ve şehircilik ilkelerine aykırı olduğu, dava konusu 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliğinin, plan içeriği ve tekniği yönünden uygulama imar planından beklenen ayrıntıları içermediği, plan paftalarında yapı adalarının nasıl biçimleneceği, alan içindeki ulaşım ilişkileri ile yaya ve taşıt hareketlerinin nasıl gelişeceği, nasıl bir parsel düzeninin oluşacağının belirli olmadığı, yapı yoğunluklarına yönelik farklılaşmanın gerekçesinin anlaşılamadığı, nazım ve uygulama imar planı doğrultusunda hazırlanan kentsel dönüşüm projesi yönünden, nazım ve uygulama imar planı hukuka aykırı olduğundan bu imar planları doğrultusunda hazırlanan ve bu planların uygulanması mahiyetinde olan kentsel dönüşüm projesinde de hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlemler hukuka aykırı bulunarak dava konusu işlemlerin iptaline karar verilmiştir.

Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının özeti: İstinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve istinaf dilekçelerinde ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI:

Yüreğir Belediye Başkanlığı tarafından, dava konusu planın plan hiyerarşisine uygun olduğu, bilirkişi raporunda yerleşim alanları içerisinde kalan dava konusu alandaki küçük sanayi alanı fonksiyonunun KENTGES kapsamında değerlendirilmediği, dava konusu alanda yer alan parseller çok küçük ve hissedarlı olduğundan dolayı hissedarların aralarında anlaşıp 2,40 yoğunluğu kullanabilecek parsel büyüklüğünü sağlayamadığı, bu nedenle dava konusu alandaki hisse sahiplerinin 2,40 yoğunluğu kullanıp yeni yapılar inşa edemediği, dava konusu planlardan önce yürürlükte olan imar planlarına bakıldığında, yeni planlarla birlikte söz konusu alanda yer alan sosyal donatı alanlarında ciddi bir artış olduğu hususunun bilirkişi raporunda göz ardı edildiği, dava konusu planlardan önce yürürlükte olan imar planlarında yoğunluk ve sosyal donatı alanlarının eksikliği ile ilgili herhangi bir davanın açılmadığıileri sürülmektedir.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından,gerekli araştırma ve analizler yapılarak dava konusu planların hazırlandığı ve Bakanlıkça bu hususlar gözetilerek onama işleminin yapıldığı, hazırlanan planların Adana Kent Merkezi için 2012 yılında onaylanan nazım ve uygulama imar planları sınırları içerisinde bulunduğu, Kentsel Dönüşüm Alanında 14.08.2012 onay tarihli revizyon imar planına göre bir nüfus projeksiyonu oluşturulduğu, bu kapsamda mevcut plan kararlarındaki yoğunluk değerleri esas alınarak hazırlanan yapılaşma yoğunluğu ve nüfus değerlerine ilişkin iddianın yerinde olmadığı, dava konusu işlemde ilgili kanunlara ve diğer mevzuata, şehircilik ilkelerine, planlama esasları ile hizmetin gereklerine ve kamu yararına aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Temyize konu mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ  ‘IN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY:

Dosyanın incelenmesinden; uyuşmazlık konusu Adana ili, Yüreğir ilçesi,  (…) Mahallesi, 10926 ada, 7 parsel sayılı taşınmazın da içerisinde bulunduğu alanın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında 02.07.2013 tarih ve 2013/5062 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile riskli alan olarak ilan edildiği, bu alana ilişkin dava konusu 1/5000 ölçekli nazım imar planı ile 1/1000 ölçekli uygulama imar planının Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca 10.03.2016 tarih ve 4033 sayılı olur ile onaylandığı, 23.03.2016-25.04.2016 tarihleri arasında askıya çıkarılan plana yapılan itirazların Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 01.07.2016 tarih ve N2 sayılı oluru ile reddedilmesi üzerine dava konusu imar planı değişiklikleri ile bu planlara dayanılarak yapılan projenin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

İLGİLİ MEVZUAT:

6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinde; “Riskli alan: Zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya İdare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan alan” olarak tanımlandıktan sonra 5. maddesinin 6. fıkrasında; “Bakanlık, riskli alanlardaki ve rezerv yapı alanlarındaki uygulamalarda faydalanılmak üzere; özel kanunlar ile öngörülen alanlara ilişkin olanlar da dâhil, her tür ve ölçekteki planlama işlemlerine esas teşkil edecek standartları belirlemeye ve gerek görülmesi hâlinde bu standartları plan kararları ile tayin etmeye veya özel standartlar ihtiva eden planlar yapmaya, onaylamaya ve kent tasarımları hazırlamaya yetkilidir.” hükmüne yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Adana ili, Yüreğir ilçesi, A3 Mahallesi sınırları içerisinde bulunan alanın “Riskli Alan” ilan edilmesine ilişkin Bakanlar Kurulunun 02.07.2013 tarihli, 2013/5062 sayılı kararının Danıştay Ondördüncü Dairesinin 26.09.2018 tarihli, E: 2018/3913, K: 2018/5758 sayılı ve 26.09.2018 tarihli, E.2017/3527, K.2018/5755 sayılı kararları ile; “6306 sayılı Kanun uyarınca hazırlanan ve dava konusu işlemin dayanağını oluşturan riskli alan tespit raporu ile gerekçe raporunun incelenmesinden, riskli alan olarak ilan edilen bölgedeki Sanayi Bakanlığınca projelendirilip yaptırılan  (…) Sanayi Çarşısı ile Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan X1 Çarşısının 1950’li yılların sonunda faaliyete geçtiği,  (…) Sanayii Çarşısı olarak anılan bölgenin birbirini dik kesen, ızgara doku özellikleri gösteren 2-3 katlı küçük ölçekli ticaret ve sanayi yapılarından oluştuğu, kuzeyde yer alan X1 Çarşısı olarak anılan bölgede ise 1-2 katlı küçük ölçekli ticaret alanları, sanayi ve depolama alanları ile konut alanları gibi kullanımların yer aldığı, yapı kalitesinin düşük olup, ekonomik ömürlerini tamamladığı, söz konusu alanın kent merkezine katma değer sağlayacak özellikler taşımasına rağmen rantabl olarak kullanılamadığı, Adana ili ve çevresinin 2. derece deprem kuşağında olduğu, 1998 yılında olan 6,3 şiddetindeki depremin proje alanında hasarlı yapıların oluşmasına neden olduğu bilgilerine dayanılarak dava konusu bölge riskli alan olarak tespit edilmiş ise de, yapı kalitesi düşük, ekonomik ömrünü tamamlamış ve hasarlı olduğu ileri sürülen yapıların hangi yapılar olduğu ve bu yapıların can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığını ortaya koyan yukarıda belirtilen bilimsel verileri içeren herhangi bir teknik incelemenin yapılmadığı, dolayısıyla işlemin dayanağı raporun yapıların can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığını kanıtlayacak nitelikte olmadığı hususları dikkate alındığında, 6306 sayılı Kanun ve Uygulama Yönetmeliğinin öngördüğü koşullarda detaylı bir teknik inceleme yapılmaksızın uyuşmazlığa konu alanın 6306 sayılı Kanunun 2. maddesine göre riskli alan ilan edilmesine ilişkin 02/07/2013 günlü, 2013/5062 sayılı Bakanlar Kurulu kararında hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle iptaline karar verildiği, iptal kararlarının dava konusu parseller yönünden hüküm ifade edeceği açıklamasıyla bu kararların sırasıyla Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 04.04.2019 tarihli, E: 2019/74, K: 2019/1565 sayılı; 04.04.2019 tarihli E: 2019/75, K: 2019/1566 sayılı kararları ile onandığı görülmüştür.

Bu durumda; “Riskli Alan” ilanına ilişkin Bakanlar Kurulu kararının yargı kararıyla iptaline karar verilmesi karşısında anılan riskli alan kararına göre yapılan dava konusu imar planlarının hukuki dayanağının kalmaması nedeniyle, dava konusu imar planlarında ve bu planlara dayanılarak hazırlanan projede ilgili parsel yönünden hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varıldığından, dava konusu işlemlerin iptaline ilişkin temyize konu İdare Mahkemesi kararında sonucu itibariyle isabetsizlik bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

  1. Davalıların temyiz isteminin reddine,
  2. Temyize konu Konya Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesinin 05/03/2019 tarih ve E: 2018/1179, K: 2019/427 sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,
  3. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 50. maddesi uyarınca, bu onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de anılan Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın Adana 2. İdare Mahkemesine gönderilmesine, 25/12/2019 tarihinde, kesin olarak,oybirliğiyle karar verildi.