1. Anasayfa
  2. Danıştay 6. Dairesi Kararları

Danıştay 6. Dairesi E: 2019/16706 K: 2021/10819 T: 6.10.2021


Bakanlar Kurulunun riskli alan kararının hukuka aykırı olduğunun yargı kararıyla tespit edilmesi veya yürürlükten kalkmış olması halinde bu karar doğrultusunda hazırlanan nazım ve uygulama imar planları ile uygulama imar planına dayanılarak yapılan parselasyon işleminin de hukuka aykırı hale geleceği tabidir.

İSTEMİN KONUSU: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava konusu istem: İstanbul ili, Pendik ilçesi, … Mahallesi, … mevkii, … pafta, … parsel sayılı taşınmazın da bulunduğu alanda parselasyon yapılmasına ilişkin Pendik Belediye Encümeni’nin … tarih ve … sayılı kararın iptali istenilmektedir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E: …, K: … sayılı kararda; mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda hazırlanan bilirkişi raporundaki tespitler ile dava dosyasında yer alan diğer tüm bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden, davacıların veraseten malik ve hissedar olduğu İstanbul ili, Pendik ilçesi, … Mahallesi, … mevkii, … pafta, … parsel sayılı 561,00 m2 yüzölçümlü taşınmazın imar planlarında “ilkokul alanında” kalması nedeniyle parselasyon sonrasında davacılar adına aynı yerden tahsis yapılmasının mümkün olmadığı, parselasyon ile yer tahsisi yapılan … ada … parsel sayılı taşınmazın imar planlarında “konut alanında” kaldığı ve raylı toplu taşıma istasyonuna ve cazibe merkezlerine yakın bir konumda olduğu, davacılara fiili duruma göre parsel dışından mümkün mertebe yakın olabilecek bir konumda ve önceki parsele göre daha iyi bir konumda yer tahsisi yapıldığı, dağıtım ilke ve esaslarına uyulduğu, uygulama sınırının mevzuattaki esaslara göre geçirildiği, uyuşmazlık konusu parselin tapu kayıtlarına göre 561,00 m2 olarak edinildiği, parselasyona 561,00 m2 olarak dahil edildiği ve %28,25478 oranında düzenleme ortaklık payı kesildiği, parselden ikinci defa düzenleme ortaklık payı kesilmediği, bölgede yapılaşmanın planlı bir şekilde sağlanması, alt yapı tesislerinin planlı hale getirilmesi, kamunun ihtiyacı olan donatı alanlarının elde edilmesi, imar planları doğrultusunda parselasyon planlarının hazırlanması ve mülkiyet sınırlarının da imar planları doğrultusunda düzenlenmesinin önemli olduğu anlaşılmakla, dava konusu parselasyonun davacıların parseli yönünden ilgili mevzuat hükümlerine, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uygun olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının özeti: İstinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve istinaf dilekçelerinde ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Parselasyon ile üzerinde üç katlı evi olan taşınmazının yok sayılıp yapılaşması tamamlanmış çok farklı bir alanda hisse verildiği, bu durumun hukuka aykırı olduğu, hisse verilen parselde onlarca binanın bulunduğundan burada kullanabileceği boş bir alan ve müstakil yapılaşma imkanının bulunmadığı, bütün binalar yıkılıp yeniden yapılaşma olmadan tapudan kaynaklanan mülkiyet hakkını kullanamayacağı, parselasyon ile okul alanına dönüştürülen parsel üzerinde yaklaşık kırk adet bina bulunduğu, bu hali ile parsel üzerinde okul yapılabilmesinin de mümkün olmadığı, ayrıca bu parselin içerisinden dört ayrı sokak geçtiği, okulun tek parça olacağı ve içinden yol geçemeyeceği varsayıldığında bu sokakların kapatılması ile bütün mahallenin ulaşımının etkileneceği, parselasyon ile kendisine verilen yerin daha merkezi ya da daha değerli olup olmamasının öneminin olmadığı, önemli olanın müstakil yapılaşma hakkı olduğu, parselasyonun şehir planlama ilkelerine ve kamu yararına aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY: İstanbul ili Pendik ilçesi, … ve … Mahallelerini içine alan alanın riskli alan ilan edilmesine ilişkin … tarih ve … sayılı Bakanlar Kurulu kararı doğrultusunda hazırlanan 1/1000 ölçekli Orta ve Dumlupınar Mahalleleri Riskli Alan Uygulama İmar Planı 12.03.2015 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanmış, bu plan uyarınca Pendik Belediye Encümeni’nin … tarih ve … sayılı kararı ile parselasyon yapılmıştır. Davacı tarafından parselasyon işleminin iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT: 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 5. maddesinde; “Uygulama İmar Planı” tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa kadastrol durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren planlar olduğu belirtilmiştir.

3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesinin işlem tarihinde yürürlükte olan halinde, imar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın, birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve re’sen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyelerin yetkili olduğu, sözü edilen yerler belediye ve mücavir alan dışında ise yukarıda belirtilen yetkilerin valilikçe kullanılacağı kurala bağlanmıştır.

6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinin dava konusu işlem tarihinde yürürlükte olan halinde; riskli alan; zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya idare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan alan şeklinde tanımlanmış, aynı Kanunun “Uygulama İşlemleri” başlıklı 6. maddesinin 6. fıkrasında; “Bakanlık, riskli alanlardaki ve rezerv yapı alanlarındaki uygulamalarda faydalanılmak üzere; özel kanunlar ile öngörülen alanlara ilişkin olanlar da dâhil, her tür ve ölçekteki planlama işlemlerine esas teşkil edecek standartları belirlemeye ve gerek görülmesi hâlinde bu standartları plan kararları ile tayin etmeye veya özel standartlar ihtiva eden planlar yapmaya, onaylamaya ve kent tasarımları hazırlamaya yetkilidir.” hükmüne yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Yukarıda yer alan mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinde, 3194 sayılı Kanunun 18. maddesinde tanımlanan parselasyon işlemi, bir düzenleyici işlem olan uygulama imar planının uygulanmasının (hayata geçirilmesinin) araçlarından birini oluşturmaktadır. Planların kademeli birlikteliği ile plan hiyerarşisi ilkeleri uyarınca bir bölgede ilk defa uygulama imar planı yapılırken yasal tanıma ve mevzuata göre öncelikle nazım imar planının yapılması, bu plana uygun olarak yapılacak uygulama imar planına göre de parselasyon işleminin tesis edilmesi gerekmektedir.

6306 sayılı Kanun uyarınca, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan bir alanın öncelikle Bakanlar Kurulu kararı ile (02.07.2018 tarihinde anılan Kanunda yapılan değişiklik ile bu yetki artık Cumhurbaşkanına aittir.) riskli alan ilan edilmesi, sonrasında bu karar kapsamında 1/5000 ölçekli nazım imar planı ile 1/1000 ölçekli uygulama imar planının, uygulama imar planı doğrultusunda da parselasyon işleminin yapılması gerekmektedir.

Bu durumda, Bakanlar Kurulunun riskli alan kararının hukuka aykırı olduğunun yargı kararıyla tespit edilmesi veya yürürlükten kalkmış olması halinde bu karar doğrultusunda hazırlanan nazım ve uygulama imar planları ile uygulama imar planına dayanılarak yapılan parselasyon işleminin de hukuka aykırı hale geleceği tabidir.

Bu itibarla, uyuşmazlıkta öncelikle dava konusu parselasyon işleminin dayanağı olan ve dava konusu 1/1000 ölçekli uygulama imar planının hazırlanmasına esas teşkil eden bölgenin riskli alan edilmesine ilişkin olan Bakanlar Kurulu Kararının halen yürürlükte olup olmadığının tespiti öncelik arz etmektedir.

Uyuşmazlık konusu taşınmazın bulunduğu alanın 18.09.2013 tarih ve 5434 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile riskli alan ilan edildiği, alanın riskli alan ilanına ilişkin söz konusu Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle açılan davada; riskli alan olarak ilan edilen alanda toplam 2387 adet yapının yer aldığı, söz konusu yapıları temsilen 14 adet yapının fiziksel özellikleri ve bodrum katlardaki yapılara ait kolonların korozyon (aşınma) durumunun gözlemsel olarak incelendiği ve inceleme sonucunda hangi bilimsel verilerin elde edildiğinin anlaşılamadığı, seçilen 14 adet yapının dava konusu alanın riskli alan olarak ilan edilmesini gerektirecek yeterli sayıda ve nitelikte olup olmadığının ortaya konulmadığı gibi bu incelemeler dışında bilimsel veriler içeren herhangi bir teknik incelemenin de yapılmadığı, dolayısıyla işlemin dayanağı teknik raporun yapıların can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığını kanıtlayacak nitelikte olmadığı hususları dikkate alındığında, 6306 sayılı Kanunun ve Uygulama Yönetmeliğinin öngördüğü koşullarda detaylı bir teknik inceleme yapılmadan tesis edilen uyuşmazlığa konu alanın “riskli alan” ilan edilmesine ilişkin 18/09/2013 tarih ve 2013/5434 sayılı Bakanlar Kurulu kararında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptali yolunda Danıştay Ondördüncü Dairesince verilen 06/04/2016 tarih ve E: 2015/3394, K: 2016/2545 sayılı kararın Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 01/12/2016 tarih ve E: 2016/3569, K: 2016/3201 sayılı kararı ile onanmasına karar verildiği görülmüştür.

Bu itibarla, uyuşmazlığa konu alanın riskli alan ilan edilmesine ilişkin Bakanlar Kurulu kararında hukuka uyarlık bulunmaması nedeniyle bu karar uyarınca hazırlanan 12.03.2015 tarihinde onaylanan 1/1000 ölçekli Orta ve Dumlupınar Mahalleleri Riskli Alan Uygulama İmar Planının dayanaktan yoksun kaldığı anlaşıldığından, bu plan uyarınca tesis edilen dava konusu parselasyon işleminde hukuka uygunluk, davanın reddine ilişkin temyize konu Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle; 1. 2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davacıların temyiz istemilerinin kabulüne, 2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Mahkeme kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının BOZULMASINA, 3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 06/10/2021 tarihinde, kesin olarak, oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

(X): Dosyanın incelenmesinden, uyuşmazlık konusu taşınmazın bulunduğu alanın 18/09/2013 tarih ve 5434 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile riskli alan ilan edildiği, bu kararın iptali istemiyle riskli alan ilan edilen bölgede yer alan başka taşınmaz malikleri tarafından açılan davada, dava konusu işlemin iptali yolunda Danıştay Ondördüncü Dairesince verilen 06/04/2016 tarih ve E: 2015/3394, K: 2016/2545 sayılı kararın Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulunun 01/12/2016 tarih ve E: 2016/3569, K: 2016/3201 sayılı kararıyla, iptal kararının sadece 18/09/2013 tarih ve 2013/5434 sayılı Bakanlar Kurulu kararına karşı dava açan davacıların taşınmazları yönünden hüküm ifade edeceği açıklaması eklenerek onanmasına karar verildiği görülmüştür.

Bu durumda, Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulunun Bakanlar Kurulu kararının iptaline ilişkin kararı, bu karara karşı dava açmayan davacılar açısından hüküm ifade etmeyeceğinden, dava konusu parselasyon işleminin esasa ilişkin diğer hususlar yönünden incelenmesi suretiyle davanın reddi yolunda İdare Mahkemesince verilen karara yönelik yapılan istinaf başvurusunun reddine ilişkin karara karşı davacılar tarafından yapılan temyiz başvurusunun esasa ilişkin diğer hususlar yönünden hukuka ve mevzuata uygun olup olmadığının değerlendirilmesi suretiyle karar verilmesi gerektiği oyuyla Dairemiz kararına katılmıyorum.