1. Anasayfa
  2. Danıştay 6. Dairesi Kararları

Danıştay 6. Dairesi E: 2019/2474 K: 2019/5492 T: 12.6.2019


Bölgede daha önce yapılmış bir zemin araştırması var ise 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin ekinde yer alan Riskli Yapıların Tespit Edilmesine İlişkin Esaslar uyarınca riskli yapı tespiti maliyetini artırmamak ve maliklere ek külfet yüklememek amacıyla bunun kullanılabilmesinin mümkün olduğu.

27/10/2016 günlü, 29870 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğinin 3.maddesinin 3.fıkrası ile değiştirilen 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 6.maddesinin 3.fıkrası ve aynı Yönetmeliğin 6.maddesi ile değiştirilen Yönetmeliğin 9.maddesinin 4.fıkrasının iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI: Kentsel dönüşüm uygulamalarının temeli olan riskli alan ve riskli yapı tespiti kararlarının alınması sürecinde jeofizik mühendislerince yapılacak saha deneylerinin yapılaşma mühendislerince yapı temelinin tasarımı ve statiğinin hesabında veri olarak kullanıldığı, 644 sayılı KHK’nın 11.maddesinde düzenlenen Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel Müdürlüğüne verilen hizmetlerden birçoğu ile 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği ve Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelikte belirtilen tahribatlı ve tahribatsız yöntemle riskli yapı tespit işlemlerinin doğrudan jeofiizik mühendisliğinin çalışma konuları arasında yer aldığı, ancak dava konusu Yönetmelik maddelerinde jeofizik mühendisliğinin bulunması zorunlu bir meslek grubu olarak belirtilmediği, bu durumun mesleğe getirilen bir sınırlama olduğu, kamunun zararına olduğu, sadece yüzeysel verilerle inşaat öğretisini esas alan düzenleyici işlemlerin konu ve amaç yönünden hukuka aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

DAVALININ SAVUNMASI: Öncelikle, usule ilişkin olarak, davanın süresinde açılmadığından bahisle süre aşımı nedeniyle reddedilmesi gerektiği ileri sürülmüştür.

Değiştirilen Yönetmeliğin 6/3. maddesinde lisanslı kurum ve kuruluşlarda riskli yapı tespiti için inşaat mühendisinin yanında ihtiyaca göre jeofizik mühendisinin de bulundurulabileceğinin belirtildiği, her tespitte yeni bir zemin araştırması yapılmasına gerek duyulmadığı, tespit maliyetini artırmamak için bölgede yapılan önceki zemin araştırmalarının da tespit sırasında kullanılabildiği dikkate alındığında jeofizik mühendisinin riskli yapı tespiti sırasında ihtiyaca göre bulundurulmasının hukuka aykırı olmadığı, öte yandan, değiştirilen Yönetmeliğin 9/4.maddesinde belirtilen, teknik heyet oluşumunda jeofizik mühendislerinin heyette olamayacağına dair bir ibare bulunmadığı ve bu düzenlemenin jeofizik mühendislerinin teknik heyette görev almalarına engel teşkil etmeyeceği ve dava konusu Yönetmeliğin hukuka uygun olduğu savunulmuştur.

DANIŞTAY SAVCISI DÜŞÜNCESİ: Dava; 27/10/2016 günlü, 29870 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğinin 3. maddesinin 3. fıkrası ile 6. maddesinin 4. fıkralarının iptali istemiyle açılmıştır.

6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun “amaç” başlıklı 1. maddesinde; “Bu Kanunun amacı; afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemektir.” hükmü getirilmiştir.

Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin “amaç” başlıklı1. maddesinde; “Bu Yönetmeliğin amacının; 16/5/2012 tarihli ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun uyarınca, riskli yapılar ile riskli alan ve rezerv yapı alanlarının tespitine, riskli yapıların yıktırılmasına, yapılacak planlamaya, dönüştürmeye tabi tutulacak taşınmazların değerinin tespitine, hak sahibi olacaklarla yapılacak anlaşmaya ve yapılacak yardımlara, yeniden yapılacak yapılara ve 6306 sayılı Kanun kapsamındaki diğer uygulamalara ilişkin usûl ve esasları belirlemek olduğu, Yönetmeliğin değişik 7. maddesinin 1. fıkrasında ise; riskli yapıların, Ek-2’de yer alan Riskli Yapıların Tespit Edilmesine İlişkin Esaslara göre tespit edileceği düzenlenmiştir.

Dava konusu Yönetmeliğin 3. Maddesinin 3. fıkrasında; “Lisanslandırılan kurum ve kuruluşlarda riskli yapı tespiti için en az bir inşaat mühendisinin görevlendirilmesi mecburidir. İhtiyaca göre birden fazla inşaat mühendisi ile jeoloji veya jeofizik mühendisi de görevlendirilebilir. Riskli yapı tespitinde görev alacak mühendisler, aynı anda birden fazla lisanslı kuruluşta görev alamaz ve ortak olamazlar.” 6. Maddesinin 4. Fıkrasında da “Teknik heyet, üniversitelerden bildirilen dört üye ile ikisi inşaat mühendisi ve biri de jeoloji veya jeofizik mühendisi olmak üzere, Bakanlık teşkilâtında görev yapan üç üyenin iştiraki ile yedekleri ile birlikte yedi üyeli olarak teşkil edilir.” hükümleri getirilmiştir.

6306 sayılı Kanun’un amacı, riskli yapıların fen ve sanat norm ve standartlarına uygun olarak tespit edilmesini, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilenmelerini sağlamak olduğundan, riskli yapıların ilmî ve teknik verilere dayanılarak tespit edilmesi gerekmektedir.

İptali istenilen maddelerdeki düzenlemeler ile riskli yapı tespitinde en az bir inşaat mühendisinin bulunması gerektiği düzenlenmiş olup, söz konusu düzenlemelerin jeofizik mühendislerine bir kısıtlama getirdiğinden, jeofizik mühendisliği disiplinine bağlı mühendislerin teknik heyette görev almasına engel teşkil ettiğinden söz edilemeyeceği açıktır.

Bu durumda; dava konusu düzenlemelerde 6306 sayılı Kanun ve üst normlara aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince duruşma için taraflara önceden bildirilen 12/06/2019 tarihinde, davacı vekili Av. K1’nun ve davalı idare vekili Hukuk Müşaviri K2’in geldiği, Danıştay Savcısının hazır olduğu görülmekle, açık duruşmaya başlandı. Taraflara usulüne uygun olarak söz verilerek dinlendikten ve Danıştay Savcısının düşüncesi alındıktan sonra taraflara son kez söz verilip, duruşma tamamlandı. Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ: Dava; 27/10/2016 tarihli 29870 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 3.maddesinin 3.fıkrası ile değiştirilen 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 6.maddesinin 3.fıkrası ve aynı Yönetmeliğin 6.maddesi ile değiştirilen Yönetmeliğin 9.maddesinin 4.fıkrasının dayanağı olan 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanuna, 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ve hukuka aykırı olduğu iddialarıyla açılmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE:

USUL YÖNÜNDEN: Davalı tarafından, süresinde açılmadığından bahisle davanın süre aşımı yönünden reddi gerektiği ileri sürülmüş ise de; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 7. maddesinde; dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu, bu sürenin ilanı gereken düzenleyici işlemlerde, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı belirtilmiştir.

Uyuşmazlık konusu olayda, dava konusu Yönetmelik değişikliğinin 27/10/2016 tarihli, 29870 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdiği ve davacı tarafından Danıştay Genel Yazı İşleri Müdürlüğüne verilen dilekçe ile 20/12/2016 tarihinde açılan davanın süresinde olduğu anlaşılmaktadır.

ESAS YÖNÜNDEN:

İlgili Mevzuat: 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 1.maddesinde; “Bu Kanunun amacı; afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemektir.” hükmüne yer verilmiştir.

Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin “amaç” başlıklı 1. maddesinde; “Bu Yönetmeliğin amacının; 16/5/2012 tarihli ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun uyarınca, riskli yapılar ile riskli alan ve rezerv yapı alanlarının tespitine, riskli yapıların yıktırılmasına, yapılacak planlamaya, dönüştürmeye tabi tutulacak taşınmazların değerinin tespitine, hak sahibi olacaklarla yapılacak anlaşmaya ve yapılacak yardımlara, yeniden yapılacak yapılara ve 6306 sayılı Kanun kapsamındaki diğer uygulamalara ilişkin usûl ve esasları belirlemek olduğu, Yönetmeliğin değişik 7. maddesinin 1. fıkrasında ise; riskli yapıların, Ek-2’de yer alan Riskli Yapıların Tespit Edilmesine İlişkin Esaslara göre tespit edileceği düzenlenmiştir.

Dava konusu Yönetmeliğin 3.maddesinin 3. fıkrasıyla; “Lisanslandırılan kurum ve kuruluşlarda riskli yapı tespiti için en az bir inşaat mühendisinin görevlendirilmesi mecburidir. İhtiyaca göre birden fazla inşaat mühendisi ile jeoloji veya jeofizik mühendisi de görevlendirilebilir. Riskli yapı tespitinde görev alacak mühendisler, aynı anda birden fazla lisanslı kuruluşta görev alamaz ve ortak olamazlar.” kuralı, 6.maddesiyle de “Teknik heyet, üniversitelerden bildirilen dört üye ile ikisi inşaat mühendisi ve biri de jeoloji veya jeofizik mühendisi olmak üzere, Bakanlık teşkilâtında görev yapan üç üyenin iştiraki ile yedekleri ile birlikte yedi üyeli olarak teşkil edilir.” kuralı getirilmiştir.

Dava Konusu Yönetmeliğin iptali istenilen 3/3. maddesiyle değiştirilen Yönetmeliğin 6/3. maddesinin ve 6.maddesiyle değiştirilen 9/4.maddesinin incelenmesi:

Anayasa’nın 124. maddesinde; cumhurbaşkanı, bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilecekleri kuralı yer almıştır. Anayasanın aktarılan hükmü ve normlar hiyerarşisi bağlamında, bir yasa hükmüne dayalı olarak hazırlanan yönetmelikler ile yasa hükümlerine açıklık getirilmesi ve yasa hükümlerinin uygulamaya geçirilmesi amaçlanır.

Kanun koyucu tarafından idareye tanınan düzenleme yetkisinin başta kamu yararı olmak üzere hizmet gereklerine, hukuk devleti, hukuk güvenliği ve kazanılmış haklara riayet ilkelerine uygun olarak kullanılması gerekmektedir.

Yukarıda yer alan düzenlemeler uyarınca; afet riski altındaki yapıların iyileştirilmesi, tasfiyesi ve yenilenmesine ilişkin uygulamaların kamu yararı amacıyla bilimsel ve teknik veriler kullanılarak fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere yapıldığı, bölgede daha önce yapılmış bir zemin araştırması var ise 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin ekinde yer alan Riskli Yapıların Tespit Edilmesine İlişkin Esasların 3.2.5.maddesi uyarınca riskli yapı tespiti maliyetini artırmamak ve maliklere ek külfet yüklememek amacıyla bunun kullanılabilmesinin mümkün olduğu, dolayısıyla her zaman yeni bir zemin araştırmasına ihtiyaç duyulmadığı dikkate alındığında, dava konusu Yönetmelik hükümlerinde jeofizik mühendislerinin riskli yapı tespiti sırasında (lisanslı kurum veya kuruluşta) veya tespit sonucunda yapılan itirazın değerlendirilmesi sırasında (teknik heyette) ihtiyaca göre bulundurulmasının öngörüldüğü, dikkate alındığında, jeofizik mühendislerine bir kısıtlamanın getirilmediği ve jeofizik mühendislerinin teknik heyette görev almasına hukuken engel getiren bir düzenlemenin yapılmadığı görülmektedir.

Bu durumda; kanun koyucu tarafından idareye tanınan düzenleme yetkisi uyarınca, dava konusu Yönetmelik hükümlerinin öngörüldüğü, normlar hiyerarşisine uygun olarak, kamu yararı ve hizmet gerekleri doğrultusunda düzenleme yapıldığı, sonucuna ulaşıldığından, iptali istenilen Yönetmelik kurallarında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle; 1.DAVANIN REDDİNE, 2. Yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, 3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca duruşmalı işler için belirlenen 4.125,00-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, 4. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine, 5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) güniçerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 12/06/2019tarihinde oybirliğiyle karar verildi.