1. Anasayfa
  2. Danıştay 6. Dairesi Kararları

Danıştay 6. Dairesi E: 2019/2539 K: 2020/2152 T: 19.2.2020


Alanda bulunan 147 adet yapıdan sadece 12 adetinin imar mevzuatına uygun olduğu, kalan yapıların ise ruhsatsız olduğu, alanda %91 oranında ruhsatsız yapı bulunduğu, 6306 sayılı Kanunun ek 1. maddesinde belirtilen “Üzerindeki toplam yapı sayısının en az %65’i imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskân ruhsatı alan yapılardan oluşan alanlar” düzenlemesinde belirtilen şartların oluştuğu

DAVANIN KONUSU: 07/06/2018 günlü, 30444 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan İstanbul İli, Büyükçekmece İlçesi, A1 Mahallesi sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. ve ek 1. maddeleri uyarınca riskli alan ilan edilmesine ilişkin 30/04/2018 günlü, 2018/11705 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptaliistenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI: Davacı tarafından, dava konusu Bakanlar Kurulu Kararı ile riskli olarak belirlenen 4,8 hektarlık alanın, 15/02/2013 onay tarihli A1 ve A2 Mahalleleri 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planında 43 hektarlık plan sahası içerisinde bulunduğu ve özel proje alanı olarak ilan edildiği, Merkez Mahallesi Köyiçi 1/1000 ölçekli uygulama imar planının 16/12/2016 günlü, 2266 sayılı İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi kararıyla onaylandığı, Büyükçekmece Belediyesi tarafından bölgeye ilişkin kentsel tasarım projesi hazırlandığı, bütüncül olarak planlanan 43 hektarlık planlama sahasında 4,8 hektarlık alanın çıkartılmasının donatı dengesini bozucu nitelikte olduğu, dava konusu bölgede belirlenen risklerin imar planları ile giderildiği, özel proje alanında kalan bir bölge için riskli alan kararı alınmasının kamu yararına aykırı olduğu, riskli alan sınırının belirlenmesinde uygulama bütünlüğünün gözetilmediği, alanda tescilli yapılar bulunduğu, dava konusu işlemin 6306 sayılı Kanunun Ek 1-b maddesinde tanımlanan amaç ve konu unsuru yönünden de Kanuna aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

DAVALI İDARELERİN SAVUNMALARI: Öncelikle, usule ilişkin olarak, davanın süresinde açılmadığı ileri sürülmüştür. Esasa ilişkin olarak ise; dava konusu Bakanlar Kurulu kararının 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. ve ek 1. maddeleri ile ilgili Yönetmeliğe uygun olarak tesis edildiği, Kanunun Ek-1 maddesinin 1. fıkrasının (b) bendindeki “Üzerindeki toplam yapı sayısının en az %65’i imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskân ruhsatı alan yapılardan oluşan alanlar…” hükmünde belirtilen şartların oluştuğunun tespit edildiği,6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 18/1 maddesinde belirtilen uygulama alanına yönelik olarak yapılacak planlarda alanın özelliğine göre; afet risklerinin azaltılması, fiziksel çevrenin iyileştirilmesi, korunması ve geliştirilmesi, sosyal ve ekonomik gelişmenin sağlanması, enerji verimliliği hükmüne uygun nitelikte ve iklim duyarlılığı ile yaşam kalitesinin artırılmasının esas olduğu ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

MÜDAHİLİN (DAVALILAR YANINDA) SAVUNMASI: Davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ K1’ÜN DÜŞÜNCESİ: Davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI K2’IN DÜŞÜNCESİ: Dava; İstanbul İli, Büyükçekmece İlçesi, A1 Mahallesi sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 2. ve ek 1. maddelerine göre riskli alan ilan edilmesine ilişkin 07/06/2018 günlü, 30444 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 30/04/2018 günlü, 2018/11705 sayılı Bakanlar Kurulu kararınıniptali istemiyle açılmıştır.

6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinde (dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan şekliyle); Riskli alan: Zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya İdare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan alan olarak tanımlanmıştır.

6306 Sayılı Kanun’unUygulama Yönetmeliğinin, “Riskli alanın tespiti” başlıklı 5. maddesinin 1. fıkrasında da dava konusu işlemin tesis edildiği tarihteki şekliyle “Riskli alan; a) Alanın, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına dair teknik raporu,

b) Alanda daha önceden meydana gelmiş afetler varsa, bunlara dair bilgileri,

c) Alanın büyüklüğünü de içeren koordinatlı sınırlandırma haritasını, varsa uygulama imar planını,

ç) Alanda bulunan kamuya ait taşınmazların listesini,

d) Alanın uydu görüntüsünü veya ortofoto haritasını,

e) Zemin yapısı sebebiyle riskli alan olarak tespit edilmek istenilmesi halinde yerbilimsel etüd raporunu,

f) Alanın özelliğine göre Bakanlıkça istenecek sair bilgi ve belgeleri,

ihtiva edecek şekilde hazırlanmış olan dosyaya istinaden ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenir ve teklif olarak Bakanlar Kuruluna sunulur…”hükümlerine yer verilmiştir.

26/04/2016 günlü, 29695 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6704 sayılı Kanun’un 25. maddesi ile, 6306 sayılı Kanun’a Ek Madde 1 eklenmiş, maddenin 1-b bendinde “Üzerindeki toplam yapı sayısınınen az %65’i imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskân ruhsatı alan yapılardan oluşan alanlar, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek, sağlık, eğitim ve ulaşım gibi kamu hizmetlerinin düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla, Cumhurbaşkanınca riskli alan olarak kararlaştırılabilir. Riskli alan sınırı uygulama bütünlüğü gözetilerek belirlenir.” hükmü yer almıştır.

6306 sayılı Yasa’nın, riskli alan ilan edilen bölgelerde mülkiyet hakkına sınırlama getirilmesine ilişkin hükümler içermesi nedeniyle, bu hakkın kullanımı sıkı kurallara bağlanmış ve kamu yararını ilgilendiren durumun bulunduğunun hiç bir şüpheye yer vermeyecek şekilde açık ve somut olarak ortaya konulması öngörülmüştür.

Dosyanın incelenmesinden, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığınca hazırlanan teklif dosyasının değerlendirilmesi üzerine dava konusu kararın alındığı anlaşılmaktadır.

Dava konusu işlemin dayanağı olan teknik raporda, teklif edilen alanın yaklaşık 4,8 hektar olduğu, alan sınırında 147 adet yapının bulunduğu, bu yapılardan 133 adedinin konut kullanımında olduğu, yapıların 53 adedinin karma yapım tekniği ile 3 adedinin yığma olarak, 91 adedinin de betonarme olarak inşa edildiği, 12 yapının ruhsatının bulunduğu, mevcut yapı stoğunun%91’inin ruhsatsız olduğu, yapıların neredeyse tamamının 1999 depreminden önce inşa edildiği, yapı denetimi yönetmelik şartlarını sağlamadığı, yapıların malzeme ve yapım kalitesi açısından iyi durumda olmadığı, mevcut yol genişliklerinin yeterli olmamasının olası bir deprem sonrasında tahliye olanaklarının çok kısıtlı olmasına yol açacağı ve toplanma alanlarına erişimi zorlaştıracağı tespitlerine yer verilmiştir.

Dava konusu işlemle, bölgedeki mekansal ve yapısal olumsuzlukların giderilerek yapı stokunun güçlendirilmesi ve yaşanabilir mekanların oluşturulmasının amaçlandığı belirtilmiş olup, işleme esas teknik raporda alanda yer alan yapıların %91’lik kısmının 6306 Kanun’un ek 1. maddesine göre, imar mevzuatına aykırı olduğu belirlenmiş ve genel olarak yapı stokunun eski ve yıpranmış olduğundan bahsedilmişse de, zemin yönünden yerleşime uygun olduğu belirtilen alandaki yapı stokunun durumu, imar mevzuatına aykırılıklar, bölgedeki sosyal ve teknik donatı alanlarının yetersizliğine ilişkin somut ve ayrıntılı bir bilgi bulunmamaktadır. Diğer taraftan, davacı belediye tarafından dava konusu işlemle riskli alan ilan edilen bölgeyi de içine alacak şekilde toplam 43 hektarlık alanın özel proje alanı ilan edildiği, 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planlarının yapıldığı ve bu çerçevede alanın 6 farklı bölgeye ayrılarak kentsel tasarım projesinin hazırlandığı, bütüncül planlamanın yapıldığı ve imar mevzuatına aykırılıkların bu kapsamda ortadan kaldırılabileceği öne sürülmüş olup, teknik raporda bu husus değerlendirilmemiştir.

Bu durumda, deprem yönetmeliklerine uygun inşa edilmediği, yapı güvenliğinin düşük olduğu belirtilen yapıların durumlarının, can ve mal güvenliği riski teşkil edip etmediklerinin, bölgedeki ulaşım, altyapı, sosyal ve teknik donatı alanlarının yetersiz olup olmadığı hususlarının, özel proje alanı olarak belirlenen bölgeye ilişkin planlama kararlarının da değerlendirilmesi suretiyle yerinde yaptırılacak keşif ve bilirkişi incelemesi sonucuna göre açıklığa kavuşturulduktan sonra dava konusu işlemin 6306 sayılı Yasa’nın 2 ve ek 1. maddelerine uygun tesis edilip edilmediği hakkında karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Danıştay Altıncı Dairesi’nce keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasının kabul edilmemesi halinde işin esasına gelince;

Dava konusu işlemle riskli alan ilan edilen bölgede yer alan yapıların %91’inin ruhsatsız olduğu, mühendislik hizmeti almamış olduğu için can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığı belirtilmişse de; bu konunun açık ve somut bir şekilde ortaya konulmadığı, 6306 sayılı yasanın ek 1. maddesinde riskli alan sınırının uygulama bütünlüğü gözetilerek belirleneceğinin öngörülmüş olmasına karşın riskli alan olarak belirlenen bölgeyi de içine alacak şekilde ilan edilen özel proje alanının değerlendirilmediği anlaşıldığından, dava konusu işlemde 6306 sayılı Yasa’nın 2 ve ek 1. maddelerine ve hukuka uyarlık görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, yerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra sonucuna göre dava hakkında bir karar verilmesi, bunun kabul edilmemesi halinde ise dava konusu 30/04/2018 günlü, 2018/11705 sayılı Bakanlar Kurulu kararının iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince duruşma için taraflara önceden bildirilen 19/02/2020 tarihinde, davacı vekili Av. K3 ve davalı yanında Müdahil vekili K5’in gelmediği ve davalı idareler vekili Av. K4’un geldiği, Danıştay Savcısının hazır olduğu görülmekle, açık duruşmaya başlandı. Hazır olan tarafa usulüne uygun olarak söz verilerek dinlendikten ve Danıştay Savcısının düşüncesi alındıktan sonra son kez söz verilip, duruşma tamamlandı. Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

Davalı idarelerin süre aşımına ilişkin iddiaları yerinde görülmeyerek işin esasına geçildi.

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY: Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 09/04/2018 tarihli ve 63085 sayılı yazısı üzerine, alana ilişkin hazırlanan dosya ve teknik rapor doğrultusunda, İstanbul İli, Büyükçekmece İlçesi, A1 Mahallesi sınırları içerisinde bulunan ve karara ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanın 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. ve ek 1. maddelerine göre riskli alan ilan edilmesine ilişkin 30/04/2018 günlü, 2018/11705 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının alındığı, anılan kararın 07/06/2018 günlü, 30444 sayılı Resmi Gazetede yayımlanması üzerine iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT: 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının İkinci Kısmında Temel Hak ve Ödevlerin düzenlendiği, Birinci Bölümünde ise Genel Hükümlerin belirlendiği, bu bölümde yer alan “Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınırlanması” başlıklı 4709 sayılı Yasa ile değişik 13. maddesinde: “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”, İkinci Bölümde Kişinin Hakları ve Ödevleri arasında yer verilen “mülkiyet hakkı” 35. maddesinde sayılmış ve bu hak “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz” şeklinde düzenlemeye konu edilmiştir.

20/03/1952 günü kabul edilen İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşmeye Ek 1 Nolu Protokol Türkiye tarafından 19/03/1954 tarihinde onaylanmıştır. Anılan Protokolün “Mülkiyetin Korunması” başlıklı 1. maddesinde: “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.” kuralı yer almıştır.

6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinde; Riskli alan: Zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya İdare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan alan olarak tanımlanmış, uygulanmayacak mevzuat başlıklı9.maddesinin 3. fıkrasında “2863 sayılı Kanun ve 5366 sayılı Kanun kapsamındaki alanlarda uygulamada bulunulması hâlinde alanın sit statüsü de gözetilerek Kültür ve Turizm Bakanlığının görüşü alınır.” düzenlemesi, 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren ek 1. maddesinde (Ek: 14/4/2016 – 6704/25 md.) “(1) a)Kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu yerlerde; planlama ya da altyapı hizmetleri yetersiz olan veya imar mevzuatına aykırı yapılaşma bulunan yahut yapı ya da altyapısı hasarlı olan alanlar, b) Üzerindeki toplam yapı sayısının en az %65’i imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskân ruhsatı alan yapılardan oluşan alanlar, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek, sağlık, eğitim ve ulaşım gibi kamu hizmetlerinin düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla, Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca riskli alan olarak kararlaştırılabilir. Riskli alan sınırı uygulama bütünlüğü gözetilerek belirlenir.” hükmü yer almıştır.

Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin, “Riskli alanın tespiti” başlıklı 5. maddesinde (1) “Riskli alan; a) Alanın, zemin yapısı veyaüzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına dair teknik raporu b) (Mülga: RG-28/7/2017-30137)

,c) Alanın büyüklüğünü de içeren koordinatlı sınırlandırma haritasını, varsa uygulama imar planını, ç) Alanda bulunan kamuya ait taşınmazların listesini, d) Alanın uydu görüntüsünü veya ortofoto haritasını, e) Zemin yapısı sebebiyle riskli alan olarak tespit edilmek istenilmesi halinde yerbilimsel etüd raporunu, f) Alanın özelliğine göre Bakanlıkça istenecek sair bilgi ve belgeleri, ihtiva edecek şekilde hazırlanmış olan dosyaya istinaden ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenir ve teklif olarak Bakanlar Kuruluna sunulur. (2) (Değişik: RG-27/10/2016-29870) Bakanlıkça; a) Kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu yerlerde; 1)Planlama veya altyapı hizmetlerinin yetersiz olması, 2) İmar mevzuatına aykırı yapılaşmanın bulunması, 3) Altyapı veya üstyapıda hasar meydana gelmiş olması, 3 sebeplerinden birinin veya bir kaçının bir arada bulunması halinde, b) Üzerindeki toplam yapı sayısının en az % 65’i imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskân ruhsatı alan yapılardan oluşan alanlarda, uygulama bütünlüğü gözetilerek belirlenen alanlar, riskli alan olarak belirlenmek üzere teklif olarak Bakanlar Kuruluna sunulur hükümlerine; planlama süreci başlıklı 18.maddesinde ise (1) Uygulama alanına yönelik olarak yapılacak planlarda alanın özelliğine göre; Afet risklerinin azaltılması, fiziksel çevrenin iyileştirilmesi, korunması ve geliştirilmesi, sosyal ve ekonomik gelişmenin sağlanması, enerji verimliliği ve iklim duyarlılığı ile yaşam kalitesinin artırılması esastır.(2) Bakanlık; a) Riskli alan ve rezerv yapı alanı ile riskli yapıların bulunduğu taşınmazlara ilişkin her tür ve ölçekteki planı resen yapmaya, yaptırmaya ve onaylamaya, b) Riskli alan ve rezerv yapı alanındaki uygulamalarda faydalanılmak üzere; özel kanunlar ile öngörülen alanlara ilişkin olanlar da dâhil, her tür ve ölçekteki planlama işlemlerine esas teşkil edecek standartları belirlemeye ve gerek görülmesi hâlinde bu standartları plan kararları ile tayin etmeye veya özel standartlar ihtiva eden planlar yapmaya, onaylamaya ve (Değişik ibare: RG-27/10/2016-29870)kentsel tasarım projesi hazırlamaya yetkilidir.” düzenlemesine yer verilmiştir.

Yukarıda belirtilen Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi düzenlemeleriyle kişilerin mülkiyet hakları güvence altına alınmıştır. Mülkiyet hakkının yalnızca kamu yararının mevcut olduğu durumlarda kanunla sınırlanabileceği de yine bu düzenlemelerde öngörülmüştür. Kanun koyucu tarafından olağan dışı kanun olarak düzenlenen 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında da kanunda sayılan idarelerce mülkiyet hakkına sınırlama getirilebilecektir. Ancak, yine burada Kanun bu yetkinin kullanımını oldukça sıkı kurallara bağlamış ve ortada kamu yararını ilgilendiren durumun bulunduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açık ve somut bir şekilde ortaya konulmasını şarta bağlamıştır.

Bu bağlamda, bir alanın zemin veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıması sebebiyle riskli alan olarak ilan edilebilmesi için mutlaka zemin ve yapıların fiili durumları incelendikten sonra hazırlanacak teknik bir rapor ile ortaya konulması;üzerindeki toplam yapı sayısının en az %65’i imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskân ruhsatı alan yapılardan oluşan alanlardaise belirtilen şartların oluştuğunun açık ve somut şekilde ortaya konulması gerektiği açıktır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME: Uyuşmazlık konusu olayda; 6306 sayılı Kanunun 2. ve ek 1. maddeleri uyarınca hazırlanan ve dava konusu işlemin dayanağını oluşturan gerekçe raporu ve teknik raporun incelenmesinden; riskli olarak ilan edilen alanın 4,83 hektar büyüklüğünde olduğu, içerisinde sit alanı bulunmadığı,131 adet parsel üzerinde 91 adet betonarme, 53 adet karma yapım tekniği, 3 adet yığma olmak üzere toplam 147 adet yapı bulunduğu, yapıların 133 adetinin konut, 3 adetinin ticaret, 9 adetinin konut + ticaret, sağlık ocağı, spor klubü kompleksi ve küçük sanayi yapısı olarak kullanıldığı, anılan yapılardan sadece 12 adetinin ruhsatlı olduğu, kalanının ise ruhsatsız olduğu, sonuç olarak alanda yer alan yapıların %91’inin ruhsatının bulunmadığı, büyük çoğunluğunun 1999 depreminden önce inşa edildiğinden yürürlükte bulunan yapı denetimine ilişkin yönetmelik şartlarını sağlamadığı, malzeme ve yapı kalitesi açısından da iyi durumda olmadığı, Afet Ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığından görüş alındığı belirtilerek; alanda bulunan yapılara ilişkin yapı ruhsat bilgileri tablosunun, riskli alan sınır krokisi ve uydu görüntüsünün dosyaya sunulduğu; uygulama bütünlüğü gözetilerek belirlenen alanda, imar planı donatılarının inşa edilerek bölge halkının kullanımına sunulabilmesi, hak sahipleri için teknik ve fenni normlar doğrultusunda mevzuata uygun mesken ve işyerlerinin inşa edilerek afet riskinin ortadan kaldırılması ve estetik kent dokusunun oluşturulmasının hedeflendiğinin belirtildiği görülmüştür.

Kapatılan Danıştay Ondördüncü Dairesinin 09/10/2018 tarih ve E: 2018/2744 sayılı ara kararı ile; dava konusu Bakanlar Kurulu kararının dayanağını oluşturan teknik raporun içinde yer aldığı ve dava konusu alanda bulunan yapıların alan bilgileri, tapu bilgileri, imar durumu, yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi bilgilerini içeren yapı ruhsat bilgileri tablosunun davacıya gönderilerek itirazlarının olup olmadığının bildirilmesinin istenildiği, davacı tarafından ara kararına yönelik olarak herhangi bir beyanda bulunulmadığı anlaşılmıştır.

Bu durumda; İstanbul İli, Büyükçekmece İlçesi, A1 Mahallesi sınırları içerisinde bulunan ve karara ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanın 6306 sayılı Kanunun 2. ve ek 1. maddeleri uyarınca riskli alan ilan edildiği, alanda bulunan 147 adet yapıdan sadece 12 adetinin imar mevzuatına uygun olduğu, kalan yapıların ise ruhsatsız olduğu, alanda %91 oranında ruhsatsız yapı bulunduğu, 6306 sayılı Kanunun ek 1. maddesinde belirtilen “Üzerindeki toplam yapı sayısının en az %65’i imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskân ruhsatı alan yapılardan oluşan alanlar” düzenlemesinde belirtilen şartların oluştuğu anlaşıldığından, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek, sağlık, eğitim ve ulaşım gibi kamu hizmetlerinin düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla, 6306 sayılı Kanunun Ek-1. maddesi uyarınca, uygulama bütünlüğü gözetilerek sınırlarının belirlenmesi suretiyle riskli alan ilanına ilişkin dava konusu 30/04/2018 günlü, 2018/11705 sayılıBakanlar Kurulu kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

  1. DAVANIN REDDİNE,

2.Yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,

  1. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca duruşmalı davalar için belirlenen 4.950,00-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idarelere verilmesine,
  2. Davalılar yanında müdahil tarafından yapılan 149,20-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak müdahile verilmesine,
  3. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra taraflara iadesine,
  4. 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2-(g) maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere,19/02/2020tarihinde oybirliğiyle karar verildi.