Alan üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına dair idarelerce hazırlanan raporlarda, alanda bulunan betonarme yapılar için 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin ekinde yer alan hızlı değerlendirme formları hazırlandığı, yapılan ayrıntılı risk değerlendirmeleri sonucunda tüm binaların riskli olduğunun belirlendiği, bu verilerin ve analizlerin riskli ilan edilen alandaki yapı stokunun can ve mal kaybına yol açma riskini belirleyebilmek için yeterli olduğu; ancak, A1 Mahallesi, 1329 ada, 52 parseldeki garaj yapısı için herhangi bir risk çalışması yapılmadığı, bu durumda; uyuşmazlığa konu alanın riskli alan ilan edilmesine ilişkin Bakanlar Kurulu kararında hukuka aykırılık bulunmadığı.
DAVANIN KONUSU: 22/02/2017 tarihli, 29987 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Aydın İli, Nazilli İlçesi, A1 Mahallesi sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesine göre riskli alan ilan edilmesine ilişkin 06/02/2017 tarihli, 2017/9863 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali istenilmektedir.
DAVACININ İDDİALARI: Davacı tarafından, Aydın İli, Nazilli İlçesi, A1 Mahallesi , 28 pafta,1193 ada, 8 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğu, 6306 sayılı Kanun ve uygulama yönetmeliği uyarınca bir bölgenin riskli alan ilan edilebilmesi için bu durumun açık ve somut şekilde ortaya konulması gerektiği, bölgenin zeminin stabil ve sağlam olduğu, üzerinde bulunan yapıların can ve mal emniyetini tehdit ettiğine yönelik bir tespitin bulunmadığı, yeterli teknik ve bilimsel araştırma yapılmadığı, mülkiyet hakkına müdahale niteliğinde ve ölçülülük ilkesine aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
DAVALI İDARELERİN SAVUNMASI: Davalı İdareler tarafından, öncelikle usul yönünden; davanın süresinde açılmadığı ve davacının dava konusu işlemin iptalini istemekte menfaati bulunmadığı, esas yönünden ise dava konusu Bakanlar Kurulu kararının 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2.maddesi ile ilgili Yönetmeliğe uygun olarak tesis edildiği, afet riski altındaki alanlarda iyileştirme, tasfiye ve yenileme yaparak, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşam çevrelerinin oluşturulmasının amaçlandığı ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
MÜDAHİLİN SAVUNMASI (DAVALILAR YANINDA): Dava konusu işlemin usul ve yasaya uygun olduğu, davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ K1’ÜN DÜŞÜNCESİ: Dava konusu 06/02/2017 günlü, 2017/9863 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının Aydın ili, Nazilli İlçesi, A1 Mahallesi,1329 ada, 52 parsele ilişkin kısmı hakkında karar verilmesine yer olmadığına,bu parsel dışındaki kısmı yönünden ise davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI AYLİNBAYRAM’IN DÜŞÜNCESİ: 22/02/2017 günlü, 29987 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, Aydın İli, Nazilli İlçesi, A1 Mahallesi sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesine göre riskli alan ilan edilmesine ilişkin 06/02/2017 günlü, 2017/9863 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali istemiyle açılan davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolundaki Danıştay Ondördüncü Dairesi’nin 12/12/2017 günlü, E: 2017/4060, K: 2017/6962 sayılı kararının Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 12/04/2018 günlü, E: 2018/528, K: 2018/1669 sayılı kararıyla bozulduğu anlaşıldığından, bozma kararı uyarınca dosyanın esası incelendi:
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinde (dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan şekliyle); Riskli alan: Zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya İdare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan alan olarak tanımlanmıştır.
6306 Sayılı Kanun’unUygulama Yönetmeliğinin, “Riskli alanın tespiti” başlıklı 5. maddesinin 1. fıkrasında da dava konusu işlemin tesis edildiği tarihteki şekliyle “Riskli alan; a) Alanın, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına dair teknik raporu,
b) Alanda daha önceden meydana gelmiş afetler varsa, bunlara dair bilgileri,
c) Alanın büyüklüğünü de içeren koordinatlı sınırlandırma haritasını, varsa uygulama imar planını,
ç) Alanda bulunan kamuya ait taşınmazların listesini,
d) Alanın uydu görüntüsünü veya ortofoto haritasını,
e) Zemin yapısı sebebiyle riskli alan olarak tespit edilmek istenilmesi halinde yerbilimsel etüd raporunu,
f) Alanın özelliğine göre Bakanlıkça istenecek sair bilgi ve belgeleri,
ihtiva edecek şekilde hazırlanmış olan dosyaya istinaden ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenir ve teklif olarak Bakanlar Kuruluna sunulur…”hükümlerine yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, uyuşmazlığa konu bölgeye ilişkin hazırlanan açıklama ve teknik rapor ile gerekçe raporunda, ilçenin 1. derece deprem bölgesinde yer aldığı, bölgede yapılan sondaj zemin etüt değerlerinde zeminin zayıf ve deprem anında en riskli zemin sınıfında olduğunun belirlendiği, alandaki binaların 1975 deprem Yönetmeliğine göre yapıldığı, alanda 353 adet betonarme ve 10 adet yığma bina olmak üzere toplam 363 adet yapı bulunduğu, alanda bulunan yapıların 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin ekinde yer alan hızlı değerlendirme formları ile değerlendirilerek performans puanlarının hesaplandığı, betonarme yapılardan seçilen 25 adet yapının analizinde binaların %98,2 risk teşkil ettiği, betonarme yapıların hemen hemen aynı tarihlerde inşa edilmiş olup risk tespit analizlerinin birbirine yakın çıkacağının tahmin edildiği, 10 adet yığma yapının tamamının değerlendirilmesinden can ve mal güvenliği açısından risk oluşturduğu saptandığının belirtilmesi üzerine, dava konusu işlemin tesis edildiği anlaşılmaktadır.
Dava konusu Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle açılan ve Danıştay Ondördüncü Dairesi’nin E: 2017/884 sayısına kayıtlı bulunan dava dosyası nedeniyle anılan Dairece yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda özetle; riskli alana ilişkin kararın üzerindeki yapılaşmaya bağlı olarak verildiği, 6306 sayılı Kanunun 2. maddesine göre hem genel olarak tüm binalar için genel özellikleri dikkate alınarak 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin ekinde verilen yönteme göre, hem de Uygulama yönetmeliğinde verilen tekil bina risk değerlendirmesi yöntemine göre risk değerlendirmesinin yapılmış olması gerektiği, dava dosyasındaki teknik değerlendirmeler incelendiğinde, bu verilerin ve analizlerin riskli alan ilan edilen alandaki garaj yapısı dışındaki yapı stokunun deprem riskini belirleyebilmek için yeterli olduğu; ancak, 1329 ada, 52 parseldeki garaj yapısı için herhangi bir risk çalışması yapılmadığı, çelik sisteme sahip olan yapıda görsel olarak bir hasar gözlemlenmediği, bu yapı için 2007 deprem yönetmeliği esas alınarak ayrıntılı bir değerlendirme yapılması gerektiği, dava konusu alanın “Önlemli Alan 5.1-Şişme, Oturma vb. Açıdan Sorunlu Alanlar” kategorisinde olduğunun belirlendiği, bu çerçevede; önlem alınmak kaydıyla, zemin yapısı açısından riskli olmadığı, alanda yer alan binaların yüzde 96’sının betonarme, yüzde 4’ünün ise yığma olduğu, yığma binaların tümü için teknik rapor hazırlanarak 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğine göre risk değerlendirmesinin yapılmış olduğu, betonarme binalar arasından ise örnekleme yapılarak binaların yüzde 7’si için (25 adet betonarme bina) Uygulama yönetmeliğine göre risk değerlendirmesi yapılmış olduğu, yapılan ayrıntılı risk değerlendirmeleri sonucunda tüm binaların riskli olduğunun belirlendiği, uygulanan yöntem ve yaklaşımın uygun olduğu, ancak dava konusu garaj binası için herhangi bir risk değerlendirmesi yapılmaması nedeniyle bu yapı için bir sonuca varmanın mümkün olmadığı sonuç ve kanaatine ulaşıldığı belirtilmiştir.
Bilirkişi raporu ile dosyadaki bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden; uyuşmazlığa konu alanda 6306 sayılı Yasa ve uygulama yönetmeliğine göre yapılan ayrıntılı risk değerlendirmeleri sonucunda tüm binaların riskli olduğunun belirlendiği, bu verilerin ve analizlerin alandaki garaj yapısı dışındaki yapı stokunun can ve mal kaybına yol açma riskini belirleyebilmek için yeterli olduğu; ancak, A1 Mahallesi, 1329 ada, 52 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki çelik sisteme sahip olan garaj yapısı için herhangi bir risk çalışması yapılmadığından, alandaki betonarme ve yığma binalarda yapılan analizlerin bu yapının can ve mal kaybına yol açma riskinin belirlenebilmesi için yeterli olmadığı anlaşılmış olup, dava konusu Bakanlar Kurulu kararının; 1329 ada, 52 parsele ilişkin kısmında hukuka uyarlık bulunmadığı, davacıya ait 28 pafta, 1193 ada, 8 parsel sayılı taşınmazın da yer aldığı kalan kısmında ise hukuka aykırılıkbulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Diğer taraftan, Danıştay Ondördüncü Dairesi’nin 26/09/201günlü, E: 2017/884, K: 2018/5761 sayılı kararı ile dava konusu Bakanlar Kurulu kararının 1329 ada, 52 parsele ilişkin kısmının iptaline, bu parsel dışındaki kısmı yönünden davanın reddine karar verilmiş ve kararın taraflarca karşılıklı olarak temyizi üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 25/03/2019 günlü, E: 2019/54, K: 2019/1283 sayılı kararı ile kesin olarak onanmasına karar verilmiştir.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu 06/02/2017 günlü, 2017/9863 sayılı Bakanlar Kurulu kararının Aydın ili, Nazilli İlçesi, A1 Mahallesi,1329 ada, 52 parsele ilişkin kısmının iptaline, bu parsel dışındaki kısmı yönünden ise davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince; Danıştay Ondördüncü Dairesinin 12/12/2017 günlü E: 2017/4060, K: 2017/6962 sayılı süre ret kararının Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 12/04/2018 günlü, E: 2018/528, K: 2018/1669 sayılı kararı ile bozulması üzerine, bozma kararına uyularak; duruşma için taraflara önceden bildirilen 19/02/2020 tarihinde, davacı vekili Av. K2 ile davalı idareler vekili Av. K3’ın geldiği, davalılar yanında müdahil Nazilli Belediye Başkanlığı vekilinin gelmediği, Danıştay Savcısının hazır olduğu görülmekle, açık duruşmaya başlandı. Taraflara usulüne uygun olarak söz verilerek dinlendikten ve Danıştay Savcısının düşüncesi alındıktan sonra taraflara son kez söz verilip, duruşma tamamlandı. Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Davalı İdarelerin süre aşımı ve ehliyete ilişkin itirazları yerinde görülmeyerek işin esasına geçildi.
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY: Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 23/01/2017 günlü, 1070 sayılı yazısı üzerine, alana ilişkin hazırlanan dosya ve teknik rapor doğrultusunda, üzerindeki yapılaşmadan dolayı can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığından, Aydın İli, Nazilli İlçesi, A1 Mahallesi sınırları içerisinde bulunan, sınır ve koordinatları ekli kroki ile listede gösterilen alanın 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesine göre riskli alan ilan edilmesine ilişkin 06/02/2017 günlü, 2017/9863 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının alındığı, anılan kararın 22/02/2017 günlü, 29987 sayılı Resmi Gazetede yayımlanması üzerine iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT: 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının İkinci Kısmında Temel Hak ve Ödevlerin düzenlendiği, Birinci Bölümünde ise Genel Hükümlerin belirlendiği, bu bölümde yer alan “Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınırlanması” başlıklı 4709 sayılı Yasa ile değişik 13. maddesinde: “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”, İkinci Bölümde Kişinin Hakları ve Ödevleri arasında yer verilen “mülkiyet hakkı” 35. maddesinde sayılmış ve bu hak “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz” şeklinde düzenlemeye konu edilmiştir.
20/03/1952 günü kabul edilen İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşmeye Ek 1 Nolu Protokol Türkiye tarafından 19/03/1954 tarihinde onaylanmıştır. Anılan Protokolün “Mülkiyetin Korunması” başlıklı 1. maddesinde: “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.” kuralı yer almıştır.
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinde; Riskli alan: Zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya İdare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan alan olarak tanımlanmıştır.
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin, “Riskli alanın tespiti” başlıklı 5. maddesinin 1. fıkrasında da “Riskli alan; a) Alanın, zemin yapısı veyaüzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına dair teknik raporu, b) Alanda daha önceden meydana gelmiş afetler varsa, bunlara dair bilgileri, c) Alanın büyüklüğünü de içeren koordinatlı sınırlandırma haritasını, varsa uygulama imar planını, ç) Alanda bulunan kamuya ait taşınmazların listesini, d) Alanın uydu görüntüsünü veya ortofoto haritasını, e) Zemin yapısı sebebiyle riskli alan olarak tespit edilmek istenilmesi halinde yerbilimsel etüd raporunu, f) Alanın özelliğine göre Bakanlıkça istenecek sair bilgi ve belgeleri, ihtiva edecek şekilde hazırlanmış olan dosyaya istinaden ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenir ve teklif olarak Bakanlar Kuruluna sunulur…”hükümlerine yer verilmiştir.
Yukarıda belirtilen Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi düzenlemeleriyle kişilerin mülkiyet hakları güvence altına alınmıştır. Mülkiyet hakkının yalnızca kamu yararının mevcut olduğu durumlarda kanunla sınırlanabileceği de yine bu düzenlemelerde öngörülmüştür. Kanun koyucu tarafından olağan dışı kanun olarak düzenlenen 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında da kanunda sayılan idarelerce mülkiyet hakkına sınırlama getirilebilecektir. Ancak, yine burada kanun koyucu bu yetkinin kullanımını oldukça sıkı kurallara bağlamış ve ortada kamu yararını ilgilendiren durumun bulunduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açık ve somut bir şekilde ortaya konulmasını şarta bağlamıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME: Dava dosyasının, aynı Bakanlar Kurulu Kararının iptali istemiyle açılan Danıştay Ondördüncü Dairesinin E: 2017/884 sayılı dosyası ile birlikte incelenmesinden; Çevre ve Şehircilik Bakanlığının, Aydın İli, Nazilli İlçesi, A1 Mahallesi sınırları içerisinde bulunan, sınır ve koordinatları ekli kroki ile listede gösterilen alanın üzerindeki yapılaşmadan dolayı can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığından riskli alan olarak ilan edilmesi talebi uyarınca dava konusu Bakanlar Kurulu kararının alındığı, uyuşmazlığa konu alanın 6306 sayılı Kanun uyarınca riskli alan ilan edilmesine dayanak alınan gerekçe raporu ve teknik raporda, İlçenin tamamının 1. derece deprem bölgesinde yer aldığı, A1 Mahallesinde yapılan sondaj çalışmalarında alanın deprem anında en riskli zemin sınıfında olduğunun belirlendiği, İlçenin ilk sanayi bölgesi olarak adlandırılan alandaki binaların 1975 deprem Yönetmeliğine göre yapıldığı, risklilik durumunun tespitine yönelik örnekleme yoluyla yapılan karot deneylerinde beton dayanımlarının düşük olduğunun tespit edildiği, zemin durumu açısından Nazilli meri uygulama imar planında önlemli alanlar kategorisinde yer aldığı, alanda 353 adet betonarme ve 10 adet yığma bina olmak üzere toplam 363 adet yapı bulunduğu, alanda bulunan yapıların öncelikle 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin ekinde yer alan hızlı değerlendirme formları ile değerlendirilerek performans puanlarının hesaplandığı, birinci aşama değerlendirme yöntemi ile incelenen yapıların içerisinden seçilen ve alanı temsil edebilecek yapıların 2. derece değerlendirme yöntemi ile değerlendirildiği, 10 adet yığma ve 25 adet betonarme yapının can ve mal güvenliği açısından risk oluşturduğu belirtilerek, alandaki 25 adet betonarme yapıya ilişkin karot testleri ve performans analizlerini içeren raporlar ile yığma yapılara ilişkin düzenlen raporların sunulduğu anlaşılmaktadır.
Dava konusu işlemin; 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun uyarınca alanın üzerindeki yapılaşma nedeniyle can ve mal kaybı riski taşıdığından bahisle riskli alan ilan edilmesine ilişkin olması ve uyuşmazlığın çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden, Danıştay Ondördüncü Dairesinin E: 2017/884 sayılı dosyasında yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda; riskli alana ilişkin kararın üzerindeki yapılaşmaya bağlı olarak verildiği, 6306 sayılı Kanunun 2. maddesine göre hem genel olarak tüm binalar için genel özellikleri dikkate alınarak 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin ekinde verilen yönteme göre, hem de Uygulama yönetmeliğinde verilen tekil bina risk değerlendirmesi yöntemine göre risk değerlendirmesinin yapılmış olması gerektiği, dava dosyasındaki teknik değerlendirmeler incelendiğinde, bu verilerin ve analizlerin riskli ilan edilen alandaki garaj yapısı dışındaki yapı stokunun deprem riskini belirleyebilmek için yeterli olduğu; ancak, 1329 ada, 52 parseldeki garaj yapısı için herhangi bir risk çalışması yapılmadığı, çelik sisteme sahip olan yapıda görsel olarak bir hasar gözlemlenmediği, bu yapı için 2007 deprem yönetmeliği esas alınarak ayrıntılı bir değerlendirme yapılması gerektiği, dava konusu alanın “Önlemli Alan 5.1-Şişme, Oturma vb. Açıdan Sorunlu Alanlar” kategorisinde olduğunun belirlendiği, bu çerçevede; önlem alınmak kaydıyla, zemin yapısı açısından riskli olmadığı, alanda yer alan binaların yüzde 96’sının betonarme, yüzde 4’ünün ise yığma olduğu, yığma binaların tümü için teknik rapor hazırlanarak 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğine göre risk değerlendirmesinin yapılmış olduğu, betonarme binalar arasından ise örnekleme yapılarak binaların yüzde 7’si için (25 adet betonarme bina) Uygulama yönetmeliğine göre risk değerlendirmesi yapılmış olduğu, yapılan ayrıntılı risk değerlendirmeleri sonucunda tüm binaların riskli olduğunun belirlendiği, uygulanan yöntem ve yaklaşımın uygun olduğu, ancak dava konusu garaj binası için herhangi bir risk değerlendirmesi yapılmaması nedeniyle bu yapı için bir sonuca varmanın mümkün olmadığı sonuç ve kanaatine ulaşıldığı belirtilmiştir.
Anılan dosyada, bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, rapordaki bilimsel verilerin hukuken kabul edilebilir ve bu bağlamda da hükme esas alınabilir nitelikte olduğu anlaşıldığından, rapora yapılan itirazlar, raporu kusurlandıracak nitelikte görülmemiştir.
Yukarıda belirtilen bilirkişi raporu ile dava dosyasında bulunan bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden; uyuşmazlık konusu alan üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına dair idarelerce hazırlanan raporlarda, alanda bulunan betonarme yapılar için 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin ekinde yer alan hızlı değerlendirme formları hazırlandığı, birinci aşama değerlendirme yöntemi ile incelenen yapıların içerisinden seçilen ve alanı temsil edebilecek yapıların 2. derece değerlendirme yöntemi ile değerlendirildiği, yığma binaların tümü için teknik rapor hazırlanarak 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğine göre risk değerlendirmesinin yapılmış olduğu, betonarme binalar arasında ise örnekleme yapılarak 25 adet betonarme binanın Uygulama yönetmeliğine göre risk değerlendirmesinin yapılmış olduğu, yapılan ayrıntılı risk değerlendirmeleri sonucunda tüm binaların riskli olduğunun belirlendiği, bu verilerin ve analizlerin riskli ilan edilen alandaki garaj yapısı dışındaki yapı stokunun can ve mal kaybına yol açma riskini belirleyebilmek için yeterli olduğu; ancak, A1 Mahallesi, 1329 ada, 52 parseldeki garaj yapısı için herhangi bir risk çalışması yapılmadığı, yapının çelik sisteme sahip olması nedeniyle alandaki betonarme ve yığma binalarda yapılan analizlerin bu yapının can ve mal kaybına yol açma riskinin belirlenmesine elverişli olmadığı anlaşılmıştır.
Bu durumda; uyuşmazlığa konu alanın riskli alan ilan edilmesine ilişkin 06/02/2017 günlü, 2017/9863 sayılı Bakanlar Kurulu kararının; garaj yapısının bulunduğu Aydın ili, Nazilli İlçesi, A1 Mahallesi, 1329 ada, 52 parsele ilişkin kısmının hukuka uygun olmadığı, bu parsel dışında kalan kısmında ise hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Diğer yandan, Danıştay Ondördüncü Dairesinin 26/09/2018 günlü, E: 2017/884, K: 2018/5761 sayılı kararı ile dava konusu 06/02/2017 günlü, 2017/9863 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının; Aydın ili, Nazilli İlçesi, A1 Mahallesi, 1329 ada, 52 parsele ilişkin kısmının iptaline,bu parsel dışındaki kısmı yönünden ise davanınreddine karar verildiği, anılan kararın Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 25/03/2019 günlü, E: 2019/54, K: 2019/1283 sayılı kararıyla onanarak kesinleştiği anlaşıldığından, dava konusu Bakanlar Kurulu Kararının iptal edilen Aydın ili, Nazilli İlçesi, A1 Mahallesi, 1329 ada, 52 parsele ilişkin kısmı hakkında karar verilmesine yer bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU: Açıklanan nedenlerle;
- 06/02/2017 günlü, 2017/9863 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının Aydın ili, Nazilli İlçesi, A1 Mahallesi, 1329 ada, 52 parsele ilişkin kısmı yönündenKARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
- 06/02/2017 günlü, 2017/9863 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının Aydın ili, Nazilli İlçesi, A1 Mahallesi, 1329 ada, 52 parsel dışındaki kısmı yönünden iseDAVANIN REDDİNE,
- Dava kısmen ret, kısmen karar verilmesine yer olmadığına şeklinde sonuçlandığından, ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam 721,40-TL yargılama giderinin haklılık oranına göre takdir edilen360,70-TL’sinin davacı üzerinde bırakılmasına, 360,70-TL yargılama giderinin ise davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine
- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca duruşmalı davalar için belirlenen 4.950,00-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idarelere, 4.950,00-TL vekâlet ücretininise davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine,
- Davalılar yanında müdahil tarafından yapılan toplam 152,50-TL yargılama giderinin 76,25-TL’sinin davacıdan alınarak müdahile verilmesine
- Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra taraflara iadesine,
- 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2-(g) maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere,19/02/2020tarihinde oybirliğiyle karar verildi.