1. Anasayfa
  2. Danıştay 6. Dairesi Kararları

Danıştay 6. Dairesi E: 2019/8486 K: 2020/4395 T: 14.5.2020


6306 Kanunun sistematiğinde riskli alanda bulunan yapıların yıkımı hakkında herhangi bir düzenlemeye yer verilmediği, idare tarafından; binalarının sağlam olduğunu beyan eden maliklerden binaların risk teşkil etmediğine dair rapor istenildiği de dikkate alındığında, riskli alan ilanına konu yerde bulunan davacıya ait taşınmazın yıkımı yönünde işlem tesis edilmesinin Kanunun amacına ve gerekçesine uygun olduğu,

İSTEMİN KONUSU: İstanbul 8. İdare Mahkemesinin 23/06/2016 tarih ve E: 2016/404, K: 2016/896 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ: Dava konusu istem: Davacının maliki olduğu İstanbul İli, Zeytinburnu İlçesi,  (…) Mahallesi, 2525 ada, 21 parsel sayılı taşınmazı da kapsayan alanın, 6306 sayılı Kanun gereğince Bakanlar Kurulu tarafından 24/12/2012 günlü, 2012/4160 sayılı karar ile riskli alan ilan edilmesi üzerine, maliki olunan binanın ivedilikle tahliye edilerek yıkılması, aksi takdirde Kaymakamlık Makamı tarafından söz konusu yerin tahliye edileceğine ilişkin Zeytinburnu Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğünün 01/02/2016 tarihli, E.7016 sayılı işleminin iptaliistenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Temyize konu kararda; gerek davacı adına düzenlenen dava konusu işlemde gerekse dava konusu işlem haricinde düzenlenen yazılarda 6306 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanarak 60 günlük bir sürenin ve akabinde tekrar bir sürenin verilmediği gibi, davacıya dava konusu işlemden önce tebliğ edilmesi gereken riskli yapı tespiti yaptırılmasına ilişkin 18/02/2016 tarih ve E.12862 sayılı işlemin de dava konusu işlemden sonra düzenlenerek tebliğ edildiği, dolayısıyla henüz yapının riskli olduğu kesinleştirilmeksizin doğrudan tahliye ve yıkım işlemi yoluna gidildiği belirtilerek, dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle, işlemin iptaline karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davalı tarafından, davacının taşınmazının da bulunduğu alanın Bakanlar Kurulunun 24/12/2012 günlü, 2012/4160 sayılı kararı ile riskli alan ilan edildiği, temyize konu kararda, davacıya yıkım için 60 günlük sürenin verilmemesi nedeniyle dava konusu işlemin iptaline karar verildiği, Bakanlar Kurulu kararına karşı davacı tarafından dava açılmadığı, ayrıca davacıya 10 gün süre verilerek dava konusu taşınmaz hakkında riskli yapı tespiti yaptırılması istenildiği halde bu işlemin gerçekleştirilmediği belirtilerek, usul ve hukuka uygun olmayan Mahkeme kararının bozulması gerektiği iddia edilmiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY: Davacı şirketin maliki olduğu İstanbul İli, Zeytinburnu İlçesi,  (…) Mahallesi, 2525 ada, 21 parsel sayılı taşınmazı da kapsayan alanın, 6306 sayılı Kanun gereğince Bakanlar Kurulu tarafından 24/12/2012 günlü, 2012/4160 sayılı karar ile riskli alan ilan edilmesi üzerine, maliki olunan binanın ivedilikle tahliye edilerek yıkılması, aksi takdirde Kaymakamlık Makamı tarafından söz konusu yerin tahliye edileceğine ilişkin Zeytinburnu Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğünün 01/02/2016 tarihli, E.7016 sayılı işleminin tesis edilmesi üzerine, bakılmakta olan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT VE HUKUKİ DEĞERLENDİRME

6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 1. maddesinde; Bu Kanunun amacının afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemek olduğu belirtilmiş, dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan 2. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinde; Riskli Alan: Zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya İdare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan alan olarak, (d) bendinde ise; Riskli yapı: Riskli alan içinde veya dışında olup ekonomik ömrünü tamamlamış olan ya da yıkılma veya ağır hasar görme riski taşıdığı ilmî ve teknik verilere dayanılarak tespit edilen yapı olarak tanımlanmıştır.

Anılan Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 5. maddesinin 1. fıkrasında ise “Riskli alan; a) Alanın, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına dair teknik raporu, b) Alanda daha önceden meydana gelmiş afetler varsa, bunlara dair bilgileri, c) Alanın büyüklüğünü de içeren koordinatlı sınırlandırma haritasını, varsa uygulama imar planını, ç) Alanda bulunan kamuya ait taşınmazların listesini,

d) Alanın uydu görüntüsünü veya ortofoto haritasını, e) Zemin yapısı sebebiyle riskli alan olarak tespit edilmek istenilmesi halinde yerbilimsel etüd raporunu, f) Alanın özelliğine göre Bakanlıkça istenecek sair bilgi ve belgeleri ihtiva edecek şekilde hazırlanmış olan dosyaya istinaden ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenir ve teklif olarak Bakanlar Kuruluna sunulur.”hükümlerine yer verilmiştir.

Anılan Kanunun 3. maddesinin 1. fıkrasında; riskli yapıların tespiti, Bakanlıkça hazırlanacak yönetmelikte belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde masrafları kendilerine ait olmak üzere, öncelikle yapı malikleri veya kanuni temsilcileri tarafından, Bakanlıkça lisanslandırılan kurum ve kuruluşlara yaptırılır ve sonuç Bakanlığa veya İdareye bildirilir. Bakanlık, riskli yapıların tespitini süre vererek maliklerden veya kanuni temsilcilerinden isteyebilir. Verilen süre içinde yaptırılmadığı takdirde, tespitler Bakanlıkça veya İdarece yapılır veya yaptırılır. Bakanlık, belirlediği alanlardaki riskli yapıların tespitini süre vererek İdareden de isteyebilir. Bakanlıkça veya İdarece yaptırılan riskli yapı tespitlerine karşı maliklerce veya kanuni temsilcilerince onbeş gün içinde itiraz edilebilir. Bu itirazlar, Bakanlığın talebi üzerine üniversitelerce, ilgili meslek disiplini öğretim üyeleri arasından görevlendirilecek dört ve Bakanlıkça, Bakanlıkta görevli üç kişinin iştiraki ile teşkil edilen teknik heyetler tarafından incelenip karara bağlanır, hükmüne, 5. maddesinin 3. fıkrasında ise; uygulamaya başlanmadan önce, riskli yapıların yıktırılması için, bu yapıların maliklerine altmış günden az olmamak üzere süre verilir. Bu süre içinde yapı, malik tarafından yıktırılmadığı takdirde, yapının idari makamlarca yıktırılacağı belirtilerek ve tekrar süre verilerek tebligatta bulunulur. Verilen bu süre içinde de maliklerince yıktırma yoluna gidilmediği takdirde, bu yapıların insandan ve eşyadan tahliyesi ve yıktırma işlemleri, yıktırma masrafı ile gereken diğer yardım ve krediler öncelikle dönüşüm projeleri özel hesabından karşılanmak üzere, mahallî idarelerin de iştiraki ile mülki amirler tarafından yapılır veya yaptırılır, hükmüne yer verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden;davacı şirketin maliki olduğu İstanbul İli, Zeytinburnu İlçesi,  (…) Mahallesi, 2525 ada, 21 parsel sayılı taşınmazı da kapsayan alanın, 6306 sayılı Kanun gereğince Bakanlar Kurulu tarafından 24/12/2012 günlü, 2012/4160 sayılı karar ile riskli alan ilan edilmesi üzerine, maliki olunan binanın ivedilikle tahliye edilerek yıkılması, aksi takdirde Kaymakamlık Makamı tarafından söz konusu yerin tahliye edileceğine ilişkin Zeytinburnu Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğünün 01/02/2016 tarihli, E.7016 sayılı işleminin tesis edildiği anlaşılmaktadır.

Dava konusu işlemin dayanağı olan anılan Bakanlar Kurulu kararına karşı davacı şirket tarafından dava açıldığına yönelik beyanda bulunulmamış olup, UYAP kayıtlarından yapılan araştırmada ise başka taşınmaz malikleri tarafından söz konusu Bakanlar Kurulu Kararına karşı açılan davada, işlemin dayanağı teknik raporun yapıların can ve mal kaybına yol açma riskini taşıdığını kanıtlayacak nitelikte olmadığı gerekçesiyle Danıştay Ondördüncü Dairesinin 28/02/2017 günlü, E: 2016/2062, K: 2017/1105 sayılı kararı ile anılan Bakanlar Kurulu kararının iptaline karar verildiği, davalı idarelerin temyiz istemi üzerine ise; anılan iptal kararının sadecebu davayı açan davacılara ait binanın bulunduğu taşınmaz yönünden hüküm ifade edeceğibelirtilmek suretiyle Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 11/10/2017 tarih, E: 2017/1266, K: 2017/2960 sayılı kararı ile söz konusu Danıştay Ondördüncü Dairesinin iptal kararının belirtilen açıklama ile onanmasına kesin olarak karar verildiği, dolayısıyla davacı şirket açısından dava konusu işlemin dayanağı olan Bakanlar Kurulu Kararının hukuken geçerli olduğu anlaşılmaktadır.

6306 sayılı Kanunun genel amacının, afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenileme çalışmalarının yapılması olduğu anlaşılmış ve Kanunun; ülkemizin önemli bir kısmının başta deprem olmak üzere tabii afetlerin riski altında olduğu, yaşanan orta şiddetteki depremlerde bile mevcut yapıların ağır derecede hasar görüp yıkıldıkları gözlemlendiğinden bu yapıların büyük bir kısmının muhtemel afetlere karşı dayanıklı olmadıklarının anlaşıldığı, ayrıca bazı yerleşim merkezlerinin jeolojik durumu ile zemin özelliklerinin buralarda iskânı oldukça tehlikeli hale getirdiği, bu nedenle afet riski altında bulunan yerleşim merkezlerinin bir an önce bulundukları yerlerde dönüştürülerek buralardaki iskânın yeniden düzenlenmesini ve hatta bunlardan bazılarının başka yerlere nakledilmesini zorunlu kıldığı; ayrıca, hâlihazırda yaşanabilirlikten uzak, köhnemiş, can ve mal emniyeti bakımından riskli ve görüntü itibarı ile de çirkin olan yapıların da ortadan kaldırılarak, estetik yapıların inşa edilmesi suretiyle halkın daha sıhhatli ve emniyetli şartlar altında ikametinin temin edileceği gerekçesiyle yürürlüğe konulduğu görülmüştür.

Bu durumda; anılan Kanunun sistematiğinde esasen riskli alanda bulunan yapıların yıkımı hakkında herhangi bir düzenlemeye yer verilmediği, İdare Mahkemesi kararının gerekçesinde yer verilen ve izlenmesi gerektiği belirtilen usullerin ise riskli yapıya ilişkin olduğu, riskli alan ilan edilen yerlerdeki taşınmazların yıkımı yönünden bir değerlendirme yapılmadığı, idare tarafından; binalarının sağlam olduğunu beyan eden maliklerden binaların risk teşkil etmediğine dair rapor istenildiği de dikkate alındığında, riskli alan ilanına konu yerde bulunan davacıya ait taşınmazın yıkımı yönünde işlem tesis edilmesinin Kanunun amacına ve gerekçesine uygun olduğu, aksi yöndeki yoruma dayanılarak verilen Mahkeme kararında ise hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle; 1.2577 sayılı Kanunun 49. maddesi gereğince, davalının temyiz isteminin kabulüne, 2.Yukarıda özetlenen gerekçeyle dava konusu işlemin iptaline ilişkin temyize konu İstanbul 8. İdare Mahkemesinin 23/06/2016 tarih ve E: 2016/404, K: 2016/896 sayılı kararının BOZULMASINA, 3. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine, 4. 2577 sayılı Kanunun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 14/05/2020 tarihinde, oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞIOY: Dosyanın incelenmesinden; davacı şirketin maliki olduğu İstanbul İli, Zeytinburnu İlçesi, (…) Mahallesi, 2525 ada, 21 parsel sayılı taşınmazı da kapsayan alanın, 6306 sayılı Kanun gereğince Bakanlar Kurulu tarafından 24/12/2012 günlü, 2012/4160 sayılı karar ile riskli alan ilan edilmesi üzerine, maliki olunan binanın ivedilikle tahliye edilerek yıkılması, aksi takdirde Kaymakamlık Makamı tarafından söz konusu yerin tahliye edileceğine ilişkin Zeytinburnu Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğünün 01/02/2016 tarihli, E.7016 sayılı işleminin tesis edildiği, dava konusu işlemin dayanağı anılan Bakanlar Kurulu kararına karşı davacı şirket tarafından dava açıldığına yönelik beyanda bulunulmadığı, UYAP kayıtlarından yapılan araştırmada ise başka taşınmaz malikleri tarafından söz konusu Bakanlar Kurulu Kararına karşı açılan davada, işlemin dayanağı teknik raporun yapıların can ve mal kaybına yol açma riskini taşıdığını kanıtlayacak nitelikte olmadığı gerekçesiyle Danıştay Ondördüncü Dairesinin 28/02/2017 günlü, E: 2016/2062, K: 2017/1105 sayılı kararı ile Bakanlar Kurulu kararının iptaline karar verildiği, temyiz incelemesi sonucu ise anılan iptal kararınınsadece davacılara ait binanın bulunduğu taşınmaz yönünden hüküm ifade edileceği belirtilmek suretiyleDanıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 11/10/2017 tarih, E: 2017/1266, K: 2017/2960 sayılı kararı ile söz konusu Danıştay Ondördüncü Dairesinin iptal kararının belirtilen açıklama ile onandığı anlaşılmıştır.Olayda,davacı şirketin de taşınmazının bulunduğu alanın6306 sayılı Kanun gereğince Bakanlar Kurulu tarafından 24/12/2012 günlü, 2012/4160 sayılı karar ile riskli alan ilan edildiği, söz konusu Bakanlar Kurulu Kararına karşı açılan davada, işlemin dayanağı teknik raporun yapıların can ve mal kaybına yol açma riskini taşıdığını kanıtlayacak nitelikte olmadığı gerekçesiyle Danıştay Ondördüncü Dairesi tarafından iptal edildiği, iptal kararının ise sadece davacılara ait binanın bulunduğu taşınmaz yönünden hüküm ifade edileceği belirtilmek suretiyle Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından belirtilen açıklama ile onanmış olsa da, riskli alan ilanına dayanak olan raporun söz konusu bölgenin bütünü ele alınarak hazırlandığı ve riskli alan ilanına ilişkin kararın, gerekçe yönünden karara konu bütün taşınmazlar yönünden geçerli olduğu, yalnızca davacıların taşınmazı yönünden hüküm ifade etmesinin söz konusu olmadığı, öte yandan görülmekte olan davanın dayanağı olan anılan Bakanlar Kurulu Kararına dayanak teşkil eden teknik raporun yapıların can ve mal kaybına yol açma riskini taşıdığını kanıtlayacak nitelikte olmadığının da yargı kararı ile ortaya konulduğu dikkate alındığında, söz konusu rapora dayanılarak yıkım kararı verilemeyeceği, bu nedenle temyize konu Mahkeme kararının belirtilen gerekçe ile onanması gerektiği görüşüyle, çoğunluk görüşüne katılmıyorum