Taşınmazın bulunduğu alanın riskli alan olarak belirlenmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle bakılan davayı açan davacıyla söz konusu taşınmaz arasındaki mülkiyet ilişkisi kamulaştırma sonucu son bulmuş olması nedeniyle, davacının dava açma ehliyetinin bulunmadığı sonucuna varıldığından bakılan davanın esasının incelenmesi hukuken mümkün değildir.
DAVANIN KONUSU: 21/04/2020 tarih ve 31106 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, Bitlis İli, Merkez İlçesi, Atatürk, Devrim, Gazibey, Hersan ve Müştakbaba Mahalleleri sınırları içerisinde bulunan ve karar eki kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 2. ve Ek-1. maddeleri uyarınca riskli alan ilan edilmesine ilişkin 20/04/2020 günlü, 2448 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının iptali istenilmektedir.
DAVACININ İDDİALARI: Dava konusu işlemin, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’da öngörülen çalışma ve analizler yapılmadan tesis edildiği, yargılama konusu alanın “kamu düzeni veya güvenliğin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu yerlerden” olmadığı gibi, “yüzde 65’i imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş yapılardan” da oluşmadığı; dava konusu işlemin Anayasa’nın 56. ve 127. maddelerine aykırı olduğu ve işlemin açıkça mülkiyet hakkının özüne dokunan sonuçlar yaratacağı ileri sürülmektedir.
DAVALI İDARELERİN SAVUNMALARININ ÖZETİ: Dava konusu işlemin usul ve yasaya uygun olduğu, davanın reddine karar verilmesi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ: Davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY: 21/04/2020 tarih ve 31106 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, Bitlis İli, Merkez İlçesi, Atatürk, Devrim, Gazibey, Hersan ve Müştakbaba Mahalleleri sınırları içerisinde bulunan ve karar eki kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 2. ve Ek-1. maddeleri uyarınca riskli alan ilan edilmesine ilişkin 20/04/2020 günlü, 2448 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, iptal davaları idari işlemler hakkında yetki, şekil,sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır.
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 5. maddesinin 1. fıkrasında, ”(1) Riskli yapıların yıktırılmasında ve bunların bulunduğu alanlar ile riskli alanlar ve rezerv yapı alanlarındaki uygulamalarda, öncelikli olarak malikler ile anlaşma yoluna gidilmesi esastır… ” hükmüne; 6306 sayılı Kanun’un Uygulama Yönetmeliği’nin 5. maddesinin 4. fıkrasında, “Riskli alan belirlenmesi için alanda taşınmaz maliki olan gerçek veya özel hukuk tüzel kişileri, riskli alan belirlenmesine ilişkin bilgi ve belgeleri ihtiva eden dosya ile birlikte Bakanlık veya İdareden riskli alan tespit talebinde bulunabilir. İdareye yapılacak talepler Bakanlığa iletilir. Bakanlıkça uygun görülen talepler, Cumhurbaşkanına sunulur.” düzenlemesine yer verilmiş; “Değer Tespiti ve Uygulama Alanında Hak Sahipliği” başlıklı 4. Bölümünde uygulama alanında hak sahibi olarak mülkiyet hakkı sahipleri kabul eidlmiş; bu bölümde yer alan 15. maddenin 1. fıkrasında ise, “(1) Riskli alanlarda, rezerv yapı alanlarında ve riskli yapılarda Kanun kapsamında öncelikle maliklerce uygulama yapılması esastır. Kanun kapsamında yapılacak bu uygulamalara ilişkin iş ve işlemlerde ilgili kurum maliklere yardımcı olmakla yükümlüdür. Malikler, riskli yapının yıktırılmasından sonra arsa haline gelen taşınmazda ortaklığın giderilmesi için Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre dava açabilirler. Ancak, ortaklığın giderilmesi için dava açılmış olması, Kanun kapsamında hisseleri oranında maliklerin en az üçte iki çoğunluğu ile karar alınmasına ve bu karara göre işlem yapılmasına engel teşkil etmez.” düzenlemesine yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yargısal denetim amacıyla her idari işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının idari işlemlerde istikrarsızlığa neden olmaması ve idarenin işleyişinin bu yüzden olumsuz etkilenmemesi için, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunması koşuluna ihtiyaç vardır. Her olay ve davada, yargı merciine başvurarak dava açan kişinin menfaatinin, iptali istenen işlemle ne ölçüde ihlal edildiğinin takdiri de yargı mercilerine bırakılmıştır. İptal davası açılabilmesi için gerekli olan menfaat ilişkisi kişisel, meşru, güncel bir menfaatin bulunması halinde gerçekleşecektir. Başka bir anlatımla, iptal davasına konu olan işlemin davacının menfaatini ihlal ettiğinden söz edilebilmesi için, davacıyı etkilemesi, yani davacının kişisel menfaatini ihlal etmesi, işlem ile davacı arasında ciddi ve makul bir ilişkinin bulunması gerekmektedir. Aksi halde, kişilerin kendisine etkisi bulunmayan, menfaatlerini ihlal etmeyen idari işlemler hakkında da iptal davası açma hakkı doğar ve bu durum idarenin işleyişini olumsuz etkiler. İdari işlemlerin hukuka uygunluğunun yargı yoluyla denetimini amaçlayan iptal davasının görüşülebilmesi için ön koşullardan olan “dava açma ehliyeti” iptal davasına konu kararın niteliğine göre idari yargı yerince değerlendirilmektedir.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinden; riskli alanların tespiti yönünden, söz konusu alanlarda bulunan taşınmaz maliklerine pek çok hak tanındığı, kiracı veya sınırlı ayni hak sahiplerine ise maliklere tanınan türden haklar tanınmadığı anlaşılmaktadır.
Dairemizin; 24/09/2020 tarihli ara kararına davacı ve Bitlis Belediye Başkanlığı ile Bitlis Valiliği Tapu Sicil Müdürlüğünce gönderilen cevaplardan, Bitlis İli, Merkez İlçesi, Gazibey Mahallesi, 99 ada, … parsel, 1-2-3/3 nolu bağımsız bölümler ile … ada, … parsel sayılı, … nolu bağımsız bölümün, davacı ile idare arasında sağlanan uzlaşma neticesinde kamulaştırılarak Maliye Hazinesi adına tescil edildiği anlaşılmıştır.
Bu durumda; dava konusu taşınmazın bulunduğu alanın riskli alan olarak belirlenmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle bakılan davayı açan davacıyla söz konusu taşınmaz arasındaki mülkiyet ilişkisinin son bulmuş olması nedeniyle, davacının dava açma ehliyetinin bulunmadığı sonucuna varıldığından bakılan davanın esasının incelenmesi hukuken mümkün değildir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
- DAVANIN EHLİYET YÖNÜNDEN REDDİNE,
- Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca … vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idarelere verilmesine,
- Varsa posta avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
- 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20/A-2-(g) maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na temyiz yolu açık olmak üzere, 28/12/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.