1. Anasayfa
  2. Danıştay 6. Dairesi Kararları

Danıştay 6. Dairesi E: 2020/6955 K: 2021/11653 T: 21.10.2021


Bir alanın Kanunun 2. maddesi gereğince riskli alan olarak ilan edilebilmesi için alanın, ya zemin yapısı bakımından risk teşkil etmesi ya da üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıması ve bunun detaylı bir teknik raporlar tespit edilmesi gerekmektedir.

DAVANIN KONUSU: Ankara İli, Akyurt İlçesi sınırları içerisinde yer alan ve karar eki kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen …, … ve … Mahallelerini kapsayan alanın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 2. maddesi uyarınca riskli alan ilan edilmesine ilişkin 04/03/2020 tarihli ve 31058 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 03/03/2020 tarihli ve 2206 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI: Davacı, dava konusu işlemin 6306 sayılı Kanun ve bu Kanunun Uygulama Yönetmeliğine uygun olarak tesis edilmediği, riskli alan ilanına ilişkin karardan önce, Uygulama Yönetmeliğinin 5. maddesi uyarınca yapılması gereken hazırlık çalışmalarının yapılmadığı, davacıya ait bazı parseller üzerinde yeni yapılmış ruhsatlı binaların olduğu ve bunların riskli alan sınırlarına dahil edilmesinin hukuka uygun olmadığı ileri sürmektedir.

DAVALILARIN SAVUNMASI: Davalı idareler tarafından, davanın süresinde açılıp açılmadığı hususunun re’sen dikkate alınması, dava konusu işlemin, 6306 sayılı Kanunun Ek-1. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine göre ve mevzuatta öngörülen usule uygun olarak tesis edildiği, hukuka aykırılık bulunmadığı savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ: Dava konusu işlemin iptali gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI …’IN DÜŞÜNCESİ:

Dava; Ankara İli, Akyurt İlçesi sınırları içerisinde yer alan ve karar eki kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen …, …ve … Mahallelerini kapsayan alanın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 2. maddesi uyarınca riskli alan ilan edilmesine ilişkin 04/03/2020 tarihli ve 31058 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 03/03/2020 tarihli ve 2206 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının iptali istemiyle açılmıştır.

Davalı idarenin usule ilişkin itirazları yerinde görülmemiştir.

6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 1. maddesinde, bu Kanun’un amacı; afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemek olarak belirtilmiştir.

Anılan Kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinde; “Riskli alan: Zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya İdare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Cumhurbaşkanınca kararlaştırılan alanı… ifade eder.” tanımına yer verilmiştir.

Aynı Kanun’un ek 1. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde; “b) Üzerindeki toplam yapı sayısının en az %65’i imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskân ruhsatı alan yapılardan oluşan alanlar, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek, sağlık, eğitim ve ulaşım gibi kamu hizmetlerinin düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla, Cumhurbaşkanınca riskli alan olarak kararlaştırılabilir. Riskli alan sınırı uygulama bütünlüğü gözetilerek belirlenir.” düzenlemesi yer almıştır.

6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği’nin, “Riskli alanın tespiti” başlıklı 5. maddesinin 1. fıkrasında ise; “Riskli alan; a) Alanın, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına dair teknik raporu,

b) Alan sınırları içerisinde 15/5/1959 tarihli ve 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna göre afete maruz bölge olarak kararlaştırılan alan olup olmadığına dair bilgi ve belgeyi,

c) Alanın büyüklüğünü de içeren koordinatlı sınırlandırma haritasını, varsa uygulama imar planını,

ç) Alanda bulunan kamuya ait taşınmazların listesini,

d) Alanın uydu görüntüsünü veya ortofoto haritasını,

e) Zemin yapısı sebebiyle riskli alan olarak tespit edilmek istenilmesi halinde yerbilimsel etüd raporunu,

f) Bu fıkra uyarınca belirlenecek riskli alanlar için Ek-2’de yer alan Riskli Yapıların Tespit Edilmesine İlişkin Esasların EK-A bölümüne göre hazırlanan analiz ve raporu,

g) Alanın özelliğine göre Bakanlıkça istenecek sair bilgi ve belgeleri,

ihtiva edecek şekilde hazırlanmış olan dosyaya istinaden Bakanlıkça belirlenir ve karar alınmak üzere Cumhurbaşkanına sunulur…” hükümlerine yer verilmiştir.

6306 sayılı Yasa’nın, riskli alan ilan edilen bölgelerde mülkiyet hakkına sınırlama getirilmesine ilişkin hükümler içermesi nedeniyle, bu hakkın kullanımı sıkı kurallara bağlanmış ve kamu yararını ilgilendiren durumun bulunduğunun hiç bir şüpheye yer vermeyecek şekilde açık ve somut olarak ortaya konulması öngörülmüştür.

Bu bağlamda, bir alanın zemin veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıması sebebiyle riskli alan olarak ilan edilebilmesi için mutlaka zemin ve yapıların fiili durumları incelendikten sonra hazırlanacak teknik bir rapor ile ortaya konulması; üzerindeki toplam yapı sayısının en az %65’i imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskân ruhsatı alan yapılardan oluşan alanlarda ise belirtilen şartların oluştuğunun açık ve somut şekilde ortaya konulması gerekmektedir.

Dava konusu Cumhurbaşkanı Kararının gerekçe ve dayanağı olarak, 6306 sayılı Kanunun 2. maddesi gösterilmiştir.

İdari işleme ilişkin idarece izlenmesi gereken hukuki prosedür, mevzuatın hangi maddesine dayanıldığına bağlı olarak değişebildiğinden ,idarece işlem tesis edilirken, söz konusu işlemin hukuki dayanağının açık bir şekilde ortaya konulması gerekmektedir.

Dava konusu işlem metninde, hukuki dayanak olarak gösterilen 6306 sayılı Kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinde; “Riskli alan” zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya İdare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Cumhurbaşkanınca kararlaştırılan alan olarak tanımlanmıştır.

Tanımdan da anlaşılacağı üzere, bir alanın Kanunun 2. maddesi gereğince riskli alan olarak ilan edilebilmesi için alanın, ya zemin yapısı bakımından risk teşkil etmesi ya da üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıması gerekmektedir.

Dava konusu Cumhurbaşkanı Kararının dayanak ve gerekçesinde 6306 sayılı Kanunun 2. maddesinin gösterilmiş olması nedeniyle, alandaki yapılardan, zemin yapısı bakımından risk teşkil eden yapılar ile üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan ruhsatlı ve iskânlı yapıların da riskli alan sınırı içerisine alınmasına hukuken herhangi bir engel bulunmamaktadır. Ancak; anılan ruhsatlı ve iskânlı yapıların riskli alan sınırı kapsamına alınabilmesi için bu yapılara ilişkin 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 5. maddesi uyarınca, Yönetmeliğin Ek-2’sinde yer alan “Riskli Yapıların Tespit Edilmesine İlişkin Esasların” Ek-A bölümü uyarınca; binalara ilişkin parametrelerin (yapısal sistem türü, kat adedi, görünen kalite, yumuşak kat, düşeyde düzensizlik, ağır çıkma, planda düzensizlik/burulma etkisi, kısa kolon etkisi, yapı nizamı/bitişik binalarla döşeme seviyeleri yapı nizamı, tabii zemin eğimi vb.) dikkate alınarak, yapıların bulunduğu yerdeki deprem tehlikesi ve yapının deprem performansını etkileyen yapısal özelliklerin saha çalışmaları sonucunda elde edilmesi ve yapısal sistem özelliklerine göre sınıflandırılmış tip binalar seçilerek bunların analizlerinin yapılması sonucunda bir korelasyon çıkarılıp genel yapı stoğunun riskinin belirlenmesi gerekmektedir.

Dosyanın incelenmesinden, dava konusu işlemde, işlem dayanağı olarak, 6306 sayılı Kanunun 2. maddesi olarak gösterildiği halde, alanın riskli alan ilanına ilişkin sürecin Kanunun Ek-1. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine göre yürütüldüğü, dosya kapsamından anlaşılan bu hususun davalı idarelerin savunmalarında da açıkça belirtildiği; bu itibarla, hazırlanan teknik raporun, 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 5. maddesi uyarınca, yerbilimsel etüd raporu da hazırlanması gerekirken, böyle bir rapor hazırlanmadığı gibi, hazırlanan teknik raporun da, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına ilişkin verileri ortaya koymadığı; yine, alanda bulunan yapıların, Yönetmeliğin Ek-2’sinde yer alan “Riskli Yapıların Tespit Edilmesine İlişkin Esasların” Ek-A bölümü uyarınca; binalara ilişkin parametrelerin (yapısal sistem türü, kat adedi, görünen kalite, yumuşak kat, düşeyde düzensizlik, ağır çıkma, planda düzensizlik/burulma etkisi, kısa kolon etkisi, yapı nizamı/bitişik binalarla döşeme seviyeleri yapı nizamı, tabii zemin eğimi vb.) dikkate alınarak, yapıların bulunduğu yerdeki deprem tehlikesi ve yapının deprem performansını etkileyen yapısal özelliklerin saha çalışmaları sonucunda elde edilmesi ve yapısal sistem özelliklerine göre sınıflandırılmış tip binalar seçilerek bunların analizlerinin yapılması sonucunda bir korelasyon çıkarılıp genel yapı stoğunun riskinin belirlenmesi gerekirken, Teknik Rapor ekinde “Riskli Alan Yapı Kalitesi Analizi” başlıklı bir krokiye yer verildiği, bu krokide harap, kötü, orta ve iyi durumdaki yapıların işaretlendiği, bu sonuca ulaşmak için ise yukarıda belirtilen şekilde bir araştırma ve inceleme yapılmadığı anlaşılmıştır.

Bu itibarla; dava konusu 03/03/2020 tarihli, 2206 sayılı Cumhurbaşkanı Kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptali gerektiği, düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY:

04/03/2020 tarihli ve 31058 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 03/03/2020 tarihli ve 2206 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla; Ankara İli, Akyurt İlçesi sınırları içerisinde yer alan ve karar eki kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen …, … ve … Mahallelerini kapsayan alanın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 2. maddesi uyarınca riskli alan ilan edilmesine karar verilmiştir.

Bakılan dava, belirtilen işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:

2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının İkinci Kısmında Temel Hak ve Ödevlerin düzenlendiği, Birinci Bölümünde Genel Hükümlerin belirlendiği, bu bölümde yer alan “Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınırlanması” başlıklı 4709 sayılı Yasa ile değişik 13. maddesinde: “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”, İkinci Bölümde Kişinin Hakları ve Ödevleri arasında yer verilen “mülkiyet hakkı” 35.maddesinde sayılmış ve bu hak “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz” şeklinde düzenlemeye konu edilmiştir.

20/03/1952 tarihinde kabul edilen İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşmeye Ek-1 Nolu Protokol Türkiye tarafından 19/03/1954 tarihinde onaylanmıştır. Anılan Protokolün “Mülkiyetin Korunması” başlıklı 1. maddesinde: “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.” kuralı yer almıştır.

6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun “Amaç” başlıklı 1. maddesinde; “Bu Kanunun amacı; afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemektir.” düzenlemesine yer verilmiş, 2. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinde; Riskli alan: Zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Cumhurbaşkanınca kararlaştırılan alan olarak tanımlanmış, 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren Ek-1. maddesinde “(1) a) Kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu yerlerde; planlama ya da altyapı hizmetleri yetersiz olan veya imar mevzuatına aykırı yapılaşma bulunan yahut yapı ya da altyapısı hasarlı olan alanlar, b) Üzerindeki toplam yapı sayısının en az %65’i imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskân ruhsatı alan yapılardan oluşan alanlar, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek, sağlık, eğitim ve ulaşım gibi kamu hizmetlerinin düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla, Cumhurbaşkanınca riskli alan olarak kararlaştırılabilir. Riskli alan sınırı uygulama bütünlüğü gözetilerek belirlenir.” hükmü yer almıştır.

Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin Riskli alanın tespiti başlıklı 5. maddesinin 1. fıkrasında; “Riskli alan; a) Alanın, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına dair teknik raporu, b) Alan sınırları içerisinde 15/5/1959 tarihli ve 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna göre afete maruz bölge olarak kararlaştırılan alan olup olmadığına dair bilgi ve belgeyi, c) Alanın büyüklüğünü de içeren koordinatlı sınırlandırma haritasını, varsa uygulama imar planını, ç) Alanda bulunan kamuya ait taşınmazların listesini, d) Alanın uydu görüntüsünü veya ortofoto haritasını, e) Zemin yapısı sebebiyle riskli alan olarak tespit edilmek istenilmesi halinde yerbilimsel etüd raporunu, f) Bu fıkra uyarınca belirlenecek riskli alanlar için Ek-2’de yer alan Riskli Yapıların Tespit Edilmesine İlişkin Esasların EK-A bölümüne göre hazırlanan analiz ve raporu, g) Alanın özelliğine göre Bakanlıkça istenecek sair bilgi ve belgeleri, ihtiva edecek şekilde hazırlanmış olan dosyaya istinaden Bakanlıkça belirlenir ve karar alınmak üzere Cumhurbaşkanına sunulur.” düzenlemesine, 2. fıkrasında; “Bakanlıkça; a) Kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu yerlerde; 1) Planlama veya altyapı hizmetlerinin yetersiz olması, 2) İmar mevzuatına aykırı yapılaşmanın bulunması, 3) Altyapı veya üstyapıda hasar meydana gelmiş olması, sebeplerinden birinin veya bir kaçının bir arada bulunması halinde, b) Üzerindeki toplam yapı sayısının en az % 65’i imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskân ruhsatı alan yapılardan oluşan alanlarda, uygulama bütünlüğü gözetilerek belirlenen alanlar, riskli alan olarak belirlenmek üzere Cumhurbaşkanına sunulur.” düzenlemesine, üçüncü fıkrasında ise; “TOKİ veya İdare, riskli alan belirlenmesine ilişkin bilgi ve belgeleri ihtiva eden dosyaya istinaden Bakanlıktan riskli alan tespit talebinde bulunabilir. Bakanlıkça, uygun görülen talepler, Cumhurbaşkanına sunulur. ” düzenlemesine yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

USUL YÖNÜNDEN:

Davalı idarelerin süreye yönelik iddiaları yerinde görülmemiştir.

ESAS YÖNÜNDEN:

Mülkiyet hakkı, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile güvence altına alınmış olup, anılan düzenlemeler uyarınca bu hak, sadece kamu yararının mevcut olduğu durumlarda kanunla sınırlanabilir. 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun, mülkiyet hakkına sınırlama getirilmesine ilişkin hükümler içermekle birlikte, sınırlama yetkisinin kullanımını oldukça sıkı kurallara bağlamış ve kamu yararını ilgilendiren durumun bulunduğunun hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açık ve somut olarak ortaya konulması gerekliliğini öngörmüştür.

6306 sayılı Kanunun 2. maddesi gereğince, bir alanın zemin yapısı ya da üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığının, 6306 sayılı Kanunun yukarıda yer verilen 5. maddesinin 1. fıkrası uyarınca; zemin yapısı sebebiyle riskli alan olarak tespit edilmek istenilmesi halinde yerbilimsel etüd raporu ile birlikte Yönetmeliğin Ek-2’sinde yer alan “Riskli Yapıların Tespit Edilmesine İlişkin Esasların” Ek-A bölümüne göre hazırlanan analiz ve rapor ile tespit edilmesi gerekmektedir.

Yukarıda yer verilen 6306 sayılı Kanunun Ek-1. maddesi hükmü ile, aynı Kanunun 2. maddesinde hükme bağlanan düzenlemeden farklı olarak, kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu yerlerde; planlama ya da altyapı hizmetleri yetersiz olan veya imar mevzuatına aykırı yapılaşma bulunan yahut yapı ya da altyapısı hasarlı olan alanlar ile üzerindeki toplam yapı sayısının en az %65’i imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskân ruhsatı alan yapılardan oluşan alanlara ilişkin olarak, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek, sağlık, eğitim ve ulaşım gibi kamu hizmetlerinin düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla da riskli alan kararı verilebileceği hükmüne yer verilmiştir.

Dava konusu Cumhurbaşkanı Kararının gerekçe ve dayanağı olarak, 6306 sayılı Kanunun 2. maddesi gösterilmiştir.

İdarece işlem tesis edilirken, söz konusu işlemin hukuki dayanağının açık bir şekilde ortaya koyulması gerekmektedir. Zira, idari işleme ilişkin idarece izlenmesi gereken hukuki prosedür, mevzuatın hangi maddesine dayanıldığına bağlı olarak değişebilmektedir.

Dava konusu işlem metninde, hukuki dayanak olarak gösterilen 6306 sayılı Kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinde; “Riskli alan” zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya İdare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Cumhurbaşkanınca kararlaştırılan alan olarak tanımlanmıştır.

Tanımdan da anlaşılacağı üzere, bir alanın Kanunun 2. maddesi gereğince riskli alan olarak ilan edilebilmesi için alanın, ya zemin yapısı bakımından risk teşkil etmesi ya da üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıması gerekmektedir.

Dava konusu Cumhurbaşkanı Kararının dayanak ve gerekçesinde 6306 sayılı Kanunun 2. maddesinin gösterilmiş olması nedeniyle, alandaki yapılardan, zemin yapısı bakımından risk teşkil eden yapılar ile üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan ruhsatlı ve iskânlı yapıların da riskli alan sınırı içerisine alınmasına hukuken herhangi bir engel bulunmamaktadır. Ancak; anılan ruhsatlı ve iskânlı yapıların riskli alan sınırı kapsamına alınabilmesi için bu yapılara ilişkin 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 5. maddesi uyarınca, Yönetmeliğin Ek-2’sinde yer alan “Riskli Yapıların Tespit Edilmesine İlişkin Esasların” Ek-A bölümü uyarınca; binalara ilişkin parametrelerin (yapısal sistem türü, kat adedi, görünen kalite, yumuşak kat, düşeyde düzensizlik, ağır çıkma, planda düzensizlik/burulma etkisi, kısa kolon etkisi, yapı nizamı/bitişik binalarla döşeme seviyeleri yapı nizamı, tabii zemin eğimi vb.) dikkate alınarak, yapıların bulunduğu yerdeki deprem tehlikesi ve yapının deprem performansını etkileyen yapısal özelliklerin saha çalışmaları sonucunda elde edilmesi ve yapısal sistem özelliklerine göre sınıflandırılmış tip binalar seçilerek bunların analizlerinin yapılması sonucunda bir korelasyon çıkarılıp genel yapı stoğunun riskinin belirlenmesi gerekmektedir.

Dosyanın incelenmesinden; dava konusu işlemin dayanağı olarak, 6306 sayılı Kanunun 2. maddesi olarak gösterildiği halde, alanın riskli alan ilanına ilişkin sürecin Kanunun Ek-1. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine göre yürütüldüğü, dosya kapsamından anlaşılan bu hususun davalı idarelerin savunmalarında da açıkça belirtildiği; bu itibarla, hazırlanan teknik raporun, 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 5. maddesi uyarınca, yerbilimsel etüd raporu da hazırlanması gerekirken, böyle bir rapor hazırlanmadığı gibi, hazırlanan teknik raporun da, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına ilişkin verileri ortaya koymadığı; yine, alanda bulunan yapıların, Yönetmeliğin Ek-2’sinde yer alan “Riskli Yapıların Tespit Edilmesine İlişkin Esasların” Ek-A bölümü uyarınca; binalara ilişkin parametrelerin (yapısal sistem türü, kat adedi, görünen kalite, yumuşak kat, düşeyde düzensizlik, ağır çıkma, planda düzensizlik/burulma etkisi, kısa kolon etkisi, yapı nizamı/bitişik binalarla döşeme seviyeleri yapı nizamı, tabii zemin eğimi vb.) dikkate alınarak, yapıların bulunduğu yerdeki deprem tehlikesi ve yapının deprem performansını etkileyen yapısal özelliklerin saha çalışmaları sonucunda elde edilmesi ve yapısal sistem özelliklerine göre sınıflandırılmış tip binalar seçilerek bunların analizlerinin yapılması sonucunda bir korelasyon çıkarılıp genel yapı stoğunun riskinin belirlenmesi gerekirken, Teknik Rapor ekinde “Riskli Alan Yapı Kalitesi Analizi” başlıklı bir krokiye yer verildiği, bu krokide harap, kötü, orta ve iyi durumdaki yapıların işaretlendiği, bu sonuca ulaşmak için ise yukarıda belirtilen şekilde bir araştırma ve inceleme yapılmadığı anlaşılmıştır.

Bu itibarla; dava konusu 03/03/2020 tarihli, 2206 sayılı Cumhurbaşkanı Kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

  1. Dava konusu 03/03/2020 tarihli, 2206 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının İPTALİNE,
  2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam … TL yargılama giderinin davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine,
  3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen … TL vekâlet ücretinin davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine,
  4. Posta giderleri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
  5. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20/A-2-(g) maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na temyiz yolu açık olmak üzere, 21/10/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.