Özet: Tebliğin tümü incelendiğinde, dayanak İmar Kanununun geçici 16. maddesine aykırı bir hususa da rastlanılmamış olup, 10/2 maddesinde yer alan “…ve yanlış beyanda…” ibaresi ile Tebliğin 5. maddesinin 2. fıkrasının a bendi, 20.09.2018 tarihli 30451 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan değişiklikler ile yürürlükten kaldırılmıştır. bu itibarla, uyuşmazlığa konu düzenlemenin tümü ve dava konusu edilen madde yönünden yapılan değerlendirme neticesinde, dayanak yasa maddesine uygun olduğu görülen tebliğde mevzuata aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, her ne kadar Danıştay Altıncı Dairesinin 07.01.2019 tarihli E:2018/5259 sayılı ara kararı uyarınca uyuşmazlığın Danıştay Altıncı ve Ondördüncü Daire Kurullarınca birlikte görüşülmesine karar verilmiş ise de; 2575 sayılı Danıştay Kanunu’na 6723 sayılı Kanunun 12. maddesi ile eklenen geçici 27. maddesinin 14. fıkrası uyarınca, Danıştay Başkanlık Kurulu’nun 07.03.2019 tarihli 2019/24 sayılı kararı ile Danıştay Ondördüncü Daire Başkanlığının kapatılarak görev alanına giren konuların Danıştay Altıncı Daire Başkanlığına devrine karar verildiğinden, müşterek heyet yapılmasına ilişkin ara kararı kaldırılarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve 2577 sayılı Yasanın 27. maddesi uyarınca dosyadaki belgeler incelendikten sonra, işin gereği görüşüldü:
Davalı idarenin ehliyet yönünden itirazı yerinde görülmemiştir. 11.05.2018 günlü 7143 sayılı Yasa ile 3194 sayılı İmar Kanununa eklenen geçici 16. madde şu şekildedir:
“Afet risklerine hazırlık kapsamında ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapıların kayıt altına alınması ve imar barışının sağlanması amacıyla, 31/12/2017 tarihinden önce yapılmış yapılar için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve yetkilendireceği kurum ve kuruluşlara 31/10/2018 tarihine kadar başvurulması, bu maddedeki şartların yerine getirilmesi ve 31/12/2018 tarihine kadar kayıt bedelinin ödenmesi halinde Yapı Kayıt Belgesi verilebilir. Başvuruya konu yapının ve arsasının mülkiyet durumu, yapı sınıf ve grubu ve diğer hususlar Bakanlık tarafından hazırlanan Yapı Kayıt Sistemine yapı sahibinin beyanına göre kaydedilir.
Yapının bulunduğu arsanın 29/7/1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununa göre belirlenen emlak vergi değeri ile yapının Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca belirlenen yaklaşık maliyet bedelinin toplamı üzerinden konutlarda yüzde üç, ticari kullanımlarda yüzde beş oranında alınacak kayıt bedeli başvuru sahibi tarafından genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilmek üzere merkez muhasebe birimi hesabına yatırılır. 6306 sayılı Kanun kapsamında kullanılmak üzere kaydedilen gelirler karşılığı Bakanlık bütçesine ödenek eklemeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödenek, dönüşüm projeleri özel hesabına aktarılarak kullanılır. Kayıt bedeline ilişkin oranı iki katına kadar artırmaya, yarısına kadar azaltmaya, yapının niteliğine ve bölgelere göre kademelendirmeye, ayrıca başvuru ve ödeme süresini bir yıla kadar uzatmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.
Yapı Kayıt Belgesi yapının kullanım amacına yöneliktir. Yapı Kayıt Belgesi alan yapılara, talep halinde ilgili mevzuatta tanımlanan ait olduğu abone grubu dikkate alınarak geçici olarak su, elektrik ve doğalgaz bağlanabilir.
Yapı Kayıt Belgesi verilen yapılarla ilgili bu Kanun ve 2960 sayılı Kanun uyarınca alınmış yıkım kararları ile tahsil edilemeyen idari para cezaları iptal edilir.
Yapı ruhsatı alıp da yapı kullanma izin belgesi almamış veya yapı ruhsatı bulunmayan yapılarda, Yapı Kayıt Belgesi ile maliklerin tamamının muvafakatinin bulunması ve imar planlarında umumi hizmet alanlarına denk gelen alanların terk edilmesi halinde yapı kullanma izin belgesi aranmaksızın cins değişikliği ve kat mülkiyeti tesis edilebilir. Bu durumda, ikinci fıkrada belirtilen bedelin iki katı ödenir.
Beşinci fıkra uyarınca kat mülkiyetine geçilmiş olması 6306 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesinin uygulanmasına engel teşkil etmez.
Yapı Kayıt Belgesi alınan yapıların, Hazineye ait taşınmazlar üzerine inşa edilmiş olması halinde, bu taşınmazlar Bakanlığa tahsis edilir. Yapı Kayıt Belgesi sahipleri ile bunların kanuni veya akdi haleflerinin talepleri üzerine taşınmazlar Bakanlıkça rayiç bedel üzerinden doğrudan satılır. Bu durumda elde edilen gelirler bu maddenin ikinci fıkrasına göre genel bütçeye gelir kaydedilir. Ayrıca bu gelirler hakkında 29/6/2001 tarihli ve 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 5 inci maddesinin beşinci fıkrası hükmü uygulanmaz.
Yapı Kayıt Belgesi alınan yapıların belediyelere ait taşınmazlar üzerine inşa edilmiş olması halinde, Yapı Kayıt Belgesi sahipleri ile bunların kanuni veya akdi haleflerinin talepleri üzerine bedeli ilgili belediyesine ödenmek kaydıyla taşınmazlar rayiç bedel üzerinden belediyelerce doğrudan satılır.
Üçüncü kişilere ait özel mülkiyete konu taşınmazlarda bulunan yapılar ile Hazineye ait sosyal donatı için tahsisli araziler üzerinde bulunan yapılar bu madde hükümlerinden yararlandırılmaz.
Yapı Kayıt Belgesi, yapının yeniden yapılmasına veya kentsel dönüşüm uygulamasına kadar geçerlidir. Yapı Kayıt Belgesi düzenlenen yapıların yenilenmesi durumunda yürürlükte olan imar mevzuatı hükümleri uygulanır. Yapının depreme dayanıklılığı hususu malikin sorumluluğundadır.
Bu madde hükümleri, 18/11/1983 tarihli ve 2960 sayılı Boğaziçi Kanununda tanımlanan Boğaziçi sahil şeridi ve öngörünüm bölgesi içinde ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alan ile İstanbul tarihi yarımada içinde ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanlarda ve ayrıca 19/6/2014 tarihli ve 6546 sayılı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde belirlenmiş Tarihi Alanda uygulanmaz.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlık ve Maliye Bakanlığı tarafından müştereken belirlenir.”
Dava dosyasının ve Danıştay Altıncı Dairesinin E:2018/4896, E:2018/8886, E:2018/6401 sayılı dosyalarının birlikte incelenmesinden, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Mevzuat Bilgi Sisteminde yapılan incelemede, Kanun maddesinin gerekçesi bulunmamakla birlikte, maddenin ilk kabul edildiği şeklinin “Taslak Gerekçesi”nden; “Afet risklerine hazırlık kapsamında ruhsatsız, ruhsat ve eklerine aykırı veya imar mevzuatına aykırı yapıların kayıt altına alınması ile dönüşüm projelerine finans sağlanarak dönüşüm daha hızlı ve etkin yapılması amacıyla;
– 31/12/2017 tarihinden önce yapılmış yapıların, yapı sahiplerinin müracaatları üzerine ve beyanına göre hazırlanacak Yapı Kayıt Sistemine işlenmesi,”Afet risklerine hazırlık kapsamında ruhsatsız, ruhsat ve eklerine aykırı veya imar mevzuatına aykırı yapıların kayıt altına alınması ile dönüşüm projelerine finans sağlanarak dönüşüm daha hızlı ve etkin yapılması amacıyla;
– 31/12/2017 tarihinden önce yapılmış yapıların, yapı sahiplerinin müracaatları üzerine ve beyanına göre hazırlanacak Yapı Kayıt Sistemine işlenmesi,
– Bu yapılara su, elektrik ve doğalgaz bağlanabilmesi, yargı ve belediyelerdeki iş yükünün azaltılabilmesi için alınmış yıkım kararlarından ve tahsil edilmeyen para cezalarından vazgeçilmesi,
– Maliklerin yarısının muvafakatinin bulunması halinde yapı kullanma izin belgesi aranmaksızın cins değişikliği ve kat mülkiyeti tesis edilebilmesi,
– Yapı Kayıt Belgesinden elde edilecek gelir, genel bütçeye gelir kaydedilecektir. Bu gelirler, şehirlerin yeniden inşaa ve imarında kullandırılması” yönünde düzenleme yapıldığı anlaşılmıştır.
Daha sonra madde metninde iki kez değişikliğe gidilerek yukarıda yer verildiği üzere son şeklini almıştır. Bu değişikliklerin ilkinin gerekçesi: “- 3194 sayılı İmar Kanununa eklenmesi öngörülen geçici 16 ncı maddesinin ikinci fıkrasının, yapı sahiplerinden yüzde üç olarak alınacak kayıt bedelinin hangi bedeller dikkate alınmak suretiyle belirleneceğine ilişkin tereddütlerin giderilmesini teminen değiştirilmesi,
– Eşit hissedarların bulunduğu ihtilaflı taşınmazlarda yaşanabilecek olumsuzlukların önüne geçilebilmesi amacıyla ‘maliklerin yarısının muvafakatinin aranması’ yerine gerek Kat Mülkiyeti Kanununda gerekse imar mevzuatında yer alan ‘maliklerin sayı ve arsa payı çoğunluğunun’ dikkate alınmasını teminen beşinci fıkranın değiştirilmesi,
– Kentsel dönüşüm yapılması halinde Yapı Kayıt Belgesi aranacağını öngören hükmün, Yapı Kayıt Belgesi olmayan yapıların kentsel dönüşüme dâhil edilmeyeceği anlamına gelebileceğinden yaşanması muhtemel olumsuzlukların önüne geçilebilmesini teminen yedinci fıkrasının madde metninden çıkarılması,
– İstanbul Boğaziçi sahil şeridi ve öngörünüm bölgesi ile İstanbul Tarihi Yarımada’nın kültürel ve tarihi değerlerini ve doğal güzelliklerini kamu yararı gözetilerek korumak ve geliştirmek ve bu alandaki nüfus yoğunluğunu artıracak yapılanmayı sınırlandıran bir hükmün maddeye yeni dokuzuncu fıkra olarak eklenmesi,” olarak TBMM’nin sitesinde yer almakla birlikte, maddenin 4. fıkrasına 27/12/2018 tarihli ve 7159 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi ile bu fıkrada yer alan “…bu Kanun…” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve 2960 sayılı Kanun” ibaresi eklenerek metne işlenmesine ilişkin ikinci ve son değişikliğin gerekçesine rastlanılamamıştır.
Görülmekte olan dava ise, anılan maddeye dayalı olarak düzenlenen ve 6 Haziran 2018 tarihli 30443 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar” başlıklı tebliğin 8. maddesinin 2. fıkrasının, 4. maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesinin, 5. maddesinin 1. fıkrasının b bendinin beş numaralı cümlesinde yer alan “lüks binalar” ve “hastane” sözcüklerinin, 5. maddesinin 2. fıkrasının a bendinin, 6. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “…geçici olarak…” ibaresinin, 6. maddesinin 3. ve 8. fıkralarının, 7. maddesinin 4. fıkrasının, 9. maddesinin 1. fıkrasının son cümlesinin ve 10. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “…ve yanlış beyanda…” ibaresinin istemiyle açılmıştır.
Her ne kadar davacı tarafından, Tebliğin muhtelif maddelerinin iptali istenilmiş ise de; tebliğin dayanağı olan geçici 16. maddenin amacı göz önünde bulundurulmak suretiyle, Tebliğin tümüne etkili olacak değerlendirmeler yapıldığında:
Dayanak maddenin taslak gerekçesinin ve metninin birlikte değerlendirilmesinden, aktif deprem kuşağında yer alan Ülkemizde mevzuata aykırı şekilde inşa edilen yapıların tespit edilmesinin afet risklerine hazırlık kapsamında en etkili ve ilk atılması gereken adım olduğunda kuşku bulunmamaktadır.
Bu yapıların tespitinin hızlı şekilde yapılabilmesini teminen, ilgili kişilerin idarelere başvuruda bulunması yöntemi kabul edilmiş ve başvuru esnasında tahsil edilecek bedellerin şehirlerin dönüşümünde ve inşasında kullanılacağı hükme bağlanmıştır.
Öte yandan dava konusu edilen ibareler ile Tebliğin tümü incelendiğinde, dayanak İmar Kanununun geçici 16. maddesine aykırı bir hususa da rastlanılmamış olup, 10/2 maddesinde yer alan “…ve yanlış beyanda…” ibaresi ile Tebliğin 5. maddesinin 2. fıkrasının a bendi, 20.09.2018 tarihli 30451 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan değişiklikler ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Bu itibarla, uyuşmazlığa konu düzenlemenin tümü ve dava konusu edilen madde yönünden yapılan değerlendirme neticesinde, dayanak yasa maddesine uygun olduğu görülen tebliğde mevzuata aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, olayda 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27. maddesinde öngörülen koşulların bulunmaması nedeniyle YÜRÜTMENİN DURDURULMASI İSTEMİNİN REDDİNE, bu kararın tebliğini izleyen 7 (yedi) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna itiraz edilebileceğinin duyurulmasına,11/04/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.