Davacının, kiracı olarak kullandığı bina için verilen inşaat ruhsatına karşı açmış olduğu davada, adliye mahkemesi kararı ile bina tahliye edilse bile menfaat alakasının bulunduğu.
Davacının kiracısı olduğu taşınmaz için, mal sahibi adına verilen inşaat ruhsatının iptali istemiyle açılan davanın, mal sahibi tarafından davacı aleyhine açılan tahliye davası sonucunda tahliyeye karar verildiği, Yargıtay’ca onanarak kesinleşen kararın icra edildiği, bu durumda davacının kiracısı bulunduğu taşınmazla hukuki ve fiili ilişkisi sona erdirildiğinden bu yer için verilen inşaat ruhsatının iptalini istemekte hiçbir hukuki yararı kalmadığı gerekçesiyle ehliyet yönünden reddine ilişkin İdare Mahkemesi Kararı, temyiz incelemesi sonucu Danıştay 6. Dairesisinin Kararıyla ve tahliye kararının dava konusu inşaat ruhsatının alınması nedeniyle verildiği, tahliyenin belli gerekçeye dayanan yargı kararının yarattığı zorunluluk sonunda gerçekleştiği, söz konusu inşaat ruhsatının mevcut yapının yıkılarak yeni bina yapılması dolayısıyla davacının taşınmazdan kiracı olarak yararlanamaması sonucunu doğuracağından, iptali istenilen işlemle davacının menfaatinin ihlal edildiğinin ve yargı kararıyla zorunlu olarak gerçekleşen tahliyenin de davadaki menfaat ilişkisini etkilemediğinin kabulünün zorunlu olduğu gerekçesiyle bozulmuştur.
İdare Mahkemesi ise, Adliye Mahkemesince tahliye kararı verilirken inşaat ruhsatı yanında, taraf vekillerinin beyanları, dosya münderecatı, ibraz edilen belgeler, kira sözleşmesi, tapu kayıt örneği, inşaat projesi mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi raporuna dayanıldığı ve Yargıtay içtihatlarına göre de inşaat nedeniyle tahliyeye karar verilebilmesi için, inşaat ruhsatının şart olmadığı, onaylı ön projeye dayanılarak tahliye davası açılabileceğinden bahisle ve davanın açıldığı sırada devam eden kiracılık sıfatı nedeniyle dava açmakla menfaati bulunmakta ise de kesinleşmiş adli yargı kararları ile kiracılık sıfatı sona eren davacının davaya devamda hiçbir hukuki yararı kalmadığı gerekçesiyle bozma kararına uymayarak davanın ehliyet yönünden reddine dair ilk kararında ısrar etmiştir.
Davacı, İdare Mahkemesinin ilk kararında ısrarına ilişkin kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
İdare Mahkemesi kararında, davacının kiracı olarak oturduğu bina için verilen inşaat ruhsatı ile menfaat alakasından çok adli yargı kararlarının irdelendiği ve o kararlara dayanılarak davanın ehliyet yönünden reddedildiği anlaşılmaktadır.
Oysa, İdare hukukuna özgü bir dava türü olan iptal davaları idari işlemler hakkında hukuka uygunluk denetiminin yapıldığı, hukuksal düzeni korumaya yönelik nesnel davalar olup, iptal davalarında yargı yeri yalnızca hukuksal işlemi inceler, tasarrufta bir sakatlık olup olmadığına ve hukuka aykırılık arzedip, etmediğine bakar. Tam yargı davalarında olduğu gibi hakları ihlaldeki ağırlık derecesinin ve bunun giderilmesi yollarının araştırılmadığı iptal davalarında öncelikle aranan ilgilinin menfaatinin ihlal edilip edilmediğidir.
Ancak, menfaat ilişkisinin olması gerekenden daha geniş kapsamlı olarak ele alınması, iptal davalarının objektifliğini zedeleyeceği gibi idarenin hukuka uygunluğunu sağlamada en etkili yollardan biri olan bu davanın amacı ile de bağdaşmaz.
İhlal edilen menfaatin her halde maddi veya ekonomik olması gerekmediğinden, temyizen incelenen ısrar kararında belirtilen “davacının davaya devam etmekte hiç bir hukuki yararı kalmamaktadır. Çünkü dava sonucunda mahkememizce bir iptal kararı verilmiş olsa bile davacının tekrar kiracısı bulunduğu konutta oturmasına veya bir tazminat talebinde bulunmasına kesinleşen yargı kararları karşısında olanak yoktur.” gerekçesi de yerinde değildir.
Açıklanan nedenlerle, Danıştay 6. Dairesisinin bozma kararına uyulmayarak davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin kararda ısrar edilmesi yerinde görülmediğinden davacının temyiz isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının bozulmasına, dosyanın adı geçen Mahkemeye iadesine karar verildi.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.