1. Anasayfa
  2. Danıştay İDDK Kararları

Danıştay İDDK E: 2017/2293 K: 2017/3424 T: 2.11.2017


İçeriği itibarıyla muhataplara tebliği zorunlu olan riskli alan ilan edilmesine ilişkin Bakanlar Kurulu kararlarının, yazılı bildirim veya öğrenme üzerine yasal dava açma süresi içinde dava konusu edilebileceği açıktır.

İstemin Özeti: Danıştay Ondördüncü Dairesi’nin 17/05/2017 günlü, E: 2016/11361, K: 2017/3348 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması, davacılar tarafından istenilmektedir.

Savunmaların Özeti: Danıştay Ondördüncü Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi

Düşüncesi: Temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, dosyanın tekemmül ettiği anlaşıldığından yürütmenin durdurulması istemi görüşülmeyerek dosya incelendi, gereği görüşüldü:

Dava; 26/01/2013 günlü, 28540 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, İstanbul İli, Gaziosmanpaşa İlçesi sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesine göre riskli alan ilan edilmesine ilişkin 24/12/2012 günlü, 2012/4099 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali istemiyle açılmıştır.

Danıştay Ondördüncü Dairesinin 17/05/2017 günlü, E: 2016/11361, K: 2017/3348 sayılı kararıyla; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “Dava açma süresi” başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında, dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu; ikinci fıkrasında, bu sürenin, idari uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren başlayacağı; dördüncü fıkrasında ise, ilânı gereken düzenleyici işlemlerde dava açma süresinin, ilân tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı, 28/06/2014 günlü, 29044 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6545 sayılı Kanunun 18. maddesi ile 2577 sayılı Kanuna 20 nci maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 20/A maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinde; 16/05/2012 tarihli ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun uyarınca alınan Bakanlar Kurulu kararlarından doğan uyuşmazlıklar hakkında ivedi yargılama usulünün uygulanacağı, 2. fıkrasının (a) bendinde ise; ivedi yargılama usulünde dava açma süresinin otuz gün olduğu düzenlemelerine yer verildiği, öte yandan, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 6. maddesinin 9. bendinde, bu Kanun uyarınca tesis edilen idari işlemlere karşı tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu uyarınca dava açılabileceği, 26/04/2016 günlü, 29695 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 14/04/2016 günlü, 6704 sayılı Kanunun 25. maddesi ile 6306 sayılı Kanuna eklenen Ek 1. maddenin 2. fıkrasında ise; riskli alan kararına karşı Resmî Gazete’de yayımı tarihinden itibaren dava açılabileceği, uygulama işlemleri üzerine riskli alan kararına karşı dava açılamayacağı hükümlerine yer verildiği, dosyanın incelenmesinden; İstanbul İli, Gaziosmanpaşa İlçesi sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesine göre riskli alan ilan edilmesine ilişkin 24/12/2012 günlü, 2012/4099 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 26/01/2013 günlü, 28540 sayılı Resmi Gazetede yayımlandığı; davacıların31/10/2016 tarihinde kayda giren dilekçesi ile riskli alan ilanına ilişkin Bakanlar Kurulu Kararının iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı, bu durumda, 6306 sayılı Kanunun Ek 1. maddesinin Resmi Gazetede yayım tarihi olan 26/04/2016’dan sonra tesis edilen uygulama işlemi üzerine riskli alan kararına karşı dava açılamayacağı, davacının dava konusu Bakanlar Kurulu Kararına karşı, Resmi Gazetede yayımlandığı tarih olan 26/01/2013 tarihinden itibaren 30 günlük süre içinde dava açması gerekirken, bu süre geçirildikten sonra 31/10/2016 günü açılan davada süre aşımı bulunduğundan, işin esasının incelenmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Davacılar, anılan kararı temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir.

31/05/2012 günlü, 28309 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinde riskli alan, “zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya İdare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan alan” olarak tanımlanmış ve dava konusu Bakanlar Kurulu Kararı, anılan madde uyarınca yürürlüğe konulmuştur.

Dava konusu Bakanlar Kurulu Kararının yürürlüğe girdiği 26/01/2013 tarihinden daha sonraki bir tarihte, 26/04/2016 günlü, 29695 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6704 sayılı Kanun’un 25. maddesi ile, 6306 sayılı Kanun’a Ek Madde 1 eklenmiştir. Anılan madde; “(1) a) Kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu yerlerde; planlama ya da altyapı hizmetleri yetersiz olan veya imar mevzuatına aykırı yapılaşma bulunan yahut yapı ya da altyapısı hasarlı olan alanlar,

b) Üzerindeki toplam yapı sayısının en az %65’i imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskân ruhsatı alan yapılardan oluşan alanlar,

fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek, sağlık, eğitim ve ulaşım gibi kamu hizmetlerinin düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla, Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca riskli alan olarak kararlaştırılabilir. Riskli alan sınırı uygulama bütünlüğü gözetilerek belirlenir.

(2) a) Riskli alan kararına karşı Resmî Gazete’de yayımı tarihinden itibaren dava açılabilir. Uygulama işlemleri üzerine riskli alan kararına karşı dava açılamaz.

b) Birinci fıkranın (a) bendi uyarınca belirlenen riskli alanlarda kamu kaynağı kullanılarak gerçekleştirilen her türlü mal ve hizmet alımları ile yapım işleri, 4734 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen hâllere dayanan işlerden sayılır.” hükmünü içermektedir.

Ek Madde 1-1/a ve 1/b hükmü ile, 6306 sayılı Kanun’un 2. maddesinde hükme bağlanan riskli alan düzenlemesinden farklı olarak, kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu yerlerde; planlama ya da altyapı hizmetleri yetersiz olan veya imar mevzuatına aykırı yapılaşma bulunan yahut yapı ya da altyapısı hasarlı olan alanlar ile üzerindeki toplam yapı sayısının en az %65’i imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskân ruhsatı alan yapılardan oluşan alanlara ilişkin olarak, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek, sağlık, eğitim ve ulaşım gibi kamu hizmetlerinin düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla da riskli alan kararı verilebileceği hükmüne yer verilmiş olup, bu maddede, Kanun’un 2. maddesine göre, daha özel bir riskli alan ilanı hali düzenlenmiştir.

Ek Madde 1/2-a’da yer alan, riskli alan kararına karşı Resmî Gazete’de yayımı tarihinden itibaren dava açılabileceği ve uygulama işlemleri üzerine riskli alan kararına karşı dava açılamayacağı yolundaki düzenlemenin ise, Kanun sistematiği içinde değerlendirildiğinde, riskli alana ilişkin ana madde olan 2/ç maddesi uyarınca alınan riskli alan kararlarına karşı dava açma usulünü değil, Ek Madde 1-1/a ve 1/b’de belirtilen sebeplerle alınacak riskli alan kararlarına karşı dava açma usulünü düzenlediği sonucuna varılmakta olup, 6306 sayılı Kanun’un 2. maddesine göre alınan riskli alan kararlarına karşı, Ek Madde 1/2-a’daki özel düzenlemeye göre değil, genel kurallara göre dava açılabilecektir.

Dava konusu Bakanlar Kurulu Kararına konu alan, Bakanlar Kurulu Kararının yürürlüğe girdiği tarihten daha sonraki bir tarihte yürürlüğe giren Ek Madde 1/1’de belirtilen “kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu yerlerde; planlama ya da altyapı hizmetleri yetersiz olan veya imar mevzuatına aykırı yapılaşma bulunan yahut yapı ya da altyapısı hasarlı olan alanlar ile üzerindeki toplam yapı sayısının en az %65’i imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskân ruhsatı alan yapılardan oluşan alanlar”dan olmayıp, ortada, Ek Madde 1/1’de yer alan sebeplere dayalı olarak verilmiş, dolayısıyla Ek Madde 1 kapsamında alınan bir riskli alan kararı bulunmamaktadır. Olayda, 6306 sayılı Kanun’un 2. maddesi uyarınca verilmiş olan ve 26/01/2013 günlü, 28540 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren riskli alan kararı dava konusu edilmektedir. Bu nedenle, dava açma usulüne ilişkin olarak Ek Madde 1/2-a’da yer alan hükmün, bakılan uyuşmazlıkta uygulanması olanaklı değildir.

Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrasında; Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu hükme bağlanmış, 125. maddesinin üçüncü fıkrasında da; 40. maddedeki düzenlemenin devamı niteliğinde, ” İdari işlemlere karşı açılacak davalarda süre, yazılı bildirim tarihinden başlar. ” hükmüne yer verilmiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Dava açma süresi” başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında, dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu; ikinci fıkrasında, bu sürenin, idari uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren başlayacağı; dördüncü fıkrasında ise, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava açma süresinin, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı; 8. maddesinin birinci fıkrasında, sürelerin, tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlayacağı kuralları getirilmiştir.

Öte yandan, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 6. maddesinin 9. bendinde, bu Kanun uyarınca tesis edilen idari işlemlere karşı tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu uyarınca dava açılabileceği düzenlemesine yer verilmiştir.

Yukarıda belirtilen Anayasa ve Yasa hükümleri karşısında; özel kanunlarında aksine bir hüküm bulunmadıkça, idari işlemlerde dava açma süresinin başlamasında yazılı bildirimin esas olduğu, dava açma süresi hesabında ilân tarihinin, ancak “ilanı gereken” düzenleyici nitelikteki işlemler açısından dikkate alınacağı, bireysel nitelikteki işlemlere karşı ilgililerin, bu işlemlerin kendilerine yazılı olarak bildirildiği tarihten itibaren dava açabilecekleri kuşkusuzdur.

İdari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı kuralı, idari işlemlerin idare tarafından ilgililere açık ve anlaşılır bir biçimde duyurulması ve bu işlemlere karşı idari yollara veya dava yoluna başvurmalarına olanak sağlama amacını taşımaktadır. Bununla birlikte, idari işlemin niteliğinin ve hukuki sonuçlarının davacı tarafından bütünüyle öğrenildiği kimi davalarda, bilgi edinmenin (ıttılanın) yazılı bildirimin sonuçlarını doğuracağı ve dava açma süresine başlangıç alınacağı Danıştay içtihatlarıyla kabul edilmiştir. Ancak bu istisnai durumun kabulü, bilgi edinmenin dava açma süresine başlangıç alınması da, idari işlemin niteliği ve doğurduğu hukuki sonuç itibariyle davacılar tarafından öğrenildiğinin kanıtlanması koşuluna bağlı olup; bu koşulun gerçekleşip gerçekleşmediği açılan idari davada ancak idari yargı merciince karara bağlanabilir. Bir başka deyişle, her tür bilgi edinmenin (ıttılanın) idari dava açma süresine başlangıç alınacağı şeklindeki genel bir kabul, Anayasa’nın 125. maddesi ve 2577 sayılı Yasayla bağdaşmayacaktır.

Nitekim, 6306 sayılı Yasa’da, ayrım gözetilmeksizin, bu Kanun uyarınca tesis edilmiş tüm işlemlere karşı dava açma süresinin hesabında “tebliğ” tarihinin esas alınacağına dair 6/9. maddesindeki hüküm ile anılan Yasa’da, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan alanların “Risli Alan” olarak belirlenmesine ilişkin Bakanlar Kurulu kararlarının Resmi Gazete’de yayımlanmasının zorunlu olduğuna veya Resmî Gazete’de yayımlanmış olmasının ilgililere tebliğ hükmünde olduğuna dair bir kurala yer verilmemiş olması da bunu doğrulamaktadır. Ayrıca, riskli alan belirlenmesi ve sonrasında tesis edilen işlemlerin Anayasa’da yer alan bir temel hak ve özgürlük olan mülkiyet hakkını kısıtlayıcı nitelikte sonuçlar doğuracak olması itibariyle, yazılı bildirim yapılması, Anayasa’da güvence altına alınmış olan hak arama özgürlüğünün de gereğidir.

Bu çerçevede, içeriği itibarıyla muhataplara tebliği zorunlu olan riskli alan ilan edilmesine ilişkin Bakanlar Kurulu kararlarının, yazılı bildirim veya öğrenme üzerine yasal dava açma süresi içinde dava konusu edilebileceği açıktır.

Uyuşmazlıkta ise; dava konusu Bakanlar Kurulu Kararının 26/01/2013 günlü, 28540 sayılı Resmî Gazete’de yayımlandığı, davacının bu karardan 03/10/2016 tarihinde haberdar olduğunu belirterek 31/10/2016 tarihinde bakılan davayı açtığı anlaşıldığından, bu davada süre aşımı bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, davacıların temyiz istemlerinin kabulüne, Danıştay Ondördüncü Dairesi’nin 17/05/2017 günlü, E: 2016/11361, K: 2017/3348 sayılı kararının BOZULMASINA, dosyanın, yeniden bir karar verilmek üzere Dairesine gönderilmesine, yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmediğinden 51,70 TL harcın istemi halinde davacılara iadesine, kesin olarak, 02/11/2017 tarihinde esasta oybirliği, gerekçede oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY:

28/06/2014 günlü, 29044 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6545 sayılı Kanunun 18. maddesi ile 2577 sayılı Kanuna 20 nci maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 20/A maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinde; 16/05/2012 tarihli ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun uyarınca alınan Bakanlar Kurulu kararlarından doğan uyuşmazlıklar hakkında ivedi yargılama usulünün uygulanacağı, 2. fıkrasının (a) bendinde ise; ivedi yargılama usulünde dava açma süresinin otuz gün olduğu düzenlemelerine yer verildiği, öte yandan, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 6. maddesinin 9. bendinde, bu Kanun uyarınca tesis edilen idari işlemlere karşı tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu uyarınca dava açılabileceği, 26/04/2016 günlü, 29695 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 14/04/2016 günlü, 6704 sayılı Kanunun 25. maddesi ile 6306 sayılı Kanuna eklenen Ek 1. maddenin 2. fıkrasında ise; riskli alan kararına karşı Resmî Gazete’de yayımı tarihinden itibaren dava açılabileceği, uygulama işlemleri üzerine riskli alan kararına karşı dava açılamayacağı hükümlerine yer verilmiştir.

İstanbul İli, Gaziosmanpaşa İlçesi sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesine göre riskli alan ilan edilmesine ilişkin 24/12/2012 günlü, 2012/4099 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 26/01/2013 günlü, 28540 sayılı Resmi Gazetede yayımlandığı, bu durumda, 6306 sayılı Kanunun Ek 1. maddesinin Resmi Gazetede yayım tarihi olan 26/04/2016’da yürürlüğe gireceğinden bu tarihten sonra Resmi Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararlarına karşı, yayımlandığı tarihten itibaren 30 günlük süre içinde dava açılması gerekirken, belirtilen gerekçeyle verilen Daire kararının bozulması icap ettiği gerekçesiyle çoğunluk kararına gerekçe yönünden katılmıyorum.