1. Anasayfa
  2. Danıştay İDDK Kararları

Danıştay İDDK E: 2017/2896 K: 2017/3761 T: 16.11.2017


Ekoloji Derneğinin kuruluş amacı dikkate alındığında, dava konusu 6306 sayılı Kanuna dayanılarak alınan riskli alan ilan edilmesine ilişkin Bakanlar Kurulu Kararından dolayı meşru, kişisel ve güncel menfaatinin ihlal edilmediği, bu nedenlerle davacının subjektif dava açma ehliyetinin bulunmadığı

İstemin Özeti: Danıştay Ondördüncü Dairesinin 04/04/2017 günlü, E: 2016/11479; K: 2017/2029 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması, davacı tarafından istenilmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca dosya incelendi, gereği görüşüldü:

Dava, Diyarbakır İli,  (…) İlçesi sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesine göre riskli alan ilan edilmesine ilişkin 22/10/2012 günlü, 2012/3900 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali istemiyle açılmıştır.

Danıştay Ondördüncü Dairesinin 04/04/2017 günlü, E: 2016/11479; K: 2017/2029 sayılı kararıyla; Anayasanın Hak Arama Özgürlüğünü düzenleyen 36. maddesi uyarınca, dernekler, sendikalar ve meslek kuruluşları gibi sivil toplum örgütlerinin, kuruluş amaçları doğrultusunda, çevre, tarihi ve kültürel değerlerin korunması, imar uygulamaları gibi kamu yararını yakından ilgilendiren konularda, idari yargı mercileri önünde iptal davası açabilecekleri ve hukuki menfaatleri somut, güncel ve meşru olmak kaydıyla bu tür sivil toplum kuruluşlarının kendi kuruluş amaçları çerçevesindeiptal davası açmasında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu uyarınca özel (sübjektif) ehliyet sahibi oldukları anlaşılmakla birlikte davacı Ekoloji Derneğinin amacının, çalışma konularının ve faaliyet alanının düzenlendiği Dernek Tüzüğünün 2. maddesinde; “Derneğin, genelde Türkiye, özelde Diyarbakır’da tarihsel ve sosyal birlikteliğin sağlanması, ekosistemin korunması, doğa ve insan ilişkisinin bütünlük içerisinde olması ve toplumun bu konuda bilinçlenmesi amacı ile kurulmuştur.” düzenlenmesine yer verildiği, bu durumda; davacı Derneğin kuruluş amacı dikkate alındığında, dava konusu 6306 sayılı Kanuna dayanılarak alınan riskli alan ilan edilmesine ilişkin Bakanlar Kurulu Kararından dolayı meşru, kişisel ve güncel menfaatinin ihlal edilmediği, bu nedenlerle davacının subjektif dava açma ehliyetinin bulunmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiştir.

Davacı, anılan kararı temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir.

Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; Danıştay Ondördüncü Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, davacının temyiz isteminin reddine, Danıştay Ondördüncü Dairesinin 04/04/2017 günlü, E: 2016/11479; K: 2017/2029 sayılı kararının ONANMASINA, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’na 6545 sayılı Kanunun 27. maddesiyle eklenen geçici 8. madde uyarınca, kesin olarak, 16/11/2017 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞIOY

X- Dava, Diyarbakır İli,  (…) İlçesi sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesine göre riskli alan ilan edilmesine ilişkin 22/10/2012 günlü, 2012/3900 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali istemiyle açılmıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2.maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde; iptal davaları, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır.

Anayasa’nın 125. maddesinde belirtildiği üzere, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır. Hukuk devletinde, idarenin hukuka uygunluğunun sağlanmasında en etkin araçlardan biri iptal davalarıdır. İptal davalarındaki subjektif ehliyet koşulu doğrudan doğruya hukuk devletinin yapılandırılması ve sürdürülmesine ilişkin bir sorun olup, bu koşulun idari işlemlerin iptal davası yoluyla denetlenmesini etkilemeyecek şekilde anlaşılması gerekmektedir.

Özellikle çevre, tarih ve kültürel değerlerin korunması, imar uygulamaları gibi kamu yararını ilgilendiren konularda dava açma ehliyetinin geniş yorumlanması çevreyi geliştirmeyi, çevre sağlığını korumayı ve çevre kirliliğini önlemeyi Devlete bir ödev olarak veren, ayrıca herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğunu belirten Anayasa’nın 56. maddesinin zorunlu bir sonucudur.

Öte yandan, dernekler, üyelerinin ve temsil ettikleri kişilerin ortak çıkarlarını korumak ve dayanışmalarını sağlamak üzere kurulan özel hukuk tüzel kişileri olup, amaçları ve faaliyet alanları kendilerince hazırlanan tüzüklerle belirlenmektedir. Derneklerin, doğrudan dernek tüzel kişiliğinin hak ve çıkarlarını ilgilendiren konularda iptal davası açabilecekleri açıktır.

Davacı Ekoloji Derneği tüzüğünün amacı ve faaliyet alanlarını düzenleyen 2. maddesinde derneğin Diyarbakır’da tarihsel ve sosyal birlikteliğin sağlanması, ekosistemin korunması, doğa ve insan ilişkisinin bütünlük içerisinde olması ve toplumun bu konuda bilinçlenmesi amacı ile kurulduğu belirtilmiş; hukuka, kamu düzenine ve kamu yararına aykırı işlem, eylem ve düzenlemeleri yargı yoluna taşımak, faaliyet konusuyla ilgili dava açmak ve açılmış davalara katılmak derneğin çalışma konuları arasında sayılmıştır.

Dosyanın incelenmesinden, yukarıda kuruluş amacı ve niteliği belirtilen davacı dernek tarafından, bu amacına bağlı olarak dava konusu bölgede kentsel sit alanı bulunduğu ve koruma altında olan bu bölgeyi de içine alacak şekilde riskli alan ilan edilmesine yönelik Bakanlar Kurulu kararında kamu yararı bulunmadığı iddiasıyla bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda anayasal koruma altında olan tarihi ve kültürel değerler bakımından, hem dava dilekçesindeki iddiaların niteliği, hem de dava konusu Bakanlar Kurulu kararının davacı derneğin tüzüğünde belirttiği faaliyet alanı ve amaçlarını doğrudan etkileyen nitelikte bir işlem olması göz önünde bulundurulduğunda, davacı derneğin riskli alan ilan edilmesine ilişkin Bakanlar Kurulu kararına karşı dava açmakta güncel ve meşru bir menfaat bağının bulunduğu sonucuna varılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin Daire kararının bozulması ve uyuşmazlığın esasının incelenmesi amacıyla dosyanın Daireye gönderilmesi gerektiği oyuyla, çoğunluk kararına katılmıyoruz.