Son Yazılar

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 2003/4564 K: 2003/4793 T: 26.6.2003

Uyuşmazlık konusu taşınmazın bulunduğu yerde kadastro çalışmaları yapıldığı, ancak bu çalışmalar sırasında dava konusu taşınmazın paftasında nasıl gösterildiği, kadastro harici bırakılıp bırakılmadığı, bırakılmış ise hangi tarihte ve ne sebeple bırakıldığı, taşınmazın tapuda kayıtlı olup olmadığı, bu yerin devletçe sulanan yerlerden olup olmadığı ilgili kurumlardan sorulup belirlenmemiştir; bu şekilde eksik inceleme ile verilen hükmün bozulması gerekmiştir. Devamını Oku

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 2003/3795 K: 2004/180 T: 27.1.2004

Tarafın kendisine verilen kesin önel içerisinde keşif giderlerini mahkeme veznesine depo etmediği gerekçe gösterilerek 3402 sayılı yasanın 36. Maddesi hükmü esas alınarak davanın reddi şeklinde karar verilmesi isabetsiz olup, bu durumda yerel mahkemenin mevcut delil durumuna ve evvelce yaptığı keşfe göre karar vermesi gerekir. Devamını Oku

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 2003/3439 K: 2004/209 T: 29.1.2004

Sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için öncelikle kadastro müdürlüğü ve tapu sicil müdürlüğünden taşınmazla ilgili bilgi ve belgeler temin edilmeli, “mera" sınır olarak tarif edildiğine göre yöntemine uygun şekilde mera araştırması yapılmalı, ayrıntılı gerekçeli rapor alınmalı, 3402 sayılı kadastro kanunu’nun 20.maddesi hükümleri göz önünde tutularak yerine yöntemine uygun şekilde uygulanmalı, yasa gereği tanık, bilirkişi, keşif vs değerlendirmeler tamamlandıktan sonra sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Devamını Oku

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 2003/3437 K: 2004/210 T: 29.1.2004

Dava konusu taşınmazın geçmişte mera olduğu tanık beyanından anlaşıldığından ve aynı zamanda kayıtlara göre meraya sınırı bulunduğu cihetle; öncelikle köy işleri il müdürlüğünden yörede mera tashihi yapılıp yapılmadığının saptanılması, varsa mera tahsis haritası ve dayanağı belgelerin getirtilmesi, bu konuda keşif yapılarak uzman bilirkişilerce rapor düzenlenmesi ve mahallinde tanık ifadelerine de başvurulması suretiyle gereken incelemenin yapılması ve böylece toplanacak delillerin değerlendirilmesi gerekir. Devamını Oku

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2006/540 K: 2006/785 T: 13.2.2006

Meralarla ilgili tahsis belgeleri, fermanlar, temliknameler, mahkeme ilamları ve hüccetleri veya vakfiyeler olabileceği gibi 4753 sayılı Kanun'a göre kurulan toprak komisyonlarınca düzenlenen mera norm kararları da olabilir. Yetkili merci; kadim meranın niteliğini değiştirdiğini, orayı topraksız çiftçiye dağıtılmak üzere rezerv arazi olarak ayırdığını bir kararla belirtmediği sürece; aynı yerde bir kısım taşınmazı mera olarak tahsis etmesi, o kısım dışında kalan kadim meraların meralık niteliğini ortadan kaldırmaz; belirtilen esaslar çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılmadan karar verilemez. Devamını Oku

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2003/8241 K: 2003/9068 T: 25.12.2003

Kural olarak ölmüş bir kişiye karşı açılmış davaya o kişinin mirasçılarına tebligat yapılmak suretiyle, mirasçılarına karşı devam edilemez; ancak, somut olayda, ölü ş. dışında başka şahıslarda davalı olarak belirtilmiştir. Bu nedenle bu kimseler hakkında açılmış olan davanın hukuki varlıktan yoksun sayılması mümkün değildir. Devamını Oku

Yargıtay 7.Hukuk Dairesi E: 2004/78 K: 2004/538 T: 23.2.2004

Dayanılan vergi kaydında mera sınır olarak gösterilmiş ise; mera sınırı itibariyle değişebilir ve genişletilmeye elverişli sınırlı vergi kaydının miktar fazlasından oluşan dava konusu taşınmazın, öncesinin kamu malı niteliğinde mera olup olmadığının saptanması gerekir; kural olarak mahkemece bir yerin mera olarak kabul edilebilmesi için taşınmazın yetkili idari merciiler tarafından mera olarak tahsis edilmesi ya da öncesi bilinmeyen bir zamandan beri taşınmazın geleneksel biçimde mera olarak kullanılmış olduğunun saptanması gereklidir. Devamını Oku

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 2005/1456 K: 2005/1885 T: 7.6.2005

Dava konusu mera taşınmaz ile komşu taşınmazları birbirinden ayıracak şekilde arz üzerindeki doğal ya da yapay bir sınır yeri bulunmadığı uzman bilirkişinin düzenlediği harita ve rapordan anlaşılmakta olup; bu nitelikteki taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetlik süresi ne olursa olsun hukukça değer taşımaz. Devamını Oku

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 2004/327 K: 2004/826 T: 9.3.2004

Tespitin 3402 sayılı kadastro kanunu’nun 5. Maddesi hükmü uyarınca malik hanesinin açık bırakılarak yapılmadığı, aynı yasanın 30. Maddesinin bu nedenle uygulama olanağının bulunmadığı dikkate alınarak davanın reddedilen bölümlerinin tespit gibi davalı hazine adına tescile karar verilmesi gerekirken işaretli bölümlerin haritasında gösterildiği gibi çayır ve mera niteliği ile sınırlandırılmasına karar verilmesi isabetsizdir. Devamını Oku

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 2004/187 K: 2004/865 T: 11.3.2004

Dosyaya ibraz edilen uzman ziraatçi bilirkişi raporu içeriği, dava konusu taşınmazın sınırında eylemli biçimde meranın bulunması, arada doğal yada yapay nitelikte ayrıcı unsur olarak bir sınır yerinin tarif edilmediği dikkate alındığında dava konusu taşınmazın sınırındaki eylemli meraya el atılarak kazanıldığının kabulü gerekir; bu nitelikteki taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetlik süresi ne olursa olsun hukukça değer taşımaz. Devamını Oku

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 2005/292 K: 2005/4065 T: 26.12.2005

Mahkemece, kazandırıcı zamanaşımı ziyetliği şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle reddine karar verilen taşınmazların niteliğinin ve hazinenin dayandığı delillerin araştırılması bakımından uzman bilirkişi fen memurundan keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye, uzman ziraatçı bilirkişiden mahkemenin gözlemini yansıtmaya elverişli ayrıntılı gerekçeli rapor alınmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Devamını Oku

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 2005/3898 K: 2005/3987 T: 19.12.2005

Yetkili idari mercilerce yapılan mera tahsisine ilişkin yönetimsel işleme karşı idari yargı yerinde dava açılarak ve yönetimsel işlemin iptal edildiği öne sürülerek bu hukuksal olgunun kanıtlanmadığı takdirde mera niteliği ile sınırlandırılmak suretiyle tespit edilen taşınmazlar üzerindeki sürdürülen zilyetlik süresi ne olursa olsun hukukça değer taşımaz. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2003/20-84 K: 2003/50 T: 5.2.2003

Taşınmazın makiye ayrıldıktan sonra, yeniden orman sınırları içine alınamayacağı kabul edilse dahi, yapılan genel arazi kadastrosunda çekişmeli taşınmazın tespitine esas alınan tapu kaydı, kesinleşen orman tahdidi ile orman sınırları içinde bırakıldığından hukuki değerini yitirmiş olduğundan ve davacı şirket ya da önceki malikler yararına özel yasalar uyarınca oluşturulmuş bir tapu bulunmadığı ve kadastro tespitinin de yapıldığı göz önünde bulundurulduğunda davacı şirketin, orman yönetiminin açtığı tapu iptal ve tescil davası sırasında makiye ayırma işlemini ileri sürmesi yararına herhangi bir hukuki sonuç doğurmayacaktır. Açıklanan nedenlerle yargılamanın iadesi isteminin reddine karar verilmesi gereklidir. Devamını Oku

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 1996/345 K: 1996/1141 T: 5.3.1996

Çay yatakları zilyetlikle kazanılamaz. Ancak, çayın terk ettiği alan zamanla tarım arazisine dönüşürse veya taşlık ve çalılık olup da imar-ihya edilmiş ve imar-ihya yoluyla kazanılma koşulları zilyet yararına oluşmuşsa, 3402 s. Kanun'un 14 ve 17. maddeleri ile Medeni Kanun'un 639. maddesi uyarınca, böyle bir taşınmaz, olağanüstü zamanaşımı zilyetliği ile kazanılabilir. Devamını Oku

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 1988/6291 K: 1989/216 T: 17.1.1989

Bir yönü “meşelik” olan vergi kaydı, değişebilir sınırlı olup; miktarı, kapsamı ile geçerlidir. Vergi kaydının kapsamı dışında kalan ve Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunması gereken “çalılık” arazi, imar-ihya olunarak kültür arazisi haline getirilmiş ise zilyetlikle edinilebilir. Devamını Oku