Son Yazılar

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 1992/4104 K: 1992/11686 T: 21.4.1992

3402 s. Kadastro Kanunu'nun 28. maddesinde bahsi geçen delillerin bildirilmesi yükümlülüğü; ispat külfeti kendisine düşen tarafa ait olduğundan, asıl olan ülke topraklarının Devlete ait olduğu göz önüne alındığında, belgesiz zilyetlikle kazandırıcı zamanaşımı koşullarının oluştuğunun kanıtlanması, zilyetliğe dayanan tarafa düşer. Devamını Oku

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 1993/3817 K: 1994/5077 T: 2.5.1994

Orman yönetimi, ilan süresi içerisinde kadastro tutanağına karşı bir itirazda bulunmayıp, gerçek kişi ile Hazine arasında görülen davaya, mahkemenin ihbarına rağmen, usulüne uygun dilekçe verip asli müdahil olarak da katılmadığı takdirde, davada taraf sıfatı kazanamayacağı gibi leh ve aleyhine verilen kararlardan da bağımlı tutulamaz. Bu itibarla, verilen hükmü temyiz etmesi olanağı da yoktur. Devamını Oku

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 1994/7442 K: 1994/8681 T: 2.11.1994

Kadastro davaları, basit yargılama usulüne tabi olduğundan adli tatilde süreler işlemeye devam eder. 15 günlük süre geçtiği takdirde, temyiz isteminin süre yönünden reddi gerekir. Davacıların davayı izlemedikleri gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilebilmesi için Kadastro Kanunu'nun 28. maddesindeki koşulların somut olayda varlığının ispat edilmesi gerekir. Devamını Oku

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 1994/8176 K: 1995/5936 T: 4.5.1995

Kadastro mahkemesinde görülen davada, taraflardan hiçbirinin duruşmaya gelmemesi ve davayı takip etmemesi halinde, dosyanın işlemden kaldırılarak davanın açılmamış sayılması Yasaya aykırılık teşkil ettiğinden, taraflara yöntemince davetiye tebliğ edilip, sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Devamını Oku

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 1994/2736 K: 1994/6076 T: 17.6.1994

Mahkemece, davacıya tespit maliklerini davaya dahil etmesi için önel verilmesine rağmen, davacı tarafından tespit malikleri davaya dahil edilmez ise, Kadastro Kanunu'nun 36. maddesi gereğince tespit maliklerine ileride haksız çıkacak taraftan alınmak üzere, bütçeye konulan ödenekten davetiye çıkartılıp mahkemeye çağrılıp taraf oluşturarak davaya bakılması gerekirken, Kadastro Kanunu'nun 28. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi isabetsizdir. Devamını Oku

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 1995/3525 K: 1995/5985 T: 3.10.1995

Dava konusu parsele yönelik başka davaların açıldığı tespit edilirse, aynı parsele yönelik olarak açılan davaların birleştirilerek sonuçlandırılması gerekirken, davaların ayrı ayrı görülmesi isabetsizdir. Kadastro hakimi, uyuşmazlık konusu parsel hakkında, sicil oluşturmakla yükümlü bulunduğundan, taşınmazın malik hanesi açık bulunduğu takdirde, bu kısmı hükümle doldurmak zorundadır. Devamını Oku

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 1990/6271 K: 1991/402 T: 22.1.1991

Asliye hukuk mahkemesinden görevsizlik kararı ile aktarılan davalara kadastro mahkemesinde bakılabilmesi için, Kadastro Kanunu'nun 27. maddesinde bahsi geçen askı ilanının yapılması, aktarılan dava dosyaları ile bunlara ait tutanakların birleştirilerek, davanın tek bir esas üzerinden yürütülmesi gerekir. Devamını Oku

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 1991/15369 K: 1994/4276 T: 3.5.1994

Dava gününde reşit ve nüfus siciline kayıtlı olmayan davalının, ilgili nüfus idaresinden, idari yoldan ve af kanunlarına göre nüfus kaydının yapılıp yapılmadığı sorulmalı, bu yönde kayıt oluşturulmuş ise, velisi belirlenmeli ve velisinin huzurunda davaya bakılmalı, aksi halde Kadastro Kanunu'nun 25/A maddesi gereğince davalının, davada menfaatlerini korumak amacıyla kayyım tayin edilmeli ve tayin edilen kayyım huzurunda dava görülmelidir. Devamını Oku

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 1991/9409 K: 1994/951 T: 10.2.1994

Kadastro Kanunu'nun uygulamasında geçen "itiraz" kavramını hukuki niteliği itibariyle dava olarak algılamak gerekir. Meraların çıplak mülkiyeti Hazine'ye, yararlanma hakkı köy veya mahalle bireylerine aittir. Meradan yararlanma hakkı olanların, taşınmazın mera olduğunu ileri sürerek tespite itiraz etmeleri, dava ehliyetlerinin varlığı sonucunu doğurur. Devamını Oku

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 1996/2980 K: 1996/2965 T: 4.6.1996

Aynı çalışma alanı içerisinde, belgesiz zilyetlikle, sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüm yüzölçümünde tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz iktisap edilebilir. Davacı tarafların ayniyet arz etmesi, tespitlerin Hazine adına yapılması, dayanılan vergi kayıtlarının değişebilir ve genişletilmeye elverişli sınırları içermesi nedeniyle kapsamlarının yüzölçümleri ile geçerli olması, bir davada verilecek kararın diğerinin sonucuna etkili bulunması karşısında davaların birleştirilmesi gerekir. Devamını Oku

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 1995/2081 K: 1995/12719 T: 24.11.1995

3402 s. Kanun'un 14. maddesine göre, aynı çalışma alanı içinde bir kişinin belgesizden zilyetliğe dayalı olarak edinebileceği tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz miktarı sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçemez. Ancak taşınmazın iştirak veya müşterek mülkiyet hükümlerine tabi olup olmadığı hususunun araştırılması; iştirak halinde mülkiyette pay ayrımı yapılmaksızın taşınmazın tamamının, müşterek mülkiyette ise her paydaşa düşen pay miktarının ayrı ayrı hesap edilmesi ve bunun sonucunda 14. maddeye göre değerlendirilerek hüküm verilebilmesi açısından önem taşır. Devamını Oku

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 1995/6880 K: 1995/10412  T: 18.9.1995

Dava konusu taşınmaz hakkında kadastro tutanağı düzenlenmiş ve 30 günlük yasal askı ilan süresi içinde de dava açıldığına göre tespitin kesinleştiği kabul edilemez. İdare tarafından bu olgu göz ardı edilerek tutanak kesinleştirilse dahi, bu işlem hukuken bir değer taşımaz ve yasal süre içinde açılan iptal davası kadastro mahkemesinde görülür. Devamını Oku

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 1990/9760 K: 1990/13359 T: 15.10.1990

Kural olarak tapu kayıtlarının çatışması durumunda doğru temele dayanan ve önceki tarihi taşıyan tapu kaydına değer verilerek uyuşmazlığın çözümü gerekir. Ancak iskân mevzuatı çerçevesinde temlik ve tapu siciline tescil olunan taşınmazların daha sonra tekrar aynı mevzuat uyarınca başka birine temliki halinde, önceki kayıt malikinin fiilen el koyma tarihinden itibaren bir yıl içinde dava açması gerekir. Devamını Oku

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 1992/12243 K: 1993/6700 T: 16.9.1993

Taşınmazın halen ve önceden orman olduğu saptandığına, 2510 ve 4753 s. Kanun'larda ormanların dağıtılamayacağı belirtildiğine ve 3402 s. Kanun'un ilgili hükümlerinin Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesiyle ormandan tapu ve zilyetlik yoluyla yer kazanma imkanı da kalmadığına göre; dayanılan iskân tapusunun geçerli olduğundan bahisle gerçek kişi lehine hüküm verilemez. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1996/7-518 K: 1996/675 T: 9.10.1996

Kural olarak kesin hüküm, kamu düzeni ile ilgili bulunduğundan istek olmasa bile yargılamanın her aşamasında mahkemece re'sen gözetilmesi gerekli olumsuz dava koşullarındandır; bu kabulün doğal sonuç olarak da aynı taşınmaza ilişkin sonraki günlü uyuşmazlıkların önceki kesin hükme göre çözümlenmesi zorunludur. Devamını Oku