Son Yazılar

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2014/4011 K: 2014/9348 T: 11.7.2014

Davalı her ne kadar tapuda satış olarak gösterilen işlemin kooperatife üye olması için peşin ödemesi gereken aidat bedeline mahsuben devralındığını savunmuş, gerçek bir satış olmadığından önalım hakkı doğmadığını bildirmiş ise de tapudaki resmi işlemin tarafı olup üçüncü kişi konumundaki davacıya karşı kendi muvazaasına dayanamaz. Öte yandan, payın şirkete ayni sermaye olarak konulduğu da kanıtlanamamıştır. Mahkemece işin esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Devamını Oku

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2018/2136 K: 2018/9207

Önalım davasında, mahkeme ilamı satış akdi yerini almaktadır. Tescile ilişkin kararın kesinleşme tarihine göre de dava süresi dikkate alınır. Davalı şuf'alı payı cebri tescil davası sonucu iktisap etmiştir. Mülkiyet hakkı cebri tescil ilamının kesinleşmesi tarihinde davalıya geçeceğinden şuf'a hakkı da bu tarihten itibaren doğacaktır. Devamını Oku

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi E: 2011/3325 K: 2011/6125 T: 10.5.2011

Taşınmaza ilişkin şufa sözleşmesininyazılı şekilde yapılması yeterlidir. Bu durumda şufa akdinin oluşmadığını ileri sürmek usulsüzdür. Kimse sicilde var olan bir kaydı ve bu kaydın bağlı olduğu evrakı müsbiteyi incelemediği hususunda iyiniyet iddia edemez. Tapu sicil müdürlüğüne gelip taşınmazı satın alan ve bu taşınmaz üzerinde kira akdi şerhini gören davalın kira akdini incelemediği iddiası iyi iyiniyetli kabul edilemez. Bedelde muvazzaya ilişkin iddiası ise akdin tarafalarının bedelde muvazza iddiaları dinlenemeyeceğinden davanın kabulü gerekir. Devamını Oku

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2016/12797 K: 2017/3137 T: 18.4.2017

Kötüniyet iddiası 14.02.1951 tarihli ve 17/1 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2012/6-371 K: 2012/563 T: 12.9.2012

Davalı Belediye maliki olduğu parseldeki çekişmeye konu payını, 2981 sayılı kanun uyarınca, gecekondusu bulunan davalıya gecekondusunun yolda kalması nedeniyle yasa gereği tahsisen temlik etmiştir. Her ne kadar tahsis karşılığında bir bedel alınmışsa da, işlemin niteliği gözetildiğinde gerçek bir satım aktinden söz etmek mümkün değildir. 2981 sayılı yasanın kapsadığı hükümler kamu düzenine ilişkin olduğundan, tahsisi veya tescili daha evvel yapılmış paydaşın, sonradan tahsis yapılan kişi aleyhine şufa davası açması doğru olmayacaktır. Devamını Oku

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2013/15910 K: 2014/2430 T: 25.2.2014

Önalım davasına konu payın dair bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir 3. şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış sebebiyle önalım hakkını kullanması TMK'nın 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz. Devamını Oku

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2013/3127 K: 2013/4971 T: 1.4.2013

Davalı tanıklarından davalıya pay satan şahıs dışındaki tanıklar fiili taksime ilişkin görgüye dayalı bilgileri olmadığını beyanla davalıdan duydukları şeklinde beyanda bulunmuşlar. Davalı tanığı taksimin hisse satışından önce yapıldığını beyan etmiş ise de, keşif tutanağından ve keşif sonrası düzenlenen rapor ve krokilerden taşınmazın fiilen taksim edildiği anlaşılamamaktadır. Yerel bilirkişi, tanık beyanları, bilirkişi raporu ve diğer bilgi ve belgelerden davalının fiili paylaşım savunmasını kanıtlayamadığı anlaşıldığından, mahkemece işin esası incelenerek davacıya önalım bedelini yatırması için süre verilmesi, daha sonra sonucuna göre hüküm kurulması gerekir. Devamını Oku

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2014/8491 K: 2014/9115 T: 8.7.2014

Bir taşınmazda fiili taksim sebebiyle önalım hakkının kullanılamaması için, taşınmazın paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilmesi ve önalım hakkını kullanan (davacı) ile pay satışı yapan paydaşların paylarına denk gelen bölümü kullanıyor olmaları ve de pay satanların bu payı kullandığı sırada önalım hakkını kullanan paydaşın çekişme konusu paya denk gelen yerde hak iddia etmemiş olması gerekir. Somut olayda, davaya konu taşınmazda davacının kullandığı pay bulunmadığından fiili taksimden söz edilemez. Devamını Oku

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2014/2740 K: 2014/6664

Somut olayda, davalı tarafından, cevap dilekçesinde önalım hakkına konu olan payın bulunduğu taşınmaz üzerinde uzun yıllara dayalı fiili taksim bulunduğu bildirilmiştir. Mahkemece davalının bu savunması üzerinde durularak davalının delillerinin ve davacının karşı delillerinin toplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yargılama aşamasında dava konusu önalıma konu payın bulunduğu taşınmazın başında keşif yapılmadan, dava konusu taşınmazda fiili taksimin olup olmadığı açıklığa kavuşturulmadan eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Devamını Oku

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2014/6398 K: 2014/11139

Önalım davalarında fiili taksime değer verilmesi için taksimin yazılı olarak yapılması ya da taşınmazın çok sayıda paydaşının bulunması halinde tüm paydaşları tarafından fiilen kullanılan bölümlerin olması gerekmez. Eylemli kullanma durumu, taşınmaz üzerinde paydaşlarca taksim edilerek kullanılagelen bir durumun varlığı ve bu kullanma biçimine değer verilmesi, önalım hakkına konu paya tekabül eden yerin de davalıya satıldığının davacı tarafından bilinip bilinmemesi önem kazanmaktadır. Devamını Oku

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2013/16536 K: 2014/3688 T: 18.3.2014

Yapılan 2. keşifte özellikle davalı tanığı M. Y.'ün fiili kullanıma dair tutarlı ve ayrıntılı beyanına uygun olarak düzenlenen 12.6.2012 tarihli fen bilirkişi raporunda davaya konu payın bulunduğu taşınmazın krokide A harfli kısmının davalıya pay satan G. K., D harfli kısmının da davacı M. K: tarafından kullanıldığı ve davacının önceki paydaş zamanında bu kullanıma karşı çıkmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davacının önalım hakkının kullanılması TMK'nın 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağından mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekir Devamını Oku

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2013/13749 K: 2014/1395 T: 4.2.2014

Kötü niyet iddiası 14.2.1951 tarihli ve 17/1 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2014/14-1343 K: 2016/1036 T: 9.11.2016

Önalım davalarında fiili taksime değer verilmesi için taksimin yazılı olarak yapılması ya da taşınmazın çok sayıda paydaşının bulunması halinde tüm paydaşları tarafından fiilen kullanılan bölümlerin olması gerekmez. Davacının kullandığı veya davalıya pay satan kişilerin kullandığı ayrı ayrı bölümler var ise satıcı zamanında kullanıma karşı çıkmayan, o yerde hak iddia etmeyen davacının önalım hakkını kullanması Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2017/14-1761 K: 2018/407 T: 28.2.2018

Bilirkişi raporuna ekli krokiden de anlaşılacağı üzere taşınmaz üzerinde davalının satın aldığı paya özgülenmiş bir bölüm bulunmamaktadır. O halde, taşınmazda fiili taksimin varlığından söz edilmesi mümkün değildir. Bu nedenle de davacının ön alım hakkını kullanması dürüstlük kurallarına aykırılık oluşturmayacağı kabul edilmelidir. Devamını Oku

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2016/15281 K: 2017/6845 T: 26.9.2017

Önalım hakkının kullanılmasında davacının dayandığı pay elbirliği mülkiyetine konu ise tüm ortakların birlikte dava açması veya birinin açtığı davaya diğerlerinin muvafakat etmesi gerekir. Çünkü bu gibi hallerde 11.10.1982 gün 3/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın tereke adına açıldığının kabulü gerekir. Muvafakat duruşmaya gelip bu konuda beyanda bulunmakla veya imzası noterce onaylı muvafakat belgesi ibraz edilmesi suretiyle yahut davacı adına davayı takip eden avukata vekalet verilmesi ile sağlanabilir. Devamını Oku

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/18920 K: 2017/8814 T: 27.11.2017

Önalım hakkının kullanılmasında davacının dayandığı pay elbirliği mülkiyetine konu ise tüm ortakların birlikte dava açması veya birinin açtığı davaya diğerlerinin muvafakat etmesi gerekir. Çünkü bu gibi hallerde 11.10.1982 tarihli ve 3/2 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın tereke adına açıldığının kabulü gerekir. Davaya muvafakat, duruşmaya gelip bu konuda beyanda bulunmakla veya imzası noterce onaylı muvafakat belgesi ibraz edilmesi suretiyle yahut davacı adına davayı takip eden avukata vekalet verilmesi ile sağlanabilir. Devamını Oku

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2014/17524 K: 2016/3546 T: 23.3.2016

Önalım davasında davaya konu payın satış bedeli ile ödenmesi zorunlu harç ve masrafların toplamından ibaret olan önalım bedelinin 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 734/2. maddesi gereğince hükümden önce mahkemece belirlenecek uygun bir zaman içinde depo edilmesi için davacıya süre verilmesi gerekir. Davacıya verilen bu sürenin kesin olduğuna da mahkemece karar verilebilir. Devamını Oku

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/17145 K: 2017/8527 T: 16.11.2017

Satış tarihi ile karar tarihi arasında 18 yıl gibi uzunca bir sürenin geçmiş olması gözönüne alındığında bu durumun davacıyı amacı dışında zenginleştirmemesi davalıyı da fakirleştirmemesi gerekir; bir tarafın diğer taraf zararına azımsanamayacak derecede oransız bir çıkar sağlaması M.K'nun 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırı olacaktır. Devamını Oku

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2017/4874 K: 2018/1459 T: 27.2.2018

Satış tarihinden itibaren geçen uzunca bir süre sonra, taşınmazın değerinde meydana gelen objektif ve enflasyon artışlarının, önalım bedeline dahil edilmesi yorumu, yasaya ve hukukun genel prensiplerine de ters düşmeyecektir, aksine bir uygulamanın hukukun amacı olan adaletin somutlaştırılmasını önleyeceği ve çıkarlar dengesini bozacağı açıktır, aksi halde; önalım hakkı sahibi sebepsiz zenginleşirken alıcı olan davalı fakirleşecektir, aradan geçen sürede ortaya çıkan değer artırıcı unsurların dikkate alınarak önalım bedelinin yeniden belirlenmesi hakkaniyete uygun olacaktır, Devamını Oku

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/9101 K: 2018/1671 T: 5.3.2018

Önalım davalarında fiili taksime değer verilmesi için taksimin yazılı olarak yapılması ya da taşınmazın çok sayıda paydaşının bulunması halinde tüm paydaşları tarafından fiilen kullanılan bölümlerin olması gerekmez. Davacının kullandığı ve davalıya pay satan kişilerin kullandığı ayrı ayrı bölümler var ise satıcı zamanında kullanıma karşı çıkmayan, o yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda pay satışı nedeni ile önalım hakkını kullanması Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı kabul edilmektedir. Devamını Oku

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2016/6458 K: 2019/5034

Mahkemece, 29.12.2015 tarihli ön inceleme celsesinde, taraf vekillerinin beyanları doğrultusunda 1 No'lu ara kararı ile tahkikata geçilmesine karar verildiği halde taraf vekillerinin beyanları alınmaksızın 3 No'lu ara karar ile önalım bedelini depo etmek üzere davacı vekiline kesin süre verildiği, ne var ki ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği ve tahkikat aşamasında verilmesi lazım gelen kesin sürenin bu aşamada verilemeyeceğinin düşünülmemesi doğru değildir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2011/13-173 K: 2011/291

Dava, menfi tespit istemlidir. Kural olarak, muvazaalı işlemin tarafları birbirine karşı kendi muvazaasına dayanarak talepte bulunabilir, üçüncü kişilere karşı bu durumu ileri süremezler ise de, somut olayda olduğu gibi tapuda bedelin düşük gösterilmesi suretiyle yapılan muvazaa taraflar arasındaki muvazaa niteliğinde olmadığından bu tür bir muvazaaya dayanılarak talepte bulunulması olanaklı değildir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2011/6-123 K: 2011/301

Dava sırasında, davalı taşınmazı bir başkasına devrederse, davacı şu iki yoldan birini seçebilir: Davacı, ya davaya temellük edene (üçüncü kişiye) karşı devam edilmesini isteyebilir ya da davasını, müddeabihi temlik etmiş olan davalıya karşı tazminat davasına çevirebilir. Davalının, taşınmazı bir başkasına (üçüncü kişiye) temlik etmesi durumunda; davacı, dava konusu malın veya hakkın aynen kendisine verilmesini istiyorsa, davalı ile olan davasından vazgeçerek, müddeabihi devralmış olan üçüncü kişiye karşı aynı davaya devam edilmesini ister. Devamını Oku

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/17174 K: 2017/2116 T: 20.3.2017

Dinlenen tanık beyanlarına göre, davaya konu 1494 ada 13 no'lu parselde portakal ağaçlarının bulunduğu yerin davacı tarafından kullanıldığı, davalıya satılan ve sebze ekilmek suretiyle kullanılan kısmın ise tel örgü ile çevrili haldeyken davalıya satıldığı anlaşıldığından fiili taksimin varlığı kabul edilmelidir. Bu durumda, davacının önalım hakkının kullanılması TMK'nın 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağından mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekir Devamını Oku