İmar Yasanına göre; belediyeler tarafından gerçekleştirilen şuyulandırma (parselasyon) işlemleri, idari nitelik taşıyan işlemlerdendir. Bu türdeki işlemlere karşı idari yargı yerinde dava açılır ve işlemin iptali sağlanırsa, buna göre oluşturulan imar tescilleri sebepten ve illetten yoksun hale gelir ve geçmişi de kapsayacak şekilde yolsuz tescile dönüşür. Böyle bir durumun ortaya çıkması ile de kadastral mülkiyet durumunun ihyası (eski haline getirilmesi) ve kadastral mülkiyete dayanılarak adli yargı yerinde elatmanın önlenmesi davalarının açılabilmesi olanağı doğar.
Davacılar, 1005 kadastral parsel sayılı taşınmazlarının bu kısım yerine el atıldığını ileri sürmüşler; elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunmuşlardır.
Gerçekten, çekişmeli yerin 1005 sayılı kadastral parselin kapsamında kaldığı yapılan uygulama ile saptanmıştır. Ne var ki, bu yeri (çekişmeli yeri) de kapsayan arazinin sonradan 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi hükmüne dayanılarak imar şuyulandırma (parselasyon) işlemine tabi tutulduğu, yeni imar parsellerinin teşekkül ettirildiği ve nizalı yerinde teşekkül ettirilen imar parsellerinden 5542 sayılı olanına katıldığı açıkça anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi hükmünce belediyeler tarafından gerçekleştirilen işlemler, idari nitelik taşıyan işlemlerdir. Kuşkusuz, değinilen türdeki işlemlere karşı idari yargı yerinde dava açılır ve işlemin iptali sağlanırsa, buna göre oluşturulan imar tescilleri sebepten ve illetten yoksun hale gelir ve geçmişi de kapsayacak şekilde yolsuz tescile dönüşür. Böyle bir durumun ortaya çıkması ile de, kadastral mülkiyet durumun ihyası (eski haline getirilmesi) ve kadastral mülkiyete dayanılarak elatmanın önlenmesi davalarının açılabilmesi imkanı doğar.
Hemen belirtilmelidir ki, idari yargı yerinde görülecek olan davada, belediyenin kendi yetki alanı dışına taşarak imar parselasyon işlemini gerçekleştirdiği ve idari nitelikteki işlemin çekişmeli, kadastral parseli etkileyemiyeceği anlaşıldığı takdirde, adli yargıda kadastral mülkiyet durumunun ihyası (eski haline getirilmesi) için ayrı bir dava açılmasına gerek kalmayacak ve sicilde yazılı kadastral hak, ilgilisine veya ilgililerine her zaman talep ve dava hakkı verebilecektir. Diğer bir deyişle, hukuki varlığı etkilenmiyen kadastral mülkiyetin sahibine veya sahiplerine tanıdığı mutlak hak zamanaşımına uğrayamıyacağından zamana bağlı kalınmaksızın kullanabilecektir.
Somut olayda, davacıların idari yargı yerine imar parselasyon (şuyulandırma) işleminin iptaline yönelik olarak dava açtıkları da belgelenmiştir. Öyle ise, idari davanın ve o davaya konu imar parselasyon işleminin akibetleri kesin biçimde belli edildikten sonra işbu (eldeki) davanın dinlenebilme olanağı (istima kabiliyeti) ortaya çıkar. Hal böyle olunca, mahkemenin davayı reddetmesi belirtilen gerçeklerden ötürü sonucu bakımından doğrudur.